Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, NTV canlı yayınında Oğuz Haksever'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Adalet Bakanı Gül, Kosova'dan getirilen FETÖ sanıklarıyla ilgili soru üzerine, FETÖ üyesi olup mahkemelerin önüne çıkmayan belli sayıda firari olduğunu söyledi.
Terör örgütünün üst düzey yöneticileri ve lider kadrosunun özellikle 17-25 Aralık sonrasında yurt dışına firar ettiklerini hatırlatan Bakan Gül, bu zanlıların Türkiye'ye yönelik planlarını hayata geçirmeyi amaçladıklarını dile getirdi.
Örgütün belirli bir kadrosunun halen yurt dışında olduğunu vurgulayan Gül, şöyle konuştu:
"Bunlara yönelik mahkemelerde arama, yakalama, tutuklama kararları hep oluyor. Kosova'daki 6 kişi de yine mahkemelerce tutuklama kararı, iade talebi olan isimler. Onun gibi firari olanlar var. Elbette ya bir yerde yakalandığında ya kırmızı bültenle ya da farklı birtakım uluslararası sözleşmeler çerçevesinde iadeleri mümkün. Bu konuda her türlü çabayı gösterme adına önemli bir süreç, önemli bir sonuç. Nerede olurlarsa olsunlar hukukun önünden kimse kaçamayacak. Yargılamayı mahkeme yapacak ve bir karar verecek."
Gül, Kosova'da bu konunun ortaya çıkmasının ardından İçişleri Bakanı ve İstihbarat Başkanı'nın görevden alındığının hatırlatılması üzerine, "Kendi içlerindeki gelişmeyi çok bilmiyorum ama hukukun bir gereği. Uluslararası sözleşmeler çerçevesinde bir mahkeme bu kararı almışsa diğer taraf olanların bu sözleşmeye uyması lazım, hukukun gereğini yerine getirmesi lazım olması. Dolayısıyla olması gereken olmuştur" ifadelerini kullandı.
ÇİFTLİK BANK YÖNETİCİSİNE KIRMIZI BÜLTENLE YAKALAMA KARARI
Bakan Abdulhamit Gül, Çiftlik Bank'ın son olarak Uruguay'da olduğu belirtilen yöneticisine ilişkin soru üzerine, bu konunun savcılığa intikal etmesinin ardından çalışmaların titizlikle başlatıldığını bildirdi.
Çiftlik Bank'ın dün kayyuma devredildiğini hatırlatan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şirketin yönetimi lazım. Orada canlı hayvanlar var, onların bir şekilde yönetilmesi lazım. Hukuki olarak tüm süreçler takip ediliyor. 6 kişi hakkında mahkemeden kırmızı bülten talebi oldu. Onu Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Bakanlığımız iletti ve o kararlar çıktı. Bir kişi gözaltına alındı. Diğerleriyle ilgili hangi ülkede olursa olsun prosedür gereği, kırmızı bülten ne demek? İster Uruguay'da olsun ister Paraguay'da olsun bu kişinin eninde sonunda yakalanıp Türkiye'ye iade edilmesi gerekiyor. Bu süreci hem yargı makamlarımız hem bakanlıklarımız takip ediyorlar."
ÇİFTLİK BANK BENZERİ YAPILANMALARA YÖNELİK SORUŞTURMALAR
Gül, Çiftlik Bank ve benzeri yapılanmalar konusundaki takibatın Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından müfettişler marifetiyle yapıldığını kaydetti.
Bakanlığın vatandaşlardan gelen talep ve şikayetleri de değerlendirdiğini dile getiren Gül, sonrasında elde edilen verilerin savcılığa teslim edildiğini aktardı. Yargıya intikal ettiğinde tutuklama veya gözaltı ne gerekiyorsa yapıldığına değinen Gül, Çiftlik Bank konusunun ise İstanbul Anadolu Başsavcılığı koordinasyonunda yürütüldüğünü bildirdi.
Türkiye'nin farklı yerlerinde mağdurlar olduğunu bu nedenle farklı uygulamalar çıkmaması için soruşturmanın tek merkezden yürütüldüğünü belirten Gül, "Diğer yerlerde de mağduriyetin önlenmesi ve suçluların cezalandırılması için yargı mensuplarımız titizlikle konuyu takip ediyorlar" dedi.
