Almanya'nın Köln kentinde Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) ile Eugen-Biser Vakfı tarafından düzenlenen "Birlikte yaşamı şekillendirmek! Hristiyan ve Müslüman gençlerde uzlaşma tecrübeleri" isimli etkinlikte konuşan Wulff önemli mesajlar verdi.
Din hürriyetine vurgu yapan Wulff, insanların nasıl yaşadığı, neye inandığı, nasıl inandığının kendi bilecekleri bir şey olduğunu ve Alman anayasasında din hürriyeti ve insanlık onurunun dokunulmazlığının ilk dört madde içinde olduğunu hatırlattı.
Dresden ya da başka yerlerde İslam ve yabancı karşıtı yürüyüş yapanlara atıfta bulunan Wulff, "Bunlar ya anayasamızı okumadı ya da okuyup anlamadılar. Asıl ülkemizi korumak bu hürriyetleri korumakla olur. Bunlar ülkemizi korumak değil, aksine geriye götürmek isteyen kişilerdir" şeklinde konuştu.
Eski Cumhurbaşkanı, Avrupa’yı İslamlaşmaya karşı korumak söylemiyle sokağa çıkanların Almanya'yı ve halkı böldüklerine ve bunun bir tehlike olduğuna dikkati çekerek, diğer tehlikenin İslam'ı ve Kur'an ayetlerini suistimal ederek dünyaya korku salmaya çalışanlar olduğunu ifade etti.
"Özellikle İslam ve Kur'an hakkında olumlu düşünenler bu tehlikeyi basite almamalıdır. İnsanların bu İslamcılar, fundamentalistler ve teröristler tarafından şaşırtılmalarının, korkutulmalarının önüne geçilmelidir” ifadelerini kullanan Christian Wulff, DİTİB ile Türk kökenli Müslümanlara bu çevrelere karşı diyalog ve ortak yönleri öne çıkararak mücadele etmeleri konusunda büyük görevler düştüğünü söyledi.
"EN BÜYÜK TEHLİKE AYRIŞMADIR"
“Ülkemiz için en büyük tehlike ayrışmadır" diyen Wulff, "Çocuklara eğer ‘her şeyin suçlusu Müslümanlar’ dersek ve Müslüman çocuklara aileleri ve kuruluşlar ‘biz burada istenmiyoruz’ derlerse, bu çocuklar iyi gelişemezler. Bu çocuklar kendilerini dışlanmış hissederler, kendilerine haksızlık yapıldığını düşünürler” ifadelerini kullandı.
Sadece İstanbul’da Almanya’dan giden üç bin akademisyenin olduğunu hatırlatan Wulff, bu insanların Almanya için büyük bir kayıp olduğunun altını çizdi.
Christian Wulff aynı durumun futbolda da geçerli olduğunu belirterek Almanya Milli Takımın'da görev yapan yabancı kökenli futbolcuların Almanya'ya yaptığı katkıları övdü.
"ALIŞVERİŞTE ÇOCUĞUM İLGİNÇ BİR SORU SORDU"
Geçtiğimiz günlerde alışveriş yaparken küçük çocuğunun kendisine "Baba bu yiyecekler mülteciler gelince hepimize yetecek mi?" şeklinde bir soru yönelttiğini söyleyen Wulff, çocuğuna "Sen ilkokuldasın, orada 500 öğrenci var. Avrupa’da da 500 milyon insan yaşıyor. Avrupa’ya 3 milyon mülteci gelmesi demek, senin okuluna üç mülteci çocuğun gelmesi ile aynıdır” yanıtını verdiğini anlattı.
Almanya’da son dönemde halkta güvensizlik yaşandığını dile getiren Wulff geçmişe baktığında üç dönemi hatırladığını belirterek şunları kaydetti: "1968 yılında dokuz yaşındaydım ve Rus tankları Prag ilkbaharını bastırdıklarında 2. Dünya Savaşı‘nı yaşayan ailem yeninden savaş başlayacak diye korkmuşlardı. 1986 yılında Çernobil‘de benzer bir endişe ortamı yaşandı. Biz de radyoaktiften zarar görecek miyiz endişesi vardı. Bir de 2007’de bankalarda paralarımız ne olacak endişesi yaşandı. Artık problemlerin kapımızın önünde değil, ülkemizde olduğunu görüyoruz."
Dindarlar arasındaki anlaşmanın dünya barışı demek olduğunu ifade eden Wulff, geçen yıl Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile Almanya'da katıldığı Kutlu Doğum Haftası’nda 18 bin insanın karşısında karşılıklı yaptıkları konuşmanın dikkatle incelendiğinde temel prensiplerde ne kadar çabuk anlaşılabileceğinin görüldüğüne dikkati çekti.
“Birlikte yaşamanın, herkesin kabul edeceği kurallara, kanunlara, anayasaya ve de empatiye ihtiyacı vardır" diyen Christian Wulff, "Kendini başkasının yerine koyabilmek, meraklı olmak, anlamaya çalışmak çok önemli. Eğer insanlar, kendilerine davranılmasını istedikleri şekilde çevrelerine davransalar, dünyadaki neredeyse bütün problemleri çözeriz” ifadelerini kullandı.
