Cumhur İttifakı'nın İstanbul adayı Binali Yıldırım, Simge Fıstıkoğlu'nun moderatörlüğünde Ahmed Arpat ve Okan Müderrisoğlu'nun sorularını yanıtladı.
Binali Yıldırım'ın açıklamalarından satır başları;
Seçimlerin yenilenme kararıyla ilgili vatandaşların ilk günlerde biraz kafası karışıktı doğrusunu söylemek gerekirse. Ancak konuştukça, meseleyi izah ettikçe kuşkunun ortadan kalktığını gördük. Sokağın gündeminde değil bu. Adaylardan ne yapacak, ne vaatleri var, bunları bekliyor.
Benim için anket sandıktan sonuçtur. Anketler yavaş yavaş yönlendirme aracı olarak kullanılmaya başladı. Bunu da seçmenin iradesine saygısızlık olarak görüyorum. Seçmenin iradesini yönlendirmek bana çok doğru gelmiyor. Manipülasyon yaparak, ajite ederek şartları, bir sonuca kanalize etmek dürüstçe gelmiyor.
"ORTADA SONUÇLANMIŞ BİR SEÇİM YOK"
Doğru, alışık olmadığımız bir durum. En son 1963'te yaşanmış İstanbul'da. Orada seçim iptal edilmiş ama kazanan adaydan alıp kazanamayan adaya verilmiş. O günden bugüne Türk demokrasisinde muazzam bir gelişim var. Ortada sonuçlanmış bir seçim yok. Kazananı kaybedeni olan bir seçim de yok. Bir seçim tekrarı var. Kazanan ve kaybeden belirlenemediği için yenilenen bir seçim var.
İptal edilen oy aradaki farktan on kat fazla. Biz bir usulsüzlük olduğu kanaatine vardık ve itiraz ettik. Fark 16 bin lehimize azaldı. Burada kuşkularımız arttı. Hemen hemen eşit oy almış iki aday var. Eğer yeniden sayımda oy kazanımı varsa bunun da dengeli olması gerekir. Bir ben kazanırsam bir de rakibin kazanması lazım. Fakat böyle olmuyor. Bu normal bir şey mi?
Bu anormal bir durum. Çalınan bir oy yoksa bu oylar nereden geldi kardeşim? Bu oylar nasıl geri geldi, birisinin cevabını vermesi lazım. Sadece yüzde onunu saydırabildik. Bunu görünce tamamı sayılmalı dedik. Yüzde onda fark yarıya düşerse, bir on daha saysak öne geçeceğiz, hepsini saysak fark olacak.
"MAĞDUR NE RAKİBİM NE BEN"
Biz 19 bin sandıkta iddiada bulunduk, 755 sandığı kabul etti. 755 sandık 232 bin oy ediyor yaklaşık. Bununla da yetinmedi, kritik 108 sandık tespit etti. Bu sandıklar oy sayım tutanaklarının bir kısmında hiç rakam yok, bir kısmında hiç imza yok. Bunların toplamı da 30 bin. Fark ne kadar? 13 bin 729 Dolayısıyla seçimin sonucunu, ikisini topladığımız zaman 260 binin üzerinde bir oy ediyor, seçimin sonucunu değiştirecek bir şey.
YSK'nın bütün içtihatları şöyle; tek başına kanunsuz bir işlem seçimi iptal etmeye yeterli değil. Mutlaka bu kanunsuzluğun seçim sonucunu değiştirmeye müeesir olması... Hem gerek şart hem yeter şart burada gerçekleşiyor ve seçimin tekrarı kararını veriyor. Esasında bu seçimin mağduru 8.5 milyon oy veren İstanbulludur. Mağduriyet algısı, tabii insanlar bize, bizim temasta olduğumuz insanlar genellikle bu konuları anlatınca yaşananların insanın içine sinmediğini kabul ediyorlar. Mağdur ne rakibim ne ben; birinci derecede mağdur İstanbulludur.