Bakan Gül, bu konuyla ilgili yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olup olmadığının sorulması üzerine de "Bu konuda birçok düzenlemeler yapıldı ama ilgili bakanlıklarımız, Bakanlar Kurulu'nda da arkadaşlarımız bilgi verdiler. Bu hususta teknik, elektronik birtakım yapılan suç eylemleri var. Bunlarla ilgili talep olduğunda bunlar gündeme gelecektir" ifadelerini kullandı.
FACEBOOK KULLANICILARININ BİLGİLERİNİN SIZDIRILMASI
Adalet Bakanı Gül, Facebook'ta kullanıcılara ait bilgilerin sızdırılmasının kişisel verilerin korunması konusunu yeniden gündeme getirdiği, Türkiye'de bu konudaki mevzuatın yeterli olup olmadığı yönündeki soru üzerine, suç tipleri, uygulamalar ve teknolojinin sürekli değiştiğine işaret etti.
Siber güvenliğin, ülkelerin ulusal ve ticari güvenliklerini tehlike altına alacak noktaya geldiğine işaret eden Gül, şöyle konuştu:
"Bu hususta teknolojinin merkezi olan ülkelerdeki suç tiplerine bakınca daha fazla mağdur var ve bu sorunlarla başa çıkmakta zorlanıyorlar. 2016 yılında kişisel verilerin korunmasıyla ilgili hem kişilerin verilerinin korunması, mahremiyetin sağlanması, bunların açık edilmemesi hem de güvenliğiyle ilgili çok önemli bir kanun düzenlemesi yapıldı. Bununla ilgili bir kurul oluşturuldu. Son yaşanan hadise Facebook'tan sonra, cep telefonlarındaki rehber uygulamalarıyla ilgili BTK'nın müracaatıyla Sulh Ceza Hakimliği karar verdi ve tedbiren o uygulamalara erişimi durdurdu. Sürekli gelişen bu riskler, siber ve teknolojik açıdan, bunlarla ilgili Türkiye mevzuatını sürekli güncelliyor, takip ediyor. İlgili teknik kurumlar da bu hususta mahkemelerden talep ettiğinde ivedi şekilde talepleri yerine getiriyorlar."
ÇOCUKLARA YÖNELİK CİNSEL İSTİSMARLA İLGİLİ DÜZENLEMELER
Bakan Gül, çocuklara yönelik cinsel istismarla ilgili düzenlemelerin sorulması üzerine, "Taslağı nihayete erdirdik. Sanıyorum önümüzdeki hafta Meclis'e sevk edilebilecek halde. Muhtemelen önümüzdeki hafta TBMM'ye tasarımız sevk olacaktır. Çocuklara yönelik cinsel istismara ilişkin cezaların gözden geçirilmesi, artırılması ve diğer tedbirlerle ilgili tasarımızı Meclis'e sevk etmiş oluruz" ifadelerini kullandı.
Cinsel istismar zanlılarına yönelik kimyasal yöntemler konusunda karar verilip verilmediğinin sorulması üzerine de Gül, şöyle konuştu:
"Farklı ülkelerde farklı uygulamalar var. Bazı ülkelerde zorunlu, bazı ülkelerde sanığın istemesine bağlı. Bu konuda, her suçta şahsileşerek karar verilmesi lazım, cezanın bireyselleşmesi lazım. Bir sanıkta fayda getirir ama diğer sanıkta daha başka fiillere belki sebebiyet verebilir. Daha fazla çocuk ya da mağduru tehlike altına alabilir. Bu nedenle hekimlerin görüşü alınarak mahkeme, kimyasal kastrasyon uygulamasına gidebilecek."
Gül, dozun ve hangi aralıklarla uygulanacağına hekimin karar vereceğini, belirli periyotlarla da etkili olup olmadığının gözden geçirileceğini dile getirdi.
Cinsel istismar zanlılarının serbest bırakılıp bırakılmayacağına da mahkemenin karar vereceğine değinen Gül, bu tip suçlara yönelik cezaların 2014-2016 yıllarında artırıldığını hatırlattı.
