İlişkili Haberler
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hematoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Meltem Aylı, kan kanseri olarak da bilinen löseminin kemik iliğinde bulunan ve kan yapımından sorumlu kök hücrenin hasarlanması sonucu ortaya çıkan bir grup hastalığın ortak adı olduğunu belirtti.
Hastalık başlığı altında aniden ortaya çıkan ve hızlı ilerleyen "akut lösemiler" ve yıllar içinde sinsi bir hızla gelişen ve yavaş ilerleyen "kronik lösemiler" olduğunu dile getiren Aylı, bu farklı hastalık formlarının, hücre tipleri, bulguları, hastada oluşturdukları yakınmalar, klinik seyirleri, tedavileri, tedavilere verdikleri yanıt oranları ve ileriye dönük olarak öngörülebilen yaşam beklentilerinin birbirlerinden çok farklı olduğunu aktardı.
Prof. Dr. Meltem Aylı, "Akut lösemili bir hastada birkaç hafta, hatta birkaç gün önce hiçbir yakınma yokken aniden vücutta morluklar, kanamalar, yüksek ateş, aşırı halsizlik, yorgunluk, kemik ağrıları ve genel durum bozukluğu gibi bir dizi bulgu oluşabilmektedir. Oysaki kronik lösemilerin yaklaşık yüzde 40 kadarında hastanın belirgin bir yakınması yokken, başka bir nedenle doktora başvurmasıyla tesadüfen tanı konulabilmekte ancak hastalığın ileri evrelerinde kilo kaybı, halsizlik, kanamalar, yüksek ateş, lenf bezlerinde büyüme ve dalakta büyüme gibi bulgular ortaya çıkmaktadır." ifadelerini kullandı.
Lösemi tanısı konulan hastaların en sık "Ben neden lösemi oldum?" sorusunun cevabını aradığına dikkati çeken Aylı, bunun bilinmezliğini koruduğunu belirtti. Aylı, lösemi gelişiminde birçok faktörün bir arada oluşturduğu bir kök hücre hasarının suçlandığını kaydetti.
"LÖSEMİLERİN FARKLI ALT TİPLERİNİN TEDAVİLERİ BİRBİRİNDEN FARKLI"
Aylı, suçlanan bu faktörlerin başlıcalarını, radyasyon, benzen gibi bazı kimyasallar, hastanın daha önce almış olduğu kemoterapi ilaçları, sigara kullanımı, bazı tarım ilaçları, altta yatan bazı kan hastalıkları ya da genetik rahatsızlıklar olarak sıralayarak, şunları kaydetti:
"Ancak lösemi tanısı konulan pek çok hastada hastalık sebebi olarak suçlanabilecek faktör genellikle saptanamamaktadır. Lösemi tanısı koymak genel olarak kolaydır. Kesin tanı hematoloji uzmanları tarafından kısa süre içinde kolaylıkla konulabilmektedir. Çünkü bu hastalıkta kan sayımı sonuçlarında anormal bulgular oluşmakta ve basit bir kan sayımıyla lösemi şüphesi olup olmadığı saptanabilmektedir. Kan sayımında görülen bazı anormal bulgular hekimler için uyarıcı olmakta ve ardından yapılan basit bir kan yaymasının mikroskopta incelenmesi ciddi tanısal değer taşımaktadır.
Kan yaymalarından elde edilen bulguların kemik iliği biyopsisiyle de doğrulanmasıyla tanı konulmaktadır. Gerek kan gerekse kemik iliğinden yapılan akım sitometri ve genetik/moleküler testlerle de löseminin tipinin ne olduğunun kesinleştirilmesi mümkün olmaktadır. Çünkü lösemilerin farklı alt tiplerinin tedavileri, klinik gidişleri ve tedavi yanıtları birbirinden bir hayli farklıdır. Günümüzde bu tanısal testler her geçen gün geliştirilmekte ve sadece tanıyla ilgili değil, bu hastalıkların ileriye dönük seyri hakkında da bilgi vermektedir."