Bu mağduriyeti yapan kim? Seçim Kurulu. İlçe Seçim Kurulları işlerini düzgün yapmadılar. En masum şekilde bunu söylüyorum. Böyle değil. Organize bir kötülük var. Ama ben onu daha insaflı bir şekilde ifade ediyorum. Ben o kadarcık saymada çöpe atılan 16 bin oyu kurtardım.
YSK ne diyor? Bu işi yapanlar hakkında soruşturma başlatılsın. Neye yarar kardeşim! Bir seçimin yenilenmesi kolay bir şey mi! Aslında kendini de ele veriyor; biz bu işi beceremedik, onun için sorumlular soruşturulsun, cezalandırılsın. Bir de karşı oy yazanlar var biliyorsun, o da tam evlere şenlik. Ne diyor? Efendim diyor, 2 Mart'ta itiraz vardı, etmediniz. Dolayısıyla kanunusuz atama bir sebep olamaz. Doğru ama diğer yandan doğru olan bir şey daha var. Ben diyorum ki kardeşim kimi görevlendirdin, bir bakayım. Yasak, veremem diyor.
"YENİ SEÇİMDE ÇOK BÜYÜK PROBLEM ÇIKMAYACAK"
Müneccim miyim ben, orada kimi görevlendirdi bilmeden nasıl itiraz edeceğim? Bu da kendi içinde yaman bir çelişki. Şimdi o hatadan da döndüler. Bundan sonra benim görüşüm yeni seçimde çok büyük problem çıkmayacak. Çünkü hatalar düzeltildi. Partiler bundan ciddi anlamda ders aldılar ve gözlerini dört değil sekiz açacaklar, vatandaşların verdiği oylara sahip çıkacaklar.
Bütün partiler didik didik ettiler. Müracaat ettiler, son şekli verildi. Bundan sonra sandık başkanlarına yönelik itiraz, tüketilmiş itirazdır. Bu seçimin güvenilirlik açısından daha iyi bir konumda olduğunu söylüyorum.
Ben Ulaştırma Bakanlığı yaptım 12 yıl. İnternet altyapısını, aklınıza gelen bütün sanal alemle ilgili işleri Türkiye'nin her tarafında yaygınlaştırdık. Sosyal medya sorumsuz medya değildir. Sosyal medyada da yapılan her türlü yasa dışı işlemler bugün değilse yarın size bedel olarak gelecektir.
"KARŞILIKLI YAYINA PRENSİP OLARAK TAMAM DEDİK"
Biz karşılıklı bir yayına çıkma konusunda prensip olarak tamam dedik. Hatta bizim bu kampanyadan sorumlu genel başkan yardımcımız, CHP'deki arkadaşlarla temasa geçecek ve bunun altyapısını hazırlayacaklar.
Bana yayıncı arkadaşımız bir başka kanalda, "Bu fikri ben ortaya attım, ben yapmak isterim" dedi, "Ben ona tek başıma karar veremem, diğer aday arkadaşın da buna rıza göstermesi lazım" dedim. Şimdi bu kısmını atınca tuttular hemen, bombardıman. İşte hiçbir şeye tek başına karar veremiyor, liderine, cumhurbaşkanına soracak gibi tamamen kötü niyetli , tamamen operasyonel bir şekilde tamamen açık ve dürüst bir söylemi çarpıtarak algı oluşturmaya çalıştılar. Beyefendi 15 Temmuz'da Brüksel'deyken biz alçaklara meydan okuduk. Onun için bu şeyler bize sökmez. Bu ucuz ayak oyunları bana sökmez. Bu kadar açık söyleyeyim.
