Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam'da gerçekleştirilen 27. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın kapanış konuşmasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, takdimlerle en verimli şekilde değerlendirilen toplantının sona erdiğini belirterek, iştirakleri için partililere teşekkür etti.
Takdimleri, soruları, analizleriyle toplantıya katkı sağlayanları tebrik eden Erdoğan, toplantının icrasında görev alan herkese teşekkür etti.
"DÜNYAMIZIN HER MESELESİ UNUTMAYALIM Kİ AK PARTİ'NİN MESELESİDİR"
Erdoğan, "Bu toplantının, yeni yasama yılının başlangıcı olması sebebiyle, parti genel merkezimiz, meclis grubumuz, kabinemiz arasındaki koordinasyon bakımından da önemli olduğunu düşünüyorum. Üstlendiğimiz sorumluluklar itibariyle Türkiye'nin bölgemizin ve dünyamızın her meselesi unutmayalım ki AK Parti'nin meselesidir" değerlendirmesinde bulundu.
81 milyon vatandaşın her birinin eğitiminden sağlığına, güvenliğinden istihdamına, ulaşımına kadar hayatının her alanına ilişkin hizmetleri kendilerine en güzel şekilde sunmakla mükellef olduklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin siyasi ve ekonomik gücüyle, dünyanın saygın devletleri arasında yer alması, üzerinde bayrağımızın bulunduğu pasaportumuzun onurunun korunması da yine bizim görevimizdir. Bölgemizden başlayarak ümidini bize bağlamış tüm mazlumlara ve mağdurlara sahip çıkmayı, el uzatmayı, imkanlarımız nispetinde onlara destek olmayı da vazifemiz olarak görüyoruz. AK Parti, medeniyetimizin ve tarihimizin kendisine yüklediği işte bu büyük davayı hamdolsun 17 yıldır hep ileriye taşımayı başarmıştır."
"BU MUKADDES YÜKÜN HAMALI OLMAYA TALİP BİR PARTİYİZ"
Necip Fazıl'ın "Sakarya Türküsü" şiirinin dizelerini okuyan Erdoğan, "Biz ne rütbe ne mal derdine düşmeden işte bu mukaddes yükün hamalı olmaya talip bir partiyiz" diye konuştu.
Toplantının, "Tevazu, samimiyet ve gayretle önce millet önce memleket" sloganına atıfta bulunan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizim 17 yıllık yolculuğumuzun özü, özeti işte bu kelimelerdir. Bu yola birlikte çıktığımız arkadaşlarımızdan pek azı dışında neredeyse tamamının bugün burada aramızda olması imtihanı alnımızın akıyla vermekte olduğumuzun işaretidir. Büyük AK Parti ailesinin her bir ferdine davamıza sadakatleri, milletimizin her bir ferdine de vefaları için teşekkür ediyorum."
Erdoğan, insanlar gibi ülkelerin de partilerin de sürekli sınamalara maruz kaldığını belirterek, Türkiye ve ülkenin yönetiminden sorumlu AK Parti olarak son yıllarda siyasi, ekonomik ve sosyal pek çok sınamayla karşılaştıklarını söyledi.
Erdoğan, "Gün oldu vesayetin kıskacında bizi boğmaya çalıştılar, gün oldu sokaklarımızı karıştırmak istediler, gün oldu terör örgütlerini üzerimize saldırdılar, gün oldu FETÖ ihanet çetesini kullanarak topyekun ülkemizi işgal etmeye kalktılar. Gün oldu sınırlarımız ötesinden üzerimize ateş yağdırdılar, gün oldu ülkemizi uluslararası alanda tecrit etmeye kalktılar. Hamdolsun, milletimizle beraber ülkedeki milli ve yerli duruş sahibi kesimlerle birlikte bu tuzakların, bu senaryoların, bu oyunların hepsine de boşa çıkardık. Tüm bu süreçte ne karşımızdakilerin cesametleri, ne üzerimize salınan piyonların alçaklıkları üzmüştür. Bizi en çok üzen, bu ülkede siyasi alternatif konumunda bulunması gereken bir partinin her defasında Türkiye'nin ve Türk milletinin düşmanlarıyla aynı safta yer almış olmasıdır" ifadesini kullandı.
