Sudan’da üç yıl içinde yapılan kazılarda toplam 35 piramidin gün yüzüne çıkarıldığı açıklandı. Araştırmacılar, 2011’de kümelenmiş halde 13 piramit keşfettiklerini ve antik yapıların 500 metrekarelik bir alana sığdırılmış olduğuna dikkat çekti.
Piramitlerin 2 bin yıl öncesine uzandığı ve Sudan’da ‘Kush’ adı verilen krallığın topraklarında yer aldığı belirtildi. Kush, var olduğu yıllarda ilk olarak antik Mısır, ardından Roma İmparatorluğu ile sınır paylaştı. Dini ve kültürel inançları kapsamında piramit inşa etmeye önem verdiği düşünülen Kush halkının, aynı zamanda Mısır’ın mezar mimarisinden de etkilendiği anlaşıldı.
LiveScience sitesine açıklamada bulunan araştırma ekibinden Vincent Francigny, ‘Kush halkının yüzyıllarca piramit inşa ettiğini’ ifade etti. Sedeinga’da kazı yapan Fransa Arkeoloji Görevi’nde yer alan araştırmacı Francigny, “Piramitlerin yoğunluğu çok büyük... Yüzyıllar boyu inşa etmeye devam ettikleri için, yeni piramitlerin eklenmesiyle mezar alanı tıka basa olmuş” dedi.
GİZA’NIN MİNYATÜRLERİ
Araştırmacılar, Sedeinga’da ortaya çıkarılan en büyük piramidin zemin genişliğinin 7 metre, en küçük piramidin ise sadece 75 cm uzunluğunda olduğunu belirtti. Küçük piramitlere, çocukların gömüldüğü düşünülüyor. Ayrıca, tepesi bulunmayan piramitlerin, bölgeden geçen deve kervanlarının etkisiyle zarar gördüğü tahmin ediliyor. Francigny, piramitlerin tepesinde, güneş benzeri bir kürenin üzerine yerleştirilen, bir kuş veya lotus çiçeği şeklinde kapak taşı olabileceğini belirtti.
Piramit inşası, Kush halkı yenilerini inşa edebilecekleri alan kalmayıncaya kadar devam etti. Francigny, “Bir noktadan sonra mezarlık o kadar fazla piramit ve naaş ile doldu ki, defin için eskiden inşa ettikleri piramitleri kullanmak zorunda kaldılar” dedi.
New York’taki Amerikan Doğal Tarih Müzesi’yle beraber çalışmalar yürüten Francigny ve araştırma ekibinin lideri Claude Rilly, elde edilen yeni bulgulara ‘Sudan and Nubia’ dergisindeki makalelerinde yer verdi.
MEZARA ÖZGÜ BİR SIR
Ortaya çıkarılan piramitlerden bazıları, piramidin köşelerine çaprazlama şeritlerle bağlanan dairesel bir iç yapıya sahip. Rilly ve Francigny, bu piramitlerin ‘jardin à la française’ olarak bilinen Fransız bahçelerini anımsattığına dikkat çekti.
Sedeinga bölgesinin dışında Fransız bahçesi mimarisine sahip olan sadece bir tane piramit olduğuna dikkat çeken araştırmacılar, Sedeinga’da neden bu mimarinin tercih ettiklerinin kesin olarak bilinmediğini söyledi.
Francigny, 2012’de yaptıkları bir keşfin bu sırrı biraz aydınlatabileceğini söyledi: “Bir çocuk mezarında, tuğladan örülmüş bir daire bulduk. Tahminimiz, Sedeinga’da piramit inşası yaygınlaştığı zaman, höyük inşaatı dediğimiz yerel bir dairesel mimari şekli de yaygınlaştı” dedi.
Piramitlerin 2 bin yıl öncesine uzandığı ve Sudan’da ‘Kush’ adı verilen krallığın topraklarında yer aldığı belirtildi. Kush, var olduğu yıllarda ilk olarak antik Mısır, ardından Roma İmparatorluğu ile sınır paylaştı. Dini ve kültürel inançları kapsamında piramit inşa etmeye önem verdiği düşünülen Kush halkının, aynı zamanda Mısır’ın mezar mimarisinden de etkilendiği anlaşıldı.
LiveScience sitesine açıklamada bulunan araştırma ekibinden Vincent Francigny, ‘Kush halkının yüzyıllarca piramit inşa ettiğini’ ifade etti. Sedeinga’da kazı yapan Fransa Arkeoloji Görevi’nde yer alan araştırmacı Francigny, “Piramitlerin yoğunluğu çok büyük... Yüzyıllar boyu inşa etmeye devam ettikleri için, yeni piramitlerin eklenmesiyle mezar alanı tıka basa olmuş” dedi.