İsraf tabii ki dinizimde haramdır. İsraf hiçbir şekilde, hele hele kamu adına iş yapanların müsaade etmemesi gereken bir şeydir. Şimdi iddialarda bulunuyor arkadaş ama iddiada bulunduğu arkadaşlar memur. Kendini savunma şansı yok. Hatta bir tanesi için, çok canım sıkıldı, sordum. Diyor ki "Bir genel sekreterin üç tane arabası vardı". Yazlık, kışlık, bir de baharlık mı ne, öyle bir şey. Herhalde yaz kış lastiğiyle karıştırdı arkadaş. Adamın bir tane arabası var. Çoğu kere de Fatih'te oturduğu için yürüyerek gidip geliyormuş işe. Yani bu kadar çarpıtma olamaz. Bu arkadaşın yaptığı en güzel iş, söylenenleri değiştirerek sosyal medyada köpürtmek veya hiç söylenmeyeni söylenmiş gibi takdim ederek, onun üzerinden saldırmak.
Hani derler ya; aşağı mahallede bir yalan uydurdum, yukarı mahalleye geldim, kendim de inandım. Bak birkaç tipik örnek vereyim. Mesela seçimlerle ilgili itiraz sürecinin başladığı ilk günlerde "Bütün oyların sayılmasını istedik, CHP engelledi" dedik. Buna "Hayır, biz itiraz etmedik" dedi. Halbuki ben biliyorum, iki, üç kez itiraz ettiklerini. Ne dedi, "YSK benim en güvendiğim tek kurum, sonuna kadar güveniyorum" dedi. Daha sonra sordular, "Kınıyorum YSK'yı, şöyle kötü, böyle kötü" dedi, "Çete" dedi genel başkanları. "Yok ben böyle bir şey söylemedim" dedi.
Mesela en son şeyi ellerine doladılar. (Bir yayındaki "İSPARK nasıl zarar eder ben de anlayamadım" ifadesi hakkında) Doğru. Onu kabul etti işte, zarar ettiğini söyledi... O cümlenin devamı da var. "Bir baktıralım rakamlara" dedim. Efendim şimdi İspark hiç zarar etmemiş. İBB'ye para ödüyor. Yani kazandıklarından bugüne kadar 300 milyon para ödemiş. Onlarla da otopark yapılmış. Buna rağmen bu ödemelerden sonra da her yıl kar ediyor.
"İSPARK HİÇ EKSİYE DÜŞMEMİŞ"
İSPARK bir belediye iştirak şirketi. Bu bütün hesapları kamuya açık, yüzde yüz devlete ait bir anonim şirket. 'BİT' diyorlar bunlara. Hatta ilçe belediyelerinin de var. 2005'ten beri hiçbir zaman eksiye düşmemiş. Sürekli kar eden bir kuruluş. Zaten mantığı da yok. Niye zarar edecekler? Dolayısıyla tamamen algı oluşturmaya yönelik saçmasapan bir şey. O kadar insan burada çalışıyor. 2 milyar ciro yapılmış, 845 milyon SGK, damga vergisi, kurumlar vergisi olarak ödenmiş. Bu kadar yalan dolan ancak nerede olur, neyse söylemeyeyim.
Bir de işte "İstanbul belediyesinin 60 milyon borcu var"... Nereden çıktı diye arkadaşlara bir getirin dedim. Şimdi getirdiler bana. 20.2 milyar borcu var. E peki belediyenin bütçesi ne kadar şirketleriyle beraber? 60 milyar. Yani üçte biri kadar borcu var. Madem o kadar iddialı, kendi yönettiği belediyenin borcu ne kadar açıklasın kardeşim. Borçsuz hiçbir kimse olamaz. Vatandaşın da borcu var, şirketlerin de borcu var, devletlerin de borcu var, belediyenin de borcu var. Hepimizin kredi kartı borcu yok mu kardeşim! Önemli olan iflas etmemek. Gelirin personel maaşını karşılamıyorsa ilfas etmişsin demektir. Görüldüğü gibi borç öyle bütçesinden fazla değil, bütçesinin üçte biri kadar borcu var. İBB mali yeterliliği, itibarı en yüksek belediyedir.
