İlişkili Haberler
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Adana'da bir otelde düzenlediği basın toplantısında, Adana Valiliğine yönelik terör saldırısını gerçekleştiren kişi tarafından satın alınan diğer bir aracın ele geçirildiğini belirterek, ilk bilgilere göre çatışma sonucunda güvenlik güçlerinin araç içindeki şahsı vurduğunu söyledi.
Alçakla saldırıyı gerçekleştirenlerin yanına kar kalmayacağının altını çizen Çelik, hastanede yaralıları ziyaret ettiğini, yaralı bir polisin 25 haftalık hamile olduğunu anlattı.
Bakan Çelik, saldırıyı gerçekleştirenlerin alçak ve cani olduğunu, hamilelerin bile terör saldırısına muhatap edildiğini kaydetti.
Çelik, böyle bir günde "AP'nin vizyonsuz kararı" hakkında açıklama yapmak istemediğini ancak gelen çok sayıda soru üzerine değerlendirme yapma gereği duyduğunu aktararak, şöyle konuştu:
"Esasen bu kararı yok hükmünde sayıyoruz. Bu karar içerdiği vizyon itibarıyla, vizyonsuzluk itibarıyla, hedefleri itibarıyla, bu karar tasarısına hakim olan dil itibarıyla ciddiye alınacak bir karar değildir. AP, Avrupa Birliği (AB) kurumları içerisinde prensip olarak, demokratik ilkeleri temsil eden, çoğulculuğu temsil eden bir kurum olarak görülür. Çoğu zaman da çok sesliliğin temsilcisi olarak, demokratik açıdan ciddi işlere imza atmıştır. Fakat ne yazıktır ki Türkiye söz konusu olduğunda bu çok seslilik kayboluyor. Bu demokratik perspektif kayboluyor. AP'nin kurumsal kimliğiyle bağdaşmayacak, tek sesli, hiç şimdiye kadar rastlanmadığı kadar homojen bir kurum haline dönüşüyor. Sanki herkesin eline aynı çerçeve metin verilmişcesine, aynı değerlendirme yapılmışcasına gerçeklikle uyuşmayan, demokratikliği son derece şüpheli, demokratik olmayan karar tasarısına Türkiye'yle ilgili imza attılar."
Çelik, bu kurumdan son zamanlarda yapılan pek çok beyanatın benzer değerlendirmeleri içerdiğini anımsatarak, "AP'nin bugün müzakerelerin durdurulmasına ilişkin aldığı karar hiçbir hukuki bağlayacılığı olmayan, dar görüşlü, vizyonsuz siyasi bir karardır." dedi.
"TASARININ ORTAYA ÇIKMASI ŞİMDİYE KADARKİ TIKANIKLIĞIN BİR TEZAHÜRÜDÜR"
Bazı parlamenterlerin "Bizim Türkiye'ye bir mesaj vermemiz lazım" dediğinin aktaran Çelik, şöyle konuştu:
"Eğer Türkiye'ye bir mesaj verme niyetleri varsa bunu pozitif bir şekilde, darbeye karşı demokratik direniş göstermiş bir ülkeye hukuk devleti, demokrasi gibi konularda nasıl iş birliği yapacakları şeklinde bir değerlendirme yapmaları gerekirdi. Bunun yerine maalesef tarihe çok kötü geçecek bir tasarıya imza atarak bu kararı verdiler. Tabii Türkiye-AB müzakerelerinin zaten fiilen durmuş olduğu bir durumda, AB'in çifte standartları, ön yargıları ve benzeri sebeplerden fiilen durmuş olduğu bir durumda, bu tasarının ortaya çıkması aslında şimdiye kadarki tıkanıklığın bir tezahürüdür."
Çelik, "Türkiye'ye ve hükümete mesaj vermek istiyoruz" denildiğini, fakat mesajın bu şekilde verilemeyeceğini vurguladı.
Mesajın kararlarla değil, eylemlerle verildiğine dikkati çeken Çelik, "Eylemlerine baktığımızda AP'nin nelere imza attığını, AB kurumlarının nelere imza attığını hep birlikte görelim. Koridorlarında PKK sergisi açılan AP zaten mesajını PKK konusunda ve terörle mücadele konusunda çifte standarda sahip olduğu şeklinde uzun zamandır vermektedir." diye konuştu.