Bir noktanın yanlış anlaşılmaması gerektiğini aktaran Erdoğan, "Bizim sorunumuz asla siyasi muhalefet değil, muhalefetin muhasebe ve murakabe yönüyle demokrasinin vazgeçilmez unsuru olduğunu biliyoruz" diye konuştu.
Erdoğan, herhangi bir konudaki eksiklerinin, varsa yanlışlarının da ifade edilmesinin sıkıntı olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
"Biz, en kritik dönemlerde düşmanlarımızın safında yer alanlardan, onların bize yönelmiş siyasi ve ekonomik silahlarına adeta cephane taşıyanlardan muzdaribiz. Bölücü terör örgütünün güdümündeki HDP'yi, bu ilişkisini kesemediği sürece meşru siyasetin bir aktörü olarak görmemiz zaten mümkün değildir. Maalesef, bizi üzüntüye gark eden zihniyetin en büyük temsilcisi ana muhalefet partisi CHP'dir.
Gezi olaylarında vandallarla mücadele ediyoruz, CHP'yi onların yanında buluyoruz. Ülkemizi FETÖ'cülerin tuzaklarından kurtarmak için can pahasına bir mücadeleye girişiyoruz, CHP'yi onların saflarında görüyoruz. Biz, gece Atatürk Havalimanı'na iniyoruz, meğerse bizden yaklaşık 2-2,5 saat önce Bay Kemal oraya geliyor ve oradan tanklar öncülüğünde bindiriliyor bir otomobile, Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine gidiyor ve oradan devlete, ülkemize yapılan darbeyi kahvesini yudumlayarak izliyor. Ondan sonda utanmadan sıkılmadan, 'Benim bu işlerle alakam yok' diyor."
"KORKAKSIN, ÜRKEKSİN NE MİLLİSİN NE YERLİSİN"
Hepsinin kayıtlarda olduğuna işaret eden Erdoğan, "Sen böyle bir adamsın, korkaksın, ürkeksin ne millisin ne yerlisin" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölücü terör örgütünün çukur eylemlerine karşı destansı bir mücadele yürütüldüğünü vurgulayarak, "CHP'yi yine karşı cephede buluyoruz. Sınır ötesinde pusuya yatarak, ülkemizin huzuruna ve güvenliğine tehdit oluşturan terör örgütlerinin üzerine yürüyoruz, CHP'yi yine karşı safta görüyoruz. Uluslararası alanda ülkemizin şerefinin, haysiyetinin, itibarının müdafaası için var gücümüzle çalışıyoruz, CHP'yi yine yeminli düşmanlarımızın diliyle bize saldırırken suç üstü yakalıyoruz" diye konuştu.
Yaşanılan son hadiselerde yine benzer bir durumla karşı karşıya kalındığına değinen Erdoğan, "Ama artık milletim yutmuyor, şehitlerimizin aileleri artık yutmuyor ve 'Hangi yüzle sen buraya geldin?' demeye başladılar" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığına yönelik bir saldırıya karşı kamu ve özel sektörle tarihi bir mücadele verdiğini bildirdi.
Ana muhalefet partisinin ne yaptığını soran Erdoğan, "Ana muhalefet partisi her zamanki gibi safını ülkesinin ve milletinin değil, karşı tarafın yanında belirleyerek, hezeyanlarla ortalığı karıştırmaya çalışıyor. Bunun adı muhalefet değildir, bunun adı fırsatçılık bile değildir. Milletin geleceğine umutla bakmaya ihtiyaç duyduğu dönemde bühtanlarla, umut cellatlığı yapmanın adı olsa olsa alçaklıktır" ifadesini kullandı.