"İSTANBULLUYA FAYDALI OLAN NEYSE ONU KONUŞALIM"
(CHP adayı İmamoğlu'ya yayın hakkında) Arkadaşlarımız görüşüyorlar. Artık o hazırlıkları, detayı, günü, içeriği, kuralları... Tabii bu yayının İstanbullulara bir katkı sağlamasını önemsiyorum. Tercihim, ağırlıklı İstanbul olmalı. Onu söyleyince de onu da çarpıttılar. Korkuyor musun diğer konularda cevap vermeyeceğin için mi istemiyorsun gibi aslı astarı olmayan şeyler söylediler. Her şeyi konuşurum ben. Arkadaşımızın siyasi tecrübesinden kat kat tecrübem var, yaşadıklarım da var. Bu bir hakikat. İstanbul'da belediyeciliğim 1994'te başladı. Yeni İstanbul'a aday oluyor filan değilim. Cumhurbaşkınımızla dört buçuk sene beraber İstanbul'da beraber çalışmışız.
Dolayısıyla her şeyi konuşuruz ama benim muradım İstanbulluya faydalı olan neyse onu konuşalım. İstanbulluya ne yapacağız, İstanbullu gençlere ne yapacağız, İstanbullu kadınlara ne yapacağız. İstanbul'un kültür hayatına, saanat hayatına hangi katkıları sağlayacağız. İstanbul'un ekonomisini nasıl daha geliştireceğiz. Tüm bunları konuşmak lazım.
Kampanyamızın esası dedikleri, biz AK Parti seçmeninden bir oy devşirmesi yapabilir miyiz, bunun üzerine kurulu. Kuran-ı Kerim okuması, partisinin adını ağzına almaması, parti liderlerini, parti mensuplarını kampanyasına dahil etmemesi size ne çağrıştırıyor? Bu bile başlı başına bir ölçüdür. Bir aday partisiyle anlam ifade eder.
"RAKİBİM BENİ KOPYALIYOR"
Partini yok sayamazsın, parti kimliğini yok sayamazsın. Partinle vatandaşın önüne çıkmalısın. Benim kanaatim o. Zaten aday rakibim, genellikle benim gördüğüm beni kopyalıyor. İşte halkla daha sıcak ilişkiler içerisinde, halkın içinden ayrılmadığı görünümünü veriyor ama taklitimden sakınmalarını ben tavsiye ediyorum vatandaşlara.
Bir şeyi de söyleyeyim, web sitesi için üç yılda 80 milyon harcamışlar diyor. Yani ben bunu merak ettim. Bir kere bu 80 milyon meselesi şöyle. 80 milyona yakın bütçesi var. Bu bütçeyi de Medya AŞ diye yine belediyenin yüzde yüz sahibi olduğu şirket almış. Peki bu şirket ne yapmış? 460 tane iş yaptırmış. 2 bin 285 satın alma yapmış bu parayla. 150 kişi çalıştırmış. Dolayısıyla külliyen yalan. Bir web sitesi olayı falan değil.
15 milyon İstanbullunun desteğine talipseniz, bu şehri yönetmeye talipseniz, önce güven sorununuz olmaması gerekir diye düşünüyorum. Genellikle bizim mahallelerde dolaşıyor. Dolaşsın tabii, benim için mahsuru yok. Yani sırıtmaması lazım. Şimdiye kadar 27 Mayıs meselesine CHP zihinsel olarak kapalıdır. Bu sene mi aklınıza geldi kardeşim, sorarlar adama. Bu biraz sırıtıyor.