Bakanlık olarak cezaların caydırıcılığına önem verdiklerini belirten Gül, "Yine mağdurla temas edebilecek ortamlarda bulunamayacak birtakım düzenlemeleri de getirdik. Nihai halini verdikten sonra haftaya muhtemelen kamuoyuyla paylaşacağız" dedi.
Adalet Bakanı Gül, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör'ün kızının Yargıtay Tetkik Hakimliği'ne atanmasını da değerlendirdi.
HSK'nın mesleğin ihtiyaçlarına göre tasarrufta bulunduğunu dile getiren Gül, "Bin 236 hakim savcı göreve başladı. Bunlar içerisinde ataması yapılıyor, kurası yapılıyor o esnada dilekçeler alınıyor, bir mazeretiniz varsa, eşiniz, sağlık veya farklı birtakım gerekçelerle kura da çekiliyor oradaki yargı durumu, ihtiyaç durumu, hakim savcı durumu tolere edilebilir mi, bu gibi o kura çekilen yerlerin durumuna bakılarak, 170 civarında kişinin mazereti kabul ediliyor. Yargıtay Tetkik Hakimliği'ne 27 kişinin atanıyor" diye konuştu.
Yargıtay Tetkik Hakimliği'nin, Yargıtay üyeliği olmadığını vurgulayan Gül, yeni başlayan bir hakimin de orada görev alabileceğini ifade etti.
Bu konuda bir ayrıcalığın olmadığını kaydeden Gül, "Bir kişinin ailesinin yakını olması ayrımcılık, pozitif negatif anlamda olmaması lazım elbette ama mesleki olarak herkese yapılan uygulama ve HSK bunu her kurada bu şekilde yaptı ve uygulama olduğu ifade edildi. Bu teknik bir konu bunun üzerine yani mesleği de ilgili kişileri de yaralamak çok iyi niyetli değil. Çünkü arkadaşlarımız da açıkladılar, kurayı yapanlar, bu tasarrufta bulunan arkadaşlar da gerekli izahı yaptılar" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun FETÖ'nün bir numaralı siyasi ayağı olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı söylemesinin hatırlatılması üzerine Gül, şunları söyledi:
"Bu konuda FETÖ ile hiç kimse mücadele etmezken, bu paralel örgüt, devlet içinde paralel yapılanma olmaz diye, belki kendi yapısı içerisinde, bürokrasi içerisinde bile 'O kadar da değil' denilen günlerde bir tek bu konuda söz söyleyen Sayın Cumhurbaşkanımız olmuştur. 'Anayasa Mahkemesi dinleniyor, Cumhurbaşkanlığı dinleniyor, kriptolar var, devlet içine sızmış yapılar var' diye 17/25 Aralık darbe girişiminden sonra bunu en güçlü bir şekilde söyleyen tek kişi varsa bir kişi varsa, Türkiye'de bir kişi varsa o kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu konuda bu mücadele yapılırken birçok kişi tarafından da yalnız bırakıldı ve siyasetin esasen bir konusuydu dönüp bir öz eleştiri yapması gerekirken bu lafları söyleyecek en son kişi kendisidir."
Örgütün 40 yıl devletin içine nüfuz ettiğini vurgulayan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mao'cu diye gözüküyor, FETÖ'cü çıkıyor. Kendi kimliğini böyle gizleyerek iş yapıyor. Bunlar tam açığa çıktıktan sonra bunların yanında durmak, işte taammüden bir örgüte yardım yapmaktır, bir örgütün yanında durmaktır. Gazetelerine, televizyonlarına gidip destek açıklamaları yapmak onlarla her türlü işbirliği yapmak, bugün kullandıkları '15 Temmuz bir tiyatrodur', şudur budur gibi baktığınızda, FETÖ hangi dili kullanıyorsa benzer dili bugün Kılıçdaroğlu tarafından kullanılmış olması ana muhalefet adına siyaset adına çok üzücü bir şeydir. Kılıçdaroğlu'nun söylemlerinin FETÖ'nün söyleyip bakın kullandığı tüm şeylere, Cumhurbaşkanımıza yönelik FETÖ'nün önde gelen isimlerinin de kullandığı argümanları bir müddet sonra kendisinin önüne servis edilip kullanıldığını üzülerek görüyoruz. Türkiye'de 15 Temmuz gecesi, en yetişmiş adamlarıyla Cumhurbaşkanımıza suikast için birileri uğraşırken, birileri de rahat koltuğundaydı, hedef kimdi 15 Temmuz'da öldürülmek, suikast yapılmak üzere? Cumhurbaşkanımız. Bu konuda kimin siyaseten nerede durduğu, kimin bu konuda mücadele ettiği, milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir. Bütün bunlar FETÖ ile mücadeleye fayda vermez, FETÖ'yle mücadeleye zarar verir. Akl-ı selimle bu mücadeleye eğer katkı vermiyorsanız bari zarar vermeyin, FETÖ'cülerin ekmeğine yağ sürmeyin. Bu mücadeleye bari en azından katkınız yoksa da engel olmayın."
