Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan raporla ilgili sızan bilgilere göre Komisyon palm yağından elde edilen biyoyakıtın yeni geliştirilen çevre kıstaslarına uygun olduğunu ileri sürüyor.
Ancak üst düzey yetkililerden birinin söylediğine göre biyoyakıtların karbon ayak izi yıllık kazancı $5 milyar civarındaki AB sanayi için “öldürücü” nitelikte.
Euroactiv'in haberine göre AB önümüzdeki on yıl içerisinde ulaşımda kullanılacak yakıtların yüzde 10’unun biyoyakıtlardan elde edilmesi hedefi doğrultusunda hareket ediyor. Ancak birlik biyoyaktıların gıda fiyatlarını artıracağını ve iklim değişikliği ile mücadelede yarardan çok zarara sebep olacağı eleştirilerine maruz kalıyor.
Yüzde 10 hedefi için gerekli biyoyakıt elde edilebilmesi için AB’nin çiftçilikle geçinen ülkelerini içine alacak şekilde yılda 10 milyar litre biyoyakıt üretebilecek bir pazar oluşturulması, Brezilya, Malezya ve Endonezya’dan biyoyakıt ithal edilmesi düşünülüyor.
Çevreciler ise tahıldan ve susam yağından elde edilen biyoyakıtların çiftçilerin “toprağın dolaylı kullanımı (ILUC)” adı verilen bir yöntemle arazilerini genişletme zorunda bıraktığına bu nedenle çiftçilerin yağmur ormanlarını talan ettiklerine, bataklıkları kuruttuklarına dikkat çekiyor.
Ormanların yok edilmesi, yakılması bol miktarda karbon çıkışına dolayısıyla AB’nin iklim değişikliği ile mücadeleye yarar değil zarar vermesine sebep oluyor.
Bu riski yok edebilmek için sıkı çevre tedbirleri üzerinde çalışmalar devam ediyor.
Komisyon ILUC’un yaratacağı etkileri ortadan kaldıracak yeni kanunlar getirmeyi planlıyor ancak ticaret, tarım, eneri ve çevre uzmanları arasındaki fikir anlaşmazlıklar nedeniyle pek fazla ilerleme kaydedilemiyor.
Avrupa biyoyakıt üreticileri için risk artmaya devam ediyor.
Reuters haber ajansının ele geçirdiği ve kıdemli bir Komisyon görevlisinin üst düzey bir enerji yetkilisine gönderdiği mektupta “ILUC’un gelişigüzel kulanımı AB’de biyoyakıtları öldürebilir” ifadesi yer alıyordu.
Çevre grubu T&E’ye göre, araştırmanın bir parçası olarak Komisyon’a biyoyakıtların toprak kullanımı üzerindeki etkilerine dair can sıkıcı veriler içeren bilimsel bir başka rapor teslim edildi. Ancak bu rapor açıklanmadı.
Grup Komisyon’dan yasa talepte bulunarak belgeleri istedi.
“Kamuoyunun bütün gerçeği bilebilmesi için bu raporların kamuoyuna açıklanması gerecek” diyen T&E yetkilisi Nusa Urbancic “bilimin istismar edildiğini görmek özellikle endişe verici” şeklinde konuştu.
Öte yandan Komisyon yetkilileri araştırmanın yüzlerce belgeden oluştuğunu T&E’nin talebini karşılamanın çok zor olduğunu ileri sürdüler.
Enerji Komiseri Guenther Oettinger’in sözcüsü Marlene Holzner “Komisyon, dolaylı yoldan toprak kullanım tarzının değiştirilerek biyoyakıtların sebep olduğu emisyonları çok ciddiye alıyor ve bu konuyu mevcut en iyi bilimsel veriler yardımıyla daha iyi anlamak için modelleme de dâhil olmak üzere epey iş üretiyor” dedi.
Sözcü konuşmasına “Eğer yapılan çalışmalarda dolaylı yoldan toprak kullanımı değişikliğiyle biyoyakıtlarıdan çıkan zehirli gazların önemli olduğu sonucuna varılırsa, o zaman Komisyon uygun bir politika ile buna cevap verecektir.