"BÜTÜN KESİMLERDEN DESTEK İSTİYORUM"
İstanbul'da yaşayan, İstanbul'un zorluklarını göğüslemeye çalışan, geleceğini İstanbul'da arayan herkesten oy istiyorum. Buna CHP seçmeni de dahil. Buna HDP'ye oy veren ya da vermeyen Kürt hemşehrilerimiz de dahil. Buna Saadet Partisi tabanı da dahil. Bütün kesimlerden destek istiyorum. Çünkü ben siyaseti hizmet aracı olarak görmüşüm. Hayatım boyunca da rozetini çıkarıp herkese hizmet götürmüş birisiyim. Anadolu'nun her köşesine bakarsanız, bölünmüş yollara bakarsanız, tünellere bakarsanız, internet ağlarına bakarsanız, havaalanlarına bakarsanız, tren yollarına bakarsanız, hastanelere bakarsanız bunu görürsünüz. Biz İstanbul'a hangi hizmeti yaptıysak Hakkari'ye de aynı hizmeti yaptık. Veya İzmir'e daha fazlasını yaptık. Orası bize oy vermiyor diye, öyle bir anlayış bizim siyasetimizde yoktur.
İstanbulluların beklentisi... Bir ekonomik zorluk yaşıyoruz. Bu ekonomik zorluğu elbette aşacağız. Bu İstanbul'da daha çok hissediliyor, bunu biliyoruz. Karşılaştığımızda da diyoruz ki; tamam bu vardır ama bunu aşacak olan kadrolar yine AK Parti kadrolarıdır. Geçmişten de örnekleri var. 2000 küresel krizi, 2008-2009 küresel krizi Türkiye'yi teğet geçti. Bütün dünya kasıp kavruldu ama biz onun üstesinden geldik. Onun üstüne bir 17-25 yaşadık, Gezi olayları yaşadık, 15 Temmuz alçak darbe girişimini yaşadık. Bütün bu badirelerden hamdolsun milletimizin desteğiyle çıktık.
GENÇLERE VE ENGELLİLERE AYLIK 10 GB İNTERNET
Şimdi bu anlamda İstanbul'da yaşayan çeşlitli kesimlere yönelik bir vaatlerimiz var, bir de beş yıla yayılmış projelerimiz var. Mesela gençlerimize aylık 10 GB ücretsiz internet vereceğiz. Bu önemli bir şey gençler için. Gençler çünkü artık akranlarıyla değil ekranlarıyla arkadaşlık yapıyorlar. Ayrıca engellilere de bu hizmeti vereceğiz.
Ayrıca engellilere de bu hizmeti vereceğiz. Engellilerin de tabii ihtiyacı var vakit geçirmek için. Kısıtlı, tam anlamıyla sosyal hayata katılamıyor.
Ayrıca gençlere bütün müzeler ve tiyatrolar ücretsiz olacak. Belediyenin bütün spor tesisleri ücretsiz olacak. Öğrencilerin akbili 40 liraya düşürülmüştü. Liseyi bitirip de üniversiteye hazırlanan gençleri de dahil ediyoruz. Bir yıl boyunca onlar da bu indirimden yararlanacaklar.
Akıllı şehir uygulamaları yeni istihdam yaratacak. Üniversite öğrencilerine ücretli staj sağlayacağız.
AMATÖR SPOR KULÜPLERİNE DESTEK
Çok önemli bir şey yapıyoruz. 935 tane amatör spor kulübü var İstanbul'da. Bunlara belediye yılda toplam 10 bin destek veriyor. Bu rakamı takım başına 100 bin TL'ye çıkarıyoruz. Yani 10 bin lirayken şimdi 100 bin liraya çıkıyor.
Uluslararası e-spor olimpiyatlarını İstanbul'da yapmak istiyoruz. Şimdi e-spor diye bir iş çıktı biliyorsunuz. Belki bizim kuşak bilmez ama şu anda hem ülkeler arası müsabakalar yapılıyor. 4 milyon aktif izleyicisi var, 10 milyon ilgilenen var. Ben bunların bir açılışına gittim Ataşehir'de, bin kişi vardı. Aşağı yukarı dokuz tane takım karşılıklı eleme usulü karşılaşıyorlar. Şampiyonlar seçiliyor, başka ülke şampiyonlarıyla eleme maçları yapılıyor. Sonunda dünya şampiyonu oluyor. Bu bir oyun değil, profesyonel bir işe dönüşmüş. Bu olimpiyatları İstanbul'da yapmayı planlıyoruz.
