Darbelerin miladı: Bâb-ı Âli
100 yıl önce, Ocak 1913te, başını Enver ve Talat Beylerin çektiği bir grup İttihatçı, hükümet merkezini basmış, Harbiye Nazırı Nazım Paşayı öldürmüş, Sadrazam Kamil Paşaya zorla istifasını imzalatarak hükümet darbesi gerçekleştirmişti. NTV Tarihin Ocak 2013 sayısındaki tarihî canlandırma çalışması, yakın tarihimizin bu belirleyici hadisesini bir film şeridi halinde gözümüzün önüne getiriyor.
Haberler 03.01.2013 - 15:47
-
Darbelerin miladı: Bâb-ı Âli
100 yıl önce, Ocak 1913’te, başını Enver ve Talat Beylerin çektiği bir grup İttihatçı, hükümet merkezini basmış, Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı öldürmüş, Sadrazam Kamil Paşa’ya zorla istifasını imzalatarak hükümet darbesi gerçekleştirmişti. NTV Tarih’in Ocak 2013 sayısındaki “tarihî canlandırma” çalışması, yakın tarihimizin bu belirleyici hadisesini bir film şeridi halinde gözümüzün önüne getiriyor. -
-
Saat 14.30, Enver Bey Bâb-ı Âli’ye doğru yola çıkıyor
“Sapancalı Hakkı yokuşu acele acele çıkarak Düyûn-ı Umumiye’nin (bugün İstanbul Erkek Lisesi olan bina) bulunduğu sokağa sapmış, Menzil Müfettişliği’ne gelip Enver’e: ‘Herşey hazır, tamamız, haydi çıkınız...’ dedi. Bu daveti sabırsızlıkla bekleyen Enver Bey, şimşek gibi yerinden fırladı, kimseye bir şey söylemeden kapının önünde kendisi için bekleyen kır ata atladı. Ağır ve aheste Nuruosmaniye’den Bâb-ı Âli’ye doğru atı sürdü. Enver Bey’in bir tarafından İzmitli Mümtaz, diğer tarafında Hilmi Bey yaya olarak gidiyordu.” (Galib Vardar, İttihat ve Terakki İçinde Dönenler, 1960)
(Fotoğraf: Uğur Uçan / İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç) -
Saat 14.45, Ömer Nâci ahaliyi kışkırtmaya başlıyor
“Enver Bey ve yanındakiler Nafıa Nezareti’nin (24 Aralık 2012’de yanan İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü) önüne geldiklerinde, merdiven başından bir ses duyulmuştu: ‘Vatandaşlar! Kâmil Paşa hükümeti Edirne’yi Bulgarlara bugün resmen terkediyor, şu dakika Bâb-ı Âli’de notalar imzalanıyor. Türk milleti bunu asla kabul etmeyecektir. İttihat ve Terakki buna müsaade etmeyecektir. Yaşasın millet, yaşasın İttihat ve Terakki!..’ Ömer Naci’nin heyecanlı konuşması bir taraftan yokuşa kalabalığı çekiyor, diğer taraftan artarak yükseliyordu.” (Galib Vardar, İttihat ve Terakki İçinde Dönenler, 1960)
(Fotoğraf: Uğur Uçan / İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç) -
-
Saat 14.50, Kalabalık Bâb-ı Âli’nin önüne ulaşıyor.
“Başımı pencereye çevirince önlerinde irili ufaklı çocuklar olduğu halde sarıklı sarıksız bir takım adamların tekbir alarak Bâb-ı Âli’ye doğru gelmekte olduklarını gördüm. Sadrazama ‘Bugün miting mi var? Ellerinde bayraklarla birçok adamlar Bâb-ı Âli’ye doğru geliyorlar’ dedim. ‘Yok öyle birşey...’ dedi fakat gürültü gittikçe artıyordu. ‘İçeri girmek üzere parmaklıklara tırmanıyorlar efendim, parmaklığı aşıyorlar’ deyince ‘Haber veriniz kapıları kapasınlar...’ dedi. Düşündüm ki bunların erbâb-ı kıyam olduklarına şüphe yok.” (Ali Fuad Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, 1949)
(Fotoğraf: Uğur Uçan / İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç.) -
Saat 15.00, Enver Bey ve arkadaşları Sadaret kapısına geliyor
“Enver Bey’in atı Bâb-ı Âli’nin parmaklıklı kapısından girmiş ve merdivenlerin önünde durmuştu. Enver Bey çevik bir hareketle atından indi. Yakup Cemil, Mümtaz, Mustafa Necip, Hilmi ve Sapancalı Hakkı Beylerle beraber ana kapıdan salona girdi. İç kapıda yalın kılıç nöbet bekleyen iki süvari eri Sapancalı Hakkı’nın ansızın duyulan sesine uydular: ‘Selam dur, yolu aç ve geri çekil!...’ Nöbetçiler o kadar şaşırmıştı ki resmî elbisesiyle holden salona giren Enver Bey’i gayrı ihtiyari selamlamışlardı. Arkalarında Talat ve Midhat Şükrü Beyler de vardı.” (Galib Vardar, İttihat ve Terakki İçinde Dönenler, 1960)
(Fotoğraf: Uğur Uçan / İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç.)
