İlişkili Haberler
Yazdan sonbahara geçişlerde grip, soğuk algınlığı, nezle gibi hastalıkların görülme sıklığının arttığını belirten ve soğuyan havanın vücut direnci üzerindeki etkisine vurgu yapan İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Rıfkı Evrenkaya, sonbaharla birlikte hastalıkların artmasının nedenleri hakkında şunları söyledi:
“Yazdan sonbahara geçtiğimizde, hava soğumaya ve kurumaya başlar. Aslında soğuk hava bizi doğrudan hasta etmez ama direncimizi düşürür. Virüsler de soğuk havada hem kolay yayılır hem de canlı kalmayı başarır. Hava soğudukça, vaktimizi daha çok kapalı alanlarda ve birbirimizle daha çok temas ederek geçirmeye başlarız. Bulaşıcı hastalıklar topluluklarda ve kapalı alanlarda daha kolay yayılır. Çevre sıcaklığının düşmesi bulaşıcı hastalıkları kolaylaştırır. Örneğin, rinovirüsler 37 derecenin altında daha kolay çoğalırlar. Burun boşluğumuzun sıcaklığı 33 derecedir ve soğuk havalarda bu tür virüslerin yerleşip çoğalması için çok uygun bir ortam oluşturur. Sonbahar/kış hastalığı yapan virüslerin çoğu 32 derecenin altında ürerler. İnfluenza (grip) virüsü de soğuk ve kuru havayı çok sever. En sevdiği sıcaklık ise +5 derecedir.”
MİDE GRİBİ DE SOĞUK HAVADA ARTIYOR
Akut enfeksiyon hastalıklarının bir takvimi olduğunu, Kuzey yarımkürede grip enfeksiyonunun kışın, su çiçeğinin ise ilkbaharda görüldüğünü ifade eden Doktor Tevfik Rıfkı Evrenkaya, “Bakteriyel zatürre de kış mevsiminde sıktır. ‘Mide gribi’ne yol açan nörovirus enfeksiyonları, kış mevsiminde genel nüfusun %10'unda görülür ve en bulaşıcı viral hastalıklardan birisidir. Çocuklarda sıktır, çocuklarda bunu kulak enfeksiyonları ve bronşiyolit izler” dedi.
6 yaşından küçükler, kreş ve anaokuluna giden çocuklar, el yıkama alışkanlığı olmayanlar, uyku bozukluğu olanlar, stresli kişiler, sigara tiryakileri ve pasif içiciler, KOAH, kalp yetmezliği, kronik böbrek hastalığı, diyabet gibi sorunları olanlar, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananlar, askeri birlikler, yatılı okullar, tutukevleri gibi toplu alanlarda yaşayanlar, sonbaharda artan bulaşıcı hastalıklar açısından daha fazla risk altında.
ŞİKAYETLER 5 GÜNDE GEÇMİYORSA DİKKAT!
Akan kırmızı bir burun, boğaz ağrısı, öksürük, boğazda şişme, geniz akıntısı, baş, kas ve eklem ağrıları, kırgınlık, bitkinlik, iştah kaybı, nefes darlığı, balgam, yüksek ateş, ishal, sinüs ağrıları, grip ve nezlede görülen şikayetler.
En sık da burun akıntısı ve hapşırma ile karşılaşıldığını belirten Uzman, ateş yükseliyor ve yakınmalar 5 gün içinde geçmiyorsa hekime başvurulması gerektiğini söyledi.
PROBİYOTİKTEN EN ZENGİN BESİNLER YOĞURT, KEFİR, ŞALGAM SUYU VE TURŞU
Bağırsak florasının immün sistemin güçlendirilmesindeki rolüne işaret eden, prebiyotik ve probiyotikten zengin besinlere ağırlık vermenin, vücudu sonbahara hazırlamakta ve hastalıklara dirençli hale getirmekte önemli rol oynadığını söyleyen İç Hastalıkları Uzmanının altını çizdiği bir nokta da bu dönemde bağırsak florasını destekleyecek besinlere ağırlık vermek gerektiği:
“Bağışıklık sisteminin %80'inin bağırsakta konuşlu olduğu kabul edilir. Yaklaşık 500 ayrı bakteri türü bağırsakta yaşar. Bağırsaklarımızı desteklemek için stresten uzak kalmak, iyi uyumak, yavaş yemek, prebiyotik ve probiyotik almak çok önemlidir. Probiyotikler yararlı florayı destekleyen mikroorganizmalar, prebiyotikler de bu probiyotikleri beslemek için kullanılan lifli gıdalardır. Probiyotiklerden en zengin besinler ev yapımı yoğurt, kefir, şalgam suyu, lahana ve hıyar turşusudur. Probiyotiklerimizi beslemek için de prebiyotik özelliği olan soğan, sarımsak, yer elması, kuşkonmaz, pırasa, yeşil muz, arpa, yulaf, keten tohumu ve kakaoyu sık tüketmek gerekir. Probiyotikler antibiyotik ihtiyacını, kış hastalıklarını, zatürre ve mantar enfeksiyonlarını azaltır.”
