İlişkili Haberler
Türk Nöroloji Derneği tarafından düzenlenen ve İstanbul’da Beşiktaş Belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Dünya Beyin Günü etkinliğinin bu yılki konusu “migren” oldu. Hasta ve hekimlerin bir araya geldiği buluşmada Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, Türk Nöroloji Derneği Başağrısı Çalışma Grubu Moderatörü Prof. Dr. Sabahattin Saip ve Nöroloji Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fethi İdiman Migren hastalığıyla ilgili önemli bilgiler paylaştı.
Her beş kadından birinde ve her 10 erkekten birinde migren görüldüğünü söyleyen Doktor Şerefnur Öztürk, “Hastaların hekime başvurusunu gerektiren ve iş gücü kaybına yol açan en sık görülen baş ağrısı migrendir. Ülkemizde çok sayıda ve çoğunluğu da teşhis edilmemiş migren hastası vardır. Daha çok kadınlarda ortaya çıkan bu hastalığın, sadece bireyi değil, bir annenin hayatını etkileyerek bütün aileyi, bir öğretmenin hayatını etkileyerek bütün sınıfı ve eğitimi, bireyin iş verimini etkileyerek bütün toplumu etkileme potansiyeli bulunmaktadır” dedi.
“MAĞDURLARIN ÇOĞU İHTİYAÇ DUYDUKLARI YARDIMI ALAMAMAKTADIR”
Migren 4 ile 72 saat süren, genellikle tek taraflı, zonklayıcı, orta veya şiddetli, fiziksel aktiviteyle şiddetlenen bulantı, kusma veya ses-ışık hassasiyetinin eşlik ettiği ağrı ataklarıyla seyrediyor. Bu belirtilerin yanında bazen görme bozuklukları, kol bacakta uyuşukluk, güçsüzlük, konuşma bozukluğu gibi durumların da ağrıya öncülük veya eşlik ettiğini aktaran Prof. Öztürk şöyle devam etti:
“Aynı zamanda inme, kalp hastalığı, epilepsi, depresyon, kronik ağrı gibi diğer hastalıklarla da yüksek derecede ilişkilidir. Hastaların rahatlamalarına ve yaşam kalitelerini artırmalarına yardımcı olmak için erken tanı ve etkili tedaviye erişim hayati öneme sahiptir. Yaygın etkisine rağmen, migren çok az tanınmaya, yetersiz teşhis ve tedavi edilmeye devam edilmektedir. Baş ağrısı tıbbında eğitim eksikliği nedeniyle, sağlık hizmeti sağlayıcılarının hastaları teşhis etmek ve etkili bir şekilde tedavi etmek için gerekli araçlara sahip olmaması sık karşılaştığımız bir durum. Sonuç olarak, mağdurların çoğu ihtiyaç duydukları yardımı alamamaktadır.
“AKSAMALARIN EN KISA ZAMANDA DÜZELTİLECEĞİNİ UMUYORUZ”
Hastalara uygun ve kanıta dayalı bakım sağlanması, migrenin küresel yükünü önemli derecede azaltacaktır. İyileştirilmiş bakım standartlarının karşılanmasıyla hastalar ekonomik durum, cinsiyet, kültür veya konumu ne olursa olsun güvenli tedaviye erişebilir. Nöroloji uzmanları olarak, migren tedavisinde kullandığımız, özellikle de ağrıları önlemede kullandığımız bazı ilaçları reçetelemede kısıtlamalar ve zorluklar yaşıyor ve bu kısıtlamaların kaldırılması için Sağlık Bakanlığımız ve SGK Başkanlığı ile görüşmelerimizi sürdüyoruz. Umuyoruz ki hastalarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde etlkileyen bu aksamalar en kısa zamanda düzeltilecektir.“
“MİGREN İNSANLIK TARİHİ BOYUNCA ÖNEMLİ BİR SAĞLIK SORUNU OLMUŞTUR”
Doktor Sabahattin Saip de migrenin insanlık tarihi boyunca önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu belirterek, migrenin kadınlarda daha sık görüldüğünü, her 5 kadından birinde ortaya çıktığını söyledi.
