COVID-19 salgınının hepimize halk sağlığının ve enfeksiyöz hastalıkların temel ilkelerini hatırlattığını söyleyen İncesu, “El yıkamak, maske takmak ve sosyal mesafeyi korumakla ilgili verilen mesajlar, virüsün bir kişiden diğerine geçme olasılığını azaltarak yayılmasının durdurulmasına yardımcı oldu. Bununla birlikte, enfeksiyöz olmayan, daha yaygın olarak bilinen adıyla bulaşıcı olmayan hastalıkların (BOH) yayılmasının durdurulması konusunda toplumsal farkındalığımızda halen ciddi bir eksiklik bulunuyor” şeklinde konuştu.
BOH'ların dünya genelinde yaklaşık 15 milyon erken ölüm de dahil olmak üzere ölümlerin yüzde 71'inin nedeni ve dolayısıyla tüm dünyada ölümlerin ve sakatlıkların başlıca sebebi olduğuna dikkat çeken İncesu şunları söyledi:
"BULAŞICI OLMAYAN HASTALIKLAR ÜZERİNE YENİDEN DÜŞÜNMENİN TAM ZAMANI”
Bu hastalıklar uzun dönemli hastalıklar olma eğilimi gösterir ve genetik, fizyolojik veya davranışsal faktörlerden veya diğer nedenlerden kaynaklanır. Bu hastalıkların bir kişiden diğerine bulaşmaması nedeniyle tespit edilmesi, önlenmesi ve tedavi edilmesi daha zor ve daha pahalıdır.
Orta Doğu ve Afrika'daki liderlerin ve karar vericilerin, pandemi sonrasına yönelik sağlık sistemleri hazırlık sürecinde oldukları şu dönemde sağlık bakım stratejilerinin bulaşıcı olmayan hastalıklara ne şekilde yaklaştığı üzerine yeniden düşünmenin tam zamanıdır.
“BULAŞICI OLMAYAN HASTALIKLARLA İLGİLİ MESAJLAR DAHA İYİ VERİLMELİ”
Öncelikle, BOH'ların nasıl önleneceği ve tespit edileceği konusunda mesajları daha iyi verebilmek oldukça yararlı olabilir. Bu mesajların çeşitli kanallar üzerinden verilmesi ve müdahalelerin yine önemli ama daha az etkili olduğu yaşlılara odaklanmaktan ziyade nüfusun tüm kesimlerine hitap etmesi de önemlidir. Sosyal medya da ulusal, bölgesel ve hatta global düzeyde güncel, hedefe yönelik mesajlar verme imkânı sağlamasıyla bu konuda önemli bir rol oynayabilir.
İkinci olarak, sağlık sistemlerinin birinci basamak sağlık hizmetleri düzeyinde BOH'ları daha iyi ele alacak şekilde değiştirilmesi daha fazla hastaya bakım hizmetine ulaşma imkânı verir, hastalıkların daha erken evrelerde tespit edilmesini sağlar ve hastaların kronik hastalıkla ilgili olabilecek felaket boyutundaki sağlık bakım giderlerinden kaçınmasına yardımcı olabilir.
Bu durum özellikle, BOH'ların çoğunlukla büyük şehirlerde bulunan üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında tedavi edildiği pek çok Afrika ülkesini ilgilendirmektedir. Bu ülkelerde kırsal kesimde yaşayan ve düşük gelir düzeyindeki çoğu hastanın sadece bölge hastanelerine ve yerel sağlık merkezlerine kolay ulaşım imkânı bulunmaktadır.
“KAMU, ÖZEL VE KÂR AMACI GÜTMEYEN TÜM KESİMLER BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİ”
Son olarak, BOH'lar ile mücadele önlemleri kamu, özel ve kâr amacı gütmeyen kesimler bir araya getirildiğinde ve sağlık çalışanları yapılanmanın önüne ve merkezine konulduğunda daha güçlü etkiye sahiptir. Orta Doğu ve Afrika'daki pek çok hükümet, pandemi öncesinde dahi sağlık sistemlerine yeterli kaynak yatırımı yapma çabası içindeydiler, son iki buçuk yıl durumu daha da hassas hale getirmiştir.
Sektörler arası çalışma bu baskının biraz olsun hafifletilmesine yardımcı olabilir ve hastalara ve hükümetlerin bütçelerine fayda sağlayacak yenilikçi, daha maliyet etkin sağlık hizmeti sunum yöntemlerini beraberinde getirebilir. BOH Birliği (NCD Alliance), düşük ve orta gelirli ülkelerde BOH'lar ile mücadelede harcanan her 1 dolar için 19 dolar geri dönüş olacağını öngörmektedir ki bu da 2030 yılına kadar 2,7 trilyon dolarlık global faydaya tekabül etmektedir.
“TÜM PAYDAŞLARIN HIZLA ORTAK EYLEME GEÇMESİNE İHTİYACIMIZ VAR”
Türkiye'de, İstanbul'da kanser tedavisi gören hastaların, onkoloji hastalarının ve ailelerinin evleri ile hastaneler arasında ücretsiz olarak taşınması suretiyle tedaviye erişimlerinin devam etmesini sağlamak amacıyla COVID-19 salgını sırasında Onko-Van projesi başlatılmıştır. Yedi yerel hasta örgütü ve ilaç firmalarıyla yapılan iş birliği ile 150'den fazla hastaya hizmet verilmiş, toplamda 100.000 km seyahat yapılmıştır. Bu örnekteki gibi programlar gözle görülür bir etki yaratmaktadır ancak Orta Doğu, Afrika ve ötesindeki BOH yükü üzerine eğilmek için sağlık hizmetleri ekosistemi içerisindeki tüm paydaşların hızla ortak eyleme geçmesine ihtiyaç var.
Ancak ondan sonra insanların, toplumların ve gezegenimizin - şimdiki ve bundan sonraki nesiller için - yararına olacak sürdürülebilir sağlık sistemleri kurabilir ve eşit erişimi temin edebiliriz. Bu nedenle geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Global BOH Hareketi Haftası kapsamında, bu hastalıkları pandemi sonrasında sağlık hizmetlerinin merkezine koymaları için tüm ülkelerdeki ve sektörlerdeki liderlerin birlikte çalışmalarının önemli olduğuna inanıyorum. Bu yöndeki kararlılığımızı birlikte bir kez daha göstermenin gerekli olduğunu düşünüyorum."