Asırlar önce uğruna şiirler, romanlar yazılmış iki kadın var ki, bu gün dahi ruhları aramızda dolaşıyor. Bu kadınlardan biri “Fatma Hanım”dı desek, şimdi size bir şey ifade etmez. Fakat Makber denilince herkes, en azından çok kimse o ünlü şarkıyı bilir: “Her yer karanlık / Pür nur o mevki / Mağrip mi yoksa / Makber mi yarab?” Abdülhak Hamit bu şiiri, Beyrut’ta, genç yaşta ölen eşi Fatma Hanım için mezarı başında yazmıştı. Hamiyet Yüceses, Münir Nurettin Selçuk, Safiye Ayla bu şarkıyla ünlerine ün katmışlardı.
İlişkili Haberler
“Aziyade” ise Pierre Loti’nin uğruna roman döktürdüğü bir kadın. Son olarak onu bize NTV Yayınları hatırlattı, dünya klasiklerinin çizgi romanları arasında Aziyade de yerini aldı. Pierre Loti onu Selanik’te tanımış, İstanbul’da bulmuş ve saklı saklı buluşmaya başlamıştı. Kadının gerçek adı Hatice’ydi, yeşil gözlü bir Çerkez güzeliydi ve bir adamın üçüncü eşiydi. Kimileri Aziyade’nin gerçek olmadığını söyler. Bunlara göre; eşcinselliğiyle meşhur yazar, İstanbul’da yaşadığı kaçamakları maskelemek amacıyla sevgilisini sanki kadınmış gibi göstermiş ve ona Aziyade adını yakıştırmıştır.
Olabilir, romancının tahayyül dünyasına akıl sır ermez... Ancak şundan eminiz, Aziyade (yani Hatice) diye biri vardı, genç yaşta ölmüş ve Topkapı mezarlığında defnedilmişti. Nitekim Pierre Loti bu mezarı bulmuş ve önünde bir de hatıra fotoğrafı çektirmişti. Sonra romancının bu ilgisi tutkuya dönüştü. Yıllar içinde İstanbul’a her gelişinde Aziyade’nin mezarını ziyaret etti. Bunu bilen “varlıklı Türk dostları” Aziyade’nin mezarını sık sık tamir ettirip koruma altına aldılar. Hatta yazarın isteği üzerine, mezar taşının bir de kopyasını yaptırıp Fransa’ya gönderdiler ki, bu taş halen Fransa’nın Rochefort şehrindeki Pierre Loti Müzesi’nde sergileniyor. Kitabe: “Ah, minelmevt” diye başlıyor. 1297 (1879) tarihi altında “Abdullah Efendi’nin kerimesi Hatice Hanım” yazıyor.
Belki yazarın İstanbul’daki “varlıklı Türk dostları”nı merak etmişsinizdir. Mesela Aziyade’nin mezarının bakımını yaptıran Nuriye, Zinnur hanımlardı ki, bunlar diplomat Nuri Bey’in kızlarıydı. Vaktiyle bu genç kadınlar, Lera adlı Fransız bir kızla beraber İstanbul’dan Paris’e kaçarak Loti’nin başına hem dert olmuşlar, hem de ona Les Désenchantes (Mutsuz Kadınlar) adlı romanı ilhan etmişlerdi. Nuri Bey aslen Fransız olup, Kırım Savaşı sırasında İstanbul’a gelmiş, Müslüman olup Osmanlı devletinin hizmetine girmişti. Aslı Fransa’da tanınmış Marki de Chateauneuf sülalesinden geliyordu. Aziyade’nin mezar taşının kopyasını yaptırıp Fransa’ya gönderen ise, yine o devrin ünlü bürokratlarından Keçecizade Reşat Fuad Bey’di.
Bugün Fransa’ya yolu düşüp de Pierre Loti Müzesi’ni ziyaret edenler, orada Aziyade’nin (imitasyon) mezar taşından başka yazarın İstanbul’dan götürdüğü daha birçok tarih eserle karşılaşırlar. Bunlardan biri ise koskoca bir cami mihrabıdır. Acaba Loti bunu ne zaman ve hangi camiden yürüttü? İki dev şamdanı, vitrayı, şadırvanı, avizesi, iki rahlesiyle ve tüm seramikleriyle beraber olduğu gibi bir camiyi sandıklayıp Fransa’ya götürmesine nasıl izin verildi? Acaba ne zaman içimizden biri Loti Müzesi’nde yalnızlığa mahkûm edilmiş bu mihrabın gerçek öyküsünü araştırıp soracak?
Olabilir, romancının tahayyül dünyasına akıl sır ermez... Ancak şundan eminiz, Aziyade (yani Hatice) diye biri vardı, genç yaşta ölmüş ve Topkapı mezarlığında defnedilmişti. Nitekim Pierre Loti bu mezarı bulmuş ve önünde bir de hatıra fotoğrafı çektirmişti. Sonra romancının bu ilgisi tutkuya dönüştü. Yıllar içinde İstanbul’a her gelişinde Aziyade’nin mezarını ziyaret etti. Bunu bilen “varlıklı Türk dostları” Aziyade’nin mezarını sık sık tamir ettirip koruma altına aldılar. Hatta yazarın isteği üzerine, mezar taşının bir de kopyasını yaptırıp Fransa’ya gönderdiler ki, bu taş halen Fransa’nın Rochefort şehrindeki Pierre Loti Müzesi’nde sergileniyor. Kitabe: “Ah, minelmevt” diye başlıyor. 1297 (1879) tarihi altında “Abdullah Efendi’nin kerimesi Hatice Hanım” yazıyor.
Belki yazarın İstanbul’daki “varlıklı Türk dostları”nı merak etmişsinizdir. Mesela Aziyade’nin mezarının bakımını yaptıran Nuriye, Zinnur hanımlardı ki, bunlar diplomat Nuri Bey’in kızlarıydı. Vaktiyle bu genç kadınlar, Lera adlı Fransız bir kızla beraber İstanbul’dan Paris’e kaçarak Loti’nin başına hem dert olmuşlar, hem de ona Les Désenchantes (Mutsuz Kadınlar) adlı romanı ilhan etmişlerdi. Nuri Bey aslen Fransız olup, Kırım Savaşı sırasında İstanbul’a gelmiş, Müslüman olup Osmanlı devletinin hizmetine girmişti. Aslı Fransa’da tanınmış Marki de Chateauneuf sülalesinden geliyordu. Aziyade’nin mezar taşının kopyasını yaptırıp Fransa’ya gönderen ise, yine o devrin ünlü bürokratlarından Keçecizade Reşat Fuad Bey’di.
Bugün Fransa’ya yolu düşüp de Pierre Loti Müzesi’ni ziyaret edenler, orada Aziyade’nin (imitasyon) mezar taşından başka yazarın İstanbul’dan götürdüğü daha birçok tarih eserle karşılaşırlar. Bunlardan biri ise koskoca bir cami mihrabıdır. Acaba Loti bunu ne zaman ve hangi camiden yürüttü? İki dev şamdanı, vitrayı, şadırvanı, avizesi, iki rahlesiyle ve tüm seramikleriyle beraber olduğu gibi bir camiyi sandıklayıp Fransa’ya götürmesine nasıl izin verildi? Acaba ne zaman içimizden biri Loti Müzesi’nde yalnızlığa mahkûm edilmiş bu mihrabın gerçek öyküsünü araştırıp soracak?