CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Tokat'ta bir otelde düzenlenen toplantıda muhtarlar ile sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldi.
Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, vatandaşların eski alışkanlıklarından kopup gerçekleri görerek sandığa gitmesi gerektiğini söyledi.
Anayasanın 173'üncü maddesinde, "Devlet esnaf ve sanatkarı koruyucu, destekleyici tedbirler alır" ifadesi bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Son 16 yılda esnafı koruyan, destekleyen nedir? Düşük faizli kredi vermek yetmiyor. 5,5 milyon esnaf vardı, şimdi 1 milyon 250 bin esnaf var. Diğer esnaf dükkanlarını neden kapattı? Ben bu sorunun cevabını almış değilim" diye konuştu.
Esnafa kredi veren kuruluşun başındaki kişinin ayda 52 bin lira aylık aldığını öne süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanının, başbakanın, bakanların, milletvekillerinin, belediye başkalarının maaşından fazla alıyorsun. Ben aylık almasın demiyorum ama makul bir aylık alsın. Çok büyük bir rakam, esnafın sırtından alınıyor. Esnaf niye dükkan kapatıyor? Bütün esnaf kardeşlerim bunu bilsin istiyorum. Esnaf emekli olmak için yaşını doldurmak zorunda. 25 yıl tam prim ödemek zorunda. Diyelim ki esnaf kardeşim alt limit üzerinden primimi ödedi, 9 bin günü doldu, 52 yaşını doldurdun, emekli oldun. Bağlanacak aylık 840 liradır. Bugün değil de 1 Ekim 2008'den önce emekli olmak istese bağlanacak aylık bin 800 liraydı. Her ay esnafın emekli aylığından bin lira kesiliyor. Sosyal güvenlikte reform diye kesiliyor, bunu dile getiren kim? Bugün 1 milyon 644 bin emekli bin 500 liranın altında aylık alıyor. En düşük emekli aylığını bin 500 lira yaparsanız, 1 milyon 644 bin emekli en azından rahat nefes alacak. Bunu ilk dillendiren biziz. Fakir fukaranın hakkını birilerinin savunması lazım."
Kılıçdaroğlu, çocuklara bırakılacak en güzel mirasın demokrasiden yana tercih kullanmak olduğunu dile getirerek, "İşçilerin durumu da aynı. Tüm şartları yerine getirdiğinde emekli maaşı 718 lira 69 kuruş. 2008'den önce dilekçe verip emekli olmak isteseydi bin 822 lira olacaktı. Bin 10 lira her ay düşük aylık veriyorlar. Devasa sendikaların başkanları itiraz etti mi? Hayır. Bu işçilerin hakkını, emeklinin hakkını kim savunacak? Taşeron işçilerin mağduriyetini ilk biz dile getirdik. Şu an 500 bin taşeron işçisine kadro verilmedi mi? Onlar köle değil, sendikalı olmalı, haklarını savunabilmeli. Sandığa giderken herkes düşünmek zorunda" diye konuştu.
Demokrasi olmadan büyüme, kalkınma, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve medya özgürlüğünün olamayacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Çiftçinin durumu parlak değil. Buğday, soğan, patates, canlı hayvan dışarıdan. 16 yıl önce Türkiye kendi kendine yeten bir ülkeydi. Her şeyimiz vardı. Türkiye'nin tarımı üzerine egemen güçlerin planı var. Sigara fabrikalarının tamamını sattık. Şimdi dışarıdan tütün getiriyoruz. Sigaralarımız yok, yabancı sigaralar içiyoruz. Bu hale Türkiye'yi kim getirdi? Toplantılarımın nedeni bu gerçekleri birebir sizlere anlatmaktır. Bu benim namus borcumdur. Elinizi vicdanınıza koyup sandığa gidin. Siyasiler kendi aralarında tartışsınlar. Bu seçim normal bir seçim değildir. Önümüzde iki ihtimal, seçenek var. Ya demokrasiden yana oy kullanacağız, ya da tek adam rejiminden yana oy kullanacağız. Sıradan vatandaş, berber, boyacı, memur telefonla rahat konuşamıyor. Herkes telefonlarının dinlendiğini biliyor. Bu mudur demokrasi? Süleyman Demirel, Özal'ın dönemlerinde gazeteler yazılır, karikatürler çizilirdi. Rahatlıkla eleştiriliyorlardı. Toplumun bu narkozdan çıkması gerekiyor, kendi kaderimizi kendimiz belirleyeceğiz."
Kılıçdaroğlu, sivil toplum kuruluşları güçlendikçe demokrasinin güçleneceğini söyledi.
Türkiye'de rakamlara bakıldığında kayıtlı 17 milyon yoksul bulunduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, "17 milyon yoksul bir türlü azalmıyor. Niye azalmıyor? Bitirmek mümkün. Ne zaman? Bir yıl içinde. Getirirsiniz aile sigortasını, bu rezalete son verirsiniz. Allah izin verir de siz de teveccüh gösterirseniz, Muharrem İnce cumhurbaşkanı, parlamentoda da Millet İttifakı olursa, 2019 itibarıyla asgari ücret net, vergisiz 2 bin 200 lira olacak. Kim kazanır asgari ücret 2 bin 200 lira olursa? Esnaf kazanacak. 2 bin 200 lirayla araba, daire, tarla alınmaz. Ne alınır? Gidilir bakkaldan alışveriş yapılır" diye konuştu.