İSPARK İLK BİR SAAT ÜCRETSİZ
İSPARK ilk bir saat ücretsiz olacak her yerde, herkese. Belediye barışı var. İGDAŞ, İSKİ veya diğer birimlerle vatandaş davalık olmuş, ihtilafa girmiş. Diyoruz ki gelin barışalım, el uzatın, kucaklaşalım diyoruz. Böyle bir vatandaş belediye barışı getiriyoruz. Cezaları siliyoruz. Pratik olarak alınması mümkün değil. Cezaları sileceğiz, ana parayı da ödeme kolaylığı getireceğiz. İspark'ı da buna dahil edeceğiz. Doğalgazda yüzde onluk bir indirim öngörüyoruz. İSKİ'yle ilgili yüzde 46'ya varan, daha kalabalık aileler için daha az ödeme sistemini öngören bir düzenleme yapılmıştı.
Buna karar veren belediye meclisleri zaten. İBB meclisindeki kompozisyon belli. 181 AK Parti ve MHP var. Millet İttifakı'nın toplam sayısı da galiba 132. Arada ciddi bir fark var, elliden fazla bir fark var. Hiçbir şekilde AK Parti grubunun istemediği bir karar belediyeden çıkmaz. AK Parti grubu olur demese bu çıkmazdı. Bunu çarpıttılar.
Efendim bizim kararımızdı da sahiplendiniz. Kardeşim kim verdi oyu? Oyu veren AK Parti. Demek ki makul, düzgün bir şeymiş... Hatta değiştirerek verdiler. Su indirimi, onların teklifiyle AK Parti'nin teklifi farklıydı. Ulaşımdaki teklif, CHP grubununki farklıydı, AK Parti grubununki farklı. Her ikisinde de AK Parti'nin teklifi kabul edildi. Gayet doğal bir şey yani. Neticede oylama yapılıyor. Tabii keşke ittifakla çıksa. Belki bazı kararlar ittifakla da çıkabilir. Yani meclisin gücünü anlatmaya çalışıyorum. Başkan, meclisle uyumlu çalışmak zorunda. Bütçenin kendi içinde kalemler arası değişiklikle yapılabilecek şeyler. Hepsinin planlanması yapıldı. Kurumları zaafa düşürmeyecek, aynı zamanda belediyenin vermesi gereken hizmetleri de aksatamayacak bir düzenleme bu. Bakanlığım döneminde yatırımın üçte birinden fazlasını alternatif kaynaklarla yaptım. Bu tecrübe bende var.
"ORTAK SAYAÇ OKUMA MODELİ GETİRİYORUZ"
Elektrikle ilgili İstanbul'da bir sorun var. Avrupa ve Asya yakası dağıtım şirketleriyle ilgili şikayetler çok. Bu konu doğrudan belediyenin işi olmamakla beraber, İstanbullunun hakkını hukukunu korumak adına işe vaziyet etmeye karar aldık. Bunların düzeltilmesi için gayret göstereceğiz. İlk etapta elektrik faturasını, su faturasını, gaz faturasını daha da indirmek için ortak sayaç okuma modeli getiriyoruz. Şimdi bir doğalgazcı gidiyor, okuyor. O gidiyor, elektrikçi geliyor okuyor. O gidiyor, su geliyor okuyor. Diyoruz ki kardeşim bunu kaldırıyoruz. Bir sefer rahatsız edeceksin. Gidecek, okuyacaksın. Orada ortak bir maliyet olacak, onu da üçe böleceksin. İkinci bir konu da belediye vergisi var elektrikte, konutlarda yüzde 5, iş yerinde yüzde 1. Konutlardaki belediye vergisini tamamen kaldıracağız. Bu da ciddi bir iyileştirme sağlayacak. Bir de bu dağıtım şlirketleri hem AYEDAŞ hem BEDAŞ, mutlaka bölgelerinde hizmeti yerelleştirmeleri lazım.