"IMF BORCUNU SIFIRLAYIP, YARIM ASRI AŞKIN BİR DEFTERİ DE KAPADIK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisine AK Parti hükümetlerinin en çok gurur duyduğu icraatları sorulsa, en başta Türkiye'nin IMF boyunduruğundan kurtarılması olacağını, bunu hep söylediğini söylemeye devam edeceğini vurguladı.
Erdoğan, şu görüşlere yer verdi:
"Biz görevi unutmayın 23,5 milyar dolar IMF'ye borçla devraldık. 2013'te ne yaptık, tamamen sıfırladık. Bunu yapan Bay Kemal biz değil miyiz? IMF boyunduruğundan bu ülkeyi kurtaran biz değil miyiz? Peki bu IMF meselesi niye bu kadar önemli? IMF'nin misyonu, ödemeler bilançosu bozulmuş olan ülkelere kredi vermek ve onları sadece mali değil aynı zamanda siyasi yapılarını da dönüştürmektir. Bu misyonu gereği IMF, kurumlara veya özel firmalara değil sadece devletlere borç verir. Davos'ta o zamanki (IMF) Başkanı Strauss-Kahn ile görüşme yapıyoruz. O zamanın Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcım da yanımda. Kendisine dedim ki 'Eğer siz siyaseten bizi yönetmek istiyorsanız, Türkiye'nin Başbakanı benim. Bu yönetimi size vermem. Verdiğiniz parayı, borcu bizden almak istiyorsanız, biz de bu taksitleri tıkır tıkır ödüyor muyuz, ödüyoruz. Bitti, bizim sizinle ilişkimiz bu, daha ileri bir ilişki olamaz. Bundan sonra da sizden borç istemiyoruz, biz o defteri kapattık, 2013'te sıfırladık, IMF ile işimiz bitti.
Bırakın onu, ondan sonra onlar bizden borç istediler, 5 milyar dolar borç istediler. Hatta, ben o zamanki arkadaşlara 'verelim' dedim. Baktılar ki çılgın Türkler yine azıttı, vazgeçtiler. Türkiye, 1960 darbesinin ardından IMF'nin pençesine düşmüş ve AK Parti'ye kadar da kurtulamamıştır. İlk IMF anlaşmasının altında darbe yönetiminin başı Cemal Gürsel'in, onu takip eden 4 anlaşmanın altında da devrin CHP Genel Başkanı İnönü'nün imzası vardır Bay Kemal, bunu da öğren."
IMF ile yapılan 19 anlaşmadan Türkiye'nin ne kazandığının bilinmediğine dikkati çeken Erdoğan, ama çok ciddi siyasi bedel ödendiğinin bir gerçek olduğunu belirtti.
Erdoğan, iktidara geldiklerinde 23,5 milyar dolar tutarındaki IMF borcunu kucaklarında bulduklarını anımsatarak, usanmadan bunu ödediklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Nihayet 2013 Mayıs'ında IMF borcunu sıfırlayıp, yarım asrı aşkın bir defteri de kapadık. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu, çılgına döndüler. Gezi Olayları ile başlayan ve hala devam eden bu dönemde yaşadıklarımızı IMF boyunduruğundan kurtulmamızdan bağımsız kabul etmiyorum."
Erdoğan, yaptıkları bazı ziyaretlerde birilerinin kendilerine utanmadan, sıkılmadan IMF'den destek sağlama teklifinde bulunduğunu belirterek Türkiye'nin IMF defteri kapattığını vurguladı.
Türkiye'nin yatırım için arayışta olduğunu ve yatırım yapmak isteyenlerin önünü açacaklarını bildiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Siyasi bağımsızlık gibi ekonomik bağımsızlığın bedelinin de yüksek olduğunu hep birlikte yaşayarak gördük. IMF'nin bir ülkeyi kıskaca alabilmesi için önce bazı şartların oluşması gerekiyor. Bugün Türkiye, IMF'nin kredi desteğine ve buna bağlı teknik yardımına ihtiyaç duyabileceği seviyenin hamdolsun çok ama çok uzağında duruyor. Böyle bir durumdayız. Her şeyden önce ekonomik göstergelerimiz diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok iyi bir noktadadır. Nitekim bu sabah Hazine ve Maliye Bakanımız bunları etraflıca anlattı. Özellikle kamu, hane halkı, bankalar ve özel sektör borçluluk oranlarında uluslararası kriterlere göre gayet olumlu bir görüntüye sahibiz."