-
-
Saat 15.02, Harbiye Nazırı’nın yaverleri öldürülüyor
“Gürültülerden haberdar olan Sadaret Yaveri Nâfiz Bey yerinden fırladı. Vaziyeti gören Nâfiz Bey gelenlerin üzerine tabancasını boşaltmış fakat hiçbirinde isabet edememişti. Nafiz Bey yaralanmış fakat soğukkanlılığını muhafaza ederek yaver odasına kendisini atmıştı. Sadaret yaverlerinin odasına Nâfiz Bey’in arkasından dalan Mustafa Necip elindeki tabancasını Nâfiz Bey’in üstüne boşaltmak istemiş fakat Nâfiz Bey yattığı yerden nişan alarak Mustafa Necip’i bir kurşunla yere sermişti. Bâb-ı Âli baskınının üçüncü maktulü Mustafa Necip Bey olmuştu.” (Galib Vardar, İttihat ve Terakki İçinde Dönenler, 1960)
(Fotoğraf: Uğur Uçan / İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç) -
Saat 15.03, Nâzım Paşa gürültüyü duyup odasından çıkıyor
“Nâzım Paşa da diğerleri gibi işittiği silah sesleri ve gürültü üzerine dışarı çıktı. Enver Bey ve arkadaşlarını gördü. Cesur adımlarla yanlarına yaklaştı: ‘Ne oluyor? Aklınızca Sadaret’i mi basmaya geldiniz? Haddinizi biliniz...’ sözleriyle karşısındakileri tekdir, hatta bir rivayete göre tahkir etmek istedi. Enver Bey her zamanki nezaketini burada da devam ettirdi. Kendinden üst rütbeli kumandanı askerce selamladı. Esas niyetlerini anlatmaya başladı. Ancak birkaç kelime söyleyebilmişti...” (Celal Bayar, Ben De Yazdım, cilt 4, 1967)
(Fotoğraf: Uğur Uçan / İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç) -
-
Saat 15.05, Yakup Cemil, Nâzım Paşa’yı yakın mesafeden vuruyor
“Yakup Cemil ani bir davranışla paşanın sırtının gerisinden silahını uzatarak sağ şakağı hizasından ateş etti. Harbiye nâzırı ve başkumandan vekili kanlar içinde yere serildi. Enver Bey beklenmedik bu hadise üzerine hiddetle: ‘Ne yaptın Yakup, bu cinayete ne lüzum vardı?’ diye haykırdı. Yakup Cemil: ‘Bu adamlara başka türlü laf anlatılmaz ki...’ dedi. Talat Bey gördüğü manzaradan üzülmüş ve işittiği silah seslerinden olayın beklenmedik kanlı bir yola yöneldiğini anlamıştı.” (Celal Bayar, Ben De Yazdım, cilt 4, 1967)
(Fotoğraf: Uğur Uçan / İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç) -
Saat 15.08, Kâmil Paşa’ya istifası imzalattırılıyor
“Enver ve Talat Beyler, Kâmil Paşa’nın bulunduğu sadaret odasına girerler. Enver Bey söz alıp çok saygılı ve çekingen bir dille milletin galeyana geldiğini, kan akmasının önüne geçilmesi için kendisinin sadaretten çekilmesi gerektiği yolunda konuşur. Kâmil Paşa, devletin durumunun ağırlık ve kötülüğünü, girişmiş oldukları işin ülke için doğuracağı tehlikeleri belirten birkaç söz söyler. Ancak Talat Bey sert bir tavırla sürekli ‘İstifa, istifa...’ diye Kâmil Paşa’nın sözünü kesmekte ve onu konuşmasını engellemektedir. Kâmil Paşa istifasını yazar.” (Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, cilt 2, kısım II, 1943)
(Fotoğraf: Uğur Uçan / İllüstrasyon: Ethem Onur Bilgiç)
-
-
Kâmil Paşa’dan alınan mühür Mahmud Şevket Paşa’ya verildi
Kâmil Paşa, Bâb-ı Âli baskının ardından Enver ve Talat Beylerin ısrarıyla istifasını imzalamıştı. Enver Bey istifanâmeyi saraya götürmüş ve Sultan Reşad’a sunmuştu. Sultan Reşad aynı gün Mahmud Şevket Paşa’yı sadrazamlığa getirmişti. Padişah, tayin emrinde kısaca “Kâmil Paşa’nın istifa etmesi ve içinde bulunulan durumun izaha gerek olmayacak derecede ehemmiyetli oluşundan dolayı, Sadaret makamının iktidarı sınanmış bir zata verilmesi gerekli görülmüş ve Sadaret görevi size verilmiştir. Yeni kabinenin kurularak tasdikimize arzını irade eylerim” demekteydi. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi) -
Darbelerin miladı: Bâb-ı Âli
Bâb-ı Âli baskını gerçekleştikten sonra binanın önü içerden gelen silah seslerine koşan meraklı kalabalıkla dolmuştu.
(Cengiz Kahraman koleksiyonu) -
-
Darbelerin miladı: Bâb-ı Âli
Baskının gerçekleştiği duyulduktan sonra Bâb-ı Âli’nin önündeki kalabalık hızla artmıştı.
(L’Illustration, Şubat 1913) -
Darbelerin miladı: Bâb-ı Âli
Baskının nedenleri, o gün yaşananlar ve doğurduğu sonuçlar NTV Tarih Ocak sayısında. -