Bebelere balon, sazanlara sarmal: Organize İşler 2 (GQ Men of the Year 2018)
Organize İşler fanlarının gözü aydın; Organize İşler 2, Baba 2 tadında, ilkini aratmayan, hatta üzerine koyan bir film. Gözümüzün değdiği yerde kolpa gördüğümüz şu dönemde, güleriz ağlanacak hâlimize, demek için birebir… Yılmaz Erdoğan filmden bahsederken, "Sazan Sarmalı denen şey benim bulduğum bir isim değil. Uygulanan numaraya, polis kayıtlarında Sazan Sarmalı deniyor. Ben de önerme bunun içinde diye düşündüm. Bizim burada anlattığımız alo’cuların gerçek hayatta dolandırmadığı profesör, orgeneral, bilim adamı kalmadı… Şunu diyorum: En zeki, donanımlı insanların bile kandırıldığı bir yöntem bu…" ifadelerini kullanıyor.
Haberler 13.02.2019 - 10:15
-
Organize İşler 2’nin kolpacı takımı, zamanda ışınlanıp geçmişe gitmiş, hatta geçmişte Vahşi Batı’ya gitmiş, kasabanın bankasını soyacakmış gibi bir durum söz konusu. Styling yıkılıyor, bir altlarında atlarıyla mahmuzları eksik.
Yılmaz Erdoğan, Kıvanç Tatlıtuğ, Ezgi Mola, Rıza Kocaoğlu, Okan Çabalar ve Bensu Soral’dan mürekkep ekip, kombin ve tek çekimlerle, video ve fotoğraf setleri arasında mekik dokuyor.
Tatlıtuğ’nun tekli çekimi yapılırken, Okan Çabalar, mahallenin afili delikanlısını kıskanan bitirim pozlarında. Elindeki hayali silahla uzaktan vurur gibi yapıyor Tatlıtuğ’u. “Ya” diyor dönüp; “Düşünüyorum da sevgilin senden ayrılıp Kıvanç’la çıkmaya başlasa ne olur diye?.. Erkekliğin de biter, hayatın da biter, her şeyin biter valla. Bir daha insan içine çıkamazsın.” Dört dörtlük bir komedyenin özgüveni var Çabalar’da; bakmayın yani böyle konuştuğuna…
-
-
Setin ortasına bir UFO inse, “Buyurun, bunlar bizim türün kusursuz örnekleri, alıp insanlığı temsilen götürebilirsiniz” diyerek, gezegenin selameti adına Kıvanç Tatlıtuğ ile Bensu Soral’ın feda edilebileceğinden yana laflanıyor ekip arasında fısıltıyla. Ki mevzubahis ekibin işinin zaten topmodellerden celebrity’lere güzellik görüntülemek olduğunu, vaka-ı adiyeden sayıldığı için her gördüklerinden öyle kolay etkilenmediklerini ayrıca belirtme gereği duymuyorum. Fakat bu ikisine “Sizin işiniz de zor” diyesi geliyor insanın; öyle güzeller hakikaten…
Ezgi Mola ile Rıza Kocaoğlu, ilk Organize İşler’in de kastında yer almış oyuncular. Mola’nın kariyerinin ilk, Kocağolu’nun kariyerinin ikinci filmi 13 yıl önceki yapım. Şimdiki devam filmi de Bensu Soral’ın sinemada rol aldığı ilk yapım olacak. Kıvanç Tatlıtuğ deseniz, pırlanta gibi bir kariyeri olmakla birlikte, onun da ilk komedisi.
-
Rıza Kocaoğlu; aradaki 13 yılı değerlendirirken; “Türkiye’de oyunculuk üzerine en fazla kafa patlatan insanlardan biri Yılmaz Abi” diyor: “O konuda çok sohbet etmişliğimiz var. Hep söylenen şey şuydu: Zamanla sadece oyunculuk değil, insanın karakteri de gelişir. Yaşla birlikte karakterin gelişiminin oyunculuğu da etkilemesinden konuşurduk hep. Şiar gibi, unutamadığım bir şeydir o. Yıllar sonra onu test etme imkânı da doğmuş oldu. Hepimiz farklı zamanlarda, farklı alanlarda, farklı işler yaptık. Sonra tekrar buraya gelmek, muhteşem bir tecrübe oldu.”
Yanındayken Yılmaz Abi şeklinde hitap ettikleri Yılmaz Erdoğan’ı gıyabında Yılmaz Hoca olarak anıyor hepsi.
