Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye'nin Suriye'deki amacının, ülkenin toprak bütünlüğünü korumayı, etnik ya da mezhepsel çatışmalardan kaçınmayı ve tüm Suriyelileri kapsayan meşru bir siyasi düzene geçişi desteklemek olduğunu belirtti.
Kalın, Daily Sabah gazetesi için kaleme aldığı "G20 ve jeopolitik duruş" başlıklı makalesinde, Çin'in Hangcou kentinde düzenlenen 11'inci G20 Zirvesi'nin dünyanın en büyük ekonomilerinin liderlerini küresel ekonomi ve iklim değişimi ile ilgili ağır bir gündem ile bir araya getirdiğine işaret etti.
Zirvenin, terörle mücadele, sığınmacı krizi ve Suriye'de devam eden savaş gibi acil jeopolitik meselelerin ele alındığı bir yer işlevini gördüğünü kaydeden Kalın, jeopolitik duruş ve manevraların bu tür toplantıların temel özelliklerinden biri olduğunu, bu zirvenin de istisna olmadığını vurguladı.
"Terörün küresel bir tehdit olduğuna, teröre karşı güç ve kararlılıkla savaşılmasına dair evrensel bir mutabakat olduğu halde teröristlerin kim olduğu konusunda anlaşmazlıklar bulunuyor. Uluslararası toplumun Suriye'deki savaşı durdurmada ve DAEŞ terörü tehdidini yok etmede başarısız olması jeopolitik güç gösterisi ile çok yakından alakalıdır. Ve maalesef ki Suriye savaşı, bunun ana sahnesi olmaya devam edecektir."değerlendirmesini yapan Kalın, dünya liderlerinin sahaya yeni giren bir dinamiğe, Fırat Kalkanı Harekatı'na büyük ilgi gösterdiğini kaydetti.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) 24 Ağustos'ta başlattığı Fırat Kalkanı Harekatı'nın Türkiye'nin Suriye sınırını DAEŞ'ten temizlediğini ve Azez-Cerablus kentleri arasında yaşayan binlerce Suriyeliye soluk aldırdığının belirten Kalın, harekatın son 2 yılda çok sayıda yenilgi alan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) için de önemli bir askeri zafer ve moral kaynağı olduğunu ifade etti.
"Fırat Kalkanı Harekatı, Türkiye'nin uluslararası aktörlerin desteği olsun olmasın DAEŞ'i yenmek ve yok etmekteki ciddiyetini ve kararlılığını kanıtlamıştır. Askeri yönünün yanında harekatın diplomatik ve siyasi başarısı da not edilmelidir. Türkiye'nin Rusya ve İran ile daha yakın ilişkiler geliştirme çabaları Suriye'deki son askeri faaliyetlerine olan desteğe zemin hazırlamıştır. Türkiye'nin sınırı boyunca kendini savunma hakkını kullandığı vurgulanmalıdır ayrıca Türkiye, sahada çatışmalara mahal vermemek için askeri operasyonlarını ilgili taraflarla koordineli şekilde yürütmektedir." bilgisini veren Kalın, birçok açıdan önemli olsa da bu zaferin Suriye bulmacasının tek bir parçası olduğuna dikkati çekti.
Halep'te gittikçe kötüleşen durumun Suriye'deki tüm taraflar için ciddi bir endişe kaynağı olduğunu, ABD, Rusya ve Türkiye arasındaki görüşmelerin gündeminde Kurban Bayramı'ndan önce çatışmaların durdurulması konusunun yer aldığını anımsatan Kalın, ateşkes anlaşmasının Halep'te ve çevresindeki sivil halka soluk alma imkanı sunacağını belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, anlaşma ile Halep'e güneyde Şam'dan, kuzeyde Türkiye'den insani yardım girişinin kolaylaşacağını, anlaşmanın belki de Birleşmiş Milletler çatısı altında rejim ve muhalifler arasında siyasi müzakerelerin yeniden başlaması için bir ortam sağlayacağını kaydetti.
"Silahların durdurulması için sınırlı bir anlaşmaya varmak başka bir şey, savaşı sonlandırmayı amaçlamak başka bir şey. Suriye savaşı 5'inci yılında herkesi o kadar yıprattı ki, yerel ve geçici ateşkesler büyük zaferler gibi kutlanıyor. Herkes her gün onlarca kişinin öldüğü Suriye'de tek bir insanın hayatını kurtarabilecek tüm anlaşmaları desteklemeli ama nihai hedef savaşı sona erdirmek olmalı. Bu Suriye topraklarından terörü silmenin, sığınmacı krizinin kontrol altına almanın ve Suriye halkının yeniden normal bir hayat yaşamasına yardım etmenin tek yoludur." ifadelerini kullanan Kalın, Avrupa ülkelerinin sığınmacı meselesiyle sadece sığınmacılar Avrupa sınırlarına dayandığında ilgilendiğine işaret etti.
Az sayıda istisna dışında, son yüzyılın en ciddi sığınmacı krizine Avrupa'nın yanıtının en hafif deyimiyle utanç verici olduğunu vurgulayan Kalın, Avrupalıların birçoğunun sanki küresel ve birbirine bağımlı bir dünyada yaşanmıyormuş gibi davrandığını, sığınmacı sorunun kendi kendine yok olacağını ya da sadece Batılıların bir sorunu olarak kalacağını düşündüklerini kaydetti.
Kalın, makalesinde "Daha da kötüsü, ana Avrupa siyasi akımları, gittikçe Avrupa'nın temiz ve medeni sokaklarını korumak ve yasa dışı göçü engellemek adı altında değer verilen ve desteklenen yabancı düşmanı ve ırkçı fikirlerden daha derinden etkileniyor. Bu ne ahlaki olarak kabul edilebilir ne de siyasi olarak savunulabilir. Eğer Avrupa mülteci krizini gerçekten önemsiyorsa, Suriye'deki savaşı sonlandırmak için daha büyük ve ciddi bir sorumluluk üstlenmeli, orada, Irak'ta ve bölgedeki diğer yerlerde barış ve düzenin kurulmasına yardımcı olmalıdır." ifadelerine yer verdi.
Kalın, makalesini şu şekilde sonlandırdı:
"Türkiye'nin Suriye'deki amacı açıktır: ülkenin toprak bütünlüğünü korumak, etnik ya da mezhepsel çatışmalardan kaçınmak ve tüm Suriyelileri kapsayan meşru bir siyasi düzene geçişi desteklemek. PKK propagandasının aksine Türkiye, Suriye'de Kürtlerle savaşmıyor. Sadece kendini ve Suriyelileri PKK'nın Suriye kolu YPG'nin terör eylemlerinden koruyor. Bunu Suriye'nin Kürtlerine karşı bir savaş olarak sunmak düpedüz zalimliktir. Türkiye'nin Suriye, Irak ya da İran Kürtleriyle herhangi bir sorunu yoktur. Türkiye'nin meselesi nereden gelirse gelsin terör örgütleriyledir.
DAEŞ'e karşı mücadele Müslümanlara karşı bir savaş olmadığı gibi, terör örgütü PKK ve onun uzantılarına karşı mücadele de Suriye ya da başka bir yerdeki Kürtlere karşı bir savaş değildir. Hac ibadetini ve Kurban Bayramı'nı kutlamaya hazırlandığımız şu günlerde, dünyada zulum gören sayısız halklardan biri olan Suriye halkının rahat bir nefes alması, tüm normal insanlar gibi barış ve sükunete ermesi için dua edelim."