Cem Yılmaz Brand Week Istanbul'a katıldı: Beni hep 'herkesi güldürmek zorunda mıyım' meselesi zorluyordu
Bu yıl "Çizginin Dışındakiler" temasıyla online olarak gerçekleştirilen Brand Week Istanbul'a katılan Cem Yılmaz, "Kendimi çok önemseyip, bir sanatçı olarak tanımlayamam ama zanaatkar olsun, en azından inkar edilemez tarafı o. Beni hep 'herkesi güldürmek zorunda mıyım' meselesi zorluyordu. Yani ürünüm kime hitap ediyor meselesiydi" dedi.
Haberler Anadolu Ajansı 12.11.2020 - 07:39
-
Ünlü komedyen Cem Yılmaz, bu yıl "Çizginin Dışındakiler" temasıyla düzenlenen, iş ve marka dünyasının yanı sıra ünlü isimlerin bir araya geldiği Brand Week Istanbul'a konuk oldu.
Yeni tip corona virüs tedbirleri kapsamında bu yıl online olarak gerçekleştirilen etkinlik, "brandweekistanbul.com"dan canlı olarak yayınlandı.
Brand Week Istanbul'un "Inspiration Hall" bölümünde "Ne Fark Eder ?" başlıklı söyleşiye katılan Yılmaz, Opet Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Murat Zengin'in sorularını yanıtladı.
-
-
"BENİ HEP 'HERKESİ GÜLDÜRMEK ZORUNDA MIYIM' MESELESİ ZORLUYORDU"
Ünlü sanatçı, bir proje hazırlarken seyircinin ne düşüneceği konusunda gençken daha umarsız olduğunu dile getirerek, "Bu umarsızlığa kendimce bir sebep uydurma süreci de yaşamadım. Deneyleyerek gözümle gördüm. Kendimi çok önemseyip, bir sanatçı olarak tanımlayamam ama zanaatkar olsun, en azından inkar edilemez tarafı o. Beni hep 'herkesi güldürmek zorunda mıyım' meselesi zorluyordu. Yani ürünüm kime hitap ediyor meselesiydi" dedi.
Bir karikatüristin, bir stand-upçıya göre hitap edeceği kitle noktasında daha konforlu olduğuna işaret eden Cem Yılmaz, şöyle devam etti:
"(Bir komedyen olarak) Şöyle deneylere ihtiyacınız var; taviz vermeden, kendi güldüğüm şeyi anlattığım zaman 'bana kim gülüyor' ve bundan gayrı da 'aslında insanlar şuna gülüyor', 'şuna ihtiyaç var' demek kariyerin başında mümkün. Ama ortaya koyduğunuz şey, tırnak içinde 'sizin markanızı, farkınızı ortaya çıkaran şey' çok hakim olduğunuz, bütün köşelerini, açıklarını kapattığınız bir ürün olarak orada durmuyor. Dinamik bir şey zaman içerisinde gelişiyor. Anlık seyirciden duyduğunuz reaksiyonlarla yıllar içinde biriktirdiklerinizle mutlaka farkında olmadan değişiklikler yapıyorsunuz. Lakin bu hiçbir zaman şuna dönüşmüyor, 'şunu istediler anladım ve ben buna dönüşeyim.'"
-
Yılmaz, stand-up'çıların bir meramı olduğunu ifade ederek, "Markalarda da durum böyledir. Yani markalar bir bilinç oluşturmaya çalışır. Belki kaba anlamıyla rakiplerini de oraya taşımak ister. Ben mesleğimde kalabalığın düşüncesiyle işime şekil vermekten bu sebeple kaçmak zorundayım. Yani 'kalabalık bunu anlamaz' bizde çok duyulan bir söz. Dizi, film, sahne işleri üretirken bizim dünyamızda çok acı bir sözdür. Benim de en sevmediğim şeydir. Ben bu konuda biraz milliyetçiyim. Çünkü anlamlı bir söz değil" diye konuştu.