"HİTAMA ERDİ DÜŞÜNCESİ DOĞRU BİR ŞEY DEĞİL"
"Bu örgütün ne kadarına ulaşıldı?" şeklindeki soru üzerine ise Bakan Gül, "FETÖ'cüleri temizledik, şunu temizledik, o zaman niye OHAL var?" şeklindeki yaklaşımın doğru olmadığını dile getirerek, "Bu örgüt, kripto bir örgüttür. 40 yıl içinde nüfuz etmiş bir örgütle 2 yılda bunların hepsini bitirdim, kim diyorsa bu konuda bu yapıyı, bu mücadeleyi hafife alıyor demektir. Bu mücadele sonuna kadar devam etmek zorunda" ifadelerini kullandı.
Sandıktan çıkmayan hiç kimsenin, ülkeyi yönetemeyeceği kültürünün yayılması gerektiğini dile getiren Gül, "Cemaatine kendi ideolojik örgütüne, kendi düşünce yapısına değil, ülkenin genel yapısıyla, kendi ajandan olmaz o ülkenin ajandası olur, kendi görüşün olmaz, o ülkenin anayasası olur, hukuk anlayışı olur ve ona uymak zorundasın" şeklinde konuştu.
Herkesin düşüncesinin saygın olduğunu ifade eden Gül, şöyle dedi:
"Bundan dolayı soruşturmalar, hepsine artık kötü hücreleri tespit ettik bırakalım olmaz. Dün Kosova'da olduğu gibi diğer firariler de bulunacak. Bazıları Türkiye'de de çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde Antalya'da firari, bazıları Türkiye'de saklanıyor belli yerlerde, bazıları yurt dışında. Bunların hepsini bulduk, bu kadar soruşturma artık bitirdik, diye bir şey olmaz. Devlet bu mücadelesini yapar. Vatandaşın orada rahat oturması için devletin görevidir, Hem yargı, hem emniyet, hem ilgili tüm birimlerde bu mücadele yapılıyor. Bunların belli bir kadroları da zaten yurt dışına belli dönemde zaten kaçtı gitti. Dolayısıyla bunlarla da mücadele etmek hem ekonomik hem siyasi boyutlarıyla hem diğer güvenlik boyutlarıyla bu mücadeleyi bitirdik, tüm FETÖ'cüler tespit edildi, başarıyla sonuçlandı gibi bir rehavet, bir şeye artık bu iş hitama erdi düşüncesi doğru bir şey değil. Sonuna kadar bu mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürmek lazım."
"Cumhurbaşkanı Erdoğan 'UYAP gibi çok önemli bir teknolojiyi FETÖ'ye kaptırdık' demişti, UYAP ile ilgili bir düzenleme gerekiyor mu?" şeklindeki soruyu Gül, "Özellikle bunlar personel ve bilgi işlem gibi yerlerde devletin tüm kademelerine sızdıkları, hatta 15 Temmuz sonrasında bile 1-2 gün içerisinde bazı kayıtların bir şekilde bir yerlere, paralel örgüt adına da çalıştıkları tespit edildi. Dolayısıyla biz bu konuda da Sayın Cumhurbaşkanımızın uyarıları üzerine ilgili tüm birimlere yazılarımızı yazdık. Bu konuda her türlü, siber, teknolojik, güvenlik anlamda ne gerekiyorsa bunlarla ilgili testleri yaptırıyoruz" diye yanıtladı.