Türkiye'de kamu borcunun gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 28 olduğuna dikkati çeken Erdoğan, gelişmekte olan ülkelerin ortalamasında bu oranın yüzde 49 olduğunu söyledi.
OECD ülkelerinin kamu borcunun yurtiçi hasılalarına oranının ortalamasının ise yüzde 111 olduğuna değinen Erdoğan, Türkiye'nin hane halkı borçlanmasının milli gelire oranının ise yüzde 16 seviyesinde bulunduğunu dile getirdi.
Bu borçların kur riskinin de bulunmadığının altını çizen Erdoğan, şu bilgileri verdi:
"Vatandaşların dövizle borçlanmalarının önüne daha önce çıkardığımız bir kanunla zaten geçmiştik. Bizde yüzde 16 olan hane halkı borçluluğunun gelişmekte olan ülkelerdeki ortalaması ne biliyor musunuz? Yüzde 36. Fark bu kadar büyük. Aynı şekilde küresel ortalama ise yüzde 60. Özel sektörümüzün borçluluk oranlarında da yine dünya ortalamasının ve OECD ortalamasının çok altında bir orana sahibiz hamdolsun. Ülkemizde özel sektör borçlarının milli gelire oranı yüzde 65 iken gelişmekte olan ülkelerde bu oranın ortalaması yüzde 94'tür. Toplam borçluluk oranındaki tablo da Türkiye'nin güçlü durumuna işaret ediyor. Bu oran Türkiye'de yüzde 137 iken gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 211, dünya ortalaması ise yüzde 318 düzeyindedir. Sonuç itibarıyla Türkiye kamu, hane halkı ve özel sektör borçları noktasında endişe duyulması gereken hiçbir sorunla karşı karşıya değildir."
"YIL SONUNA KADAR 5 MİLYAR LİRA FAİZ DIŞI FAZLA VERMEYİ HEDEFLİYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin güçlü mali disipliniyle ve ortaya koyduğu ayakları yere basan ekonomi politikalarıyla borç yönetimini kolayca gerçekleştirme kapasitesine sahip olduğuna dikkati çekerek ekonomiyle ilgili şu detayları paylaştı:
"Son dönemde gerçekleşen küresel spekülatif saldırılara ve algı operasyonlarına rağmen temmuz ayında yüzde 123 olan borcu çevirme oranımız, eylül ayı itibarıyla yüzde 109'a gerilemiştir. Ayrıca yıl sonuna kadar 5 milyar lira faiz dışı fazla vermeyi hedefliyoruz. Böyle bir tabloda Türkiye'nin ne kredi açısından ne de teknik destek açısından IMF ile yolunun kesişmesi söz konusu olmaz. Bir kez daha ilan ediyorum, Türkiye IMF defterini tekrar açmamak üzere kapatmıştır. Bu açık gerçeklere rağmen, IMF konusunun gündeme getirilmesinin gerisindeki hesapları gayet iyi biliyoruz. Ama tekrar ediyorum, başaramayacaklar. Ülkemizin başına IMF musibetini saran CHP'nin geçmişi daha vahim siyasi ve ekonomik sabıkalarla doludur. Hani meşhur Marshall Yardımı meselesi var. Bu yardımın öncülerinden bir tanesi de İnönü'dür."
"BUNLARIN GEÇMİŞİ HEP BÖYLE. DÜN NEYDİ Kİ BUGÜN NE OLACAK?"