Genellikle kişinin yaşamında her şey yolundayken araya giren ve kişinin iç ortamı ya da dış çevreyle ilgili farklı bir olayın migren atağını başlattığını ifade eden Saip, migren tetikleyicileri ile ilgili şunları söyledi:
“Tetikleyiciler olarak bilinen bu durumlar kişiden kişiye değişmekle birlikte, en bilinenler açlık (öğün atlama), uykusuzluk, stres, yorgunluk, dış ortamda var olan tiz, kötü bir koku, hava değişimi (lodos), bazı özellikle mayalı yiyecek ve içecekler sayılabilir. Genellikle ayda bir, iki ayda bir atak yaşanır. Ancak bazen de ayda 1-2, giderek 3-4, haftada da 1-2 olabilir ki bu durum Migrenin kronikleşmesine neden olur, bu çok istenen bir durum olmaz. Bu nedenle işin başında, ataklar daha seyrek iken önlem alınmalı ve yaşam ona göre planlanmalıdır.”
Her beş kadından birinde ve her 10 erkekten birinde migren görüldüğünü söyleyen Doktor Şerefnur Öztürk, “Hastaların hekime başvurusunu gerektiren ve iş gücü kaybına yol açan en sık görülen baş ağrısı migrendir. Ülkemizde çok sayıda ve çoğunluğu da teşhis edilmemiş migren hastası vardır. Daha çok kadınlarda ortaya çıkan bu hastalığın, sadece bireyi değil, bir annenin hayatını etkileyerek bütün aileyi, bir öğretmenin hayatını etkileyerek bütün sınıfı ve eğitimi, bireyin iş verimini etkileyerek bütün toplumu etkileme potansiyeli bulunmaktadır” dedi.
“MAĞDURLARIN ÇOĞU İHTİYAÇ DUYDUKLARI YARDIMI ALAMAMAKTADIR”
Migren 4 ile 72 saat süren, genellikle tek taraflı, zonklayıcı, orta veya şiddetli, fiziksel aktiviteyle şiddetlenen bulantı, kusma veya ses-ışık hassasiyetinin eşlik ettiği ağrı ataklarıyla seyrediyor. Bu belirtilerin yanında bazen görme bozuklukları, kol bacakta uyuşukluk, güçsüzlük, konuşma bozukluğu gibi durumların da ağrıya öncülük veya eşlik ettiğini aktaran Prof. Öztürk şöyle devam etti:
“Aynı zamanda inme, kalp hastalığı, epilepsi, depresyon, kronik ağrı gibi diğer hastalıklarla da yüksek derecede ilişkilidir. Hastaların rahatlamalarına ve yaşam kalitelerini artırmalarına yardımcı olmak için erken tanı ve etkili tedaviye erişim hayati öneme sahiptir. Yaygın etkisine rağmen, migren çok az tanınmaya, yetersiz teşhis ve tedavi edilmeye devam edilmektedir. Baş ağrısı tıbbında eğitim eksikliği nedeniyle, sağlık hizmeti sağlayıcılarının hastaları teşhis etmek ve etkili bir şekilde tedavi etmek için gerekli araçlara sahip olmaması sık karşılaştığımız bir durum. Sonuç olarak, mağdurların çoğu ihtiyaç duydukları yardımı alamamaktadır.
“AKSAMALARIN EN KISA ZAMANDA DÜZELTİLECEĞİNİ UMUYORUZ”
Hastalara uygun ve kanıta dayalı bakım sağlanması, migrenin küresel yükünü önemli derecede azaltacaktır. İyileştirilmiş bakım standartlarının karşılanmasıyla hastalar ekonomik durum, cinsiyet, kültür veya konumu ne olursa olsun güvenli tedaviye erişebilir. Nöroloji uzmanları olarak, migren tedavisinde kullandığımız, özellikle de ağrıları önlemede kullandığımız bazı ilaçları reçetelemede kısıtlamalar ve zorluklar yaşıyor ve bu kısıtlamaların kaldırılması için Sağlık Bakanlığımız ve SGK Başkanlığı ile görüşmelerimizi sürdüyoruz. Umuyoruz ki hastalarımızın yaşam kalitesini önemli ölçüde etlkileyen bu aksamalar en kısa zamanda düzeltilecektir.“
“MİGREN İNSANLIK TARİHİ BOYUNCA ÖNEMLİ BİR SAĞLIK SORUNU OLMUŞTUR”
Doktor Sabahattin Saip de migrenin insanlık tarihi boyunca önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu belirterek, migrenin kadınlarda daha sık görüldüğünü, her 5 kadından birinde ortaya çıktığını söyledi.
