"Sokağı edebiyata taşıyan yazar: Hüseyin Rahmi Gürpınar"
Yaşam öyküsü ve eserleriyle hafızalarda yer edinmiş yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar, doğumunun 153. yıldönümünde anılıyor. Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın hayatı ve eserleri...
Haberler 17.08.2017 - 09:52
-
1. Terk edilmişlik duygusu
17 Ağustos 1864 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Hüseyin Rahmi’nin babası Hünkâr yaveri Mehmet Sait Paşadır. Çok küçük yaşta annesini kaybeden H. Rahmi, Girit’te bulunan babasının yanına gönderilerek orada İlkokula başlar. Ancak babasının yeniden evlenmesi üzerine altı yaşında İstanbul’daki anneannesinin yanına döner ve eğitimine burada devam eder. Çocukluk yıllarını annesiz ve babasından uzak, terk edilmişlik duygusu içinde geçirir. -
-
2. Yazarak geçen bir yaşam
İlk ve orta öğreniminden sonra tarihçi Abdurrahman Şeref Bey’in himayesiyle Mekteb-i Mülkiye’ye giren H. Rahmi, okulun ikinci sınıfında iken ciddi bir hastalık geçirerek buradaki öğrenimini yarıda bırakır. Kısa bir süre çeşitli devlet dairelerinde çalışan Hüseyin Rahmi yaşamı boyunca hayatını kalemiyle kazanmaya çalışır. Çocukluk ve ilk gençlik döneminde annesinin ölümüyle başlayıp, babasından ayrı kalmayla süren ve yanında yetiştiği büyük annesi ve teyzelerini art arda yitiren yazarın kişiliği ve yaşam çizgisi üzerinde belirgin bir rolü olur ve bu etkiler eserlerinde de gözlemlenir. -
3. Sızısı hiç bitmeyen anne özlemi
Bir yazısında annesinin ölümünden duyduğu acıyı şöyle anlatır: “Validem okur yazar bir kadındı. Beni dört buçuk yaşında teyzemin terbiye aguşuna bırakarak pek genç iken yirmi ikisinde hayata veda etti. Söz valideme intikal edince kalemimi tutamam, ağlamadan duramam. Çünkü kendisine pek düşkündüm. Kucağından hiç inmezdim. Çocukluğumda bütün ateşleriyle zihnime intiba etmiş birkaç levha vardır ki tahatturu beynimi daima yakar. O zaman ne olduğunu bilmediğim, itiraf lâzım gelirse hâlâ öğrenemediğim hayatın acılığı masum yanaklarımı pek insafsızca şamarlamıştı. Sızısı hâlâ gitmiyor… -
-
4. İçe dönük bir yaşam
Çocukluğunda hayli yaramaz olmasına karşın gittikçe içine kapanan Hüseyin Rahmi, büyükannesi ve teyzeleriyle bir arada yetişmesinin etkisiyle kadınlara özgü birtakım davranış biçimleri geliştirir. Geleneksel toplum hayatının dışına çıkıp “kimse ile samimî olarak görüşmeme” gibi kurallarını kendisinin belirlediği farklı bir yaşamı tercih eder. -
5. Kadınlarla dolu bir ev
Anneanne, teyzeler ve dadılardan oluşan kadınlarla dolu bir evde büyüyen Hüseyin Rahmi Gürpınar, onlardan nakış işlemeyi, dantel örmeyi, yemek yapmayı, müziğe, estetiğe derin bir sevgi beslemeyi öğrenir. Romanlarındaki kadınları, onların iç dünyalarını bu kadar iyi anlatması çocukluğunda büyüdüğü bu ortamın eseri olarak nitelenebilir. -
-
6. Danteller, reçeller ve romanlar
Gürpınar’ın çocukluğunda özenti olarak başlayan örgü ve dantel merakı, ileriki yaşlarında yalnızlığını gidermek, sıkıntılarını unutmak için hobiye dönüşür. Şimdi müze olan Heybeliada’daki evinde yatak odasındaki yatağın üzerinde serili olan işlemeli pembe örtü, odalardaki danteller ve duvarlarda asılı peyzajlar da Hüseyin Rahmi’nin yaptığı eserlerdir. Yemek yapmayı çok seven yazarımızın özellikle reçel ve dondurma konusunda uzman olduğu da söylenir. -
7. İnzivada süren bir yaşam
Heybeliada köşküne çekilerek çocukluk yıllarından beri tanıdığı ve kendisi gibi hiç evlenmemiş olan Miralay Hulûsi Beyle birlikte toplumdan ve dönemin edebiyat çevrelerinden uzak bir hayat süren Hüseyin Rahmi’nin dışa oldukça kapalı bulunan özel hayatı ve özellikle de hiç evlenmeyişi hem az sayıdaki dostları hem de dönemin edebiyat çevreleri tarafından daima merak edilen bir konu olur. Fakat yazar bu konuda kendisine yöneltilen soruları hep geçiştirir yahut cevapsız bırakır. -
-
8. Naturalist bir yazar
Hüseyin Rahmi; hemen hemen bütün romanlarında yarattığı ahlâk kurallarını çiğnemekte hiçbir mahzur görmeyen deli, cani, bencil tipler vasıtasıyla toplumsal hastalıkları tespit ederek tedavi yollarını göstermek istemiştir. Özellikle “Ben Deli miyim” romanı bunun en güzel kanıtıdır. -
9. Eldivenleri olmadan asla
“Mürebbiye adlı romanıyla birdenbire şöhretin ve muvaffakiyetin en yüksek mertebesine çıkan bu muharriri hep severdik, fakat uzaktan…” diyen Halit Ziya Uşaklıgil ise onun insanlardan kaçan huyunu haklı gösterecek bir sebep bulamadığını anlatır “Kırk Yıl” adlı hatıralar kitabında. Şevket Rado da eserleri kadar eldivenleriyle de tanınan yazarımızı: “Hüseyin Rahmi yanına eldiven almadan asla sokağa çıkmazdı. Sokakta el sıkmasını sevmez, evdeki kapıları entarisinin eteği ile tutarak açardı. Belki de hayatında hiç evlenmemesinin sebebi bu idi.” diye anlatır. -
-
10. Arkada kalan anılar ve eserler
"Gulyabani, Şık, Şıpsevdi, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Mürebbiye…” başta olmak üzere yazdığı onlarca eserleriyle edebiyat tarihimizde yerini almıştır. Ömrünün son otuz bir yılını geçirdiği Heybeliada’daki köşkünde 8 Mart 1944 tarihinde veda eden Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın mezarı Heybeliada’daki Abbas Paşa Mezarlığındadır.