"KEMOTERAPİ REJİMLERİNE EKLENEN AKILLI MOLEKÜLLERLE BAŞARI ARTTI"
Bu hastalıkta tedavi seçeneklerinin lösemi tipine, kişinin yaşına ve genel sağlık durumuna bağlı olarak belirlendiğini vurgulayan Aylı, "Kronik lösemilerde tedavi günümüzde çok süratle gelişen ve sürekli daha etkin moleküllerin üretildiği hedefe yönelik tedavi ajanlarına kayıyor. Artık elimizdeki bir grup hedefe yönelik akıllı ilaç, bu hastalığın sorumlusu olan genetik mutasyonu bulup, bağlanarak bu mutasyonun aktivasyonunu engellemekte veya hücreye kanserleşme yolunu açan sinyalleri bulup, bunları durdurarak etki etmektedir. Bu akıllı moleküller sayesinde kemoterapisiz kanser tedavisinin yolu açılmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Aylı, erişkinlerde en sık gözlenen lösemi tipi olan kronik lenfositer lösemi olgularında da çok sayıda hedefe yönelik molekül geliştirildiğini dile getirerek, şu bilgileri verdi:
"Uygun kişilerde bu moleküller, hastalarda kemoterapi almaksızın tedavi olanağı oluşturmaktadır. Akut lösemilerde ise tedavide kemoterapi hala yerini korumaktadır. Tek bir sefer değil, ardışık kürler halinde verilen çoklu kemoterapi ilaçlarının birlikte uygulandığı rejimlerle önce hastanın kemik iliğindeki kanserli hücre oranları minimalize edilmekte, ardından pekiştirme amaçlı kemoterapilerle uzun süreli hastalıksız yaşam, şifa elde edilmeye çalışılmaktadır. Akut lösemili bazı hastalarda ise standart kemoterapilerle kanserli hücreler temizlendikten sonra uygun kök hücre vericisi bulunması ve hastanın genel durumunun müsait olması halinde kemik iliği nakli yapılmaktadır. Akut lösemilerde hala kemoterapi temelli tedaviler kullanılırken yeni geliştirilen bazı akıllı, hedefe yönelik moleküller de kemoterapi rejimlerine eklenerek tedavi başarılarında artış sağlamaktadır."
VİDEO: KEMİK İLİĞİ NAKLİ NASIL YAPILIR?
Hastalık başlığı altında aniden ortaya çıkan ve hızlı ilerleyen "akut lösemiler" ve yıllar içinde sinsi bir hızla gelişen ve yavaş ilerleyen "kronik lösemiler" olduğunu dile getiren Aylı, bu farklı hastalık formlarının, hücre tipleri, bulguları, hastada oluşturdukları yakınmalar, klinik seyirleri, tedavileri, tedavilere verdikleri yanıt oranları ve ileriye dönük olarak öngörülebilen yaşam beklentilerinin birbirlerinden çok farklı olduğunu aktardı.
Prof. Dr. Meltem Aylı, "Akut lösemili bir hastada birkaç hafta, hatta birkaç gün önce hiçbir yakınma yokken aniden vücutta morluklar, kanamalar, yüksek ateş, aşırı halsizlik, yorgunluk, kemik ağrıları ve genel durum bozukluğu gibi bir dizi bulgu oluşabilmektedir. Oysaki kronik lösemilerin yaklaşık yüzde 40 kadarında hastanın belirgin bir yakınması yokken, başka bir nedenle doktora başvurmasıyla tesadüfen tanı konulabilmekte ancak hastalığın ileri evrelerinde kilo kaybı, halsizlik, kanamalar, yüksek ateş, lenf bezlerinde büyüme ve dalakta büyüme gibi bulgular ortaya çıkmaktadır." ifadelerini kullandı.
Lösemi tanısı konulan hastaların en sık "Ben neden lösemi oldum?" sorusunun cevabını aradığına dikkati çeken Aylı, bunun bilinmezliğini koruduğunu belirtti. Aylı, lösemi gelişiminde birçok faktörün bir arada oluşturduğu bir kök hücre hasarının suçlandığını kaydetti.