“Yazdan sonbahara geçtiğimizde, hava soğumaya ve kurumaya başlar. Aslında soğuk hava bizi doğrudan hasta etmez ama direncimizi düşürür. Virüsler de soğuk havada hem kolay yayılır hem de canlı kalmayı başarır. Hava soğudukça, vaktimizi daha çok kapalı alanlarda ve birbirimizle daha çok temas ederek geçirmeye başlarız. Bulaşıcı hastalıklar topluluklarda ve kapalı alanlarda daha kolay yayılır. Çevre sıcaklığının düşmesi bulaşıcı hastalıkları kolaylaştırır. Örneğin, rinovirüsler 37 derecenin altında daha kolay çoğalırlar. Burun boşluğumuzun sıcaklığı 33 derecedir ve soğuk havalarda bu tür virüslerin yerleşip çoğalması için çok uygun bir ortam oluşturur. Sonbahar/kış hastalığı yapan virüslerin çoğu 32 derecenin altında ürerler. İnfluenza (grip) virüsü de soğuk ve kuru havayı çok sever. En sevdiği sıcaklık ise +5 derecedir.”
MİDE GRİBİ DE SOĞUK HAVADA ARTIYOR
Akut enfeksiyon hastalıklarının bir takvimi olduğunu, Kuzey yarımkürede grip enfeksiyonunun kışın, su çiçeğinin ise ilkbaharda görüldüğünü ifade eden Doktor Tevfik Rıfkı Evrenkaya, “Bakteriyel zatürre de kış mevsiminde sıktır. ‘Mide gribi’ne yol açan nörovirus enfeksiyonları, kış mevsiminde genel nüfusun %10'unda görülür ve en bulaşıcı viral hastalıklardan birisidir. Çocuklarda sıktır, çocuklarda bunu kulak enfeksiyonları ve bronşiyolit izler” dedi.
6 yaşından küçükler, kreş ve anaokuluna giden çocuklar, el yıkama alışkanlığı olmayanlar, uyku bozukluğu olanlar, stresli kişiler, sigara tiryakileri ve pasif içiciler, KOAH, kalp yetmezliği, kronik böbrek hastalığı, diyabet gibi sorunları olanlar, bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananlar, askeri birlikler, yatılı okullar, tutukevleri gibi toplu alanlarda yaşayanlar, sonbaharda artan bulaşıcı hastalıklar açısından daha fazla risk altında.
ŞİKAYETLER 5 GÜNDE GEÇMİYORSA DİKKAT!
Akan kırmızı bir burun, boğaz ağrısı, öksürük, boğazda şişme, geniz akıntısı, baş, kas ve eklem ağrıları, kırgınlık, bitkinlik, iştah kaybı, nefes darlığı, balgam, yüksek ateş, ishal, sinüs ağrıları, grip ve nezlede görülen şikayetler.
En sık da burun akıntısı ve hapşırma ile karşılaşıldığını belirten Uzman, ateş yükseliyor ve yakınmalar 5 gün içinde geçmiyorsa hekime başvurulması gerektiğini söyledi.
PROBİYOTİKTEN EN ZENGİN BESİNLER YOĞURT, KEFİR, ŞALGAM SUYU VE TURŞU
Bağırsak florasının immün sistemin güçlendirilmesindeki rolüne işaret eden, prebiyotik ve probiyotikten zengin besinlere ağırlık vermenin, vücudu sonbahara hazırlamakta ve hastalıklara dirençli hale getirmekte önemli rol oynadığını söyleyen İç Hastalıkları Uzmanının altını çizdiği bir nokta da bu dönemde bağırsak florasını destekleyecek besinlere ağırlık vermek gerektiği:
“Bağışıklık sisteminin %80'inin bağırsakta konuşlu olduğu kabul edilir. Yaklaşık 500 ayrı bakteri türü bağırsakta yaşar. Bağırsaklarımızı desteklemek için stresten uzak kalmak, iyi uyumak, yavaş yemek, prebiyotik ve probiyotik almak çok önemlidir. Probiyotikler yararlı florayı destekleyen mikroorganizmalar, prebiyotikler de bu probiyotikleri beslemek için kullanılan lifli gıdalardır. Probiyotiklerden en zengin besinler ev yapımı yoğurt, kefir, şalgam suyu, lahana ve hıyar turşusudur. Probiyotiklerimizi beslemek için de prebiyotik özelliği olan soğan, sarımsak, yer elması, kuşkonmaz, pırasa, yeşil muz, arpa, yulaf, keten tohumu ve kakaoyu sık tüketmek gerekir. Probiyotikler antibiyotik ihtiyacını, kış hastalıklarını, zatürre ve mantar enfeksiyonlarını azaltır.”