Biyoyakıtlarla ilgili son bir Komisyon belgesinde palm yağı sanayini hareketlendirdi. Çünkü sektör, Malezya’daki tropik ormanların yok edilmesinden, Endonezya’da plantasyonların bu yönde kullanılmasından sorumlu tutuldu.
“Ormandan palm yağı plantasyonuna değişim kıstasların bizzat ihlali anlamına gelmiyor” ifadesine yer verilen belgeyle ilgili olarak Holzner tamamlanmamış bir taslaktan kesin sonuçlar çıkarmanın yanlış olacağını söyledi.
Holzner “AB politikası enerji sistemimizi karbondan arıtma iddialarımız üzerinde olumlu etkisi olan biyoyakıtları teşvik ediyor” dedi.
Aralık 2008’de AB liderleri “Yenilenebilir Enerji Yönergesi” üzerinde mutabakata vardılar. Yönergede üye devletlerin her birinin ulaşımda kullanılan yakıtların yüzde 10’luk kısmını biyoyakıt, hidrojen, yeşil elektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılamaları isteniyor.
Yönergede ayrıca biyoyakıtlarla ilgili sürdürülebilir kıstaslara yer veriliyor, birliğin fosil yakıtlarıyla kıyaslandığında en az yüzde 35 daha az karbon emisyonuna sebep oldukları belirtiliyor. Bu rakamın 2017 itibarıyla yüzde 50’ye ve 2018 itibarıyla yüzde 60’a çıkabileceği kaydediliyor.
Ancak biyoyakıt üretimindeki artışın ormanlık arazilerin yok edilmesine ve dolayısıyla gıda güvenliğinde ciddi sorunlara ve toprağın dolaylı yoldan kullanımında değişikliklere sebep olabileceği endişeleri giderek artıyor.
Yenilenebilir Enerji Yönergesi ve Yakıt Kalite Yönergesi AB’nin geçen aralıkta hazırladığı iklim değişikliği ve enerji paketinde yer alıyor. Pakette, Avrupa Komisyonu’nun bir rapor hazırlayarak “toprağın dolaylı yoldan kullanımında değişikliğe gidilmesinin sera gazı salımı üzerindeki etkilerinin yeniden gözden geçirilmesi ve bu etkilerin en aza indirgenmesi” salık veriliyor.
Ancak üst düzey yetkililerden birinin söylediğine göre biyoyakıtların karbon ayak izi yıllık kazancı $5 milyar civarındaki AB sanayi için “öldürücü” nitelikte.
Euroactiv'in haberine göre AB önümüzdeki on yıl içerisinde ulaşımda kullanılacak yakıtların yüzde 10’unun biyoyakıtlardan elde edilmesi hedefi doğrultusunda hareket ediyor. Ancak birlik biyoyaktıların gıda fiyatlarını artıracağını ve iklim değişikliği ile mücadelede yarardan çok zarara sebep olacağı eleştirilerine maruz kalıyor.
Yüzde 10 hedefi için gerekli biyoyakıt elde edilebilmesi için AB’nin çiftçilikle geçinen ülkelerini içine alacak şekilde yılda 10 milyar litre biyoyakıt üretebilecek bir pazar oluşturulması, Brezilya, Malezya ve Endonezya’dan biyoyakıt ithal edilmesi düşünülüyor.
Çevreciler ise tahıldan ve susam yağından elde edilen biyoyakıtların çiftçilerin “toprağın dolaylı kullanımı (ILUC)” adı verilen bir yöntemle arazilerini genişletme zorunda bıraktığına bu nedenle çiftçilerin yağmur ormanlarını talan ettiklerine, bataklıkları kuruttuklarına dikkat çekiyor.
Ormanların yok edilmesi, yakılması bol miktarda karbon çıkışına dolayısıyla AB’nin iklim değişikliği ile mücadeleye yarar değil zarar vermesine sebep oluyor.
Bu riski yok edebilmek için sıkı çevre tedbirleri üzerinde çalışmalar devam ediyor.
Komisyon ILUC’un yaratacağı etkileri ortadan kaldıracak yeni kanunlar getirmeyi planlıyor ancak ticaret, tarım, eneri ve çevre uzmanları arasındaki fikir anlaşmazlıklar nedeniyle pek fazla ilerleme kaydedilemiyor.
