İlişkili Haberler
Kırıkkale’de 38 yaşındaki Emine Bulut’un 43 yaşındaki eski eşi Fedai Baran tarafından öldürülmeden az önce çekilen son görüntüsünde; "Ben ölmek istemiyorum" feryadı ile o an yanında bulunan 10 yaşındaki kızı F.B.B.'nin "Anne lütfen ölme" diyerek ağlaması bir taraftan yürekleri dağladı, diğer taraftan da büyük tepki topladı.
Siyasilerin, futbol kulüplerinin, ünlü isimlerin, sosyal medya kullanıcılarının, kısacası herkesin olaya bu kadar tepki göstermesinin bir nedeni önüne bir türlü geçilemeyen kadın cinayetleri, diğer bir nedeni ise cinayetin küçük bir kız çocuğunun gözleri önünde gerçekleşmiş olması. Ülkemizde daha önce de çok sayıda kadın, çocuklarının yanında katledildi, erkekler, öz çocuklarının dehşet dolu bakışlarına ve bu vahşetin, çocuklarında bırakacağı onarılması neredeyse imkansız izlerine aldırmadan eski eşlerini hayattan kopardı.
Öldürenin babası, ölenin ise annesi olmasının küçük bir çocuk için çok önemli ve büyük bir travma olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Gülcem Yıldırım, çocukların önünde gerçekleşen cinayetlerin, onlarda yarattığı psikolojik etkileri ntv.com.tr’ye anlattı.
“ÇOCUK OLAYI HAFIZASINA HİÇ SİLİNMEYECEK ŞEKİLDE KAYDEDER”
Herhangi bir cinayeti izleyen bir çocuğun ilk duygusunun dehşet ve korku olduğunu belirten Yıldırım, “Dehşet ve korku duygusuna; öfke, kızgınlık, suçluluk ve çaresizlik eşlik eder. Bir çocuk böyle bir sahneye maruz kaldığında ilk duygusu dehşet olur. Dehşete kapılan çocuğun davranışıysa donmadır. Çocuk bu görüntüyü izlerken donar ve bütün olan biteni hafızasının derinliklerine hiç silinmeyecek bir şekilde kaydeder” dedi.
Çocuğun maruz kaldığı görüntünün annesine ve babasına ait olmasının ise çocuğun içinde “parçalanma duygusu” yarattığını ifade eden Psikolog Yıldırım’ın değerlendirmesi şöyle:
“DÜNYA ARTIK GÜVENSİZ, İNSANLAR TEHLİKELİDİR”
“Çocuk, bütün ruhu ve bedeni toz bulutu kadar ince, milyonlarca parçaya ayrılmış gibi hisseder. Yok olmuş gibi hisseder. Bir çocuğun ailesi onun dünyasıdır. Aile, çocuğun güvende hissettiği, dışarıdan gelecek herhangi bir tehlikeye karşı emniyette olduğu yerdir. Hal böyleyken en büyük tehdit ve tehlikenin ailesinden geldiğine tanık olan çocuğun dünyaya olan güven duygusu ciddi biçimde zarar görür. Bu çocuk için dünya artık güvensiz, insanlar da tehlikelidir. Kalan hayatını, her an zarar göreceğine dair derin bir şüpheyle yaşar.”
Siyasilerin, futbol kulüplerinin, ünlü isimlerin, sosyal medya kullanıcılarının, kısacası herkesin olaya bu kadar tepki göstermesinin bir nedeni önüne bir türlü geçilemeyen kadın cinayetleri, diğer bir nedeni ise cinayetin küçük bir kız çocuğunun gözleri önünde gerçekleşmiş olması. Ülkemizde daha önce de çok sayıda kadın, çocuklarının yanında katledildi, erkekler, öz çocuklarının dehşet dolu bakışlarına ve bu vahşetin, çocuklarında bırakacağı onarılması neredeyse imkansız izlerine aldırmadan eski eşlerini hayattan kopardı.
Öldürenin babası, ölenin ise annesi olmasının küçük bir çocuk için çok önemli ve büyük bir travma olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Gülcem Yıldırım, çocukların önünde gerçekleşen cinayetlerin, onlarda yarattığı psikolojik etkileri ntv.com.tr’ye anlattı.
“ÇOCUK OLAYI HAFIZASINA HİÇ SİLİNMEYECEK ŞEKİLDE KAYDEDER”
Herhangi bir cinayeti izleyen bir çocuğun ilk duygusunun dehşet ve korku olduğunu belirten Yıldırım, “Dehşet ve korku duygusuna; öfke, kızgınlık, suçluluk ve çaresizlik eşlik eder. Bir çocuk böyle bir sahneye maruz kaldığında ilk duygusu dehşet olur. Dehşete kapılan çocuğun davranışıysa donmadır. Çocuk bu görüntüyü izlerken donar ve bütün olan biteni hafızasının derinliklerine hiç silinmeyecek bir şekilde kaydeder” dedi.