-
-
Yılmaz Erdoğan’ın yazarlık, yönetmenlik, yapımcılık, oyunculuk gibi melekelerinin yanında bir de eğitmenlik yönü var, malum. Bugünkü çekimde yer almasalar da filmin önemli rollerinden ikisi, BKM Atölye’de yetişmiş ikinci kuşak oyunculardan Safa Sarı ile Atakan Çelik tarafından sırtlanıyor. Bugüne dek birçok tanınmış oyuncu yetiştirmiş Atölye’den bahsederken, gururlu bir ifade yerleşiyor Erdoğan’ın yüzüne: “Orası benim sosyal çevrem aslında. Çocuklarla birlikte takılmaktan, onlarla coşmaktan, çalışmaktan, bazı bazı onlara kızmaktan, onları eğitmekten müthiş bir zevk alıyorum. Öğretene de çok öğreten bir şey ayrıca. Hayatımın en zevkli parçalarından biri. Yeni ekip iki senede bence muhteşem bir kıvama geldi. Bir insan evladına bunu yapmanın sevabi de bir tadı var ki o eşsiz bir şey. İyi-kötü öbür tarafa gittiğimizde, günahlar mevzubahis olduğunda söyleyeceğim şey o olacak muhtemelen: hani çocuklar mocuklar falan… Biliyoruz biliyoruz, geç sen geç, derler herhalde.”
İzlemek nasip oldu, müjdeyi buradan verelim: Organize İşler 2, ilk filme birçok göndermede bulunan, kült statüsüne ulaşmış filmin sevenlerini son kertede mutlandıracak bir iş. Asım Noyan’ın, şiddet konusunda ‘mış gibi’ yapan, bu yüzden de ekseri dayağı yiyen taraf olan ‘sevimli’ çetesi, bu sefer de ‘mariz’den yana nasipsiz kalmıyor.
-
“Çocukların da önerme, önerme, diye başının etini yediğim şeydir: sen bunu niye yazdın?” sözleriyle anlatıyor devam filmini Erdoğan: “Komedide aslında bunun cevabı basittir, güldürmek için der, işin içinden çıkarsın yani; kimse de bir şey diyemez. Komedinin temel meselesi budur çünkü. Ama ben ‘E başka?’ derim. Mesela filmdeki Sazan Sarmalı denen şey benim bulduğum bir isim değil. Uygulanan numaraya, polis kayıtlarında Sazan Sarmalı deniyor. Ben de önerme bunun içinde diye düşündüm. Bizim burada anlattığımız alo’cuların gerçek hayatta dolandırmadığı profesör, orgeneral, bilim adamı kalmadı… Şunu diyorum: En zeki, donanımlı insanların bile kandırıldığı bir yöntem bu… İlk senaryo draft’ında Asım’ın şöyle bir lafı vardı, filmin bir yerine koyamadım ama sana söyleyeyim: ‘Bu şehir balık doludur; zaten insanı biraz korkut, hemen balık olur.’ Bunun belki de zirveye çıktığı bir dönem bu. Çünkü korkulacak bir sürü dosya açıldı hayatta… En özgüvenli insanların dolandırıcılar olduğu bir saha var Sazan Sarmalı’nda yani…”
-
-
ilmin genel teması Sazan Sarmalı’ysa, kişisel teması de baba-kız meselesi:
“E ben tecrübeli bir kız babasıyım. İlk filmde Asım’ın kızını, öz kızım Berfin oynamıştı. ‘Her yazar, bildiğini güzel yazar’ diye bir tabir vardır ya, benimki de o hesap: bildiğim bir konu… Asım bir yerde de şunu söylüyor: ‘Kızlar niye büyüyor arkadaş? Babalar küçülsün!’ Bizim denklemimizde kız büyük de Asım çocuk gibi… Bizim sürecimizde de öyledir; Berfin ailenin hep en olgun, çok damarına basmazsan en soğukkanlı kişisidir. Asım’ı bir türlü doğru yola sokmayan şey de hep o içindeki fırlama çocuksuluk. İkili sahnelerinde yazarken de oynarken de onu sevdim: Burada çocuk Asım, ebeveyn Nazlı gibi… ‘Baban mı var derdin var’ diyen kızımın sinema versiyonu gibi… Bizim Berfin’le baba-kız aşkımız hiçbir zaman böyle travmatik yerlerden geçmediyse de anlaşılır bir ilişki biçimi oldu, gerçek hayattan biraz daha evirerek… O iskeletten yararlandım yani…”
Bensu Soral’ı Nazlı’nın büyümüş hâli olarak kasta katarken, Berfin’le ikisini yan yana oturtup uzun uzun bakmış Yılmaz Erdoğan, “E tamamdır bu” demiş.