İsmet İnönü'nün elinde ABD bayrağıyla bir fotoğrafını gösteren Erdoğan, şunları söyledi:
"İşte görüyorsunuz, elindeki bayrak dikkat edin Türk bayrağı değil. Elindeki bayrak Amerika. Bu da İnönü. Bunların geçmişi hep böyle. Dün neydi ki bugün ne olacak? Yaptıkları iş bu. Bunu elinde niye taşıyor? Bu bir teşekkürname, bunun için taşıyor. Şu anda güneyimizde Amerika'nın kokartlı komandoları kimlerle yan yana? Teröristlerle. Kim o teröristler? PYD, YPG, PKK. Onlarla kol kola, el ele, omuz omuza. Peki bunlar kiminle kol kola? Bunlarda yine CHP'yle HDP'yle kol kola. Bunlara karşı şu anda mücadeleyi veren kim, benim Mehmet'im. Mehmetçik'imizi bu noktada istismar edenler kim? Yine CHP, yine HDP. 8 şehidimizin olduğunda bunun sorumlusu kimler, PKK değil mi? Peki onun perde arkasında kimler, işte bu HDP değil mi, CHP değil mi? Bunların en ufak bir rahatsızlığını duyduk mu, duyuyor muyuz? Yok. Sadece dostlar alışverişte görsün kabilinden gelirler bir cenaze merasiminde görünürler veya eve bir ziyaret yaparlar, bununla da 'Bu işi paketledik, hallettik' derler."
İsmet İnönü'nün ülkenin başında olduğu dönemde Amerikan yardımları bahane edilerek tüm stratejik savunma sanayi projelerinin iptal edildiğini, araştırma geliştirme ve üretim faaliyetleri durdurulduğunu, fabrikaların kapısına kilit vurulduğunu ifade eden Erdoğan, 1940'lı yıllara ait bazı gazete kupürlerini gösterdi.
Bir gazetenin "Uçak yapımına ABD yardımı sonrasında son verildi" kupürünü gösteren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ne dediler, 'Siz niye yapıyorsunuz biz size veririz. Sizin yapmanıza gerek yok' dediler. Sivas'tan çıkan yürüyüş işte böyle durduruldu. Ve bütün o adımlar, gerek Hürkuş olsun gerek diğerleri olsun hepsi böyle durduruldu. Eğer o gün bunlar yapılmış olsaydı, bugün biz çok ama çok farklı yerdeydik. İşte bu utanç verici mirasın sahibi CHP, bugün çıkmış bizi IMF ile şununla bununla suçluyor. Önce siz kendi geçmişinizdeki lekeleri temizleyin. Bir parti düşünün, Amerikan yardımını sevinç naralarıyla karşıladığı dönemin ardından geçen 70 yılı aşkın süreye rağmen, hala aynı zihniyette ısrar ediyor. Dünya değişmiş, Türkiye değişmiş, siyasi ve ekonomik mantık değişmiş ama CHP hiç değişmemiş. Bunun adı istikrar değil, ilkelliktir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, partilerinin tekamüle, değişerek gelişmeye inandığını ifade etti.
AK Parti'nin 17 yıllık tarihinde bunun pek çok örneğinin bulunduğuna işaret eden Erdoğan, tek parti zihniyetinde çakılıp kalmakla övünenlerin, elbette ne demokraside ne ekonomide ne dış politikada gelinen yeri hazmedemeyeceklerini belirtti.
"Bu parti (CHP), mevcut zihniyetiyle Türkiye'yi ileriye taşımayı değil geriye götürmeyi hedefliyor." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Milletimiz, bunların gericiliğini gördüğü için de kendilerini yüzde 25'lik bir dilime hapsetti, hatta son seçimde onun da altına düşürdü. 2019 mahalli seçimlerinde CHP'nin bir kez daha boyunun ölçüsünü alacağına inanıyorum. Hizmet adına, yatırım adına, proje adına hiçbir varlık ortaya koyamayan, sadece ülkemizin ortak değerlerinin istismarıyla siyasette tutunmaya çalışan bu partiye milletimiz hak ettiği dersi sandıkta verecektir. Yeter ki biz milletimizin beklentilerine, taleplerine umutlarına karşılık vermeye devam edebilelim. Yeter ki biz, milletimizin gönlündeki o müstesna yerimizi korumaya devam edelim, bu bizim için çok önemli.