Çocuğun maruz kaldığı görüntünün annesine ve babasına ait olmasının ise çocuğun içinde “parçalanma duygusu” yarattığını ifade eden Psikolog Yıldırım’ın değerlendirmesi şöyle:
“DÜNYA ARTIK GÜVENSİZ, İNSANLAR TEHLİKELİDİR”
“Çocuk, bütün ruhu ve bedeni toz bulutu kadar ince, milyonlarca parçaya ayrılmış gibi hisseder. Yok olmuş gibi hisseder. Bir çocuğun ailesi onun dünyasıdır. Aile, çocuğun güvende hissettiği, dışarıdan gelecek herhangi bir tehlikeye karşı emniyette olduğu yerdir. Hal böyleyken en büyük tehdit ve tehlikenin ailesinden geldiğine tanık olan çocuğun dünyaya olan güven duygusu ciddi biçimde zarar görür. Bu çocuk için dünya artık güvensiz, insanlar da tehlikelidir. Kalan hayatını, her an zarar göreceğine dair derin bir şüpheyle yaşar.”
“Cinayete tanık olmak çocuğun geleceğini nasıl etkiler? Böylesine büyük bir travma sonrası büyüyen çocuğun psikolojisi nasıl olur?” sorusuna Yıldırım’ın yanıtı:
“Çocuğun maruz kaldığı bu olayda etrafında var olan her şey çocuğun beynine travmatik anının hatırlatıcıları olarak kaydedilir. Annesinin ölüm anındaki çığlığı, odadaki eşyalar, babanın elindeki bıçak, içerideki koku… Bu hatırlatıcılarla her temasında çocuk kaç yaşında olursa olsun dehşet anına geri döner. Dolayısıyla çocuk ilerleyen yaşlarında da bu travmatik anının duygusuna maruz kalabilir.
“ÇOCUK KABUSLAR GÖRÜR, UYUYAMAZ, HEP BİR TEHLİKE BEKLENTİSİ İÇİNDEDİR”
Cinayete tanık olan çocuk ilk aşamada travma anını sık sık kabus olarak görür. Bu kabuslar çocuğu dehşete düşürdüğü için uyumak istemez. Dolayısıyla bu çocuklarda en sık karşılaştığımız durum uyku problemleridir. Ayrıca tek başına uyuyamama, donukluk, etrafında olan bitene ilgisinin azalması, diğer çocuklar gibi oyun oynayamama ve hep bir tehlike beklentisi, bu çocuklarda sıkça karşılaştığımız diğer duygu durum bozukluklarıdır. Cinayete tanık olan çocuğun hissettiği bir diğer duygu ise suçluluk ve utançtır. Çocuk cinayeti herhangi bir şekilde önleyemediği için kendisini suçlu ve utanmış hisseder.
“HERKESE KARŞI BİTMEYEN BİR ÖFKE, NEFRET VE KİN BESLEYEBİLİR”
Böyle bir travma sonrası büyüyen çocuk yaşadığı acının bedelini ya kendisinden çıkarmaya ya da etrafındaki insanlara ödetmeye çalışır. İçinde herkese karşı bitmeyen bir öfke, nefret ve kin besleyebilir. Şayet cinayete maruz kalan çocuk erkekse ileride yetişkin bir erkek olduğunda eşine veya sevgilisine şiddet gösterme eğilimi yüksektir. Babasının annesine yaptığı eziyetin aynısını erkek çocuk da eşine yapabilir.”
“Çocuğun maruz kaldığı bu olayda etrafında var olan her şey çocuğun beynine travmatik anının hatırlatıcıları olarak kaydedilir. Annesinin ölüm anındaki çığlığı, odadaki eşyalar, babanın elindeki bıçak, içerideki koku… Bu hatırlatıcılarla her temasında çocuk kaç yaşında olursa olsun dehşet anına geri döner. Dolayısıyla çocuk ilerleyen yaşlarında da bu travmatik anının duygusuna maruz kalabilir.
“ÇOCUK KABUSLAR GÖRÜR, UYUYAMAZ, HEP BİR TEHLİKE BEKLENTİSİ İÇİNDEDİR”
Cinayete tanık olan çocuk ilk aşamada travma anını sık sık kabus olarak görür. Bu kabuslar çocuğu dehşete düşürdüğü için uyumak istemez. Dolayısıyla bu çocuklarda en sık karşılaştığımız durum uyku problemleridir. Ayrıca tek başına uyuyamama, donukluk, etrafında olan bitene ilgisinin azalması, diğer çocuklar gibi oyun oynayamama ve hep bir tehlike beklentisi, bu çocuklarda sıkça karşılaştığımız diğer duygu durum bozukluklarıdır. Cinayete tanık olan çocuğun hissettiği bir diğer duygu ise suçluluk ve utançtır. Çocuk cinayeti herhangi bir şekilde önleyemediği için kendisini suçlu ve utanmış hisseder.