-
“Bir gün UNIQ’deki BKM Mutfak’a gitmiştim kahvaltıya” diye hatırlıyor o günü Soral: “Orada Yılmaz Hoca’yla karşılaştım. Yıllardır karşılaşmamıştık. Beni görünce Organize İşler’den bahsetti. ‘Senin adın da geçiyordu, şu an karşımda seni görünce bir daha anladım, bir görüşmemiz lazım’ dedi. Bayağı Berfin’le bizi yan yana oturttu, gözüyle ölçüp tarttı falan… Oynar mısın denmesine gerek yoktu, Organize İşler’in herhangi bir yerinde olmak bana zaten gurur verir.”
İlk filmin çömezlerinden Ezgi Mola, bu filmde Asım’ın hakikatli ve işveli manitasını, tadından yenmez bir performansla canlandırıyor: “Organize İşler benim sinema setini gördüğüm ilk yer” diye anlatıyor, rolü nasıl söke söke aldığını anlatırken: “İkincisinin çekileceğinin haberini duydum ve ‘Yılmaz kendine manita arıyor’ şeklinde duydum o haberi. Hemen kendisine sesli mesaj yolladım; ‘Merhaba, Ezgi Mola ben; kendine manita arıyorsun da beni neden düşünmüyorsun? Kilo alma, kilo verme, tip değiştirme, ne gerekiyorsa yaparız’ diye… Yılmaz Abi böyle şeylere bayılan bir adam, zaten bunu herkes sever: yapılan işe, bunu ben de istiyorum diye talepte bulunmak, o işi zaten herkesten önce takdir etmek, alkışlamak, o işi çok beğeniyorum demektir. O da buna çok tatlı bir şekilde karşılık verdi. Ben bu talep etme mevzuunda hiç gocunmuyorum, çok mutlu oluyorum, bir oyuncu bir rolü istediğinde onu söyleyebilmeli.”
-
-
Rıza Kocaoğlu ekibe dahil olurken tehdit yöntemini, Okan Çabalar ise zaten filme dahil olduğuna dair söylenti yayma metodunu seçmiş! Kıvanç Tatlıtuğ’nun projeye katılma süreci daha ‘şiirsel’ bir hikâye:
“Bizim serüvenimiz Kelebeğin Rüyası ile başladı Yılmaz Abi’yle” diye anlatıyor Tatlıtuğ: “O film için çalıştığımız bir yılda, abilik-kardeşlik-dostluk, paralel doğrultuda, acayip bir şekilde yol aldı. Aradan geçen senelerde de hep konuşuyorduk; ‘Yılmaz Abi, bir şey yazsan da oynasak’ diye… Her akşam oturup sohbet ederiz, yazdığı senaryolardan bahseder, anlatır, okur… Çok senaryosunu dinledik ama bunu yapacağım dememişti hiçbirine. Bir gün bir telefon geldi Yılmaz Abi’den; bana dedi ki ‘Sana bir senaryo gönderiyorum, ona bir bak, bir karar ver, sonra konuşuruz.’ Organize İşler benim için kült bir film. O sorumluluğu al, onu oynamaya çalış?.. Komedi, hiç yapmadığım bir şey, kafamda soru işaretleri dönüp dolaşıyor. Okudum, tabii ki çok güzel bir senaryo, söylemeye gerek yok. Sonunda dedi ki nasıl buldun senaryoyu? Dedim, beğendim çok. Dedi, eee? Dedim, güzel: Güzel de rol az / Biraz daha yaz!”
“Ben de dedim ki: O zaman bekle biraz…” diye ekliyor Yılmaz Erdoğan. Kelebeğin Rüyası sağ olsun, böyle de kafiyeli bir diyalogları var yani… Bu aşık atışması neticesinde, Saruhan karakteri, konuk oyuncudan esas rollerden birine evrilmiş. Yılmaz Erdoğan, kastın projeye dahil olma hevesinden, elbette ağzını kulaklarına vardıracak raddede memnun.
-
Kıvanç Tatlıtuğ, Sarı Saruhan karakterinde müthiş bir tipleme çiziyor. İlk komedi milk komedi; bildiğiniz döktürmüş: “Başta bayağı bir çekindim. Komedi benim normal şartlarda kolay kolay tercih edebileceğim bir şey değil. Daha doğrusu tabii ki tercih etmek istediğim ama iyi bir yazım açısından şu zamana kadar tercih edemediğim bir konuydu.”