Bunu başardığımızda, yıllarca dişe dokunur tek hizmet göremediği halde ısrarla CHP'nin arkasında duran belirli il ve ilçelerimizdeki vatandaşlarımızın da yavaş yavaş tercihlerini değiştireceklerine inanıyorum. İstismar siyasetinin ömrü dolmuştur, dönem hizmet siyasetinin yükseliş dönemidir, dönem gönülleri fethetme dönemidir. Mahalle seçimlerdeki başarımızın anahtarı, işte bu yaklaşımı milletimize gerektiği gibi anlatabilmemize bağlıdır."
"VİCDAN SİYASETİ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salonda bulunanlara, "Ömrünün 40 yılını bu mücadeleye adamış bir kardeşiniz, bir siyasetçi olarak önümüzdeki seçimlerde bu potansiyeli harekete geçirebileceğimizi ben, siz değerli kardeşlerimde görüyorum. Genel merkezimizden sandık müşahitlerimize kadar tüm kadrolarımızla buna inandığımızda ve gece gündüz çalıştığımızda neticeye ulaşabileceğimize gönülden inanıyorum" diye seslendi.
"AK Parti siyasetinin sadece akıl, sadece proje, sadece hizmet değil aynı zamanda vicdan siyaseti" olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bir işin doğruluğunu yanlışlığını anlamanın en güzel yolu dönüp onu kendi vicdan terazimizde tartmaktır. Şayet vicdanlarımız kurumamışsa, nasır tutmamışsa oradan gelen cevap daima en doğru cevap olacaktır. Hukuk dediğiniz, kanun dediğiniz, adalet dediğiniz iş, işte vicdanlardaki bu ölçünün yazıya, sisteme, uygulamaya dökülmüş halidir" şeklinde konuştu.
Vicdana uymayan kanunun, atıl kalmaya mahkum olduğunu söyleyen Erdoğan, "Aynı şekilde vicdana uymayan bir tasarrufun da eninde sonunda dönüp sahibinin başına yıkılması kaçınılmazdır. AK Parti teşkilatlarında görev alan yönetici demek, vicdanıyla siyaset yapan kişi demektir. AK Parti hükümetlerinde görev alan bakan, bürokrat demek mevzuat yanında vicdanını da işine katan kişi demektir. AK Partili belediye başkanı demek, vicdanını aldığı her kararın attığı her adımın önünde tutan kişi demektir" değerlendirmesinde bulundu.
"RAHŞAN AFFINDA GÖRDÜK, ONDAN ÖNCEKİ AFLARDA GÖRDÜK, HEPSİNDE GÖRDÜK"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son günlerde bir takım tartışmalara, bir takım tekliflere şahit olduklarına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Af meselesinden, çocuk istismarına geniş bir yelpazeye yayılan bu tartışma konularında AK Parti olarak bizim öncelikli ölçümüz maşeri vicdandır. Şu veya bu kesimin, şu veya bu şahsın çıkarına, faydasına ama milletimizin ortak hissiyatına aykırı hiçbir iş, bizim için makbul değildir. Geçmişte çok aflar çıkarıldı. 'Bu affı çıkarır da bundan ne kadar siyasi rant elde ederiz...' Arkadaşlar, biz böyle düşünemeyiz. Geçmişte bunları gördük. Rahşan affında gördük, ondan önceki aflarda gördük, hepsinde gördük. Biz aynı şekilde adım atamayız. Ölçü belli, bu ölçüye göre biz talimatımızı başta Adalet Bakanımız olmak üzere kendilerine verdik, çalışmalarınızı yapın, yapılabilecek ki o da onu af olarak değerlendirmeyi kendimiz için zül addederiz, yapılabilecek bir şey varsa bunu en geniş anlamda siz de çalışmalarınızı yapın ve o çalışmalardan sonra bu konuda ne gibi bir adım atarız, buna bakalım.
