İlişkili Haberler
TEKHARF çalışması ve Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği çalışmasına göre hipertansiyonun ülkemizde 18 yaş üzeri popülasyonda görülme sıklığı % 31.8. Her üç kişiden biri (erkeklerin % 27.5’inde, kadınların % 36.1’inde) yani yaklaşık olarak 15 milyon kişi hipertansiyon hastası. Daha da önemlisi, her 3 kişiden 2’si hipertansiyon hastası olduğunun farkında değil. Çünkü hipertansiyon öyle bir hastalık ki, organ hasarına neden olmadan önce hiçbir belirti vermiyor.
HİPERTANSİYON NEDİR, NASIL GELİŞİR?
Hipertansiyonu kan damarları içindeki kan basıncının normalden fazla yükselmesi olarak tanımlayan Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ayşegül Karahan Zor, hipertansiyonun nasıl geliştiği hakkında şu bilgileri veriyor:
“Kalp, dokuların canlılığı için gerekli olan kanı vücuda pompalarken ritmik ve periyodik hareketler yapar. Bunlar kasılma ve gevşemelerdir. Kalp kasıldığı sırada kalp boşluğundaki kan atardamar sistemine doğru atılır. Belirli bir anda kanın atardamar duvarlarına yaptığı basınca kan basıncı (tansiyon) diyoruz. Kalbimiz dokuların canlılığı için gerekli olan kanı vücuda kasılma ve gevşeme hareketleri yaparak gönderir. Kalp kasıldığı sırada kalp boşluğundaki kan, atardamar sistemine doğru atılır. Gevşeme hareketinde, kalp yeniden kanla dolar. Bu işlem periyodik olarak devam eder. Belirli bir anda kanın atardamar duvarlarına yaptığı basınç, tansiyon olarak adlandırılır. Kasılma anındaki tansiyona büyük tansiyon, gevşeme anındaki tansiyona ise küçük tansiyon adı verilir. Bu basınç değerleri, gün içindeki hareketlerimize ve duygularımıza göre değişir; değerler bazen alçalır bazen yükselir. Basıncın sürekli olarak yüksek olması yani hipertansiyon bir hastalıktır ve tedavi edilmesi gerekir.”
EN ÖNEMLİ SONUCU KALP VE DAMAR HASTALIKLARI
Hipertansiyonun kendi başına öldürücü olmadığını fakat tedavi edilmediğinde sonuçların öldürücü olabileceğini vurgulayan Dr. Zor, “Tedavi edilmeyen hipertansiyonun en önemli sonucu kalp ve damar hastalıklarıdır. Kan basıncı yeterince kontrol altına alınamadığında ortaya çıkan diğer önemli sonuçlar ise beyin kanaması ve felç, kalp yetersizliği ve kalp krizi, böbrek yetersizliği, görme kaybıdır” diyor.
HİPERTANSİYONDAN NE ZAMAN BAHSEDİLİR?
Hipertansiyonu teşhis etmenin tek yönteminin düzenli olarak tansiyon ölçtürmek olduğunu söyleyen Zor, ideal tansiyonun 120/80 mmHg ve altındaki değerler olduğunu ve 140/90 mmHg ve üzerindeki değerlerin hipertansiyon olarak değerlendirildiğini bildiriyor. Dr. Zor, etkili beslenmeye yönelik değişiklikler, azalmış tuz alımı, kilo kaybı ve artmış sebze ve meyve tüketiminden oluşan yaşam tarzı değişiklikleri ve daha sık tansiyon takibi öneriyor.
SİGARA RİSKİ ARTIRIYOR
Dr. Zor, hipertansiyon vakalarının yaklaşık yüzde 90-95’inde herhangi bir neden bulunmadığını ancak şişmanlık, sigara, kötü beslenme, ailesel yatkınlık gibi risk faktörlerinden söz edilebildiğini belirterek, “İçilen her sigara 15 dakika kadar tansiyonu yükseltiyor. Bir diğeri içildiğinde tekrar yükseliyor ve asla normal değerine dönmüyor. Ve gün boyu peş peşe içilen sigaranın zaman içinde aşırı yükselmelere yol açtığı biliniyor” ifadesini kullanıyor.
TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIK
Hipertansiyon tedavisinde hedef, kan basıncının normal değerlere çekilmesi ve kan basıncı yüksekliğine bağlı organ hasarlarının azaltılması. Dr. Ayşegül Karahan Zor, hipertansiyona eşlik eden başka hastalıkların olup olmamasına, kardiyovasküler risk durumuna ve hipertansiyonun yol açtığı hedef organ hasarlarının meydana gelip gelmemesine bağlı olarak değiştiğini söylüyor.
ÇOCUKLARI DA TEHDİT EDİYOR
Çocukluk döneminde esansiyel hipertansiyon nadir görülmekle birlikte günümüzde çocuklarda daha sık görülen bir hastalık haline geldiğine dikkat çeken Dr. Ayşegül Zor Karahan, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Eskiden çocuklarda hipertansiyon gördüğümüz zaman bunun genelde bir başka hastalık nedeniyle ortaya çıktığını düşünürdük. Bunların arasında böbrek fonksiyon bozuklukları, aort koarktasyonu olarak bilinen aort damarının hastalığı ve çocuklardaki birtakım hormonal hastalıklar sayılabilir. Çocuklarda da erişkinlerde olduğu gibi obezite, insulin direnci, kan yağları, hareketsizlik ve kan basıncı arasında direkt bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Çocuklukta kazanılan aşırı kilolar genç erişkinde kardiovasküler riskin önemli bir belirleyicisidir. Çocuklarda da erişkinlerde olduğu gibi obezite, insülin direnci, kan yağları ve kan basıncı arasında direkt bir ilişki olduğu gösterilmiştir. Hipertansif çocuk obez ise zayıflatılmalıdır. Erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da tuz ve kalori kısıtlaması yapılmalıdır.”
YÜKSEK TANSİYON TEDAVİSİNDE BUNLARA DİKKAT!
Hipertansiyon çoğunlukla ciddi yakınmalara yol açmayabileceğinden yıllarca bilinmeden kalabilir. Genellikle doktora başvurma şikayetleri; baş- ense ağrısı, kafada sıcaklık hissi, yüzde kızarma, ateş basması, göğüste basınç hissi, derin nefes alma ihtiyacı, çarpıntı hissi, göğüs ağrısı, kulakta uğultu ve konsantrasyon bozukluğudur. Tedavide şu noktalara dikkat etmek gerekiyor:
- Aşırı tuz alımı kısıtlanmalı. (günde 6. gramın altında)
- Bol sıvı tüketilmeli.
- Düzenli egzersiz yapılmalı (haftada en az üç gün ve en az 30 dakika tempolu.)
- Akdeniz tarzı beslenme tercih edilmeli. (meyve ve sebze ağırlıklı)
- Sadece tuzlu yiyecekler tansiyonu yükseltmez. Soda, maden suyu gibi içecekler de dikkatli tüketilmeli.
- Tansiyon yükseltici etkileri bilinen ilaçlar, doğum kontrol hapı, soğuk algınlığı ilaçları, ağrı kesicileri kullanırken dikkatli olunmalı.
- Ani tansiyon yükselmelerinde kullanılan dilaltı hapları doktora danışılmadan kullanılmamalı. Bu haplar nedeniyle ani tansiyon düşüşleri de olumsuz sonuçlara yol açabilir.
- Sarımsak, limon gibi sebzeler ilacın yerine geçerek tansiyonu düşürmezler.
- Hipertansiyon tedavisi ömür boyu sürer. Bu nedenle ilaçların sürekli olarak kullanılması gerekir. İlaca bağlı bir yan etki geliştiğinde doktora danışarak değiştirilmesi veya bırakılması gerekir.