Bakan Çelik, zayıf bir demokratik yaklaşımla karşılaşıldığını ifade ederek, ölümden kaçan, yerlerinden edilen mültecilerin önüne Avrupa'da dikenli teller çekilirken, 2. Dünya Savaşı'nı hatırlatan birtakım görüntüler ortaya çıkarken AP'nin kayıtsız kaldığını söyledi.
Bu konuda AP'nin insan haklarında çifte standart uygulayarak dünyaya mesajını verdiğine dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:
"Tüm Avrupa'yı aşırı sağ ve yabancı düşmanlığı kuşatırken bunlara ses çıkartmayan, hatta bunlarla rekabete giren siyasi gruplar bugün Türkiye'ye mesaj vermeye kalkıyorlar. Mesajın içeriğinin demokratik olduğunu söylüyorlar halbuki uzun zamandır Türkiye'ye karşı kendi kamuoylarını zehirleyen, kendi kamuoylarını yanlış bir şekilde yönlendiren birtakım kararlara imza atıyorlar. Türkiye'yle ilgili hiçbir somut, olumlu, pozitif gündem üretemiyorlar ama aşırı sağın söylemi olan müzakerelerin kesilmesi konusunda bu kadar insan bir araya gelebiliyor, tek ses olarak, bir koro halinde Türkiye'yle ilgili kararlar alıyor."
"BU PARLAMENTONUN TEMSİL ETTİĞİ DEĞERLERLE DE ÇATIŞAN BİR TUTUM SERGİLEMİŞLERDİR"
Çelik, Adana'da bir otelde düzenlediği basın toplantısında, AP'nin üzerine bina edildiği değerlerle, alınan bu kararı birbirinden ayırdıklarını vurgulayarak, parlamenterleri de bu değerlerden ayırdıklarını söyledi.
Bu değerlerin bütün insanlığa hitap etmek amacıyla oluşturulan insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti gibi ilkeler olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:
"Bugün 15 Temmuz gecesi savaş uçaklarına karşı bu değerleri canı pahasına korumuş bir milletle, bir ülkeyle ilgili verdiği bu kararla, AP bu üyeleri çatısı altında bulundukları bu parlamentonun temsil ettiği değerlerle de çatışan bir tutum sergilemişlerdir. 16 Temmuz günü yanımızda olmadıkları gibi bugün bu kararı alanlar AP'nin simgelediği değerleri de çiğnemişlerdir. Bu hususun üstünde durmak gerekir çünkü söz konusu karar Türkiye-AB ilişkileri hakkında bir krize işaret etmiyor. AB'nin ve AP'nin içine düştüğü değerler krizinin Türkiye'ye bir yansıması olarak ortaya çıkıyor."
Çelik, bu kararın yapıcı olması durumunda tamamen eleştirel bile olsa saygıdeğer kabul edileceğini ve bundan yararlanacaklarını, siyasi ajandanın parçası haline getireceklerini ama bu kararın vizyon yoksunu, siyasi doğruluktan uzak ve siyasi tutarsızlık içerdiğini dile getirdi.
"Bize mesaj vermek isteyenler, bu parlamento kararıyla verdikleri mesajın Kapıkule Sınır Kapısı'ndan içeri girmeyeceğini bilsinler. Bu mesaj, hiçbir şekilde kulak vereceğimiz bir mesaj değil" diyen Çelik, bu mesajı kendilerine geri çevirerek, iade ettiklerini belirtti.
"KARAR, AB KURUMLARINI TEHDİT EDİYOR"
Çelik, kamuoyunun doğru bir şekilde aydınlatılması gerektiğini anlatarak, aşırı sağ ve aşırı sol popülist söylemlerden etkilenenlerin kendi ideolojik yargılarını AB'nin tutumu gibi sergilediklerini ifade etti.
Önümüzdeki günlerin bu cümlelerin gerçekliğini göstereceğini aktaran Çelik, "AP'nin Türkiye'yle ilgili verdiği bu karar, içinden Türkiye kelimesini çıkarın esasında AB kurumlarının krizinin altını çiziyor ve esasında AB kurumlarını tehdit ediyor. Bu siyasi vizyonsuzlukla AB kurumlarının herhangi bir şekilde iş üretmesi, cazibe merkezi olması mümkün değildir." dedi.