GİZA’NIN MİNYATÜRLERİ
Araştırmacılar, Sedeinga’da ortaya çıkarılan en büyük piramidin zemin genişliğinin 7 metre, en küçük piramidin ise sadece 75 cm uzunluğunda olduğunu belirtti. Küçük piramitlere, çocukların gömüldüğü düşünülüyor. Ayrıca, tepesi bulunmayan piramitlerin, bölgeden geçen deve kervanlarının etkisiyle zarar gördüğü tahmin ediliyor. Francigny, piramitlerin tepesinde, güneş benzeri bir kürenin üzerine yerleştirilen, bir kuş veya lotus çiçeği şeklinde kapak taşı olabileceğini belirtti.
Piramit inşası, Kush halkı yenilerini inşa edebilecekleri alan kalmayıncaya kadar devam etti. Francigny, “Bir noktadan sonra mezarlık o kadar fazla piramit ve naaş ile doldu ki, defin için eskiden inşa ettikleri piramitleri kullanmak zorunda kaldılar” dedi.
New York’taki Amerikan Doğal Tarih Müzesi’yle beraber çalışmalar yürüten Francigny ve araştırma ekibinin lideri Claude Rilly, elde edilen yeni bulgulara ‘Sudan and Nubia’ dergisindeki makalelerinde yer verdi.
MEZARA ÖZGÜ BİR SIR
Ortaya çıkarılan piramitlerden bazıları, piramidin köşelerine çaprazlama şeritlerle bağlanan dairesel bir iç yapıya sahip. Rilly ve Francigny, bu piramitlerin ‘jardin à la française’ olarak bilinen Fransız bahçelerini anımsattığına dikkat çekti.
Sedeinga bölgesinin dışında Fransız bahçesi mimarisine sahip olan sadece bir tane piramit olduğuna dikkat çeken araştırmacılar, Sedeinga’da neden bu mimarinin tercih ettiklerinin kesin olarak bilinmediğini söyledi.
Francigny, 2012’de yaptıkları bir keşfin bu sırrı biraz aydınlatabileceğini söyledi: “Bir çocuk mezarında, tuğladan örülmüş bir daire bulduk. Tahminimiz, Sedeinga’da piramit inşası yaygınlaştığı zaman, höyük inşaatı dediğimiz yerel bir dairesel mimari şekli de yaygınlaştı” dedi.
BÜYÜKANNEYE DUA
Araştırmacılar, kazıların başladığı zamandan bu yana piramitlerin yağmaya uğradığını ancak birçoğunda iskelet kalıntılarıyla bazı eşyalara rastlandığını belirtti.
Mezarlarda yapılan heyecan verici bir keşif, bir piramidin kalıntılarında bulunan kurban masasıydı. Tanrıca İsis’i ve Mısır’ın ölüler tanrısı Anubis’i tasvir ettiği düşünülen masada, ‘Aba-la’ adındaki bir kadına hitap eden bir yazı bulundu. Meroitik alfebesiyle yazıldığı anlaşılan yazıdan anlaşılanlar şunlar:
“Oh İsis, Oh Osiris,
Bu Aba-la.
Bereketli sudan içmesine izin verin,
Bereketli ekmekten yemesine izin verin,
Ona iyi yemek sunulmasını sağlayın."
Rilly, ‘Aba-la’ isminin ‘Büyükanne’ anlamına geliyor olabileceğine dikkat çekti. Buradan, yaklaşık 2 bin yıl önce son yolculuğuna uğurlanan bir kadın eşyaları ve duayla gömüldüğü anlaşıldı.
Araştırmacılar, kazıların başladığı zamandan bu yana piramitlerin yağmaya uğradığını ancak birçoğunda iskelet kalıntılarıyla bazı eşyalara rastlandığını belirtti.
Mezarlarda yapılan heyecan verici bir keşif, bir piramidin kalıntılarında bulunan kurban masasıydı. Tanrıca İsis’i ve Mısır’ın ölüler tanrısı Anubis’i tasvir ettiği düşünülen masada, ‘Aba-la’ adındaki bir kadına hitap eden bir yazı bulundu. Meroitik alfebesiyle yazıldığı anlaşılan yazıdan anlaşılanlar şunlar:
“Oh İsis, Oh Osiris,
Bu Aba-la.
Bereketli sudan içmesine izin verin,
Bereketli ekmekten yemesine izin verin,
Ona iyi yemek sunulmasını sağlayın."
Rilly, ‘Aba-la’ isminin ‘Büyükanne’ anlamına geliyor olabileceğine dikkat çekti. Buradan, yaklaşık 2 bin yıl önce son yolculuğuna uğurlanan bir kadın eşyaları ve duayla gömüldüğü anlaşıldı.