“HASTALIKLARDAN KORUNMAK DAHA UCUZ VE AKILCI BİR YAKLAŞIM”
Prof. Evrenkaya, hapşırıp öksürmeden, yataklara düşmeden sonbaharın keyfini yaşamak için beslenmenin dışında alınabilecek tedbirleri ise, “Beslenme dışında alınacak en iyi tedbir, korunmaktır. Bu nedenle her yıl sonbahar başlangıcında grip aşısı yaptırmak önemlidir. Grip aşısı ile ilgili dayanağı olmayan dedikodular, bu yöntemin sağlığımızı desteklemesine engel olmaktadır. Bu aşının yararı dışında başka bir etkisi yoktur. Mevsime uygun giyinmek, ortak eşya kullanmaktan kaçınmak, el yıkamayı bir hayat tarzı haline getirmek, hastalandığımızda toplumdan uzak kalarak bulaş kaynağı olmamak alınması gereken tedbirlerdir. Hastalıklardan korunmak, onları tedavi etmekten her zaman daha ucuz ve akılcı bir yaklaşımdır” şeklinde aktardı.
GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIK İÇİN D VİTAMİNİ ŞART
Güçlü immün sistemin vazgeçilmezleri arasında D vitami de bulunuyor. Çünkü D vitamini kemik metabolizmasını yönettiği kadar bağışıklık sistemini de destekliyor. En iyi D vitamini kaynağı da güneş ışınları olduğu için sonbahar gelmeden yaz güneşinden mümkün olduğunca yararlanmak, güneş koruyucu ürün kullanmadan günde 15-20 dakika güneşe maruz kalmak gerekiyor.
Balık, mantar ve yumurtanın D vitamini alınabilecek doğal yollar olduğunu söyleyen Dr. Evrenkaya’nın önerileri arasında; kara mürver meyvesi, zencefil, kuşburnu ile turunçgiller de yer alıyor.
VİDEO: GRİP SALGININDAN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALI? (08.01.2019)
Prof. Evrenkaya, hapşırıp öksürmeden, yataklara düşmeden sonbaharın keyfini yaşamak için beslenmenin dışında alınabilecek tedbirleri ise, “Beslenme dışında alınacak en iyi tedbir, korunmaktır. Bu nedenle her yıl sonbahar başlangıcında grip aşısı yaptırmak önemlidir. Grip aşısı ile ilgili dayanağı olmayan dedikodular, bu yöntemin sağlığımızı desteklemesine engel olmaktadır. Bu aşının yararı dışında başka bir etkisi yoktur. Mevsime uygun giyinmek, ortak eşya kullanmaktan kaçınmak, el yıkamayı bir hayat tarzı haline getirmek, hastalandığımızda toplumdan uzak kalarak bulaş kaynağı olmamak alınması gereken tedbirlerdir. Hastalıklardan korunmak, onları tedavi etmekten her zaman daha ucuz ve akılcı bir yaklaşımdır” şeklinde aktardı.
GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIK İÇİN D VİTAMİNİ ŞART
Güçlü immün sistemin vazgeçilmezleri arasında D vitami de bulunuyor. Çünkü D vitamini kemik metabolizmasını yönettiği kadar bağışıklık sistemini de destekliyor. En iyi D vitamini kaynağı da güneş ışınları olduğu için sonbahar gelmeden yaz güneşinden mümkün olduğunca yararlanmak, güneş koruyucu ürün kullanmadan günde 15-20 dakika güneşe maruz kalmak gerekiyor.
Balık, mantar ve yumurtanın D vitamini alınabilecek doğal yollar olduğunu söyleyen Dr. Evrenkaya’nın önerileri arasında; kara mürver meyvesi, zencefil, kuşburnu ile turunçgiller de yer alıyor.
VİDEO: GRİP SALGININDAN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALI? (08.01.2019)