İlişkili Haberler
Küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadele 1990’lı yılların başından bu yana dünya ülkelerinin gündeminde yer alıyor.
1992’de imzalanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC), iklim değişikliğini ele alan ilk küresel resmi adım oldu ve bu sözleşme üzerinden her yıl Taraflar Konferansı (COP) adı altında yıllık bir forum oluşturuldu.
COP’lar 1997’de ilk olarak kanunen bağlayıcı iklim anlaşması olan Kyoto Protokolü’nü doğurdu. Gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarını 1990 seviyelerinin yüzde 5 altına düşürmesini gerektiren Kyoto Protokolü, gelişmekte olan ülkeleri bağlamadığı için Çin ve Hindistan gibi en fazla karbon salımı yapan ülkeleri dışarıda bırakıyor.
HEDEF 2 DERECE
12 Aralık 2015'te COP21 ile Paris’te, bugüne kadarki en önemli iklim değişikliği anlaşması imzalandı. Tüm ülkelerin karbon salımını azaltacak taahhütler vermesini gerektiren anlaşma, küresel ısınmayı endüstrileşme öncesine -yaklaşık 150 yıl öncesi- göre 2 santigrat dereceyle sınırlama, hatta 1,5 santigrat derecede tutmayı hedefliyor.
Anlaşma, 21. yüzyılın ikinci yarısında ise karbon salımını sıfıra düşürmeyi amaçlıyor.
Sadece Eritre, İran, Libya ve Yemen’in imzalamadığı anlaşmayla her 5 yılda bir ülkelerin hedeflerine ulaşmada gösterdiği gelişimi ölçmesi planlanıyor, ilk ölçümün 2023’te yapılması hedefleniyor. Ancak ülkelerin kendi belirledikleri hedeflere ulaşmaları için bağlayıcı bir mekanizma bulunmuyor.
20 YILDA 2 DERECENİN ÖNEMİ
Birleşmiş Milletler organı olarak 1998’de kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2021 yılında yayımladığı rapora göre, dünyanın ortalama sıcaklığı son 150 yılda 1,1 santigrat derece artarak 800 bin yıldan fazla arttı.
İki yüz bilim insanı tarafından hazırlanan rapor, ülkelerin karbon salımlarını hızlıca azaltsalar bile 20 yıl içerisinde dünyanın sıcaklığının en az 1,5 santigrat derece artacağını ortaya koydu.
Bu artış, sıcak hava dalgalarına, kuraklık ve sellere, deniz suyu seviyesinin yükselmesine, okyanuslarda mercan kayalıklarının yüzde 90’ının yok olmasına, suyun daha asidik olmasına, kutuplarda buzulların erimesine, birçok bitki ve hayvan türünün kaybolmasına neden olacak.
Eğer sıcaklık artışı 2 santigrat dereceye varırsa, sonuçları çok daha ciddi olacak.
VAATLER, ANLAŞMA HEDEFLERİNİN GERİSİNDE
Almanya merkezli kar gütmeyen Climate Analytics ve NewClimate Institute kuruluşlarınca oluşturulan İklim Eylem İzleyicisine (CAT) göre ise ülkelerin Paris Antlaşması'nda vadettikleri karbon salımını düşürme seviyeleri neticesinde 2100 yılında sıcaklık artışı 2,4 santigrat derece olacak.
Halihazırdaki iklim politikaları ve karbon salımı seviyelerine göre, 2100’de sıcaklık artışı 2,6 santigrat derece, ülkeler 2030 ve daha sonra güncelledikleri hedeflerini karşılasalar bile 2100 yılında sıcaklık artışı en az 2,1 derece olacak.
En az 140 ülkenin sıfır karbon salımı hedefine ulaşması durumunda ise 2100’de sıcaklık artışı 1,8 santigrat derecede kalacak.
“ZARAR VE ZİYAN FONU”NUN KURULDU
Öte yandan, 6-20 Kasım'da Mısır’da düzenlenen COP27 zirvesi, karbon salımının azalması konusunda politikalar üretme noktasında yetersiz kalırken, en az karbon salımı yaptıkları halde küresel ısınmadan en fazla etkilenen gelişmekte olan ülkelere yönelik “iklim zarar ve ziyan” fonunun kurulması konusunda önemli adımlarla son buldu.
En fazla karbon salımını yapan ABD ve diğer gelişmiş zengin ülkeler, uzun süredir karşı çıktıkları bu tür bir tazmin fonuna COP27’de onay verdi. Fonun detayları gelecek yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yapılacak COP28’de kesinleşecek.
COP27 ayrıca, kalkınma bankalarına uygulamalarını ve önceliklerini güncelleme çağrısında bulundu.
Paris Anlaşmasında yer alan 1,5 santigrat sıcaklık artışı hedefini sürdüren COP27, buna rağmen karbon salımını düşürme noktasında ivme kazandıracak önlemler sunmadı.
COP27’de kömür kullanımının azaltılması da yer alırken, tüm yakıtların azaltılması gündeme alınmadı.
Gelişmiş ülkelerin 2009’da gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele politikalarını destekleme ve her yıl 100 milyar dolar aktarma sözlerini henüz gerçekleştirmemesi ise çokça eleştiriliyor.
