Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştiren İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, NTV'nin sorularını yanıtladı.
Türkiye’yi AB’ye tam üyelik sürecinde hangi noktada görüyorsunuz? Türk hükümetinin yeterince çaba sarf ettiğini düşünüyor musunuz?
Bence, hem Türkiye açısından, hem de AB açısından sorumluluklar var. Her iki tarafın da daha iyi çalışması gerekiyor. Çünkü buradaki potansiyel gerçekten çok güçlü. Çok fazla ortak noktamız olduğunu düşünüyorum. Birbirimize sunacak olanaklarımız her zamankinden daha fazla. Çağdaş dünyada karşı karşıya olduğumuz ekonomi, güvenlik, çevre gibi zorluklar düşünülecek olursa, birbirimize vereceğimiz çok şey var.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkel gibi liderler, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmaya devam ediyor, imtiyazlı ortaklık gibi önerilerde bulunuyor. Türkiye’ye verilmiş olan sözlere karşın, Avrupalı liderlerin bu yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu karşıtlığın nedeni nedir?
Bence bunu kişiselleştirmemek gerekiyor. İmityazlı ortaklık iyi bir seçenek değil. İmtiyazlı ortaklık, Türkiye’ye de, Avrupa Birliği’ne de ihtiyacımız olan ilişkiyi sağlamayacaktır. Ancak, Türkiye’nin de, Avrupa Birliği’nin de sorumlulukları var. Bunların yerine getirilmesi gerekiyor.
İngiltere’de, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce Ulusal Parti tarafından dağıtılan seçim broşürlerinde Türkler’e yönelik ırkçı ifadeler yer aldı. Türk hükümeti, bildiğiniz gibi, bu broşürlerin toplatılmasını istedi. Türkiye’nin tepkisini ve İngiltere Ulusal Partisi’nin tavrını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle şunu söylemem gerekiyor; İngiltere’de halkın ve politikacıların büyük bölümü Ulusal Parti’nin politikalarından nefret ediyor. Türkiye’deki insanların, bu partinin politikalarına kesinlikle karşı çıktığımızı bilmeleri gerekiyor. Dağıtılan broşürler, ırkçılık ve ayrımcılık bağlamında, kesinlikle hukuki çerçevede ele alınacaktır. Bundan emin olmanızı isterim. İngiltere’de iki milyon Müslüman yaşıyor. Herkes eşit haklara sahip. Biz, hiçbir zaman bu tarz politikalara göz yummak istemiyoruz. İngiltere’deki seçmeler de bu politikaları reddedecektir.
Kıbrıs Türkiye’nin AB süreci açısından da önemli bir konu. Yıl sonuna kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılabilecek mi sizce? Garantör ülke olarak İngiltere’nin atmayı planladığı bir adım var mı?
Bence Kıbrıs sorunu mutlaka çözülmeli. Hristofyas ve Sayın Talat’ın bu sorunu çözmek için çok uğraştığını biliyorum ve bunun iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Müzakereler başarısızlığa uğrarsa, bir kuşak daha bu fırsatı kaçırmış olacak. İngiltere'nin buradaki rolü, görüşmeleri, müzakereleri desteklemek. Herhangi bir konuyu dikte etmek değil. Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk kesimi arasında bu müzakerelerin daha olumlu bir şekilde ilerlemesini sağlamak, uzlaşmaya ulaşmak, kesinlikle yaşamsal ve bizim de buradaki rolümüz bunu desteklemek.
AB, 2009 yılı sonunda Türkiye’nin Ankara Protokolü’nü yerine getirip getirmediğini değerlendirme kararı almıştı. Ankara, Kıbrıs Rum bandıralı gemi ve uçaklara limanlarını ve havaalanlarını tek taraflı olarak açmayı hala reddediyor. Yıl sonuna kadar Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunamazsa, Türkiye’nin AB süreci nasıl etkilenir?
Türkiye’nin Ankara Protokolü çerçevesinde yasal sorumlulukları var, bu açık. Ancak bu daha büyük bir paketin yalnızca bir kısmını teşkil ediyor. Bütün tarafların, süreci ilerletmek için çaba göstermesi gerekiyor. Kanaatimce Türkiye'nin sorumluluklarına, taahhütlerine bağlı kalan bir ülke olarak kendini göstermesi, çok önemli olacaktır.