“Ya, komedi işinde bence bütün oyuncular korkar; benim için de geçerli” diyor Rıza Kocaoğlu: “Durum ve metin komikse senin işin kolaylaşıyor. Türkiye’de işlerin yüzde 70’inde filan düşülen şey o; durum ve metinde komedi sağlam kurulamadığı için oyuncu ekstra bir animasyona giriyor. Burada ona gerek kalmıyor.”
Kıvanç Tatlıtuğ, iki farklı janrda tecrübe etmiş bir oyuncunun zaviyesinden değerlendiriyor Erdoğan’ın yönetmenliğini: “Komedinin çok farklı bir dinamizmi var. Biz iki işte çalıştık. İkisi doğu batı kadar farklı işler. Bu filmde bir sahne çekiyoruz, replik geldi, ben biraz esli bir şekilde karşılığını verdim. Yılmaz Abi, ‘Es verme, hemen yapıştır’ dedi. Tekrar sahneye girdik, daha lafı alır almaz es vermeden cevabı verdim. Arkasından da biz sahneyi çekemeden ben gülmeye başladım. Reaksiyonu otomatik olarak kendim vermiş oldum. Kendime yabancılaştım ve dedim ki yani, ben bile bu reaksiyonu veriyorum. Acayip bir matematik. Çok farklı bir şey yapıyorum, düşünsenize benim heyecanımı, yeni bir şey öğreniyorum.”
-
-
Organize İşler serisiyle ilgili sahtekarları sevimli gösterdiğine dair gelen eleştirilere prim veresi yok Erdoğan’ın. O hesaplara girmenin işin özünü baltaladığını düşünüyor.
“Ne yaparsan yap, anti kahramanların da sevilecek bir yönleri olmalı. Ben kötü adam oynarken de adamın sevilecek yeri neresidir diye bakarım; işim bu. Ki kötü biri olduğunu da düşünmüyorum zaten Asım’ın. Kader utansın; Asım niye utanıyor?” diyor filme gönderme yapan müstehzi bir gülüşle: “Geçmişini anlattığı bir yer yazmıştım ilk taslaktaki uzun senaryoda, sen niye böyle oldun sorusuna, uzun bir cevabı vardı. Ama tabii bu gibi karakterlerde, çocukken çok acı çektim, o yüzden hırsız oldum durumu da gerçeklik payı taşımaz her zaman… Tabiatım buna müsait, zaten herkes yalancı, yalancıların arasında en iyisi benim, ne olmuş ki, diyor Asım… Etrafa bakalım, yalan söyleyerek para kazanan tek ben miyim, diyor. Ana mesleklerin hemen hepsinde bu var yani; çok zorlarsan, yazarlık da belki bunların başında gelir. İyi bir şey için yalan söyleme var, menfaat için yalan söyleme var.”
Okan Çabalar; “E bir de sevimliler yani” diye ekliyor: “İzmir’de Kahramanlar diye bir yer vardır, oradakiler tatlı heriflerdir yani…”
Rıza Kocaoğlu başını sallıyor: “Meslek icabı zaten sevimli olmak zorundalar. Senaryo dersi almaya başladığımızdan beri temel cümlemiz, ‘Hayatı ıskalama, hayat sana bir şey söylüyor, k*çından uydurma’dır... Organize İşler de hayatı ıskalamayan bir hikâye. Tüm bunlara verilecek cevap belki şu: Hayat böyle bir şey. Ben bu semte biraz benzer bir semtte büyüdüm. İlk filmde bir dönem sahnesi olacaktı; hani tabut hikayesi... Benim doğduğum mahallenin yanındaki mahallede çekmiştik onu. O mahallede de öyle hikayeler oluyordu çünkü. Bir sürüsü oluyordu ve 70’lerde de oluyordu; babamlar anlatırdı.”
Lafı toparlamamıza yakın, “Finali fazla bağlamamıza gerek yok, yakınlarda 3’ü de yapacağız nasılsa” diyor Yılmaz Erdoğan.
Arayı çok açmadan Organize İşler 3’ün çekimine başlanacağını söylemiş miydik?
Hırsızlığa dair tövbesi tutmayan Asım edasıyla bir göz kırpıyor: “Ama bırakacağım, söz. Kafamda bir rakam var, onu bulayım bırakacağım…”
Dolandırıcılık mevzuu üzerine bunu söyleyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama “Bırakmayın ya, dizisini yapın izleyelim hatta” diyorum… Hayatımızdaki hırsızlardan getirdiğimiz ikraha ilaç niyetine, perdedeki sevimli kolpacılara gülmeye ihtiyacımız var.