Amerikan Hastanesi Hematoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Çetiner, ötenazi hakkında merak edilen sorulara cevap verdi:
Kaç tür ötenazi vardır?
Bu eylem, hasta kişi tarafından bilinçli bir biçimde uygulandığında “aktif ötenazi”, şuuru tamamen kapalı hastaların yakınlarının kararıyla uygulandığında ise “pasif ötenazi” olarak adlandırılır.
ANTİK ÇAĞLARDAN BERİ TARTIŞILIYOR
Yunanca, kolay ölüm, tatlı ölüm, iyi ölüm anlamına gelen ötenazi, sadece tıbbi değil, hukuki, sosyal, dini, insani ve kültürel bir çok bileşeninin olması nedeniyle Antik Yunan ve Roma’dan beri çok geniş kitlelerce tartışılan bir kavramdır.
Eski Roma Hukuku, hekimlerin çaresiz hastaların yaşamlarını, onların acılarını dindirmek amacıyla sonlandırmasını “insan öldürmek” ile eşdeğer saymaktaydı. Buna karşılık, yine aynı dönemin ünlü filozofu Seneca’nın “bineceğim gemiyi, oturacağım evi nasıl seçebiliyorsam ölümümü de seçebilmeliyim” sözleriyle bu hukuk anlayışına karşı çıktığı bilinmektedir. O yıllardan günümüze ötenaziyi savunanlar ve karşı olanlar arasındaki tartışma hep süregelmiştir.
Ötenaziyle ilgili günümüzde gelinen noktaya bakış nasıl?
Parkinson hastalığı nedeniyle 91 yaşındayken ötenazi uygulayarak yaşamına son veren Hilda Hunt’un konu ile ilgili söyledikleri gelinen noktanın bir özetidir. “Geçtiğimiz yüzyılda doğum planlamasını öğrendik, bu yüzyılda da ölümü planlamayı öğrenmeliyiz”.
Tıp çevrelerinin konuya bakışı nasıl?
Dünya Tabipler Birliği Venedik Bildirgesi, ötenazi konusundaki en önemli kilometre taşlarından biridir. Bu bildirgenin ilk iki maddesinde hekimin asıl görevinin hastayı iyileştirmek ve acılarını dindirmek olduğu ve iyileşmeyeceği bilinen bir hastalık durumunda bile bu ilkenin değişmeyeceğine değinilmektedir.
Bununla birlikte, izleyen üçüncü maddede ölümcül hastalığın son dönemindeki bir hastada hastanın rızası, hasta kendi isteğini açıklayamıyorsa bir yakınının kararı ile tedavisinin kesilerek acısının dindirilebileceği belirtilmektedir. Bu bildiride yasaların bağlayıcılığına da vurgu yapılmaktadır. Ötenazi konusunda daha radikal bir tavır sergileyen bazı gruplar, çok daha ileri giderek, ötenazi hakkının kullanılmasına bürokratik ve yasal engeller yaratılmasının bir çeşit ”devlet terörü” olduğunu ileri sürmektedirler.
Bir hekim olarak sizin konuya bakışınız nasıl?
Özellikle bir hekim olarak benim konuya etik çerçeveler dahilinde yaklaşmam gerekiyor. Çünkü biz bu mesleğe başlarken bir yemin ediyoruz ve bu yemini hayatımızın sonuna kadar tutmakla yükümlüyüz. Yaşam hakkı çok değerlidir. Özellikle umudun hiç olmadığı hastalıklarda bile küçük de olsa hayatta kalma veya düzelme ihtimali her zaman vardır. Bizim amacımız yaşatmaktır. O nedenle kişisel olarak böyle bir seçim hakkımın olmadığını düşünüyorum. Zaten hukuksal olarak da böyle bir sorumluluğun altına giremeyeceğimiz kesindir.
Kaç tür ötenazi vardır?
Bu eylem, hasta kişi tarafından bilinçli bir biçimde uygulandığında “aktif ötenazi”, şuuru tamamen kapalı hastaların yakınlarının kararıyla uygulandığında ise “pasif ötenazi” olarak adlandırılır.
ANTİK ÇAĞLARDAN BERİ TARTIŞILIYOR
Yunanca, kolay ölüm, tatlı ölüm, iyi ölüm anlamına gelen ötenazi, sadece tıbbi değil, hukuki, sosyal, dini, insani ve kültürel bir çok bileşeninin olması nedeniyle Antik Yunan ve Roma’dan beri çok geniş kitlelerce tartışılan bir kavramdır.
Eski Roma Hukuku, hekimlerin çaresiz hastaların yaşamlarını, onların acılarını dindirmek amacıyla sonlandırmasını “insan öldürmek” ile eşdeğer saymaktaydı. Buna karşılık, yine aynı dönemin ünlü filozofu Seneca’nın “bineceğim gemiyi, oturacağım evi nasıl seçebiliyorsam ölümümü de seçebilmeliyim” sözleriyle bu hukuk anlayışına karşı çıktığı bilinmektedir. O yıllardan günümüze ötenaziyi savunanlar ve karşı olanlar arasındaki tartışma hep süregelmiştir.
Ötenaziyle ilgili günümüzde gelinen noktaya bakış nasıl?
Parkinson hastalığı nedeniyle 91 yaşındayken ötenazi uygulayarak yaşamına son veren Hilda Hunt’un konu ile ilgili söyledikleri gelinen noktanın bir özetidir. “Geçtiğimiz yüzyılda doğum planlamasını öğrendik, bu yüzyılda da ölümü planlamayı öğrenmeliyiz”.
Tıp çevrelerinin konuya bakışı nasıl?
Dünya Tabipler Birliği Venedik Bildirgesi, ötenazi konusundaki en önemli kilometre taşlarından biridir. Bu bildirgenin ilk iki maddesinde hekimin asıl görevinin hastayı iyileştirmek ve acılarını dindirmek olduğu ve iyileşmeyeceği bilinen bir hastalık durumunda bile bu ilkenin değişmeyeceğine değinilmektedir.
Bununla birlikte, izleyen üçüncü maddede ölümcül hastalığın son dönemindeki bir hastada hastanın rızası, hasta kendi isteğini açıklayamıyorsa bir yakınının kararı ile tedavisinin kesilerek acısının dindirilebileceği belirtilmektedir. Bu bildiride yasaların bağlayıcılığına da vurgu yapılmaktadır. Ötenazi konusunda daha radikal bir tavır sergileyen bazı gruplar, çok daha ileri giderek, ötenazi hakkının kullanılmasına bürokratik ve yasal engeller yaratılmasının bir çeşit ”devlet terörü” olduğunu ileri sürmektedirler.
Bir hekim olarak sizin konuya bakışınız nasıl?
Özellikle bir hekim olarak benim konuya etik çerçeveler dahilinde yaklaşmam gerekiyor. Çünkü biz bu mesleğe başlarken bir yemin ediyoruz ve bu yemini hayatımızın sonuna kadar tutmakla yükümlüyüz. Yaşam hakkı çok değerlidir. Özellikle umudun hiç olmadığı hastalıklarda bile küçük de olsa hayatta kalma veya düzelme ihtimali her zaman vardır. Bizim amacımız yaşatmaktır. O nedenle kişisel olarak böyle bir seçim hakkımın olmadığını düşünüyorum. Zaten hukuksal olarak da böyle bir sorumluluğun altına giremeyeceğimiz kesindir.