Bu hususun en önemli öncelikleri olduğunu ifade eden Gül, "UYAP ile ilgili teknik olarak ilgili birimlerden de bu destekleri alıyoruz. Ondan sonra da duruma göre yeni bir sistem olabilir. Çünkü, Adalet Bakanlığı'nda da o dönemlerde bilgi işleme bu yapı nüfuz etmiş. Ama onun ötesinde sonuçlara bakıldığında nasıl bir sisteme geçecekse veya mevcut bir şekilde rehabilite edilecekse, o kurtaracaksa güvenlikli halde o veya yeni bir sistemle entegre olacaksa bunların hepsini arkadaşlarımız düşünüyor. Tüm kurumlar her türlü güvenlik testlerini sürekli yapıyorlar. Yani o konuda Cumhurbaşkanımızın da uyarıları tüm teknik birimlerle ilgili de teknik uyarılar, çalışmaları daha da hızlandırdı. Testleri sürekli arkadaşlar değerlendiriyor ve güvenlikleri de sağlama almaya çalışıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
CEZAEVLERİNDEKİ DOLULUK ORANI
Cezaevlerindeki doluluk oranlarına değinen Bakan Gül, şöyle konuştu:
"Cezaevlerinde özellikle hem FETÖ yargılaması hem diğer adli suçlar sebebiyle sayı fazla. Adli olarak 189 bin tutuklu ve hükümlü var. Terör ve organize suçtan 50 bin tutuklu, hükümlü sayısı var. Yaklaşık cezaevlerinde 240 bin tutuklu ve hükümlü var. Tabii burada özellikle 2016 Temmuz öncesinde işlenen suçlarda daha önceden biliyorsunuz, uyuşturucu ve hırsızlık suçu işliyor, daha sonra mahalleye salınıyor. Yani hiç ceza almadan, İnfaz Kanunu'ndaki birtakım değişikliklerden sonra şimdi o yürürlükten kalktığı için cezaevlerinde doluluğun sebeplerinden birisi bu. Yani hırsızlık, vatandaşlarımızdan da hep o şikayetleri alıyorduk. Ama son zamanlarda bu uygulamaya son verilmesiyle birlikte artık... İşte daha önce giriyordu bir taraftan, öbür taraftan çıkıyordu. Şimdi onlar cezaevinde kalıyor. Cezalar arttırıldı, bundan dolayı oldu. Biliyorsunuz AK Parti hükümetleri öncesinde, mesela 'Rahşan affı' diye bilinen bir şeyde, yaklaşık belki 10 binlerce kişi cezaevinden çıktı."
AK Parti hükümetleri döneminde af olmadığına dikkati çeken Gül, "Dolayısıyla bu doluluklar, bakıldığında hem FETÖ mücadelesi, hem terörle etkin mücadeleden dolayı bir doluluk veya sayı bu noktaya geldi. Ama elbette bu konuda daha insani standartlara yönelik tedbirler alınmaya çalışılıyor. Şu andaki genel durum biraz da adli vakalarda hem cezaların da arttırılmış olmasından dolayı, hem de infaz... AK Parti öncesinde infaz çok daha azdı. AK Parti yüzde 66'sını yattıktan sonra serbest bırakacak düzenlemeyi getirdi. Daha önceden bu onun yarısı kadardı. Dolayısıyla bu tür sebeplerden kaynaklı cezaevlerinde fazla sayı olduğu söylenebilir" ifadelerini kullandı.
Kadına yönelik şiddet konusunda Adalet Bakanlığı'nın harekete geçtiğini aktaran Gül, şunları kaydetti:
"Terör suçlusu ne kadar yatıyorsa, kadına şiddet eden kişinin cezası da ona eş değer yapıldı. Yani cezasının üçte ikisini yattıktan sonra çıkabilecek. Dolayısıyla o konuda infazla ilgili tedbirler alındı. Uygulamada, bu konuda takdir indirimi 'İşte ben kravatı takarım' gibi. Hakim ve savcılarımız asla böyle bir şeye tolerans göstermiyorlar. O konuda da bir duyarlılık ve hassasiyet var."