Diriliş Ertuğrul'u izleyen Amerikalının güldüren yorumları
Diriliş Ertuğrul dizisini izleyen bir Amerikalının, diziye nasıl kendini kaptırıp heyecanla takip ettiğini anlatan notları ve Diriliş Ertuğrul dizisi ile ilgili yorumları güldürdü. İşte o notlar...
Haberler 23.02.2018 - 10:22
-
Diriliş Ertuğrul'u takip eden bir Amerikalı dizi hakkındaki düşünlecelerini paylaştı. İşte Posta'nın haberine görü dizi hakkında güldüren o paylaşımlar...
-
-
Yakınlarda küreselleşmenin iyi bir yönünü keşfettim. Eskiden, başka ülkelerden TV programları izleyemediğim için şikayet ederdim. Netflix üyeliğimi de bir alt opsiyona düşürmüştüm. Bu sebeple yalnızca yayın akışı menüsünden seçim yapabiliyordum. Yıllarca yayın akışında kaybolup giden biri olmama rağmen, artık yalnızca yayın akışıyla kısıtlanmam panik yarattı. Ben de tüm online tekliflere bakıp şu ana kadar gözümden kaçan bir şey olup olmadığına bakmaya karar verdim. Peki ne buldum dersiniz? Diriliş: Ertuğrul'u buldum.
-
Diriliş: Ertuğrul, Türkiye'nin TRT1 kanalında 2014'ten beri yayınlanan bir dizi. Netflix'teki versiyonu da İngilizce altyazılı. Dizinin hükumet desteği aldığını düşünüyorum ama bilmiyorum. Kredileri okuyamıyorum çünkü hem Türkçeler, hem de harflerin üzerinde milyon tane noktalama var ve nasıl telaffuz edeceğimi bile bilmiyorum."
-
-
Sık sık tarihsel kurgu izlemeye çalışırım. Normalde ilk bölümün sonuna bile gelemeden bırakırım çünkü tarih çok kötü. Resmen kafayı yedirtir. Diriliş: Ertuğrul'u ilk izlemeye başladığımda bu problemle karşılaşmadım. Nedenini açıklayabilirim. İkinci sezon şöyle tarif ediliyor:
-
"Rum Selçuklu Sultanlığı Anadolu'ya hükmediyordu ve hükümdar Sultan Alâeddin Keykubad en parlak çağını yaşıyordu. Kötü Türk tarihi beni hiç rahatsız etmedi çünkü hiç Türk tarihi bilgim yok."
-
-
Tanıma baktığımda 'Anadolu'dan kasıtlarının ne olduğunu biliyorum, 'en parlak çağı' lafı da gayet mantıklı geliyor, ama gerisine Fransızım. Osmanlı Devleti'nin en parlak çağını sorsalar büyük ihtimal suratlarına bön bön bakardım. Tüm o zamanlar Türkiye için parlak değil miydi? Belki de değildi. Cehaletim için özür dilerim.
-
Dizi Osmanlı Devleti zamanından önce geçiyor. Mitolojik göçebe tarihiyle dolu bir dönemde. İnternette bile tarihi Ertuğrul hakkında pek fazla bilgi bulamıyorsunuz. Haliyle, diziyi izlerken Türk tarihinin belli kısımlarını internette araştırmaya başladım. Türk tarihine dair makaleleri okumak Kuzey Amerika dil gruplarının Hindu mitolojisini araştırmak gibi bir şey.
-
-
10. bölüme kadar olan bölümleri bir oturuşta izledim. Dizi gayet 'eğlenceliydi'. Bir sürü at, harika manzaralar ve muazzam kostümler vardı.
-
Sergilenen geleneklerin çoğu alışılmadık. Mesela dizideki erkekler kaftanlarının cebinde tahta kaşık taşıyor ve ev sahibi 'Lütfen yiyin.' dediğinde hepsi birden tahta kaşıklarını çıkarıp yemeye başlıyorlar.
-
-
14. bölüme geldiğimde düşünmeden edemedim: 'Bunu nasıl bağlayacaklar?' Kötü adamlar gerçekten kötü. En az üç dört tane konu çizgisi var, olaylar da yavaş ilerliyor. Yani bu dizinin sonuca varması için 17. bölüme kadar filan kötü adamların biraz dayak yemesi gerekmiyor mu?" Müslümanların tarafını tutmak o kadar kolay ki.
-
Diziyi izlerken dominant kültürün parçası olmayan herhangi bir insan gibi, ben de büyük bir ikilemde kaldım. İyi adamların hepsi Müslüman ve kötü adamların hepsi Roma Hristiyanları. Problem kimin tarafını tutacağımı belirlemekti. -
-
Şüphesiz Romalı Kardinal ve Tapınak Şövalyeleri 'benim adamlarım.' Yani konu Konstantinopolis ve Kudüs'ün kontrolü olunca domuz yiyicilerin tarafındaydım. Ama Ertuğrul'u izlerken aklıma anında şu düşünce geldi: 'Yok öyle iş.' Daha 3. bölüme gelmeden o katillerin tarafını tutmayı bıraktım.
-
Spoiler vermek istemiyorum ama 68. bölüme geldiğimde 'Eğer bu Avrupalı pisliğin kafasını kesmezlerse izlemeyi bırakacağım.' dedim. Tahmin edin ne oldu? Adamın kafasını sonunda aldılar. Kalabalıktan biri bağırdı: 'Yüce adalet!'. Resmen 'Allah büyük!' diye bağırma noktasına geldim. Ama tabii bağırmadım çünkü saat 23:30'du ve yatağımda yatıyordum.
-
-
"İlk sezonu izlerken sadık bir Müslüman olmak istesem altından kalkabileceğimi keşfettim. Dizide, kurulan cümlelerin yüzde 30'unu 'Allah'ın izniyle', 'inşAllah', 'Allah'a şükürler olsun' gibi sözler oluşturuyor. Tanrıya zar zor inanan ben her gün böyle konuşmaya başladım. Mesela bu sabah aynen şunu dedim: 'Allah'a şükür bir demlemelik daha kahve kalmış.'"
-
Dizide hiç çıplaklık ya da seks yok. Ki bu gayet normal. 50 yaşına geldiğinizde ve testosteron oranınız dipleri gördüğünde Westworld, Game of Thrones gibi dizilerdeki çıplaklık tahmin edebileceğinizden daha çok sıkıntı yaratıyor. Dikkat dağıtıyor. Ertuğrul'da böyle şeyler hakkında endişelenmiyorsunuz.
-
-
Gördüğünüz tek öpücük ellerden. Kadınların nesneleştirilmediğini iddia etmiyorum. Yalnızca kıyafetleri hala üzerlerindeyken nesneleştiriliyorlar."
-
-