Din hürriyetine vurgu yapan Wulff, insanların nasıl yaşadığı, neye inandığı, nasıl inandığının kendi bilecekleri bir şey olduğunu ve Alman anayasasında din hürriyeti ve insanlık onurunun dokunulmazlığının ilk dört madde içinde olduğunu hatırlattı.
Dresden ya da başka yerlerde İslam ve yabancı karşıtı yürüyüş yapanlara atıfta bulunan Wulff, "Bunlar ya anayasamızı okumadı ya da okuyup anlamadılar. Asıl ülkemizi korumak bu hürriyetleri korumakla olur. Bunlar ülkemizi korumak değil, aksine geriye götürmek isteyen kişilerdir" şeklinde konuştu.
Eski Cumhurbaşkanı, Avrupa’yı İslamlaşmaya karşı korumak söylemiyle sokağa çıkanların Almanya'yı ve halkı böldüklerine ve bunun bir tehlike olduğuna dikkati çekerek, diğer tehlikenin İslam'ı ve Kur'an ayetlerini suistimal ederek dünyaya korku salmaya çalışanlar olduğunu ifade etti.
"Özellikle İslam ve Kur'an hakkında olumlu düşünenler bu tehlikeyi basite almamalıdır. İnsanların bu İslamcılar, fundamentalistler ve teröristler tarafından şaşırtılmalarının, korkutulmalarının önüne geçilmelidir” ifadelerini kullanan Christian Wulff, DİTİB ile Türk kökenli Müslümanlara bu çevrelere karşı diyalog ve ortak yönleri öne çıkararak mücadele etmeleri konusunda büyük görevler düştüğünü söyledi.
"EN BÜYÜK TEHLİKE AYRIŞMADIR"
“Ülkemiz için en büyük tehlike ayrışmadır" diyen Wulff, "Çocuklara eğer ‘her şeyin suçlusu Müslümanlar’ dersek ve Müslüman çocuklara aileleri ve kuruluşlar ‘biz burada istenmiyoruz’ derlerse, bu çocuklar iyi gelişemezler. Bu çocuklar kendilerini dışlanmış hissederler, kendilerine haksızlık yapıldığını düşünürler” ifadelerini kullandı.
Sadece İstanbul’da Almanya’dan giden üç bin akademisyenin olduğunu hatırlatan Wulff, bu insanların Almanya için büyük bir kayıp olduğunun altını çizdi.
Christian Wulff aynı durumun futbolda da geçerli olduğunu belirterek Almanya Milli Takımın'da görev yapan yabancı kökenli futbolcuların Almanya'ya yaptığı katkıları övdü.
"ALIŞVERİŞTE ÇOCUĞUM İLGİNÇ BİR SORU SORDU"
Geçtiğimiz günlerde alışveriş yaparken küçük çocuğunun kendisine "Baba bu yiyecekler mülteciler gelince hepimize yetecek mi?" şeklinde bir soru yönelttiğini söyleyen Wulff, çocuğuna "Sen ilkokuldasın, orada 500 öğrenci var. Avrupa’da da 500 milyon insan yaşıyor. Avrupa’ya 3 milyon mülteci gelmesi demek, senin okuluna üç mülteci çocuğun gelmesi ile aynıdır” yanıtını verdiğini anlattı.
Almanya’da son dönemde halkta güvensizlik yaşandığını dile getiren Wulff geçmişe baktığında üç dönemi hatırladığını belirterek şunları kaydetti: "1968 yılında dokuz yaşındaydım ve Rus tankları Prag ilkbaharını bastırdıklarında 2. Dünya Savaşı‘nı yaşayan ailem yeninden savaş başlayacak diye korkmuşlardı. 1986 yılında Çernobil‘de benzer bir endişe ortamı yaşandı. Biz de radyoaktiften zarar görecek miyiz endişesi vardı. Bir de 2007’de bankalarda paralarımız ne olacak endişesi yaşandı. Artık problemlerin kapımızın önünde değil, ülkemizde olduğunu görüyoruz."
Dindarlar arasındaki anlaşmanın dünya barışı demek olduğunu ifade eden Wulff, geçen yıl Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile Almanya'da katıldığı Kutlu Doğum Haftası’nda 18 bin insanın karşısında karşılıklı yaptıkları konuşmanın dikkatle incelendiğinde temel prensiplerde ne kadar çabuk anlaşılabileceğinin görüldüğüne dikkati çekti.
“Birlikte yaşamanın, herkesin kabul edeceği kurallara, kanunlara, anayasaya ve de empatiye ihtiyacı vardır" diyen Christian Wulff, "Kendini başkasının yerine koyabilmek, meraklı olmak, anlamaya çalışmak çok önemli. Eğer insanlar, kendilerine davranılmasını istedikleri şekilde çevrelerine davransalar, dünyadaki neredeyse bütün problemleri çözeriz” ifadelerini kullandı.