İlişkili Haberler
Organ Nakli Koordinatörleri Derneği Başkanı Yavuz Selim Çınar, bu yıl Barcelona'da düzenlenen Avrupa Organ Bağışı Kongresi'nde organ bağışının "yeni bir hayat" anlamı taşıdığını, nakillerin hem canlı vericiden hem de kadavradan yapılabildiğini söyledi.
Canlı vericiden organ nakillerinin böbrek ve karaciğerle sınırlı olduğunu, kadavradan ise akciğerler, kalp, kornea, pankreas, karaciğer, böbrek ve ince bağırsak nakli yapılabildiğini anımsatan Çınar, Türkiye'de canlıdan nakil oranının yüksek, kadavradan nakillerinin ise düşük seviyede olduğunu bildirdi.
1700 BEYİN ÖLÜMÜ OLDU, SADECE 417'SİNİN ORGANLARI BAĞIŞLANDI
Çınar, "Türkiye'de kişi vefat ettikten sonra yakınlarının organları bağışlama oranı yaklaşık yüzde 25-30. Bu oran da bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Oysa, birçok Avrupa ülkesinde ve ABD'de bu oran yüzde 80-85 civarında. Geçen yıl Türkiye genelinde yaklaşık bin 700 beyin ölümü bildirimi yapıldı ve bu kişilerin sadece 417'sinin yakınları organ nakillerine izin verdi." diye konuştu.
Türkiye'de yaklaşık 30 bin kişinin yaşama tutunabilmek için organ nakli beklediğinin altını çizen Çınar, bağış oranlarının ise yetersiz olduğunu vurguladı. Türkiye'de kadavradan nakil yapılabilmesi için, beyin ölümü tespitinin ardından kişinin yakınlarının bağışta bulunmaları gerektiğini, sağlığında bağış kartı bulunanların da yine ailelerinin izin vermesi halinde organlarının alınabildiğini aktaran Çınar, uygulamanın ülkelere göre değişiklik gösterdiğini söyledi.
"AİLE İZNİNE GEREK KALMAMASI İÇİN YASA DEĞİŞİKLİĞİ GEREKİYOR"
Çınar, "Bazı Avrupa ülkelerinde bir sistem var. Buna göre, kişi öldüğünde otomatik olarak organlarının bağışlandığı kabul ediliyor. Bunun yapılamaması için kişinin hayattayken, 'Ben organlarımı bağışlamıyorum' diye resmi bildirimde bulunması gerekiyor. Ülkemizde ise henüz böyle bir uygulama yok. Kanun değişikliği yapılırsa kişinin sağlığında organ bağışçısı olması durumunda, vefatından sonra aile iznine gerek kalmayacak. Bunun için yasa değişikliği gerekiyor." açıklamasında bulundu.
"EĞİTİM DÜZEYİ ARTTIKÇA BAĞIŞ DA ARTIYOR"
Çınar, organ bağışının sosyo-kültürel seviyeyle doğru orantılı olarak yükseldiğinin altını çizerek, bağışların daha üst seviyelere çekilmesi için hem beyin ölümü tespit oranlarının artırılması hem de toplumsal farkındalık yaratılması için çalışmalar yapıldığını anlattı.
Son beş yılda gerçekleştirilen çalışmalarla bağış oranlarında artış olduğunu vurgulayan Çınar, hem devlet kurumlarının hem de sivil toplum örgütlerinin çeşitli adımlar attığını anımsattı.
Doğru bilgilendirmeyle bağış oranlarının artacağının altını çizen Çınar, şunları kaydetti:
"Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği halinde okullarda, konunun eğitim müfredatına alınması sağlanıyor. Özellikle Organ Bağışı Haftası'nda belli bir yaş grubunun üstündeki öğrencilere konuyla ilgili bilgilendirme gerçekleştiriliyor ve ünitelerde işleniyor. Diyanet İşleri Bakanlığı işbirliğinde Organ Bağışı Haftası başta olmak üzere diğer günler de dahil hutbelerde organ bağışının dini yönü ele alınıyor.
Ayrıca, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile illerde gençlerin ilgisini artırmak için yeni projeler hazırlıyoruz. Bu projeler, önümüzdeki dönemde hayata geçecek. Gençlerin algısının artırılabilmesi için orta, lise ve üniversitede okuyan gençlere okullarda ya da farklı yerlerde organ bağışının konu alındığı seminerler düzenlenecek."