Kıbrıs Türklerinin izolasyonu devam ediyor. İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, Türkiye’ye yaptığı bir ziyaret sırasında, “Kuzey Kıbrıs’ın izolasyonuna son vermek için şimdi harekete geçmeliyiz. Bu, ticaret ve hava seyahati bakımından ambargoların kaldırılması anlamına geliyor” demişti. Ancak, şu ana kadar herhangi bir gelişme olmadı. Bunun nedeni nedir? İngiltere, önümüzdeki dönemde herhangi bir adım atmayı planlıyor mu?
Bu konuda yasal engeller var. Sivil havacılık kurallarını belirleyen Chicago Sözleşmesi ve başka uluslararası sözleşmeler bulunuyor. Hepimiz istiyoruz ticaret anlamında, seyahat anlamında bütün Kıbrıs'ın, Kıbrıs'ın bütün vatandaşlarının bunlardan yararlanabilmesini. Burada bir kazan-kazan durumu var. Sınırsız şekilde insanların seyahat edebilmesi gerekiyor. Ven elbette Kıbrıs’ta varılacak bir anlaşmanın bütün bunların gerçekleştirilmesinde önemli olacağını düşünüyorum. İnglitere'nin tutumu nettir. Tarafları her zaman destekliyoruz.
Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Orams davasıyla ilgili aldığı kararı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ada’daki müzakereleri olumsuz etkileyeceği yorumlarına katılıyor musunuz?
Orams davası aslında bir hatırlatma, bir teşvik. Orams kararına, artık adadaki mülkiyetle ilgili görüşmelerin bir an önce tamamlanması gerektiğine ilişkin bir hatırlatma olarak bakabiliriz. Yargı süreci devam ediyor.
Türkiye, terör örgütü PKK’yla mücadelesini sürdürüyor. Diğer taraftan, hükümet, Kürt meselesiyle ilgili bir yol haritası üzerinde çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu konuda tarihi bir fırsat bulunduğuna işaret etti geçtiğimiz günlerde. Siz Türkiye’deki bu süreci izliyor musunuz? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Gül'ün söylediklerinden çok etkilendim. Tarihi bir fırsata atıfta bulunurken kullandığı kelimeleri çok dikkatle seçmişti. Bence doğru kelimelerdi. Ben de kişisel olarak, gerçekten tarihi bir fırsatın bulunduğunu düşünüyorum. Kürtler için, hakların genişletilmesi fırsatı var. Ama aynı zamanda önemli bir mesaj da var: Şiddetin modern toplumda yeri yok. PKK, terör yoluyla amaçlarına ulaşamaz. Türk hükümetinin kararlılığı, Irak'a da, barışçıl bir komşuluğun gereklerini yerine getirmesi gerektiği mesajını veriyor.
İngiltere de terörle mücadele etmiş bir ülke. Sizin tecrübelerinize göre af çözüm getirir mi?
Genel af farklı ülkelerde farklı anlamlar taşıyor. Bizim kendi tecrübemizden bildiğimiz, özgün ve tek çözümlere ihtiyaç var. Bir reçete vermek istemiyorum. Açık olan; uzlaşma önemli bir unsur barış süreçlerinde. Uzlaşma da, daha önce silah sahibi olanların, silahlarını bırakması ve kendilerini siyasi sisteme entegre etmeleri anlamına geliyor.
Türkiye ile Ermenistan arasında yaşanan son gelişmeleri, ilişkilerdeki normalleşme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Futbol diplomasisi ile başladı bu süreç. Türkiye’nin bu konudaki iradesinin çok işe yaradığını ve çok önemli olduğunu düşünüyorum.
ABD yönetimindeki değişikliği de göz önünde bulundurursak, İran’la ilişkilerde değişiklik bekliyor musunuz?
İran'ın uluslararası güvenlik açısından tehdit oluşturduğunu düşünüyorum. İran bazı haklara sahip olmalı. Ama sorumlulukları da olmalı. İran’ın gizli nükleer çalışmaları olduğunu biliyoruz. Obama yönetiminin varlığı İran'ın dış dünyayla düzgün ve doğru ilişkiler kurması için bir fırsat.