Her ilçede, hatta bir ilçede birden fazla irtibat noktası olacak. Bizim belediyeciliğimizde buna da ihtiyaç kalmayacak. Akıllı şehir uygulamalarına geçeceğiz. İstanbul'un tamamını, biz ekranda, hangi sokakta lamba var, otobüs nereye gitti, gitmedi, hepsini göreceğiz.
"SOKAKLAR DA CADDELER GİBİ GECE GÜNDÜZ AYDINLIK OLACAK"
İstanbul'da okuyan bütün üniversite öğrencilerine ücretli staj yeri bulacağız. Bunun için bir birim kuracağız. Bütün kurumlarla koordinasyon yaparak bunu sağlayacağız. Öğrencilerimize kırtasiye desteği yapacağız. Aslına var ama bunu artıracağız.
İstanbul'un 70 bin sokağı var. Sokakları da caddeler gibi gece gündüz pırıl pırıl aydınlık olacak. Bunu niye yapıyoruz? Güvenlik. Kadınlarımız gece yarısı sokaklarda rahatça gezebilecek. Bu da sahadan bize gelen önemli bir talep. Engellilere bir hafta ücretsiz tatil yaptıracağız.
Ev kadınlarına aile bütçesine katkı sağlaması için bir imkan getiriyoruz. Kadınların el emeği göz nuru işlerini büyükşehir belediyesi birimlerinde satışa sunacağız. Yaklaşık bin liraya kadar bir katkıyı aylık olarak öngörüyoruz.
Motosikletler iki köprüden de bedava geçecekler. Motoparklar yapacağız. Motosikletlerin park yeri yok. Onlara özel park yeri yapacağız.
Evlenen çiftlere müjde. Onlara da düğün desteği veriyoruz. Siz evlendiyseniz kaçırdınız. Her yıl 50 bin gencimize kısmi zamanlı iş vereceğiz. Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile beraber planladık. Türkiye çapında bir proje bu. Aslan payını İstanbul alacak.
"GİRİŞİMCİLİK HANGARLARI KURACAĞIZ"
Ayrıca gençler dairesi kuracağız belediyede. Bu dairelerde girişimcilik hangarları kuracağız. Yazılım, kodlama, yapay zeka, katma değeri yüksek teknolojik ürünler. Akıl terini esas alan işlerde gençlere 100 bin liralık girişim sermayesi vereceğiz. Türkiye artık harcıalem işlerle fark oluşturamaz. Mutlaka akıl terini, bilimi, teknolojiyi işin içine sokmak ve geleceğin mesleklerine hazırlık yapmak lazım. İstanbul başlı başına büyük bir pazar. Çünkü bu şehrin akıllı şehir olması için yapılacak o kadar çok proje var ki. Yazılım lazım, ciddi anlamda akıl teri dökmek lazım.
Deniz ulaşımı da bedava oluyor. Otobüsten indi gemiye bindi veya metrodan indi gemiye bindi. Kombine taşımacılık, entegre edilmiş taşımacılık, aktarmalı taşımacılık. Bunları kullanıyorsa, elinde de İstanbulkart'ı varsa deniz kısmına para ödemeyecek.
HER MAHALLEDE EN AZ BİR KREŞ
Her mahallede en az bir tane kreş olacak. Hiç kreş olmayan 300 mahalle tespit ettik. Buralarda toplam 955 tane kreş, çocuk yuvası açacağız. Belediye bunları işletebilir de işlettirebilir de.
Öğretmenler toplu taşımadan ücretsiz yararlanacak. Tamamen ücretsiz, polisler, askerler gibi. Bu geç kalmış bir şey bana göre.
Raylı sistemlerin uzunluğunu beş yıl içerisinde 518 kilometreye çıkaracağız. Bun yaptığımızda Londra'dan daha fazla oluyor ve toplu ulaşımın yüzde 48'i raylı sistemle yapılır hale geliyor. Her bir 750 metre sağa sola öne arkaya gittiğinizde bir metro istasyonuyla karşılaşacaksınız.