Kırklareli merkeze bağlı Asilbeyli köyü yakınlarındaki Aşağı Pınar ile Kanlı Geçit kazılarının 18 yıldır başkanlığını yapan İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Prehistorik Bölümü Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Kırklareli'ndeki Türkiye'nin tek samanlık müzesinin ilgi odağı olmaya başladığını belirtti.
Özdoğan, arkeolojik kazı yapı lan Aşağı Pınar kazı alanında iskeleti ağaç ve üzerleri sap olan üç adet samanlık inşa ederek, müzeye dönüştürdüklerini söyledi.
Her iki kazı alanında geçmişten kalan bilgileri çıkartmaya çal ıştıklarını ve bu bilgileri topluma da kazandırma gayreti içinde olduklarını ifade eden Özdoğan, bunları insanların düşüncesine kazandırırken, bir de kentin tarihi zenginliğini ekonomisine katkıda bulunacak hale dönüştürme çabası içerisinde olduklarını belirti.
Kazı alanının korunması ve çekim noktası olması iç in kazıya uygun olarak samanlık müzeler inşa etme fikrinin doğduğunu anlatan Özdoğan, şöyle dedi:
"Kazı yaptığımız yerde 'taş devri neolitik dönem' dediğimiz ilk yerleşim yerlerinde, ahşap, dallardan, çalı çırpıdan ve samandan oluşan bir mimari var. Bu yapılar halen Istranca Dağlarında yaşanan köylerdeki mimariye çok benziyor. Birbirlerinin aynı değil ama çok benziyor. Bunu 'nasıl anlatırız' dedik. Bunları, bu samanlık malzemesini köylerden odun fiyatına satın aldık. Burada yeniden kurduk. Kurduğumuz yapılar 100-150 yıllık. Yaptığımızla hem bu yapılar kurtulmuş oluyor, hem de kentin bu bölgenin kimliğine uygun bir mimarisini yapmış oluyoruz.
Burada kent için bir çekim odağı oluşturduk. Bunlardan 3 tane kuruldu. Projede 12 tane alacak. Hepsi samanlık gibi olmayacak, dal evlerden 12 birim olacak. Bunların her birinde değişik konular objelerle anlatılacak. Geleneksel sanatların da yapıldığı bir mekanda oluşturulacak.
Sergideki panolarla kazıları ve uygarlığın dünya tarihi içindeki yeri anlatılmakta. Diğer bir samanlıkta MÖ 6 binli yıla ait bir odanın köşesini yaptık. Burada cansız mankenlerle buğday üretimi, çömlek yapımı, duvar tamiri anlatılmakta. Üçüncü binada ise film şeridi gibi hayvandan nasıl yararlanıldığı anlatılmakta."
DĞNYADA ÇOK ÖRNEĞİ VAR
Özellikle İstanbul'dan turlarla müze ziyaretlerinin başladığını belirten Özdoğan, şunları söyledi:
"Okullarımızdan öğrenciler gelmeye başladı. Bu samanlık müze Türkiye'de ilk ama dünyada çok örneği var. Avrupa'nın neresine giderseniz gidin farklı boyutlarda yöresel mimariden yararlanılmıştır. Bulgaristan'da 4, Romanya'da çok büyük bir tane var. Geleneksel mimari müzecilik ilk 1800'ler de İskandinavya da başlamıştır. Almanya'da 40'ın üzerinde var. Her ülkede bunlardan var, Türkiye'de nedense müzecilik hep bina olarak yapılmış. Bu anlayışta ülkemizde yavaş yavaş değişiyor."
Özdoğan, arkeolojik kazı yapı lan Aşağı Pınar kazı alanında iskeleti ağaç ve üzerleri sap olan üç adet samanlık inşa ederek, müzeye dönüştürdüklerini söyledi.
Her iki kazı alanında geçmişten kalan bilgileri çıkartmaya çal ıştıklarını ve bu bilgileri topluma da kazandırma gayreti içinde olduklarını ifade eden Özdoğan, bunları insanların düşüncesine kazandırırken, bir de kentin tarihi zenginliğini ekonomisine katkıda bulunacak hale dönüştürme çabası içerisinde olduklarını belirti.
Kazı alanının korunması ve çekim noktası olması iç in kazıya uygun olarak samanlık müzeler inşa etme fikrinin doğduğunu anlatan Özdoğan, şöyle dedi:
"Kazı yaptığımız yerde 'taş devri neolitik dönem' dediğimiz ilk yerleşim yerlerinde, ahşap, dallardan, çalı çırpıdan ve samandan oluşan bir mimari var. Bu yapılar halen Istranca Dağlarında yaşanan köylerdeki mimariye çok benziyor. Birbirlerinin aynı değil ama çok benziyor. Bunu 'nasıl anlatırız' dedik. Bunları, bu samanlık malzemesini köylerden odun fiyatına satın aldık. Burada yeniden kurduk. Kurduğumuz yapılar 100-150 yıllık. Yaptığımızla hem bu yapılar kurtulmuş oluyor, hem de kentin bu bölgenin kimliğine uygun bir mimarisini yapmış oluyoruz.
Burada kent için bir çekim odağı oluşturduk. Bunlardan 3 tane kuruldu. Projede 12 tane alacak. Hepsi samanlık gibi olmayacak, dal evlerden 12 birim olacak. Bunların her birinde değişik konular objelerle anlatılacak. Geleneksel sanatların da yapıldığı bir mekanda oluşturulacak.
Sergideki panolarla kazıları ve uygarlığın dünya tarihi içindeki yeri anlatılmakta. Diğer bir samanlıkta MÖ 6 binli yıla ait bir odanın köşesini yaptık. Burada cansız mankenlerle buğday üretimi, çömlek yapımı, duvar tamiri anlatılmakta. Üçüncü binada ise film şeridi gibi hayvandan nasıl yararlanıldığı anlatılmakta."
DĞNYADA ÇOK ÖRNEĞİ VAR
Özellikle İstanbul'dan turlarla müze ziyaretlerinin başladığını belirten Özdoğan, şunları söyledi:
"Okullarımızdan öğrenciler gelmeye başladı. Bu samanlık müze Türkiye'de ilk ama dünyada çok örneği var. Avrupa'nın neresine giderseniz gidin farklı boyutlarda yöresel mimariden yararlanılmıştır. Bulgaristan'da 4, Romanya'da çok büyük bir tane var. Geleneksel mimari müzecilik ilk 1800'ler de İskandinavya da başlamıştır. Almanya'da 40'ın üzerinde var. Her ülkede bunlardan var, Türkiye'de nedense müzecilik hep bina olarak yapılmış. Bu anlayışta ülkemizde yavaş yavaş değişiyor."