REKTUM NEDİR?
Kalın bağırsağın makata yakın olan ilk 12 cm olan bölümüne rektum adı verilir ve bu bölümden kaynaklanan kötü huylu tümörlere rektum kanseri denir. Genelde 35 yaştan itibaren sıklığı artmaya başlar; en sık 50 yaştan sonra rastlanır.
REKTUM KANSERİ NEDİR?
Çoğunlukla kalın bağırsakta meydana gelen adenomatöz poliplerden ortaya çıkan bir kanser türüdür. Kalın bağırsak kanseri her yaşta görülmesine karşın, hastaların yüzde 90'ından fazlası 40 yaş ve üzerindedir. Bu yaştan itibaren her on yılda risk yaklaşık iki katına çıkar. Ailesinde kalın bağırsak kanseri veya kalın bağırsak polipi bulunanlar ve ülseratif kolit hastalığı olanlarda risk artar.
REKTUM KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
En önemli belirti dışkılama şeklindeki değişikliktir ve “tenesmus” olarak adlandırılır. Tenesmus tuvalete gidip rahatlayamamaktır.
İkinci en sık görülen bulgu ise makattan gelen kırmızı taze kandır. Bu da hastalığın ilk belirtilerindendir. Bu iki belirtinin dışında önemli bir belirtisi yoktur, fakat kişinin dışkılama alışkanlığındaki değişikliği fark etmesi uzun sürebilmektedir.
Makattan gelen taze kan toplumumuzda genellikle “mayasıl”dandır (hemoroid) diye kabul edilir. Bundan dolayı tanı aşamasında büyük bir gecikme yaşanmaktadır.
Ülkemizde rektum kanseri gelişmiş hastalar genellikle hastalığın ileri evrelerinde hekime başvurmaktadır.
Bu belirtilere ek olarak kansere bağlı katabolizma denilen vücuttaki genel yıkımı gösteren iştahsızlık, kilo kaybı klinik tabloya eklenebilir.
İlerleyen evrelerde rektum için dolduran kitle nedeniyle dışkılama güçlüğü ve kabızlık gelişebilir.
REKTUM KANSERİNİN TEDAVİSİ NASILDIR?
Tedavide cerrahi genellikle ilk seçenek olarak görülür. Cerrahide amaç kanserleşmiş doku ile birlikte tümörsüz alan sağlanacak şekilde sağlam dokunun da çıkartılmasıdır.
Günümüzde kapalı yöntem (laparoskopik) rektum ameliyatları başarı ile yapılabilmekte ve hastaların ameliyat sonrası yaşam kalitesi ve hızlı iyileşmesi sağlanabilmektedir.
Fakat tek başına cerrahi yaklaşımdan sonra tekrarlama oranı yüksek olduğu için tümörün çıkartılmasından sonra kısa bir iyileşme dönemi geçirilip kemoterapi ve/veya radyoterapi içeren tedavi planına geçilir.
Kemoterapi ve radyoterapi hastanın ve hastalığın durumu değerlendirilerek ameliyat öncesinde yapılıp, mümkünse kitle küçültülerek, cerrahi girişimde tam rezeksiyon hedeflenebilir.
Ameliyat öncesi kemoterapi ve ışın tedavisi (radyoterapi) uygulamasında hastalığın nüks oranının daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Eğer cerrahi sonrası uygulanırsa nüks oranı yaklaşık yüzde 24-40'dır.