İlişkili Haberler
Çoğu zaman hiçbir belirti vermediği için ‘sessiz katil’ olarak da adlandırılan hipertansiyon sinsice seyrederek kalpten böbreklere, beyinden göze dek çok ciddi sorunlara hatta ölüme bile neden olabiliyor.
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Dağdelen, ülkemizde her 3 kişiden 1’inin hipertansiyon hastası olduğunu belirtirken, her 10 kişiden 6’sının ise hipertansiyonu olduğunun farkında bile olmadığını söylüyor. Ailesinde yüksek tansiyon veya diyabet hastalığı olan, fazla kilolu, 40 yaşın üzerinde, sigara içen kişilerde tansiyonun düzenli aralıklarla ölçtürülmesinin şart olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Dağdelen, “Hipertansiyon baş ağrısı, göğüs ağrısı, burun kanaması, kulak çınlaması, nefes darlığı, çarpıntı ve ayaklarda şişlik gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu belirtileri önemsemek ve hekime görünmek gerekir” diyor.
Prof. Dr. Sinan Dağdelen, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü kapsamında hipertansiyon hastalarının en sık yaptığı 9 hatayı anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
• Benim vücudum alışık: “Benim tansiyonum yıllardan beri yüksek ama hiç bir şikayet hissetmiyorum, demek ki vücudum alışık” diyen önemli bir hasta kitlesi var. Oysa bu, sanılanın aksine iyi bir durum değil. Genellikle o hastanın yıllardır damarlarının yüksek basınca maruz kalması damarsal komplikasyonların yakın olduğunun habercisi.
• Yükselirse hissederim: Yüksek tansiyon uzun süre hiçbir belirti vermeden, sinsice seyrederek vücutta ciddi tahribatlara yol açabiliyor. Halk arasında hipertansiyonun temel belirtisi olarak bilinen baş ağrısı çoğunlukla eşlik etmeyebiliyor.
Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Sinan Dağdelen, ülkemizde her 3 kişiden 1’inin hipertansiyon hastası olduğunu belirtirken, her 10 kişiden 6’sının ise hipertansiyonu olduğunun farkında bile olmadığını söylüyor. Ailesinde yüksek tansiyon veya diyabet hastalığı olan, fazla kilolu, 40 yaşın üzerinde, sigara içen kişilerde tansiyonun düzenli aralıklarla ölçtürülmesinin şart olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Dağdelen, “Hipertansiyon baş ağrısı, göğüs ağrısı, burun kanaması, kulak çınlaması, nefes darlığı, çarpıntı ve ayaklarda şişlik gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bu belirtileri önemsemek ve hekime görünmek gerekir” diyor.
Prof. Dr. Sinan Dağdelen, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü kapsamında hipertansiyon hastalarının en sık yaptığı 9 hatayı anlattı; önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.
• Benim vücudum alışık: “Benim tansiyonum yıllardan beri yüksek ama hiç bir şikayet hissetmiyorum, demek ki vücudum alışık” diyen önemli bir hasta kitlesi var. Oysa bu, sanılanın aksine iyi bir durum değil. Genellikle o hastanın yıllardır damarlarının yüksek basınca maruz kalması damarsal komplikasyonların yakın olduğunun habercisi.
• Yükselirse hissederim: Yüksek tansiyon uzun süre hiçbir belirti vermeden, sinsice seyrederek vücutta ciddi tahribatlara yol açabiliyor. Halk arasında hipertansiyonun temel belirtisi olarak bilinen baş ağrısı çoğunlukla eşlik etmeyebiliyor.
• Artık iyiyim, ilaca gerek yok: “İlaç tedavisi aldım tansiyonum iyileşti, artık ilaç almama gerek yok!” inanışı da son derece tehlikeli bir hurafe. Tansiyonun kesin bir tedavisi olmadığından kilo vermek, tuzu azaltmak, egzersiz yapmak erken dönemde yeterli bir tedavi olabilse de bunların yetersiz kaldığı durumlarda, düzenli hekim kontrolü altında ilaç tedavisi şart.