“HERKESE KARŞI BİTMEYEN BİR ÖFKE, NEFRET VE KİN BESLEYEBİLİR”
Böyle bir travma sonrası büyüyen çocuk yaşadığı acının bedelini ya kendisinden çıkarmaya ya da etrafındaki insanlara ödetmeye çalışır. İçinde herkese karşı bitmeyen bir öfke, nefret ve kin besleyebilir. Şayet cinayete maruz kalan çocuk erkekse ileride yetişkin bir erkek olduğunda eşine veya sevgilisine şiddet gösterme eğilimi yüksektir. Babasının annesine yaptığı eziyetin aynısını erkek çocuk da eşine yapabilir.”
“ANNESİNİN YASINI TAMAMLAMASINA, BABASINA OLAN ÖFKESİNİ İFADE ETMESİNE OLANAK TANINMALI”
Travmayı en az hasarla atlatabilmesi ve normalleşme sürecine girebilmesi için cinayete tanık olmuş çocuğa yaklaşımın da çok önemli olduğunu vurgulayan Psikolog, “Böyle bir travmaya maruz kalan çocuk için ilk olarak yapılacak şey yaşadığı bu travmayı hatırlatacak herhangi bir görsel ya da işitsel uyaranın bulunmadığı güvenli bir ortam sağlanmasıdır. Çocuğa bu süreçte televizyon izletilmemesi gerekir. Çocuk ailede güvende hissettiği bir yetişkinin yanında kalabilir. Kendi doğal ortamından uzaklaştırılmaması uygundur. Yanında kaldığı yetişkinlerin ya da etrafındaki insanların bu olayla ilgili çocuğun yanında konuşması, çocuğa olayla ilgili sorular sorulması uygun değildir. Çocuk olayla ilgili herhangi bir şey sorarsa kısa ve net cevaplar vermek, olayla ilgili duygularını paylaştığında da dikkatlice ve sözünü kesmeden dinlemek gerekir. Böyle bir travma yaşayan çocuğa, hem annesinin yasını tamamlamasına hem de babasına olan öfkesini ifade etmesine olanak tanınmalıdır” şeklinde konuştu.
“VİDEOLAR İNSANLARIN DUYARSIZLAŞMASINA, OLAYLARIN NORMALİZE EDİLMESİNE YOL AÇAR”
Bu süreçte çocuğa verilecek profesyonel psikolojik desteğin çok önemli olduğunun altını çizen ve bu desteğin, çocuğun yaşadığı travmayı sindirebilmesinde, travmadan kaynaklanan kalıcı hasarların da önüne geçilmesinde etkili olacağını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Gülcem Yıldırım, “Toplum olarak bize düşen görev ise yaşanan bu gibi olayların videosunu izlememek, yakın çevremizdeki insanlara izlettirmemektir. Bu videolar insanların duyarsızlaşmasına yaşanan olayların normalize edilmesine sebep olmaktadır” uyarısında bulundu.
VİDEO: KADIN CİNAYETLERİNDE CAYDIRICI CEZA NE OLMALI? (23.08.2019)
Travmayı en az hasarla atlatabilmesi ve normalleşme sürecine girebilmesi için cinayete tanık olmuş çocuğa yaklaşımın da çok önemli olduğunu vurgulayan Psikolog, “Böyle bir travmaya maruz kalan çocuk için ilk olarak yapılacak şey yaşadığı bu travmayı hatırlatacak herhangi bir görsel ya da işitsel uyaranın bulunmadığı güvenli bir ortam sağlanmasıdır. Çocuğa bu süreçte televizyon izletilmemesi gerekir. Çocuk ailede güvende hissettiği bir yetişkinin yanında kalabilir. Kendi doğal ortamından uzaklaştırılmaması uygundur. Yanında kaldığı yetişkinlerin ya da etrafındaki insanların bu olayla ilgili çocuğun yanında konuşması, çocuğa olayla ilgili sorular sorulması uygun değildir. Çocuk olayla ilgili herhangi bir şey sorarsa kısa ve net cevaplar vermek, olayla ilgili duygularını paylaştığında da dikkatlice ve sözünü kesmeden dinlemek gerekir. Böyle bir travma yaşayan çocuğa, hem annesinin yasını tamamlamasına hem de babasına olan öfkesini ifade etmesine olanak tanınmalıdır” şeklinde konuştu.
“VİDEOLAR İNSANLARIN DUYARSIZLAŞMASINA, OLAYLARIN NORMALİZE EDİLMESİNE YOL AÇAR”
Bu süreçte çocuğa verilecek profesyonel psikolojik desteğin çok önemli olduğunun altını çizen ve bu desteğin, çocuğun yaşadığı travmayı sindirebilmesinde, travmadan kaynaklanan kalıcı hasarların da önüne geçilmesinde etkili olacağını dile getiren Uzman Klinik Psikolog Gülcem Yıldırım, “Toplum olarak bize düşen görev ise yaşanan bu gibi olayların videosunu izlememek, yakın çevremizdeki insanlara izlettirmemektir. Bu videolar insanların duyarsızlaşmasına yaşanan olayların normalize edilmesine sebep olmaktadır” uyarısında bulundu.
VİDEO: KADIN CİNAYETLERİNDE CAYDIRICI CEZA NE OLMALI? (23.08.2019)