Avrupa biyoyakıt üreticileri için risk artmaya devam ediyor.
Reuters haber ajansının ele geçirdiği ve kıdemli bir Komisyon görevlisinin üst düzey bir enerji yetkilisine gönderdiği mektupta “ILUC’un gelişigüzel kulanımı AB’de biyoyakıtları öldürebilir” ifadesi yer alıyordu.
Çevre grubu T&E’ye göre, araştırmanın bir parçası olarak Komisyon’a biyoyakıtların toprak kullanımı üzerindeki etkilerine dair can sıkıcı veriler içeren bilimsel bir başka rapor teslim edildi. Ancak bu rapor açıklanmadı.
Grup Komisyon’dan yasa talepte bulunarak belgeleri istedi.
“Kamuoyunun bütün gerçeği bilebilmesi için bu raporların kamuoyuna açıklanması gerecek” diyen T&E yetkilisi Nusa Urbancic “bilimin istismar edildiğini görmek özellikle endişe verici” şeklinde konuştu.
Öte yandan Komisyon yetkilileri araştırmanın yüzlerce belgeden oluştuğunu T&E’nin talebini karşılamanın çok zor olduğunu ileri sürdüler.
Enerji Komiseri Guenther Oettinger’in sözcüsü Marlene Holzner “Komisyon, dolaylı yoldan toprak kullanım tarzının değiştirilerek biyoyakıtların sebep olduğu emisyonları çok ciddiye alıyor ve bu konuyu mevcut en iyi bilimsel veriler yardımıyla daha iyi anlamak için modelleme de dâhil olmak üzere epey iş üretiyor” dedi.
Sözcü konuşmasına “Eğer yapılan çalışmalarda dolaylı yoldan toprak kullanımı değişikliğiyle biyoyakıtlarıdan çıkan zehirli gazların önemli olduğu sonucuna varılırsa, o zaman Komisyon uygun bir politika ile buna cevap verecektir.
Biyoyakıtlarla ilgili son bir Komisyon belgesinde palm yağı sanayini hareketlendirdi. Çünkü sektör, Malezya’daki tropik ormanların yok edilmesinden, Endonezya’da plantasyonların bu yönde kullanılmasından sorumlu tutuldu.
“Ormandan palm yağı plantasyonuna değişim kıstasların bizzat ihlali anlamına gelmiyor” ifadesine yer verilen belgeyle ilgili olarak Holzner tamamlanmamış bir taslaktan kesin sonuçlar çıkarmanın yanlış olacağını söyledi.
Holzner “AB politikası enerji sistemimizi karbondan arıtma iddialarımız üzerinde olumlu etkisi olan biyoyakıtları teşvik ediyor” dedi.
Aralık 2008’de AB liderleri “Yenilenebilir Enerji Yönergesi” üzerinde mutabakata vardılar. Yönergede üye devletlerin her birinin ulaşımda kullanılan yakıtların yüzde 10’luk kısmını biyoyakıt, hidrojen, yeşil elektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılamaları isteniyor.
Yönergede ayrıca biyoyakıtlarla ilgili sürdürülebilir kıstaslara yer veriliyor, birliğin fosil yakıtlarıyla kıyaslandığında en az yüzde 35 daha az karbon emisyonuna sebep oldukları belirtiliyor. Bu rakamın 2017 itibarıyla yüzde 50’ye ve 2018 itibarıyla yüzde 60’a çıkabileceği kaydediliyor.
Ancak biyoyakıt üretimindeki artışın ormanlık arazilerin yok edilmesine ve dolayısıyla gıda güvenliğinde ciddi sorunlara ve toprağın dolaylı yoldan kullanımında değişikliklere sebep olabileceği endişeleri giderek artıyor.
Yenilenebilir Enerji Yönergesi ve Yakıt Kalite Yönergesi AB’nin geçen aralıkta hazırladığı iklim değişikliği ve enerji paketinde yer alıyor. Pakette, Avrupa Komisyonu’nun bir rapor hazırlayarak “toprağın dolaylı yoldan kullanımında değişikliğe gidilmesinin sera gazı salımı üzerindeki etkilerinin yeniden gözden geçirilmesi ve bu etkilerin en aza indirgenmesi” salık veriliyor.