Lohusalık hassasiyetine dikkat
Hamilelik ve lohusalık dönemi, hassas olduğumuz ve hormonal dengemizin şaştığı, allak bullak olduğu bir dönem. Biz bile çoğu zaman, o dönemin içindeyken şaşırıp kalırız hassasiyet gösterdiğimiz konulara…
Normal zamanda, hassas olmadığımız konularda, bu dönemde, gözyaşı dökebilir veya alınganlık yapabiliriz. İçinde bir bebeğin büyümesi hissi ne kadar olağanüstü ise işte tam da bu sebepten olağanüstü detaylara, bir kelimeye, bir bakışa takılabiliyor anne adayı bu dönemde.
Lohusalık dönemi ise hamilelik döneminden farklı olarak tam bir “yere çakılma”, “sudan çıkmış balık” sendromuna sebep olabiliyor yeni annede.
Hamilelik döneminde, çevrenizdeki herkesten daha özel bir duyguyu, yani bebeğinizi sadece siz en derinden hissederken, şimdi dünyaya gelen bebeğinizi hem herkesten hatta bazen en yakınınızdan bile sakınmak isteyebiliyorsunuz. Hem de hayatınızdaki bu yepyeni döneme adaptasyon sürecinde zorluk yaşayabiliyorsunuz.
Emzirmek, altını değiştirmek, gazını çıkarmak ve uyutmak gibi teorik açıdan çok kolay olan süreçler ile kucağınızda ağlayan ve size tam anlamıyla muhtaç bir bebeğin ne istediğini anlamak arasında sıkışıp kalırsınız.
Bu dönemde lohusa anneye en büyük yardım tabii ki en yakın çevresinden gelmelidir, yeni baba olmuş eşiniz, aile büyükleriniz veya çok yakın arkadaş çevrenizden yardım istemek en doğal ve bence en gerekli hakkınızdır.
Bizzat yaşamış ve “ Her şeyi ben yapacağım” diye inat etmiş bir anne olarak şunu söyleyebilirim ki, pek çok terimin anlamını yeni anne olduğum lohusalık döneminde daha net anlamıştım. Sanki dilini bilmediğim bir ülkede yapayalnız kalmışım gibi, bir yandan 9 aydır karnımda taşıdığım, özene bezene odasını, giysilerini hazırladığım, hayaller kurduğum bebeğime kavuşmanın verdiği huzur ve mutluluk, bir yandan ise ağlayan, “bebeğim, aç mı, altı mı kirli, gazı var mı?” sorularına cevap arayarak durumu anlamaya çalışırken, hayatıma giren “mastit” kavramının acısıyla “inadım” kırılıverdi bir anda.
Kısacası lohusalık tam bir duygusal gel-git dönemi ama bu dönemde yeni annelere tavsiyelerim şöyle:
• Çevrenizden, aile büyüklerinizden yardım istemekten ve yardım almaktan çekinmeyin. İzin verin size yardım etsinler.
• Aile büyüklerinizin ya da eşinizin ve sizin aynı anda bebeğinizle uyanık kalmasının ve refakat etmesinin hiçbir anlamı olmadığından, bebeğiniz sakinken, uyuyorken, yanında güvendiğinizi biri olduğu sürece, uyuyun, dinlenin, banyo yapın.
• Teoride dinlediğiniz veya okuduğunuz kitaplarda paylaşılan bilgiler her ne karar doğru olsa da, özellikle ilk 3 ay uyku eğitimi, düzenli beslenme gibi konularda hem kendinize hem bebeğinize zaman tanıyın, onunla inatlaşmayın. Çünkü her bebek birbirinden farklı olduğu gibi, her teori her bebekte olumlu sonuç verecek diye bir şey yok.
• Sizin kadar yeni duruma alışmaya çalışan biri daha var; bebeğiniz… Sıkışık yaşamaya alıştığı ana rahminden sonra, bu dünya, oksijen, ve diğer canlılar onun için sizin yaşadığınızdan bile daha zor ve alışılması kolay olmayan bir durum. Onu istediği zaman besleyin, göğsünüzde sizin kokunuzu alarak uyumasına müsaade edin çünkü onu rahatlatan ve alışık olduğu tek şey; sizin kokunuz.
• Her ne kadar yaşadığınız lohusalık döneminde zor olsa da, kendinize “sabırlı olmayı” telkin edin. Kısa bir dönem sonra artık bebeğinizin ağladığında ne demek istediğini anlar hale geleceksiniz.
• Bebeğinizde farklılık veya olumsuz bir durum hissettiğinizde hiç çekinmeden doktorunuzla görüşün. Çevrenizde ahkam kesip ve hatta teşhis koyanlara aldırış etmeyin.
• Son olarak; zaman çok hızlı akıyor, bir bakmışsınız daha dün gibi hatırladığınız lohusalık dönemini aşalı seneler olmuş. Çocuğunuzun her anının tadını çıkarmaya bakın.
- Etiketler :
- Haberler -
- Psikoloji
- Kadın Sağlığı