Çelik, AP'nin Avrupa kamuoyunu doğru bilgilendirmesi gerekirken uzun zamandır onları zehirlediğine dikkati çekerek, yalan yanlış bilgilerle aşırı sağı dengelemek maksadıyla hareket edildiğini ve bu konudaki çifte standartlarının Avrupa'daki ana akım siyasileri de yuttuğunu dile getirdi.
Bu parlamentonun şimdiye kadar alınan tedbirleri, karşı karşıya kalınan krizleri anlamadığının görüldüğüne dikkati çeken Çelik, sadece sonuçlara ilişkin değerlendirme yaptıklarını anlattı.
OHAL'le ilgili alınan tedbirlere ilişkin bununla ilgili sürekli olarak orantılılıktan bahsedildiğini ifade eden Çelik, bu kapsamda alınan tedbirlerin durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası yükümlülüklere uygun bir biçimde olduğunu kaydetti.
"AP'NİN ALDIĞI BU KARARIN HUKUKİ BİR KARŞILIĞI YOK"
Çelik, 15 Temmuz gecesi demokrasiye ve kamu düzenine yönelik saldırı karşısında ortaya konulan tedbirin kesinlikle hukuk dışı olmadığının altını çizerek, AP parlamenterlerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını bir kez daha hatırlattığını dile getirdi.
Bu içtihatların iyi bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini aktaran Çelik, içtihatlarda normalde uygulanan gereklilik ve orantılılık ilkelerinin olağanüstü durumlarda değişkenlik gösterebileceği kabul edilirken, AP'nin kararında OHAL'de alınan önlemlerin orantılılık ilkesi çerçevesinde eleştirilmesinin Türkiye'ye yapılan bir haksızlık olduğunu ve bu içtihatlardan uzağa düşmek anlamına geldiğini ifade etti.
Çelik, ilerleme raporunda PKK ile mücadele konusunda orantılılıktan bahsedilmesinin başlı başına bir sorumsuzluk olduğunu vurgulayarak, AP'nin aldığı bu kararın hukuki bir karşılığı olmadığını yineledi.
Müzakereleri askıya alıp almama konusunun üye devletlere ait olduğuna dikkati çeken Çelik, üyelik müzakerelerinin başlamasının AB konseyinin oy birliğiyle alacağı kararla olacağını bildirdi.
"DEMOKRASİ DERSİNİ TÜRK HALKINDAN ALMALARI GEREKİR"
Çelik, üyelik müzakerelerinin geçici olarak durdurulmasının da ancak AB Konseyi tarafından alınacağını aktararak, şöyle konuştu:
"Hukuki bağlayıcılığı olmayan bu kararı neden aldıklarını söylüyorlar. 'Siyasi mesaj verecekler.' Kime siyasi mesaj verecekler. Sayın Cumhurbaşkanı'mıza. Peki sayın Cumhurbaşkanı'mız tanklara karşı, savaş uçaklarına karşı halkıyla birlikte ölüme meydan okurken AP'nin demokratik değerlere sahiplenme refleksi neredeydi? Türkiye'de insan hakları darbeciler tarafından çiğnenirken, seçilmiş cumhurbaşkanı ve seçilmiş hükümetle dayanışma konusunda sözlerin ötesine geçmeyen herhangi bir eylemde bulundurlar mı? En azından Charlie Hebdo saldırısından sonra yapıldığı gibi liderler Ankara'ya gelip de bir Avrupa ülkesinde ve bir Avrupa demokrasisinde karşı karşıya kaldığımız bu alçak darbe girişimi karşısında bir dayanışma sergileyebildiler mi? Hayır. Dolayısıyla mesajı alması gereken onlardır. Demokrasi dersini Türk halkından almaları gerekir."
Müzakerelerin askıya alınmasının teknik ayrıntıları olduğunu ve onları daha sonra paylaşabileceğini vurgulayan Bakan Çelik, AB içerisinde alınan bu kararların AB'nin barış ve refah projesi olarak kendi ideallerinden ne kadar uzaklaştığını da gösterdiğini ifade etti.
Çelik, AP üyelerini son bir kez zihinlerini Türkiye'yle ilgili kara propagandadan sıyırıp, 20. yüzyıl Avrupa tarihi üzerine derinlemesine düşünmeye davet ederek, tarih bilgisinden mahrum yaşayanların sağlıklı bir gelecek inşa edemeyeceklerini dile getirdi.
