Blanchett, "Ben Suriyeli, Ukraynalı, Yemenli, Afgan, Güney Sudanlı, İsrailli, Filistinli veya siyasetçi değilim. Hatta uzman da değilim. Ancak ben şahidim. Dünya genelinde mültecileri ziyaret ederken savaşın insan hayatına olan etkilerine, şiddete, zulümlere şahit oldum." dedi.
İsrail ve Gazze'de son birkaç haftadır devam eden şiddeti korku içinde izlediklerini belirten Avustralyalı oyuncu, "Çatışma, binlerce masum kişinin canına mal oldu ve mal olmaya devam ediyor. Bu hafta BM Mülteciler Yüksek Komiseri, diğer birçok insani kuruluşla birlikte acil insani ateşkes ve rehin tutulan sivillerin acilen serbest bırakılması çağrısında bulundu." diye konuştu.
Cate Blanchett'in bu sözleri Avrupa Parlamentosu Genel Kurulundaki milletvekillerinden alkış aldı.
AVRUPALI MİLLETVEKİLLERİNE ÇAĞRI
Gazze'deki olup bitenler haberlerde yer alırken dünyanın birçok yerinde başka şiddet olayları meydana geldiğini hatırlatan Blanchett; Ukrayna, Sudan, Etiyopya, Afganistan, Sahel bölgesi gibi birçok yerde çatışmaların ve şiddetin sürdüğünü, her seferinde masumların hayatını kaybettiğini, evinden olduğunu söyledi.
Blanchett, sınırlarına duvarlar örmek yerine evlerini terk etmek zorunda kalan sığınmacılara yardım etmeleri çağrısında bulunduğu AB ülkelerinden, insani yardımlar ile Avrupa ülkelerine yasal ve güvenli gelişler için çabalarını artırmalarını istedi.
SIĞINMACILARIN YAŞADIĞI ZORLUKLARA DİKKAT ÇEKTİ
Dünya genelinde zorla yerinden edilenlerin sayısının 114 milyonu geçtiğini, bu kişilerin sığınacak yer aradıklarını, birçoğunun istenmediğini hatta günah keçisi ilan edildiğini vurgulayan Blanchett şunları kaydetti:
"Yerlerinde olsak bizlerin de isteyeceği gibi bu kişiler evlerine, sevdiklerine, topraklarına ailelerine dönmek istiyor. Bugün burada bulunan herkesi, her birinizi, mültecilerin Avrupa'ya doğru yola çıktığına dair çok fazla yayılan ve korkuyu, düşmanlığı körükleyen tehlikeli söylemlere karşı durmaya çağırıyorum."
Blanchett, Avrupa'nın, savaştan, katliamlardan ve zulümden korunmak için ülkelerinden kaçan insanların kesiştiği bir yer olduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Yüzyıllar boyunca birçoğunun sığınma talebi reddedildi. Ya da kabul edildilerse bile, acı çektirilerek kabul edildiler ve şüpheyle karşılandılar ancak birçoğu hoş karşılandı. Sadece korunmakla kalmadı, aynı zamanda şimdi ev olarak adlandırdıkları toprakların sosyal, kültürel ve ekonomik yaşamına katkıda bulunmaları için aktif olarak teşvik edildi. Dinlerini özgürce yaşayabildiler, beslemeleri için hayvanlar, aletler ve tohumlar sağlandı, vatandaşlık verildi ve yavaş yavaş onları kucaklayan toplumlar tarafından faydalı bir şekilde özümsendiler. Bu karışık tablo bugün Avrupa'da da görülmektedir."