Genellikle kişinin yaşamında her şey yolundayken araya giren ve kişinin iç ortamı ya da dış çevreyle ilgili farklı bir olayın migren atağını başlattığını ifade eden Saip, migren tetikleyicileri ile ilgili şunları söyledi:
“Tetikleyiciler olarak bilinen bu durumlar kişiden kişiye değişmekle birlikte, en bilinenler açlık (öğün atlama), uykusuzluk, stres, yorgunluk, dış ortamda var olan tiz, kötü bir koku, hava değişimi (lodos), bazı özellikle mayalı yiyecek ve içecekler sayılabilir. Genellikle ayda bir, iki ayda bir atak yaşanır. Ancak bazen de ayda 1-2, giderek 3-4, haftada da 1-2 olabilir ki bu durum Migrenin kronikleşmesine neden olur, bu çok istenen bir durum olmaz. Bu nedenle işin başında, ataklar daha seyrek iken önlem alınmalı ve yaşam ona göre planlanmalıdır.”
“MİGRENDE ATAK TEDAVİSİ YETMEZ”
Migren ataklarının özelliklerine bağlı olarak çoğu hastada tedavinin yalnızca atak dönemleri ile sınırlı olduğunu ancak ataklar sık ve şiddetli ise yalnızca atakların tedavisinin yetmeyeceğini dile getiren Doktor Fethi İdiman, ayrıca atakları önleme tedavisinin de yapılması gerektiğini belirterek şöyle konuştu:
“Migren tedavisinde temel yaklaşım yalnızca ilaç kullanımına dayandırılmaz. Etkili migren tedavisi hastaya uygun tedavi seçimi ile başarılı olur. Uygun tedavi seçimi için hastayla hekimin iyi bir işbirliği gerekir. Hekimler açısından değerlendirildiğinde; hastalarla ilişkide öncelikle gerçekçi olmayan yaklaşımlardan uzak durmak gerekir. Hastanın beklentilerini öğrenmek ve beklentilere ne ölçüde yanıt verilebileceğini anlatmak tedavinin başlangıç temelidir. Hastaya, uykusuz kalmaktan ya da özellikle hafta sonları çok uyumaktan kaçınması öğütlenmelidir. Stresi azaltmak için evde ve iş de yapılacakları zamana bölerek planlamalıdır. Bu öneriler dışında ilaçsız olarak egzersizlerle, gevşeme teknikleri, davranışsal terapi ve “bio-feedback” uygulamaları ile ağrı ataklarının seyrekleşebileceği konusunda aydınlatılmalıdır.
“MERDİVEN ALTI UYGULAMALARDAN UZAK DURUN”
Hasta ayrıca “merdiven altı uygulamalar” olarak tanımladığımız şarlatanlıklardan da uzak uzak durması konusunda uyarılmalıdır. Bir de günümüzde sıkça rastlanan durumlardan birine vurgu yapmayı gerekli buluyorum. Günlük pratikte popüler bir önleyici tedavi olarak botulinum toksin (botoks) tedavisi uygulamaları yapılmaktadır. Ancak bunların çoğu bilinçsizce yanlış uygulamalar tarzındadır. Çünkü “epizodik migren” dediğimiz ataklar halinde olan migrenlilerde Ona botulinum toksin-A tedavisinin endikasyonu yoktur, yalnızca “kronik migren” dediğimiz süreğen migrende kullanılır. Ayrıca yer ve miktar olarak da uygulamaların yanlış olduğu dikkati çekmektedir. Bunun sonucunda hasta gereksiz bir tedaviyi uygun olmayan bir şekilde almış olur ve tedaviden yararlanmaz. Ayrıca daha önce kısaca belirttiğimiz gibi ağrı oldukça ağrı kesicilere yüklenmek, aşırı ilaç kullanmak yanlıştır. İyileşmesi daha sorunlu, süreğen migren ve ilaca bağlı başağrısı oluşabilir. Özetle belirtmek gerekirse bilinçli, doğru ve etkin bir migren tedavisi konunun uzmanları nöroloji hekimlerince, hasta-hekim işbirliğinin üst düzeyde yaşandığı durumlarda mükemmel düzeyde gerçekleştirilebilir.”