"İKİ KAMU SPOTU YAYINA GİRECEK"
Organ Nakli Koordinatörleri Derneği olarak Türkiye Organ Nakli Vakfı ile yeni bir çalışmaya imza attıklarını dile getiren Çınar, bu kapsamda televizyonlarda yayınlanmak üzere iki kamu spotu hazırlandığını söyledi.
Yavuz Selim Çınar, kamu spotlarından birinde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in yer aldığını, diğerinde ise Türkiye Yoğun Bakım Derneği 2. Başkanı Prof. Dr. Ferda Kahveci'nin açıklamalarda bulunduğunu belirtti. Çınar, "İki kamu spotu da birbirinden çarpıcı mesajlarla organ naklini teşvik ediyor. 3-9 Kasım haftasından sonra kamu spotları yayımlanmaya başlayacak" dedi.
"TÜRKİYE KADAVRADAN ORGAN BAĞIŞINDA GELİŞMİŞ ÜLKELERİN GERİSİNDE"
Türkiye Organ Nakli Vakfı Başkanı (TONV) ve Avrupa Organ Nakli Cemiyeti (ESOT-EDTCO) Ülke Temsilcileri Komitesi Başkanı Dr. Eyüp Kahveci de özellikle kadavradan organ naklinde gelişmiş ülkelerin gerisinde olan Türkiye'de farkındalığın artırılabilmesi için hayata geçirilecek kamu spotlarının büyük önemi olduğunu vurguladı.
Kahveci, 40 saniyelik spotların "Organ Bağışı-Beyin Ölümü" ve "Organ Bağışı-Din" başlıklarını taşıdığını anlattı.
Kamu spotlarının yayın kuruluşlarında zorunlu yayınlandığına işaret eden Kahveci, hazırlanan filmlerin ilgili kurumlara gönderildiğini kaydetti.
YEŞİM SERT KARAASLAN'A PLAKET
Avrupa Organ Bağışı Kongresi'ne medya temsilcisi olarak Türkiye adına katılan Anadolu Ajansı Sağlık Muhabiri Yeşim Sert Karaaslan'a da bu alanda yaptığı haberlerinden ötürü plaket verildi.
Plaketini Vakıf Başkanı Kahveci'nin elinden alan Karaaslan, kendisinin de organlarını bağışladığını belirterek, yaşamın ve yaşatmanın her şeyden daha değerli olduğunu kaydetti.
ORGAN BAĞIŞI NEDEN AZ?
Canlı vericiden organ nakillerinin böbrek ve karaciğerle sınırlı olduğunu, kadavradan ise akciğerler, kalp, kornea, pankreas, karaciğer, böbrek ve ince bağırsak nakli yapılabildiğini anımsatan Çınar, Türkiye'de canlıdan nakil oranının yüksek, kadavradan nakillerinin ise düşük seviyede olduğunu bildirdi.
1700 BEYİN ÖLÜMÜ OLDU, SADECE 417'SİNİN ORGANLARI BAĞIŞLANDI
Çınar, "Türkiye'de kişi vefat ettikten sonra yakınlarının organları bağışlama oranı yaklaşık yüzde 25-30. Bu oran da bölgelere göre değişiklik gösteriyor. Oysa, birçok Avrupa ülkesinde ve ABD'de bu oran yüzde 80-85 civarında. Geçen yıl Türkiye genelinde yaklaşık bin 700 beyin ölümü bildirimi yapıldı ve bu kişilerin sadece 417'sinin yakınları organ nakillerine izin verdi." diye konuştu.
Türkiye'de yaklaşık 30 bin kişinin yaşama tutunabilmek için organ nakli beklediğinin altını çizen Çınar, bağış oranlarının ise yetersiz olduğunu vurguladı. Türkiye'de kadavradan nakil yapılabilmesi için, beyin ölümü tespitinin ardından kişinin yakınlarının bağışta bulunmaları gerektiğini, sağlığında bağış kartı bulunanların da yine ailelerinin izin vermesi halinde organlarının alınabildiğini aktaran Çınar, uygulamanın ülkelere göre değişiklik gösterdiğini söyledi.
"AİLE İZNİNE GEREK KALMAMASI İÇİN YASA DEĞİŞİKLİĞİ GEREKİYOR"
Çınar, "Bazı Avrupa ülkelerinde bir sistem var. Buna göre, kişi öldüğünde otomatik olarak organlarının bağışlandığı kabul ediliyor. Bunun yapılamaması için kişinin hayattayken, 'Ben organlarımı bağışlamıyorum' diye resmi bildirimde bulunması gerekiyor. Ülkemizde ise henüz böyle bir uygulama yok. Kanun değişikliği yapılırsa kişinin sağlığında organ bağışçısı olması durumunda, vefatından sonra aile iznine gerek kalmayacak. Bunun için yasa değişikliği gerekiyor." açıklamasında bulundu.