Efendim 'cezeaevleri dolmuş...' Cezaevlerini boşaltmak için af çıkarılmaz. O zaman adama sorarlar, 'bu cezaevlerini niye yaptınız?' Veya 'niye var.' Bunun bir caydırıcılığı var da onun için bunlar yapılıyor. Onun için bu konudaki çalışmamızı sağlam zemine oturtmak suretiyle adaleti tesis hukukla olur, anlık ayak üstü düzenlemelerle değil. Adaletin tesisi farklıdır, o hukuktur, yasal düzenleme de değildir. Hukuk, hakların sahibine iadesidir. Biz bunu korumaya mecburuz."
Erdoğan, geçmişten beri böyle davranmamış olmaları halinde siyasi, ekonomik ve sosyal alanda ülkeye bugünkü itibarını kazandıran duruşları da gösteremeyeceklerini ifade etti.
Bu tavrı sadece ülkedeki kimi odaklarla değil, aynı zamanda dünyanın siyasi, ekonomik ve askeri olarak en güçlü ülkeleriyle karşı karşıya gelme pahasına hayata geçirdiklerinin altını çizen Erdoğan, Filistin'de, Bosna'da, Kıbrıs'ta, Irak'ta, Suriye'de, Libya'da, Körfez'de ve daha nice meselede tercihlerini hep erdemden, ahlaktan, vicdandan ve hukuktan yana bunun için kullandıklarına işaret etti.
Bugün de yarın da aynı şekilde yola devam etmek zorunda olduklarını vurgulayan Erdoğan, "Gündemimize gelen meseleler konusunda, önce vicdan terazimizde tartmadan alelacele kararlar vermeyeceğiz. Geçmişte yapılan ve milletimizin vicdanını yaralayan yanlışlara biz düşmeyeceğiz. Tüm arkadaşlarımız bu konuda müsterih olsun" dedi.
"SÜRECİN HER AŞAMASINI YAKINDAN TAKİP EDECEĞİM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıyı 2019 mart seçimlerinin bir startı, bir başlangıcı olarak kabul ettiğini anlatarak, aday tespiti ve seçim çalışmalarının önemi konusunu her fırsatta ifade ettiğini hatırlattı.
"Sadece bu sürecin her aşamasını yakından takip edeceğimin bilinmesini istiyorum" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Seçim gününe kadar hiçbir ihmale, hataya, yanlışa yer vermeyecek bir çalışma yürütülmesini sağlamak için elimden gelen gayreti göstereceğim. Sizlerden aynı kararlılığı, aynı hassasiyeti bekliyorum. AK Parti'nin başarısı yolunda yaptığınız her katkının aynı zamanda ülkemizin ve evlatlarımızın aydınlık geleceği için yakılmış bir ateş olduğunu unutmayınız. Genel merkezimizde, Meclis grubumuzda, teşkilatlarımızda, kabinemizde yapacağımız çalışmalarda tek ölçümüz, Allah'ın rızasını ve milletimizin takdirini kazanmak olacaktır. Bugüne kadar bu kardeşinizi mahcup etmediniz, bu seçimlerde de mahcup etmeyeceğinize inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantının icrasında görev alanlara teşekkür etti.
SORULARI YANITLADI
Erdoğan, AK Parti 27. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın kapanış konuşmasının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kaybolmasıyla ilgili soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da savcılığın bu işin takibinde olduğunu, takibin çok yönlü yürütüldüğünü belirtti.
İşin polisiye ve istihbarat takibinin de bulunduğunu ifade eden Erdoğan, özellikle İstanbul'da havalimanlarından giriş çıkışların hepsinin incelendiğini bildirdi. Erdoğan, bu takiplerin sonucunda savcılığın ne gibi bir karar vereceğini, ne gibi bir açıklama yapacağını beklediklerini söyledi.