"AP PARLAMENTOSU ÜYELERİ ŞU TARİHİ GERÇEĞİ DE UNUTMASINLAR"
Küreselleşmenin egemen olduğu dünyada, savaşlarda sivillerin ölüm oranının yükseldiğini anlatan Çelik, "Gözümüzün önünde koskoca bir halk Suriye'de katledilirken, siviller ölürken, 1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı'ndaki orandan daha fazla sivil katledilirken, insan hakları ve demokrasi içerisindeki kurumlar, sadece temenni içerisinde bulunuyor." diye konuştu.
"AP Parlamentosu üyeleri şu tarihi gerçeği de unutmasınlar. Yüzyıllık periyotlarla geçmişe baktığınızda, her yüzyılda neredeyse yeni bir Avrupa haritası şekillendi." diyen Çelik, şöyle devam etti:
"1815 Viyana Kongresi'nde bunu gördük. 100 yıl sonra, 1920 Versay Antlaşması'nda da bunu gördük. Şimdi tarihin ve coğrafyanın, 100 yıl sonra kaynadığı dönemdeyiz. Tam da bu noktada, bu tecrübelerden yola çıkarak, Türkiye ile daha yoğun, barış, refah, demokrasi adına daha güçlü iş birliği kurmaları gerekirken, daha ciddi köprüler içerisinde hareket etmeleri gerekirken, resmen tam tersi bir yolda, tarihten ders almamanın somut göstergesi olan bir yolda ilerlemeye devam ettiklerini bize gösterdiler. Özellikle de yargı konusunda söylediklerinin hiçbir geçerliliği yoktur. Gelsinler bizim HSYK üyelerimizle görüşsünler, somut örnekler üzerinden dinlesinler. Ayrıca, bu konuda kamuoyuna son günlerde yansıyan HSYK eski başkan vekilinin itirafları, net bir şekilde Türkiye'nin yargısı içerisinde önemli bir kesimin Fetullahçı Terör Örgütü'nden nasıl talimat aldığını, onlar tarafından nasıl yönlendirildiğini ortaya koyuyor. 'Bağımsız yargı' diyorsanız, bu kişileri yargıdan ayıklama sürecimizin bir eleştiri konusu olmaması gerekir. Tam tersine, bağımsız yargının temin edilmesinde konusunda zorunlu, gerekli bir işlem olduğunun, demokratik usüllerle yapıldığının ciddi bir şekilde tespit edilip altının çizilmesi gerekir."
"AVRUPA'NIN DA GÜVENLİĞİNİ KORUYORUZ"
Çelik, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi kavramların bütün insanlık için değerli olduğunu ifade etti.
AP'nin bu kavramları değersizleştirmesine de izin vermemek gerektiğini vurgulayan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AP'nin kararına tepki göstererek, bu kararları değersizleştirme çabasına tepki göstererek, bu kavramların yıpranmasına da müsaade etmeyeceğiz. Bu kavramları temsil etme konusunda, biz bu kavramların sadece kıta Avrupa'sına ait olmadığını, insanlığa ait evrensel değerler olduğunu bildiğimiz için bunu Avrupa'nın vizyonsuzluğuna da teslim etmeyeceğiz. Bu kavramlar konusunda misafir değiliz, ikincil unsur değiliz, asli unsuruz ve ev sahibiyiz. Dolayısıyla bu kavramları kullanarak, başka ülkeleri bazı politik konularda köşeye sıkıştırmaya çalışmak, bazı ülkelerin politik çıkarlarını bu kavramların arkasına saklayarak genel kural gibi dayatmak, bu kavramları yıpratıcı sonuçlar doğurur. Dolayısıyla bu kavramlardan ders almayanların, bu kavramlar adına başkalarına ders vermesini doğru bulmuyoruz. Bu kavramlardan ders alma konusunda herkes eşittir. Kimsenin, 'Ben bu dersi aldım ve başkalarına ders verme aşamasına geldim.' demesi söz konusu değildir. Bu zihniyet başlı başına anti demokratik bir zihniyettir. Dolayısıyla bu kavramları basit bir karalama kampanyasının parçası yapmalarına da herhangi bir şekilde müsaade etmeyeceğiz. Türkiye, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti konusundaki reformlarını, aynı şekilde sürdürmeye devam edecek."