"EĞİTİM KÖRELİRSE ÜLKE KÖRELİR"
Türkiye'nin büyük değişim ve dönüşüme ihtiyacı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Eğitim sistemi bitmiş vaziyette. Bir ülkeyi geride bırakmak için işgal etmenize gerek yok. Eğitim sistemini bozacaksınız, yeterli. İyi eğitim almak zorundayız. Çocuğun soru sorma kapasitesini artırmak zorundayız. Bunu ancak eğitimle yapabiliriz. Eğitim körelirse ülke körelir, memleket körelir. 16 yılda 14 sefer eğitim politikası değişti. Bakana göre değişiyor. Eğitim politikasını belirlemek bir siyasi partinin işi değildir. Bakın bunu CHP'nin Genel Başkanı olarak söylüyorum. Bir siyasi parti oturup ülkenin eğitim politikasını tek başına belirleyemez. Bunun üniversitesi var, bunun eğitim sendikaları var, bunun hocaları var, bunun eğitime gönül vermiş STK'ları var, bunun dünyada örnekleri var. Üniversitelere bakın, Tokat Üniversitesi burada. Kaç hocanın görevine son verildiğini siz benden daha iyi biliyorsunuz. Ya bunlar alınırken bir hata yapıldı, ya bunlar atılırken bir hata yapıldı."
Türkiye'nin üretim yapması, ekonomiye katma değer sağlaması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin kendisine yeni bir yol haritası çizmesi lazım. Türkiye'nin üreten ekonomiye geçmesi lazım. Beton ekonomisinden çıkması, üretmesi lazım. Üretmediği sürece bu iş yürümez. Başkalarının ürettiğini tüketen bir toplumun geleceği yok olur. Ne üreteceğiz? Katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün üretemezsek Türkiye, dünya liginde yer alamaz. Sen 50 tır dolusu makine, ekipman üretirsin, o bir çanta cep telefonu üretir ve sizden daha fazla para kazanır. Katma değeri yüksek ürün üretmenin dünyada bilinen tek yolu var, üniversiteler bilgi üretecek. Üniversite bilgi üretecek ki sanayici onu mala dönüştürsün. Öyle üniversiteler var ki bir rektör var, o aynı zamanda dekan, aynı zamanda bütün fakültelerde görevli. Üniversite binası yapmak orayı üniversite yapmaz ki."
Devletin adalet üzerine yeniden inşa edilmesi gerektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Biz Millet İttifakı'nı kurduk. Dediler ki, 'Bunlar hayatta yan yana gelemezler'. Niye gelmeyelim? Demokrasi konusunda anlaşıyoruz, güçler ayrılığı konusunda anlaşıyoruz, medya özgürlüğü konusunda anlaşıyoruz. Elbette her birimiz ayrı bir siyasi partiyiz. Elbette herkesin ayrı bir görüşü var. Millet İttifakı'nın bir diğer özelliği var. Darbe hukukunda öngörülen yüzde 10 barajını sıfırladık. Şimdi Millet İttifakı'na girip herkes kendi partisine oy vermiş olacak. İster yüzde 1 oy alsın, ister yüzde 5 oy alsın, milletvekili çıkarabilecek. Eskiden yüzde 10 barajını aşamazsan milletvekili çıkaramıyordun. Kim getirdi bunu? 12 Eylül darbecileri. Darbecilerin hakkını hukukunu savunan kim? Onlar. Darbecilerin yaptığı düzenlemeye karşı çıkan kim? Biziz, biz karşıyız."
''DEVLETTE LİYAKAT SİSTEMİ VARDIR, HÜKÜMETTE YOKTUR''
Türkiye'de devlet yönetiminde ciddi sorunlar yaşanmaya başladığını ifade eden Kılıçdaroğlu şunları dile getirdi:
"Dikta yönetimlerinin özelliği nedir? Demokrasilerde hükümetler devleti yönetmek üzere gelirler devlet olmak için değil. Devlet ayrıdır hükümet ayrıdır. Devlette liyakat sistemi vardır, hükümette liyakat sistemi yoktur. Devlette niye liyakat sistemi vardır? Çünkü devlet, adalet ve liyakat üzerine inşa edilir. Devlette şef, daire başkanı, şube müdürü, şef olmak için sınava gireceksiniz sınavı kazanacaksınız, belli bir süre çalışacaksınız o süre dolacak iyi sicil alacaksınız ki bu makamlarda görev yapacaksınız. Siyasette liyakat yoktur. Milletvekili, bakan, başbakan, belediye başkanı olmak için, iki şeye ihtiyaç var, bir ilkokul diploması bir de savcılıktan iyi hal kağıdı.
DANIŞTAY ÜYESİNE SERT TEPKİ
Hükümetler devlet olmazlar, yetkiyi milletten alırlar. Son 16 yılda hükümet, devlet oldu. Savcıyı, hakimi ben tayin ederim diyor. Devlette liyakat adalet çöktü. Yargıtay üyesi tweet atıyor falan kişiyi destekleyin diye. Bir siyasi lideri göstererek. O Yargıtay üyesi, vicdanına göre karar veremez. Bir Danıştay üyesi üstelik kadın; bir Cumhurbaşkanı adayını eleştiriyor. Sen hakim değilsin ki; onurun varsa haysiyetin varsa istifa edersin gidersin o partide kadın kolları başkanı olursun milletvekili adayı olursun itiraz etmeyiz. Ama hakimse tarafsız olması lazım.''