Türkiye’yi AB’ye tam üyelik sürecinde hangi noktada görüyorsunuz? Türk hükümetinin yeterince çaba sarf ettiğini düşünüyor musunuz?
Bence, hem Türkiye açısından, hem de AB açısından sorumluluklar var. Her iki tarafın da daha iyi çalışması gerekiyor. Çünkü buradaki potansiyel gerçekten çok güçlü. Çok fazla ortak noktamız olduğunu düşünüyorum. Birbirimize sunacak olanaklarımız her zamankinden daha fazla. Çağdaş dünyada karşı karşıya olduğumuz ekonomi, güvenlik, çevre gibi zorluklar düşünülecek olursa, birbirimize vereceğimiz çok şey var.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Almanya Başbakanı Merkel gibi liderler, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmaya devam ediyor, imtiyazlı ortaklık gibi önerilerde bulunuyor. Türkiye’ye verilmiş olan sözlere karşın, Avrupalı liderlerin bu yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu karşıtlığın nedeni nedir?
Bence bunu kişiselleştirmemek gerekiyor. İmityazlı ortaklık iyi bir seçenek değil. İmtiyazlı ortaklık, Türkiye’ye de, Avrupa Birliği’ne de ihtiyacımız olan ilişkiyi sağlamayacaktır. Ancak, Türkiye’nin de, Avrupa Birliği’nin de sorumlulukları var. Bunların yerine getirilmesi gerekiyor.
İngiltere’de, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce Ulusal Parti tarafından dağıtılan seçim broşürlerinde Türkler’e yönelik ırkçı ifadeler yer aldı. Türk hükümeti, bildiğiniz gibi, bu broşürlerin toplatılmasını istedi. Türkiye’nin tepkisini ve İngiltere Ulusal Partisi’nin tavrını siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle şunu söylemem gerekiyor; İngiltere’de halkın ve politikacıların büyük bölümü Ulusal Parti’nin politikalarından nefret ediyor. Türkiye’deki insanların, bu partinin politikalarına kesinlikle karşı çıktığımızı bilmeleri gerekiyor. Dağıtılan broşürler, ırkçılık ve ayrımcılık bağlamında, kesinlikle hukuki çerçevede ele alınacaktır. Bundan emin olmanızı isterim. İngiltere’de iki milyon Müslüman yaşıyor. Herkes eşit haklara sahip. Biz, hiçbir zaman bu tarz politikalara göz yummak istemiyoruz. İngiltere’deki seçmeler de bu politikaları reddedecektir.
Kıbrıs Türkiye’nin AB süreci açısından da önemli bir konu. Yıl sonuna kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılabilecek mi sizce? Garantör ülke olarak İngiltere’nin atmayı planladığı bir adım var mı?
Bence Kıbrıs sorunu mutlaka çözülmeli. Hristofyas ve Sayın Talat’ın bu sorunu çözmek için çok uğraştığını biliyorum ve bunun iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Müzakereler başarısızlığa uğrarsa, bir kuşak daha bu fırsatı kaçırmış olacak. İngiltere'nin buradaki rolü, görüşmeleri, müzakereleri desteklemek. Herhangi bir konuyu dikte etmek değil. Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk kesimi arasında bu müzakerelerin daha olumlu bir şekilde ilerlemesini sağlamak, uzlaşmaya ulaşmak, kesinlikle yaşamsal ve bizim de buradaki rolümüz bunu desteklemek.
AB, 2009 yılı sonunda Türkiye’nin Ankara Protokolü’nü yerine getirip getirmediğini değerlendirme kararı almıştı. Ankara, Kıbrıs Rum bandıralı gemi ve uçaklara limanlarını ve havaalanlarını tek taraflı olarak açmayı hala reddediyor. Yıl sonuna kadar Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunamazsa, Türkiye’nin AB süreci nasıl etkilenir?
Türkiye’nin Ankara Protokolü çerçevesinde yasal sorumlulukları var, bu açık. Ancak bu daha büyük bir paketin yalnızca bir kısmını teşkil ediyor. Bütün tarafların, süreci ilerletmek için çaba göstermesi gerekiyor. Kanaatimce Türkiye'nin sorumluluklarına, taahhütlerine bağlı kalan bir ülke olarak kendini göstermesi, çok önemli olacaktır.