VİDEO: MİGREN HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR (04.12.2017)
Migren ataklarının özelliklerine bağlı olarak çoğu hastada tedavinin yalnızca atak dönemleri ile sınırlı olduğunu ancak ataklar sık ve şiddetli ise yalnızca atakların tedavisinin yetmeyeceğini dile getiren Doktor Fethi İdiman, ayrıca atakları önleme tedavisinin de yapılması gerektiğini belirterek şöyle konuştu:
“Migren tedavisinde temel yaklaşım yalnızca ilaç kullanımına dayandırılmaz. Etkili migren tedavisi hastaya uygun tedavi seçimi ile başarılı olur. Uygun tedavi seçimi için hastayla hekimin iyi bir işbirliği gerekir. Hekimler açısından değerlendirildiğinde; hastalarla ilişkide öncelikle gerçekçi olmayan yaklaşımlardan uzak durmak gerekir. Hastanın beklentilerini öğrenmek ve beklentilere ne ölçüde yanıt verilebileceğini anlatmak tedavinin başlangıç temelidir. Hastaya, uykusuz kalmaktan ya da özellikle hafta sonları çok uyumaktan kaçınması öğütlenmelidir. Stresi azaltmak için evde ve iş de yapılacakları zamana bölerek planlamalıdır. Bu öneriler dışında ilaçsız olarak egzersizlerle, gevşeme teknikleri, davranışsal terapi ve “bio-feedback” uygulamaları ile ağrı ataklarının seyrekleşebileceği konusunda aydınlatılmalıdır.
“MERDİVEN ALTI UYGULAMALARDAN UZAK DURUN”
Hasta ayrıca “merdiven altı uygulamalar” olarak tanımladığımız şarlatanlıklardan da uzak uzak durması konusunda uyarılmalıdır. Bir de günümüzde sıkça rastlanan durumlardan birine vurgu yapmayı gerekli buluyorum. Günlük pratikte popüler bir önleyici tedavi olarak botulinum toksin (botoks) tedavisi uygulamaları yapılmaktadır. Ancak bunların çoğu bilinçsizce yanlış uygulamalar tarzındadır. Çünkü “epizodik migren” dediğimiz ataklar halinde olan migrenlilerde Ona botulinum toksin-A tedavisinin endikasyonu yoktur, yalnızca “kronik migren” dediğimiz süreğen migrende kullanılır. Ayrıca yer ve miktar olarak da uygulamaların yanlış olduğu dikkati çekmektedir. Bunun sonucunda hasta gereksiz bir tedaviyi uygun olmayan bir şekilde almış olur ve tedaviden yararlanmaz. Ayrıca daha önce kısaca belirttiğimiz gibi ağrı oldukça ağrı kesicilere yüklenmek, aşırı ilaç kullanmak yanlıştır. İyileşmesi daha sorunlu, süreğen migren ve ilaca bağlı başağrısı oluşabilir. Özetle belirtmek gerekirse bilinçli, doğru ve etkin bir migren tedavisi konunun uzmanları nöroloji hekimlerince, hasta-hekim işbirliğinin üst düzeyde yaşandığı durumlarda mükemmel düzeyde gerçekleştirilebilir.”
VİDEO: MİGREN HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR (04.12.2017)