• Kendim düşürebilirim: “Ben bu tansiyonu kendim düşürürüm, ilaca gerek yok!” gibi yaklaşımlar hurafeden başka bir şey değil. Hipertansiyon tehlikeli bir hastalık ve tedavisi de uzmanlık gerektiriyor. Hekim önce hastayı ilaçsız tedavi yaklaşımları ile takibe alırken bu yaklaşımların yetersiz kaldığı durumda ilaç kullanmak kaçınılmaz hale geliyor. Hipertansiyonu olanlarda; kalp, koroner damarlar, beyin damarları, böbrek ve göz damarları en başta zarar gören organlar.
• Bu yaşta ömür boyu ilaca başlayamam: Prof. Dr. Sinan Dağdelen “Günümüzde yanlış beslenme, aşırı kilo ve hareketsizlik nedeniyle gençlerin yanı sıra çocuklarda da hipertansiyon görülebiliyor. Burada esas korkulması ve kaçınılması gereken unsur, ilaç tedavisi değil hastalığın kendisi. Esas hedef tansiyonun normal sınırlarda tutulması ki bu hedef ilaçlı tedavilerle ya da ilaçsız yaşam düzenlemeleri ile mümkün. Tansiyon kesinlikle yüksek bırakılmamalı” diyor.
• İlaçlar vücuduma daha zararlı: “Bu ilaçlar vücuduma daha zararlı o nedenle ilaç almasam daha iyi olur! görüşü de yanlış ve çok tehlikeli. Özellikle ilaçların yan etkileri konusunda yanlış bilgilerin magazinsel olarak dolaşması nedeniyle çoğu zaman hastalar ilaçlarını kesiyor.
• Spor yaparsam tansiyonum yükselir: Spor sırasında tansiyonunun yükseleceği endişesiyle spordan kaçınanlar olabiliyor. Aksine egzersiz kesin olarak en basit tansiyon tedavilerinden biri. Hele diyet ve tuz kısıtlanması ile birlikte yapıldığında son derece yararlı. Ancak her hasta, her sporu yapmaya uygun değil. Burada yapılması gereken hastanın uzman hekimi ile görüşerek, kalbinin, damarlarının ve hipertansiyonunun durumuna göre hangi sporları ve nasıl yapacağı konusunda profesyonel öneri almak. Elbette spor yaparken hem tansiyon ve hem de nabız yükseliyor ancak kişi hekim kontrolünde olduğu ve doğru tedaviyi aldığı, tansiyon değerlerini normal sınırlarda tuttuğu sürece rahatlıkla spor yapabilir.
• Kendim düşürebilirim: “Ben bu tansiyonu kendim düşürürüm, ilaca gerek yok!” gibi yaklaşımlar hurafeden başka bir şey değil. Hipertansiyon tehlikeli bir hastalık ve tedavisi de uzmanlık gerektiriyor. Hekim önce hastayı ilaçsız tedavi yaklaşımları ile takibe alırken bu yaklaşımların yetersiz kaldığı durumda ilaç kullanmak kaçınılmaz hale geliyor. Hipertansiyonu olanlarda; kalp, koroner damarlar, beyin damarları, böbrek ve göz damarları en başta zarar gören organlar.
• Bu yaşta ömür boyu ilaca başlayamam: Prof. Dr. Sinan Dağdelen “Günümüzde yanlış beslenme, aşırı kilo ve hareketsizlik nedeniyle gençlerin yanı sıra çocuklarda da hipertansiyon görülebiliyor. Burada esas korkulması ve kaçınılması gereken unsur, ilaç tedavisi değil hastalığın kendisi. Esas hedef tansiyonun normal sınırlarda tutulması ki bu hedef ilaçlı tedavilerle ya da ilaçsız yaşam düzenlemeleri ile mümkün. Tansiyon kesinlikle yüksek bırakılmamalı” diyor.