"5 BİN KİŞİLİK BİR SALONDA GÜLMEYEN BİR KİŞİ DE BENİM MESELEMDİR"
"Bizim millet anlamaz" sözünün kırılması gereken bir mesele olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Haksız bir tespittir. 'Bizim millet' dediğin şeyde, yanlış bir yere bakıp örnek toplamış olma ihtimalini de düşünmek lazım veyahut anlamamalarını, temas kurmamalarının sebeplerini öğrenip, çözmemiz lazım. Benim derdim bu tip işlerle olduğu için, zamanım kaba bir manevradan ziyade böyle şeylerle uğraşmakla geçiyor. Sevdiğim, güldüğüm, mizahi yöntemi olan bir şeyle buluşma, çalışma gayretindeyim. Ama insanlar anlar, anlamaz sınıflama gayretinde değilim. Mesela kendi kitlemden memnun olmadığım bir tespiti de söyleyeyim, 'abi zaten senin esprilerini çok akıllı olanlar anlar.' Yani şu emsali vermeye çalışıyorum. Mesleğimle ilgili katıyım. 5 bin kişilik bir salonda gülmeyen bir kişi de benim meselemdir. Çünkü gülenlerle bir şey paylaştığım aşikar. Kaldı ki ben ona da şüpheyle yaklaşırım. Koca bir kariyer bir yanlış anlamadan da mümkün olabiliyor."
-
-
Yılmaz, Brand Week'in bu yılki teması "Çizginin Dışındakiler"e atıfta bulunarak, kendini çizginin dışındakilerden gördüğünü söyledi.
Bu manada genç yaşından bu yana gıpta ederek izlediği komedyenlerle üretim anlamında çok az benzerlikler taşıdığını ifade eden sanatçı, "Fark yaratan bir özellik olarak, birini taklit etmeyle ilgili karikatür dönemimde ustalarıma çok yakın neredeyse ayırt edilemeyecek çizgi, espri ve buluşlar yaptım. 18-19 yaşlarımdan bahsediyorum. Onları taklit etmiş birisi olarak sahneye çıktığımda ise hiçbir şeye benzemeyen bir şey üretmiş ve bunu da devam ettirebilmiş bir kimse olarak kendimi çizgi dışı görüyorum. Ama bir yandan da çizginin içinde kalıp, yaşadığımız yeri güzelleştirmek için bir şey ifade etmesini istiyorum. Yani marjinal kalma meselesi benim çok hoşuma giden bir şey değil" dedi.
-
"BİZİM İŞİMİZDE CİNSİYETÇİLİK YAPMAK ANLAMLI DEĞİL"
Konuşmasında kendi sektöründe kadınların oldukça güçlü bir konumda olduğuna da değinen Yılmaz, şunları kaydetti:
"'Bir dokun, bin ah işit' gibi bir sürü öykü de duyabilirsiniz. Ben kendi erkek meslektaşlarımdan dahi bazen mikrofon tutulduğu zaman çok zevzekçe tespitler de duyuyorum. Ama hata şu; kötü niyetli değiller, yalnızca safiyane 'pozitif ayrımcılık olmasın, hepimiz eşitiz' seviyesinden konuşup, yanlış söz söylemiş olabiliyorlar. Mesela 'kadın komedyen olmaz' diyorlar. Yani bu ahkamı kesmek için hayatın çok eğlenceli olması lazım. Profesyonel dünyada karikatür çizdiğimizde değil bizden bir önceki jenerasyonda çok kıymetli ablalarımız vardı. Gerçekten çok iyi çizerlerdi. Ben çok başarılı kadın karikatüristler tanıyorum. Benim tatlı bir esprim de var, 'bazı mesleklerde neden kadın yok' denildiğinde ben de esprili bir dille 'tenezzül etmiyorlardır' diye söylemeyi tercih ederim. Çünkü bu konuda cinsiyetçilik yapmak, hele ki bizim işimizde anlamlı değil."
-