Avrupa'nın, cumhurbaşkanlığı makamına yönelik eleştirilerinin hiçbir tutarlılığı ve gerçeklikle ilgisi olmadığını aktaran Çelik, "Türkiye'nin seçilmiş cumhurbaşkanı, devletin ve milletin birliğini temsil etmektedir. Onunla ilgili konuşurken son derece özenli bir dil kullanılması gerekmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın liderliğinin, 'Türkiye'nin AB zamanı' dediğimiz, yani AK Parti iktidarları dönemi açısından bu reformlara öncülük etme bakımından ne kadar kıymetli olduğunu baş başa konuştuğumuz her AB yetkilisi söylüyor ama kamuoyunun önüne çıktıkları zaman, farklı şekillerde bu kararları alıyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, AB'nin yeniden tutarlı, vizyon ortaya koyan kuruma dönüşmesini, refleks üretmesini beklediklerine işaret ederek "Böyle olduğu zaman kuşkusuz AB, yine reform irademizin kaynağı olacaktır. Onu bu şekilde görmek isteriz. Bizim bir Avrupa ülkesi olarak karşı karşıya bulunduğumuz terör saldırılarını ve terör tehdidini kendisine yapılmış gibi hissetmesi ve uygulamada gereğini yapması gerekir. Bizim karşı karşıya olduğumuz terör tehdidi onların ekranlardan izlediği ama kendilerinin karşı karşıya olduğu terör tehdidi insanlık için bir suç şeklinde iki ayrı kategoriye ayrılamaz. Biz bugün egemen bir devlet olarak kendi meşruiyetimizi koruduğumuz gibi aynı zamanda Avrupa'nın da güvenliğini koruyoruz." ifadesini kullandı.
"ELEŞTİRİLERİN ÇÖZÜLMESİNİN YOLU, FASILLARIN AÇILMASIDIR"
Çelik, tüm AB yetkililerine seslenerek, "Bu kısır döngüden AB'yi çıkarmamız lazım. Kriz, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri arasında bir kriz değildir. Avrupa Birliği'nin kendi içinde düştüğü siyasi değerler krizinin, siyasi tutarsızlığın Türkiye'ye yansımasıdır." dedi.
AK Parti iktidarları döneminin, "Türkiye'nin AB zamanı" dedikleri bir dönem olduğunu anlatan Çelik, "Sağduyulu devlet adamları da bizler de çok büyük gayretler sarf ettik. Bunun heba edilmemesi lazım." şeklinde konuştu.
Çelik, AP'nin, içinde bulundukları zamanın ruhunu okuma konusunda geride kaldığını belirterek, şunları kaydetti:
"AB'nin içinde bulunduğu varoluşsal krizin de bunun Türkiye-AB ilişkilerine yansımasının da aşılması için hep birlikte gayret etmemiz lazım. Esasında eleştirileri varsa, katılım müzakereleri çerçevesinde bu eleştirilerin çözülmesinin yolu, fasılların açılmasıdır. Nitekim son zamanlarda yaptıkları eleştirilerin hepsi, 23-24. fasıllar içerisinde bulunmaktadır. Birtakım AP'den gelip de Türkiye'yi ziyaret eden milletvekilleri, Türkiye'deki gerçekliği ve resmi tam olarak gördüklerinde de bunu söylemişlerdir. 'Türkiye ile bu şekilde ipleri koparmak yerine, 23-24. fasılları açalım' demişlerdir. Dolayısıyla tarihi ve coğrafyayı bir kültürel sınır olarak seçip de Avrupa kıtasının içerisinde başka demokratik prensipler ve ölçüler, Avrupa kıtasının dışında başka demokratik ölçüler ve prensipler duygusunun ve bu siyasetin ne büyük acılar yaşattığını anlamaları gerekir. Bu şekilde bir bakış açısı bu yüzyılda tarih, siyaset dışıdır. İnsan hakları ve demokrasi konusunda, görünüşte nesnel bahanelere sığınıp da arkasından Türkiye'nin herhangi bir şekilde fasıllarını açmamak, Türkiye'yi siyasi kriterlerle köşeye sıkıştırmak şeklindeki bir yaklaşım aslında Avrupa'nın çok uzun zamandır genişleme konusunda ve kendi kurumlarını güncelleme konusunda nasıl ağır bir krizin içerisine düştüğünü net bir şekilde göstermektedir."