Kıbrıs Türklerinin izolasyonu devam ediyor. İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, Türkiye’ye yaptığı bir ziyaret sırasında, “Kuzey Kıbrıs’ın izolasyonuna son vermek için şimdi harekete geçmeliyiz. Bu, ticaret ve hava seyahati bakımından ambargoların kaldırılması anlamına geliyor” demişti. Ancak, şu ana kadar herhangi bir gelişme olmadı. Bunun nedeni nedir? İngiltere, önümüzdeki dönemde herhangi bir adım atmayı planlıyor mu?
Bu konuda yasal engeller var. Sivil havacılık kurallarını belirleyen Chicago Sözleşmesi ve başka uluslararası sözleşmeler bulunuyor. Hepimiz istiyoruz ticaret anlamında, seyahat anlamında bütün Kıbrıs'ın, Kıbrıs'ın bütün vatandaşlarının bunlardan yararlanabilmesini. Burada bir kazan-kazan durumu var. Sınırsız şekilde insanların seyahat edebilmesi gerekiyor. Ven elbette Kıbrıs’ta varılacak bir anlaşmanın bütün bunların gerçekleştirilmesinde önemli olacağını düşünüyorum. İnglitere'nin tutumu nettir. Tarafları her zaman destekliyoruz.
Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Orams davasıyla ilgili aldığı kararı nasıl değerlendiriyorsunuz? Ada’daki müzakereleri olumsuz etkileyeceği yorumlarına katılıyor musunuz?
Orams davası aslında bir hatırlatma, bir teşvik. Orams kararına, artık adadaki mülkiyetle ilgili görüşmelerin bir an önce tamamlanması gerektiğine ilişkin bir hatırlatma olarak bakabiliriz. Yargı süreci devam ediyor.
Türkiye, terör örgütü PKK’yla mücadelesini sürdürüyor. Diğer taraftan, hükümet, Kürt meselesiyle ilgili bir yol haritası üzerinde çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bu konuda tarihi bir fırsat bulunduğuna işaret etti geçtiğimiz günlerde. Siz Türkiye’deki bu süreci izliyor musunuz? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Gül'ün söylediklerinden çok etkilendim. Tarihi bir fırsata atıfta bulunurken kullandığı kelimeleri çok dikkatle seçmişti. Bence doğru kelimelerdi. Ben de kişisel olarak, gerçekten tarihi bir fırsatın bulunduğunu düşünüyorum. Kürtler için, hakların genişletilmesi fırsatı var. Ama aynı zamanda önemli bir mesaj da var: Şiddetin modern toplumda yeri yok. PKK, terör yoluyla amaçlarına ulaşamaz. Türk hükümetinin kararlılığı, Irak'a da, barışçıl bir komşuluğun gereklerini yerine getirmesi gerektiği mesajını veriyor.
İngiltere de terörle mücadele etmiş bir ülke. Sizin tecrübelerinize göre af çözüm getirir mi?
Genel af farklı ülkelerde farklı anlamlar taşıyor. Bizim kendi tecrübemizden bildiğimiz, özgün ve tek çözümlere ihtiyaç var. Bir reçete vermek istemiyorum. Açık olan; uzlaşma önemli bir unsur barış süreçlerinde. Uzlaşma da, daha önce silah sahibi olanların, silahlarını bırakması ve kendilerini siyasi sisteme entegre etmeleri anlamına geliyor.
Türkiye ile Ermenistan arasında yaşanan son gelişmeleri, ilişkilerdeki normalleşme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Futbol diplomasisi ile başladı bu süreç. Türkiye’nin bu konudaki iradesinin çok işe yaradığını ve çok önemli olduğunu düşünüyorum.
ABD yönetimindeki değişikliği de göz önünde bulundurursak, İran’la ilişkilerde değişiklik bekliyor musunuz?
İran'ın uluslararası güvenlik açısından tehdit oluşturduğunu düşünüyorum. İran bazı haklara sahip olmalı. Ama sorumlulukları da olmalı. İran’ın gizli nükleer çalışmaları olduğunu biliyoruz. Obama yönetiminin varlığı İran'ın dış dünyayla düzgün ve doğru ilişkiler kurması için bir fırsat.