Erdoğan, gazeteci Cemal Kaşıkçı'yı çok eski tanıdığını, bu olayın Türkiye'de olmasının üzücü olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Beklentim hala iyi niyetli, inşallah arzu etmediğimiz bir durumla karşı karşıya kalmayız. Nişanlısının bu süreç içerisindeki beklentisi o da ayrı bir konu. Ama ben inanıyorum ki bu dünyada, özellikle bizim ülkemizi kastediyorum, bu tür bir şeyin olması hususunda özgürlüklerin takipçisi olanlar, düşünce hürriyetinden yana olanlar bu işin peşini bırakmayacaklardır. Bunun peşini bırakmamak suretiyle de bunun takipçisi olacaklardır. Ben de Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak bu işin takibindeyim, kovalıyorum. Buradan çıkacak sonuç neyse onu da dünyaya da bizler bildireceğiz."
Kaşıkçı'nın Büyükelçilikten çıkış görüntüsünün olup olmadığına ilişkin bir soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Büyükelçiliğe giriş çıkışlar vesaire bütün bunların hepsi şu anda inceleniyor, takip ediliyor. Havalimanından çıkışlar, gelişler... Bütün bunların hepsi takipte. Bunların kontrolünü emniyetimiz olsun, aynı zamanda polis teşkilatımızın çeşitli birimleri kovalıyor. Göreceğiz, süratle de buradan bir netice alalım istiyoruz" yanıtını verdi.
MHP'NİN AF TEKLİFİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Af konusunda Adalet Bakanlığı bir çalışma yapacak mı?" sorusu üzerine şu değerlendirmede bulundu:
"Adalet Bakanlığı bir çalışmayı kendisi yapıyor. MHP'nin teklifi onların kendisine aittir. Dolayısıyla o teklif, gerek partimizde gerekse Adalet Bakanlığımızda değerlendirmeye tabi, bizim için masaya yatırılması gereken bir özelliği vardır. Ondan da hareketle buradan ne kadar istifade ederiz, ne kadarı bize göre uygundur, değildir, bunların hepsi bu değerlendirmeler içerisinde ele alınacaktır. Ne kadarına katılırız, ne kadarına katılmayız. Şüphesiz ki MHP'nin teklifi kendisine aittir. Biz ise AK Parti olarak nasıl bir teklifle bunun karşısına çıkarız veya buna ne kadarıyla, nereye kadar yaklaşırız... Bunların hepsi arkadaşlarımızın çalışmasından sonra ortaya çıkacaktır."
"BAHÇELİ İLE GÖRÜŞME MACARİSTAN DÖNÜŞÜ OLABİLİR"
Af konusundaki çalışmaların takvimiyle ilgili bir soru üzerine Erdoğan, yarın iki günlük Macaristan seyahatinin başlayacağını hatırlatarak, "Macaristan'dan döndükten sonra, arkadaşlarımız zaten şu anda çalışıyorlar. Bu çalışmalar konusunda bizim hukukçu arkadaşlarımızın yaptığı çalışmalar da var, bu çalışmaların hepsini bütünleştireceğiz, kendilerinden brifing alacağım. Bu brifingler neticesinde nasıl bir yaklaşım ortaya koyacağız, bunu açıklayacağız" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir başka soruya karşılık, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmesinin Macaristan dönüşü olabileceğini bildirdi.
"MHP'nin af teklifi dışında, AK Parti başka bir teklif mi hazırlayacak? Açıklamanızdan bunu mu anlamalıyız?" sorusuna Erdoğan, "Hayır, yani o affı nereye kadar paylaşırız, nereye kadar paylaşmayız, bu konuda şüphesiz ki bir duruşumuz, görüşümüz olacaktır" cevabını verdi.
VİDEO: TÜRK ARAP MEDYA DERNEĞİ BAŞKANI TURAN KIŞLAKÇI, NTV'DE SORULARI YANITLADI