"LÖSEMİLERİN FARKLI ALT TİPLERİNİN TEDAVİLERİ BİRBİRİNDEN FARKLI"
Aylı, suçlanan bu faktörlerin başlıcalarını, radyasyon, benzen gibi bazı kimyasallar, hastanın daha önce almış olduğu kemoterapi ilaçları, sigara kullanımı, bazı tarım ilaçları, altta yatan bazı kan hastalıkları ya da genetik rahatsızlıklar olarak sıralayarak, şunları kaydetti:
"Ancak lösemi tanısı konulan pek çok hastada hastalık sebebi olarak suçlanabilecek faktör genellikle saptanamamaktadır. Lösemi tanısı koymak genel olarak kolaydır. Kesin tanı hematoloji uzmanları tarafından kısa süre içinde kolaylıkla konulabilmektedir. Çünkü bu hastalıkta kan sayımı sonuçlarında anormal bulgular oluşmakta ve basit bir kan sayımıyla lösemi şüphesi olup olmadığı saptanabilmektedir. Kan sayımında görülen bazı anormal bulgular hekimler için uyarıcı olmakta ve ardından yapılan basit bir kan yaymasının mikroskopta incelenmesi ciddi tanısal değer taşımaktadır.
Kan yaymalarından elde edilen bulguların kemik iliği biyopsisiyle de doğrulanmasıyla tanı konulmaktadır. Gerek kan gerekse kemik iliğinden yapılan akım sitometri ve genetik/moleküler testlerle de löseminin tipinin ne olduğunun kesinleştirilmesi mümkün olmaktadır. Çünkü lösemilerin farklı alt tiplerinin tedavileri, klinik gidişleri ve tedavi yanıtları birbirinden bir hayli farklıdır. Günümüzde bu tanısal testler her geçen gün geliştirilmekte ve sadece tanıyla ilgili değil, bu hastalıkların ileriye dönük seyri hakkında da bilgi vermektedir."
"KEMOTERAPİ REJİMLERİNE EKLENEN AKILLI MOLEKÜLLERLE BAŞARI ARTTI"
Bu hastalıkta tedavi seçeneklerinin lösemi tipine, kişinin yaşına ve genel sağlık durumuna bağlı olarak belirlendiğini vurgulayan Aylı, "Kronik lösemilerde tedavi günümüzde çok süratle gelişen ve sürekli daha etkin moleküllerin üretildiği hedefe yönelik tedavi ajanlarına kayıyor. Artık elimizdeki bir grup hedefe yönelik akıllı ilaç, bu hastalığın sorumlusu olan genetik mutasyonu bulup, bağlanarak bu mutasyonun aktivasyonunu engellemekte veya hücreye kanserleşme yolunu açan sinyalleri bulup, bunları durdurarak etki etmektedir. Bu akıllı moleküller sayesinde kemoterapisiz kanser tedavisinin yolu açılmaktadır" değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Aylı, erişkinlerde en sık gözlenen lösemi tipi olan kronik lenfositer lösemi olgularında da çok sayıda hedefe yönelik molekül geliştirildiğini dile getirerek, şu bilgileri verdi:
"Uygun kişilerde bu moleküller, hastalarda kemoterapi almaksızın tedavi olanağı oluşturmaktadır. Akut lösemilerde ise tedavide kemoterapi hala yerini korumaktadır. Tek bir sefer değil, ardışık kürler halinde verilen çoklu kemoterapi ilaçlarının birlikte uygulandığı rejimlerle önce hastanın kemik iliğindeki kanserli hücre oranları minimalize edilmekte, ardından pekiştirme amaçlı kemoterapilerle uzun süreli hastalıksız yaşam, şifa elde edilmeye çalışılmaktadır. Akut lösemili bazı hastalarda ise standart kemoterapilerle kanserli hücreler temizlendikten sonra uygun kök hücre vericisi bulunması ve hastanın genel durumunun müsait olması halinde kemik iliği nakli yapılmaktadır. Akut lösemilerde hala kemoterapi temelli tedaviler kullanılırken yeni geliştirilen bazı akıllı, hedefe yönelik moleküller de kemoterapi rejimlerine eklenerek tedavi başarılarında artış sağlamaktadır."
VİDEO: KEMİK İLİĞİ NAKLİ NASIL YAPILIR?