• İlaçlar vücuduma daha zararlı: “Bu ilaçlar vücuduma daha zararlı o nedenle ilaç almasam daha iyi olur! görüşü de yanlış ve çok tehlikeli. Özellikle ilaçların yan etkileri konusunda yanlış bilgilerin magazinsel olarak dolaşması nedeniyle çoğu zaman hastalar ilaçlarını kesiyor.
• Spor yaparsam tansiyonum yükselir: Spor sırasında tansiyonunun yükseleceği endişesiyle spordan kaçınanlar olabiliyor. Aksine egzersiz kesin olarak en basit tansiyon tedavilerinden biri. Hele diyet ve tuz kısıtlanması ile birlikte yapıldığında son derece yararlı. Ancak her hasta, her sporu yapmaya uygun değil. Burada yapılması gereken hastanın uzman hekimi ile görüşerek, kalbinin, damarlarının ve hipertansiyonunun durumuna göre hangi sporları ve nasıl yapacağı konusunda profesyonel öneri almak. Elbette spor yaparken hem tansiyon ve hem de nabız yükseliyor ancak kişi hekim kontrolünde olduğu ve doğru tedaviyi aldığı, tansiyon değerlerini normal sınırlarda tuttuğu sürece rahatlıkla spor yapabilir.
• Limon suyu ile düşürürüm: Hiçbir büyük ve detaylı çalışma yok ki, limon veya greyfurt suyunun tedavi edici etkinliğini göstermiş olsun. Bu nedenle bu meyve sularının kullanımının sakıncası olmamakla birlikte, bunun bir ilaç gibi görülmemesi gerekiyor. Yapılan birçok çalışma da, tansiyon yükseldiğinde içilen limon veya greyfurt suyunun bazı ilaçların etkinliğini artırdığını gösteriyor.
• Bitki olduğu için zararı olmaz: Prof. Dr. Sinan Dağdelen “Birçok meyve ve sebzede (sarımsak, nar, yaban mersini, soğan, marul, mercimek, lahana, kızılcık, çilek, ıspanak, brokoli, balık yağı vb) bulunan flavonoidlerin sağlıklı kişiyi kalp damar hastalıklarından koruduğuna inanılıyor. Oysa buna yönelik yeterli bilimsel veri olmadığından bu besinleri veya vitaminleri hipertansiyon tedavisi ile kesin olarak ilişkilendirmek ve “bitkidir nasıl olsa zararsızdır” gibi düşünmek yanlış ve tehlikeli. Sofrada makul ölçülerde tüketmenin ise sakıncası yok. Bu besinler içerisinde sadece sarımsağın içerisinde bulunan prostaglandinlerin hafif bir tansiyon düşürücü etkisi bulunuyor ancak bu dozlar kesin tedavi edici nitelikte değil” diye konuşuyor.
• Bitki olduğu için zararı olmaz: Prof. Dr. Sinan Dağdelen “Birçok meyve ve sebzede (sarımsak, nar, yaban mersini, soğan, marul, mercimek, lahana, kızılcık, çilek, ıspanak, brokoli, balık yağı vb) bulunan flavonoidlerin sağlıklı kişiyi kalp damar hastalıklarından koruduğuna inanılıyor. Oysa buna yönelik yeterli bilimsel veri olmadığından bu besinleri veya vitaminleri hipertansiyon tedavisi ile kesin olarak ilişkilendirmek ve “bitkidir nasıl olsa zararsızdır” gibi düşünmek yanlış ve tehlikeli. Sofrada makul ölçülerde tüketmenin ise sakıncası yok. Bu besinler içerisinde sadece sarımsağın içerisinde bulunan prostaglandinlerin hafif bir tansiyon düşürücü etkisi bulunuyor ancak bu dozlar kesin tedavi edici nitelikte değil” diye konuşuyor.