"EĞİTİM DÜZEYİ ARTTIKÇA BAĞIŞ DA ARTIYOR"
Çınar, organ bağışının sosyo-kültürel seviyeyle doğru orantılı olarak yükseldiğinin altını çizerek, bağışların daha üst seviyelere çekilmesi için hem beyin ölümü tespit oranlarının artırılması hem de toplumsal farkındalık yaratılması için çalışmalar yapıldığını anlattı.
Son beş yılda gerçekleştirilen çalışmalarla bağış oranlarında artış olduğunu vurgulayan Çınar, hem devlet kurumlarının hem de sivil toplum örgütlerinin çeşitli adımlar attığını anımsattı.
Doğru bilgilendirmeyle bağış oranlarının artacağının altını çizen Çınar, şunları kaydetti:
"Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği halinde okullarda, konunun eğitim müfredatına alınması sağlanıyor. Özellikle Organ Bağışı Haftası'nda belli bir yaş grubunun üstündeki öğrencilere konuyla ilgili bilgilendirme gerçekleştiriliyor ve ünitelerde işleniyor. Diyanet İşleri Bakanlığı işbirliğinde Organ Bağışı Haftası başta olmak üzere diğer günler de dahil hutbelerde organ bağışının dini yönü ele alınıyor.
Ayrıca, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile illerde gençlerin ilgisini artırmak için yeni projeler hazırlıyoruz. Bu projeler, önümüzdeki dönemde hayata geçecek. Gençlerin algısının artırılabilmesi için orta, lise ve üniversitede okuyan gençlere okullarda ya da farklı yerlerde organ bağışının konu alındığı seminerler düzenlenecek."
"İKİ KAMU SPOTU YAYINA GİRECEK"
Organ Nakli Koordinatörleri Derneği olarak Türkiye Organ Nakli Vakfı ile yeni bir çalışmaya imza attıklarını dile getiren Çınar, bu kapsamda televizyonlarda yayınlanmak üzere iki kamu spotu hazırlandığını söyledi.
Yavuz Selim Çınar, kamu spotlarından birinde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in yer aldığını, diğerinde ise Türkiye Yoğun Bakım Derneği 2. Başkanı Prof. Dr. Ferda Kahveci'nin açıklamalarda bulunduğunu belirtti. Çınar, "İki kamu spotu da birbirinden çarpıcı mesajlarla organ naklini teşvik ediyor. 3-9 Kasım haftasından sonra kamu spotları yayımlanmaya başlayacak" dedi.
"TÜRKİYE KADAVRADAN ORGAN BAĞIŞINDA GELİŞMİŞ ÜLKELERİN GERİSİNDE"
Türkiye Organ Nakli Vakfı Başkanı (TONV) ve Avrupa Organ Nakli Cemiyeti (ESOT-EDTCO) Ülke Temsilcileri Komitesi Başkanı Dr. Eyüp Kahveci de özellikle kadavradan organ naklinde gelişmiş ülkelerin gerisinde olan Türkiye'de farkındalığın artırılabilmesi için hayata geçirilecek kamu spotlarının büyük önemi olduğunu vurguladı.
Kahveci, 40 saniyelik spotların "Organ Bağışı-Beyin Ölümü" ve "Organ Bağışı-Din" başlıklarını taşıdığını anlattı.
Kamu spotlarının yayın kuruluşlarında zorunlu yayınlandığına işaret eden Kahveci, hazırlanan filmlerin ilgili kurumlara gönderildiğini kaydetti.
YEŞİM SERT KARAASLAN'A PLAKET
Avrupa Organ Bağışı Kongresi'ne medya temsilcisi olarak Türkiye adına katılan Anadolu Ajansı Sağlık Muhabiri Yeşim Sert Karaaslan'a da bu alanda yaptığı haberlerinden ötürü plaket verildi.
Plaketini Vakıf Başkanı Kahveci'nin elinden alan Karaaslan, kendisinin de organlarını bağışladığını belirterek, yaşamın ve yaşatmanın her şeyden daha değerli olduğunu kaydetti.
ORGAN BAĞIŞI NEDEN AZ?