Özkaya, başkanvekilleri ve üyelerle birlikte Aslanlı Yol’dan yürüyerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mozolesine geldi. Mozoleye çelenk koyarak saygı duruşunda bulunan Özkaya ve beraberindekiler, daha sonra hatıra fotoğrafı çektirdi.
Özkaya, “Adalet esasen bir dengeyi ifade etmektedir. Adalet mutlak eşitliği değil, hak ettiği ölçüde davranılmayı anlatmaktadır. Adalet en yüce idealdir, evrenin ve hayatın üzerinde yürüdüğü temeldir. Bununla birlikte hakkın ayakta tutulması ve adaletin sağlanması bakımından en önemli sorumluluk hakimlere düşmektedir.” dedi.
“Mesleğin vakarını korumalı fakat aynı zamanda yeryüzü gibi geniş ve alçak gönüllü olmalı, aklı ve bilimi ölçüt almalıdırlar. Örnek ahlak sahibi olmalı, kişilik ve vicdanları asla kirletmemelidirler. Hiçbir neden, onları hakkı ayakta tutmaktan hiçbir zaman alıkoymamalı, adaletsiz davranmaya yöneltmemelidir. Çekinmeden, endişe duymadan, iç dünyalarındaki öznel duygu ve düşünceleri de dahil olmak üzere herhangi bir dışsal etki altında kalmadan tarafsız bir tutumla özgürce karar vermelidirler. Unutulmamalıdır ki anayasal kimliğimizi oluşturan ilke ve değerlerin en önemli güvencesi olan bağımsız ve tarafsız yargının varlığı ancak bağımsız ve tarafsız hakimlerin varlığıyla mümkündür.”
Özkaya şunları söyledi:
“Türk yargı tarihinin en büyük reformlarından biri olan bireysel başvuru, 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin hukuk sistemimize ilişkin en büyük kazanımlarından biridir. Bu kurumun kabul edilmesindeki amaç, Anayasa koyucunun ifadesiyle bireylerin sahip oldukları temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunmasını sağlamak ve sorunu ülke sınırları içinde çözerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvuru sayısını azaltmaktır.
Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar bireysel başvuru kapsamında yaşama hakkından ifade özgürlüğüne, mülkiyet hakkından örgütlenme özgürlüğüne, hak ve özgürlüklerle ilgili olarak 100 binlerce karar vermiştir. Mahkememizin bireysel başvuruları karara bağladığı yaklaşık 12 yıllık süreçte, ülkemiz aleyhine AİHM’e yapılan başvurular önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır.
Mahkememize 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren bugüne kadar toplam 601 bin 726 bireysel başvuru yapılmış, bunların 499 bin 737’si yani yüzde 83'ü sonuçlandırılmıştır. 2023 yılında çıkan işin gelen işi karşılama oranı yüzde 101 olarak gerçekleşmiştir. Bununla birlikte bugün için önümüzde derdest halde 101 bin 983 bireysel başvuru bulunmaktadır. 23 Eylül 2012 tarihinden bugüne kadar makul sürede yargılanma hakkı hariç, karara bağlanan yaklaşık 355 bin başvurudan 16 bin 646'sında başvurucuların temel hak ve özgürlüklerinden en az 1’inin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. 16 bin 646 ihlalin önemli bir kısmının da usul güvencelerinden kaynaklı ihlaller olduğunu gözettiğimizde ortaya çıkan esaslı ihlal oranının yaklaşık yüzde 3-3,5 rakamlarına denk geldiğini görüyoruz. Sonuç olarak AYM, verdiği kararlarla adalet, hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetler gibi değerlerin gerçekleşmesine katkı yapmaktadır”
“YARGI ORGANLARI ARASINDA İYİ BİR İLETİŞİME İHTİYAÇ VAR”
Özkaya, kuvvetler ayrılığı ilkesinin erklerin kendi anayasal sınırlarını aşmadan iş birliği içinde çalışmalarını gerektirmesi gerektiğini ifade ederek, “Anayasa'nın başlangıç bölümünde de kuvvetler ayrılığının medeni bir iş bölümü ve iş birliği olduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla anayasa koyucunun anayasal organların kendilerine verilen görevleri yerine getirirken birbirleriyle iş birliği içinde, düzenli ve uyumlu çalışmalarını arzu ettiği görülmektedir.” diye konuştu.
Özkaya şöyle devam etti:
“Anayasa’ya göre yasama, yürütme ve yargı organları arasında hiyerarşik bir ilişki olmadığı gibi yüksek yargı organları arasında da böyle bir ilişki yoktur. Her bir yüksek mahkeme, Anayasa ve kanunlarda kendilerine yüklenilen görevleri yapmakla mükelleftir. Her birinin görev ve yetkileri, işleyiş biçimleri, kararlarının nitelikleri Anayasa ve kanunlarda açık bir biçimde düzenlenmiştir. Her birinin görevlerini, Anayasa ve kanunlarda kendilerine verilen yetki çerçevesinde, Anayasa ve kanunlara uygun şekilde yerine getirecekleri tabiidir. Bununla birlikte anayasal organlar, Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı organları, yasama ve yürütme arasında iş birliği, düzen ve uyumun sağlanabilmesi için, bu organların insanlardan müteşekkil olması, insanın olduğu yerde her zaman için farklı yaklaşımların, farklı fikirlerin oluşabilmesinin ve ihtilaf doğabilmesinin muhtemel olması nedeniyle Anayasa ve kanunlara uygun hareket etmenin yanında, aralarında daima iyi bir iletişimin bulunmasına da ihtiyaç bulunmaktadır. Bu yaklaşımla geliştirilecek çözümlerin milletimizin genel olarak devletine ve tek tek anayasal organlara güvenini artıracağına olan inancımı da paylaşmak isterim.”