İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Kabasakal, nadir olarak görülen tümörlerden nöroendokrin tümörlerin tedavisinde kullanılan ve yan etki göstermeden, doğrudan kanserli hücreye etki eden ilacın, Türkiye'de ilk olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde üretilmeye başlandığını söyledi.
Prof. Kabasakal, bazı hastalardaki nöroendokrin tümörlerin tek tedavi yöntemi olan bu ilacın daha önce sadece yurt dışında uygulandığını belirterek, ''Bu ilacı Türkiye'de üreten ilk hastane burası. Daha önce hastalar yurt dışına gidiyordu. Bu şekilde mali olarak kaybın yanı sıra, hastalar yabancı bir ülkede olmaları nedeniyle pek çok zorluklar yaşıyorlardı'' diye konuştu.
AB'nin European Corporate Technoloji Fonu, TÜBİTAK ve üniversitenin araştırma fonunun katkısıyla konuya ilişkin Avusturya'da eğitim gören uzman eczacı Meltem Ocak'la birlikte bu konuda 3 yıl süren bir çalışma yaptıklarını vurgulayan Prof. Dr. Kabasakal, söz konusu ilacın, sadece kanserli hücreye giderek yapıştığını, kemoterapinin yan etkilerinden hiçbirini göstermediğini ve çok daha etkili olduğunu anlattı.
Prof. Dr. Kabasakal, patent problemi olduğu için bu ilacı üretip satan bir firma bulunmadığını, ilaç endüstrisi için bunun karlı bir yatırım alanı olmadığını, bu nedenle sadece hastanelerde laboratuvar ortamında üretilebildiğini dile getirdi.
Nöroendokrin kanserlerin, yavaş ilerleyen ve sessizce öldüren bir kanser türü olduğunu ve nadir görüldüğünü hatırlatan Kabasakal, damar yoluyla uygulanan bu ilaçla tedavi gören hastaların hastalıklarının yüzde 40 oranında durdurulabildiğini, ilacın mikro metastasları bile etkilediğini aktardı.
HASTA GÜLSEN ŞAHİN: AĞRILARIM GEÇTİ
Prof. Dr. Kabasakal, tedaviyi ilk kez Pazartesi günü, 50 yaşında ve 10 yıldır tiroid kanseri olan bir hastaya uyguladıklarını, sırada 12 hasta daha bulunduğunu ve tedavinin sigorta kapsamında olduğunu söyledi.
İlacın uygulandığı ilk hasta olan Gülsen Şahin de daha önce iki kez, söz konusu ilaçla tedavi için yurt dışına çıktığını belirterek, ''Hastalığın burada tedavisinin olmadığı söylendi. İsviçre'ye gittik. Tedaviden sonra çok değişiklik oldu. Bütün ağrılarım geçti'' diye konuştu.
DÜNYADA SADECE 6-7 MERKEZDE ÜRETİLİYOR
Ticari satışı olmayan ve ''Lu-177 DOTA TATE'' olarak adlandırılan radyonüklit ilaç, hastane ortamında üretiliyor. Dünyada bu ilacı üretebilen 6-7 merkez bulunuyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Ana Bilim Dalı ve Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Ana Bilim Dalı'nın işbirliğiyle üretilen ilaç, başlıca nöroendokrin kanserlerden mide, barsak, pankreas ve akciğer sistemlerinde görülen kanserlere uygulanabiliyor.
İlacın hastaya damar yoluyla serum içinde verilmesinin ardından, ilacın içeriğinde bulunan radyoaktif madde kanserli dokuya üzerindeki reseptörler yoluyla yapışıyor ve böylece kanserli doku içten ışınlanıyor.
Bu tedavide, kanserli doku ışınlanırken sağlıklı dokular zarar görmüyor ve hasta tedavi sırasında herhangi bir yan etki hissetmiyor. Yöntem, dünyada 2000'li yılların başından beri uygulanıyor.
Prof. Kabasakal, bazı hastalardaki nöroendokrin tümörlerin tek tedavi yöntemi olan bu ilacın daha önce sadece yurt dışında uygulandığını belirterek, ''Bu ilacı Türkiye'de üreten ilk hastane burası. Daha önce hastalar yurt dışına gidiyordu. Bu şekilde mali olarak kaybın yanı sıra, hastalar yabancı bir ülkede olmaları nedeniyle pek çok zorluklar yaşıyorlardı'' diye konuştu.
AB'nin European Corporate Technoloji Fonu, TÜBİTAK ve üniversitenin araştırma fonunun katkısıyla konuya ilişkin Avusturya'da eğitim gören uzman eczacı Meltem Ocak'la birlikte bu konuda 3 yıl süren bir çalışma yaptıklarını vurgulayan Prof. Dr. Kabasakal, söz konusu ilacın, sadece kanserli hücreye giderek yapıştığını, kemoterapinin yan etkilerinden hiçbirini göstermediğini ve çok daha etkili olduğunu anlattı.
Prof. Dr. Kabasakal, patent problemi olduğu için bu ilacı üretip satan bir firma bulunmadığını, ilaç endüstrisi için bunun karlı bir yatırım alanı olmadığını, bu nedenle sadece hastanelerde laboratuvar ortamında üretilebildiğini dile getirdi.
Nöroendokrin kanserlerin, yavaş ilerleyen ve sessizce öldüren bir kanser türü olduğunu ve nadir görüldüğünü hatırlatan Kabasakal, damar yoluyla uygulanan bu ilaçla tedavi gören hastaların hastalıklarının yüzde 40 oranında durdurulabildiğini, ilacın mikro metastasları bile etkilediğini aktardı.
HASTA GÜLSEN ŞAHİN: AĞRILARIM GEÇTİ
Prof. Dr. Kabasakal, tedaviyi ilk kez Pazartesi günü, 50 yaşında ve 10 yıldır tiroid kanseri olan bir hastaya uyguladıklarını, sırada 12 hasta daha bulunduğunu ve tedavinin sigorta kapsamında olduğunu söyledi.
İlacın uygulandığı ilk hasta olan Gülsen Şahin de daha önce iki kez, söz konusu ilaçla tedavi için yurt dışına çıktığını belirterek, ''Hastalığın burada tedavisinin olmadığı söylendi. İsviçre'ye gittik. Tedaviden sonra çok değişiklik oldu. Bütün ağrılarım geçti'' diye konuştu.
DÜNYADA SADECE 6-7 MERKEZDE ÜRETİLİYOR
Ticari satışı olmayan ve ''Lu-177 DOTA TATE'' olarak adlandırılan radyonüklit ilaç, hastane ortamında üretiliyor. Dünyada bu ilacı üretebilen 6-7 merkez bulunuyor.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Ana Bilim Dalı ve Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Ana Bilim Dalı'nın işbirliğiyle üretilen ilaç, başlıca nöroendokrin kanserlerden mide, barsak, pankreas ve akciğer sistemlerinde görülen kanserlere uygulanabiliyor.
İlacın hastaya damar yoluyla serum içinde verilmesinin ardından, ilacın içeriğinde bulunan radyoaktif madde kanserli dokuya üzerindeki reseptörler yoluyla yapışıyor ve böylece kanserli doku içten ışınlanıyor.
Bu tedavide, kanserli doku ışınlanırken sağlıklı dokular zarar görmüyor ve hasta tedavi sırasında herhangi bir yan etki hissetmiyor. Yöntem, dünyada 2000'li yılların başından beri uygulanıyor.