1992’de imzalanan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC), iklim değişikliğini ele alan ilk küresel resmi adım oldu ve bu sözleşme üzerinden her yıl Taraflar Konferansı (COP) adı altında yıllık bir forum oluşturuldu.
COP’lar 1997’de ilk olarak kanunen bağlayıcı iklim anlaşması olan Kyoto Protokolü’nü doğurdu. Gelişmiş ülkelerin sera gazı salımlarını 1990 seviyelerinin yüzde 5 altına düşürmesini gerektiren Kyoto Protokolü, gelişmekte olan ülkeleri bağlamadığı için Çin ve Hindistan gibi en fazla karbon salımı yapan ülkeleri dışarıda bırakıyor.
HEDEF 2 DERECE
12 Aralık 2015'te COP21 ile Paris’te, bugüne kadarki en önemli iklim değişikliği anlaşması imzalandı. Tüm ülkelerin karbon salımını azaltacak taahhütler vermesini gerektiren anlaşma, küresel ısınmayı endüstrileşme öncesine -yaklaşık 150 yıl öncesi- göre 2 santigrat dereceyle sınırlama, hatta 1,5 santigrat derecede tutmayı hedefliyor.
Anlaşma, 21. yüzyılın ikinci yarısında ise karbon salımını sıfıra düşürmeyi amaçlıyor.
Sadece Eritre, İran, Libya ve Yemen’in imzalamadığı anlaşmayla her 5 yılda bir ülkelerin hedeflerine ulaşmada gösterdiği gelişimi ölçmesi planlanıyor, ilk ölçümün 2023’te yapılması hedefleniyor. Ancak ülkelerin kendi belirledikleri hedeflere ulaşmaları için bağlayıcı bir mekanizma bulunmuyor.
20 YILDA 2 DERECENİN ÖNEMİ
Birleşmiş Milletler organı olarak 1998’de kurulan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2021 yılında yayımladığı rapora göre, dünyanın ortalama sıcaklığı son 150 yılda 1,1 santigrat derece artarak 800 bin yıldan fazla arttı.
İki yüz bilim insanı tarafından hazırlanan rapor, ülkelerin karbon salımlarını hızlıca azaltsalar bile 20 yıl içerisinde dünyanın sıcaklığının en az 1,5 santigrat derece artacağını ortaya koydu.
Bu artış, sıcak hava dalgalarına, kuraklık ve sellere, deniz suyu seviyesinin yükselmesine, okyanuslarda mercan kayalıklarının yüzde 90’ının yok olmasına, suyun daha asidik olmasına, kutuplarda buzulların erimesine, birçok bitki ve hayvan türünün kaybolmasına neden olacak.
Eğer sıcaklık artışı 2 santigrat dereceye varırsa, sonuçları çok daha ciddi olacak.
VAATLER, ANLAŞMA HEDEFLERİNİN GERİSİNDE
Almanya merkezli kar gütmeyen Climate Analytics ve NewClimate Institute kuruluşlarınca oluşturulan İklim Eylem İzleyicisine (CAT) göre ise ülkelerin Paris Antlaşması'nda vadettikleri karbon salımını düşürme seviyeleri neticesinde 2100 yılında sıcaklık artışı 2,4 santigrat derece olacak.
Halihazırdaki iklim politikaları ve karbon salımı seviyelerine göre, 2100’de sıcaklık artışı 2,6 santigrat derece, ülkeler 2030 ve daha sonra güncelledikleri hedeflerini karşılasalar bile 2100 yılında sıcaklık artışı en az 2,1 derece olacak.
En az 140 ülkenin sıfır karbon salımı hedefine ulaşması durumunda ise 2100’de sıcaklık artışı 1,8 santigrat derecede kalacak.
“ZARAR VE ZİYAN FONU”NUN KURULDU
Öte yandan, 6-20 Kasım'da Mısır’da düzenlenen COP27 zirvesi, karbon salımının azalması konusunda politikalar üretme noktasında yetersiz kalırken, en az karbon salımı yaptıkları halde küresel ısınmadan en fazla etkilenen gelişmekte olan ülkelere yönelik “iklim zarar ve ziyan” fonunun kurulması konusunda önemli adımlarla son buldu.
En fazla karbon salımını yapan ABD ve diğer gelişmiş zengin ülkeler, uzun süredir karşı çıktıkları bu tür bir tazmin fonuna COP27’de onay verdi. Fonun detayları gelecek yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yapılacak COP28’de kesinleşecek.
COP27 ayrıca, kalkınma bankalarına uygulamalarını ve önceliklerini güncelleme çağrısında bulundu.
Paris Anlaşmasında yer alan 1,5 santigrat sıcaklık artışı hedefini sürdüren COP27, buna rağmen karbon salımını düşürme noktasında ivme kazandıracak önlemler sunmadı.
COP27’de kömür kullanımının azaltılması da yer alırken, tüm yakıtların azaltılması gündeme alınmadı.
Gelişmiş ülkelerin 2009’da gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele politikalarını destekleme ve her yıl 100 milyar dolar aktarma sözlerini henüz gerçekleştirmemesi ise çokça eleştiriliyor.