"DÜNYAYI, JUNKER'İN ZİHNİYET DÜNYASINA GÖRE ŞEKİLLENDİRECEK HALİMİZ YOK"
"Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker Türkiye'yi beğenmiyor. Avrupa Birliği üyesi Polonya ve Macaristan'ı da beğenmiyor. Amerika'daki seçim sonuçlarından da memnun değil" diyen Çelik, şöyle konuştu:
"Bütün dünyayı, Avrupa Komisyonu Başkanı'nın zihniyet dünyasına göre şekillendirecek halimiz yok. Kendisinin beğenmemesi, bunun beğenilmeyecek bir şey olduğunu göstermiyor. Kendisinin daha çok gayret edip bu ülkelerin şartlarını doğru anlaması ve halkların iradesine saygı duyması gerekir. Eğer karşılıklı olarak düzeltilmesini umduğunuz şeyler varsa da ya da ilerlemesini umduğunuz şeyler varsa da bunun yolu bir masada karşılıklı olarak oturup konuşmaktır. Nitekim bunun bir devamı olan, AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Komiser Johannes Hahn'ın, çok uzun zamandır genişleme yerine Avrupa Birliği'nin daralması yönünde bir refleks ürettiğini görüyoruz. Daha da enteresan olanı şudur, Hahn'ın özellikle Türkiye söz konusu olduğunda sürekli olarak müzakerelerin kesilmesinden bahsetmesi, müzakereleri kesmeye yönelik tweetleri retweet etmesi, Avrupa'da Türkiye karşıtlığının sembolü haline gelen Avusturya hükümetinin görüşlerini, bir AB kurumu temsilisi olarak yansıtmak şeklinde tutum izlemesi çok üzücüdür ama çarpıcı olan şudur, artık AB kurumları ulus üstü, ülkelerin siyasetlerinin üstünde kurumlar gibi hareket etmiyorlar. O AB kurumlarının bazılarında, hangi kökenden ve hangi hükümete bağlı bir komiser varsa, mesela Hahn örneğinde olduğu gibi, bunun istisnaları da var, sahip olduğu siyasi angajmanı, AB kurumunun görüşü gibi yansıtmaya çalışıyor."
Bakan Çelik, bunun AB için başlı başına kriz olduğunu vurgulayarak "Bütün anketlere baksınlar, bu davranışları yüzünden Avrupa'da istikrarlı biçimde aşırı sağ büyümektedir, yabancı düşmanlığı büyümektedir, 'İslamafobi' büyümektedir ama bunların hepsinin kökeninden 'Eurofobia' vardır, Avrupa düşmanlığı vardır, AB'ye düşmanlık vardır." ifadesini kullandı
"YAPICI DEĞİL, VİZYONSUZ VE TUTARSIZ BİR KARAR"
Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu karar, yapıcı ve eleştirel bir karar olsaydı biz Ankara'da oturup bunu sağlıklı bir şekilde değerlendirmek, izlemek, kendi siyasetimizin bir parçası haline getirmek için gayret göstermek isterdik ama yapıcı değil, vizyonsuz, tutarsız, tek elden çıkmış bir karar, tarihi doğru okumuyor, zamanı doğru okumuyor, Avrupa'nın kurucu babalarından bile geride kalan şekilde davranmışlardır. Geleceğe dönük olarak hiçbir perspektiflerinin olmadığını ortaya koymuşlardır. Bu sebeple bu karar bizim için yok hükmündedir. Kapıkule sınır kapısından hiçbir şekilde içeriye girmeyecektir. Hiçbir şekilde ciddiye almadığımızı ifade etmek istiyoruz. Türkiye, Balkan devleti, Karadeniz, Akdeniz devleti, İslam ülkesi, demokratik bir ülke, Asya ülkesi olma özelliklerinin yanı sıra tarihsel bir gerçek olarak bir Avrupa devletidir. Yüzyıldır da Avrupa demokrasisidir, Türk halkı demokrasi konusunda bütün dünyaya ders vereceğini 15 Temmuz hain darbe girişimde göstermiştir. Türkiye, reform yolunda kendi demokrasisini, hukuk düzenini ve ekonomisini büyütme yolunda, yoluna devam edecektir. Hukukun içerisinde ilerliyoruz, AİHM içtihatlarına atıf yapıyoruz, kendilerinin bunla yüzleşmesini istiyoruz. AİHM ve Avrupa'nın kurucu değerleriyle yüzleşmelerini istiyoruz, değerlendirmemiz bu şekildedir."