Evren’in yaklaşık yüzde 30’unu kapladığına inanılan ancak ne tür bir madde olduğu bile bilinmeyen karanlık maddenin var olduğuna dair en güçlü delile ulaşıldığı belirtildi.
NASA ve CERN bilim insanlarının dün ABD ve İsviçre’de düzenlediği uluslararası basın toplantısında, UUİ’de bulunan 2 milyar dolarlık parça detektörünün sunduğu veriler değerlendirildi. Alfa Manyetik Spektrometresi (AMS) olarak adlandırılan yaklaşık 7 ton ağırlığındaki detektör, Mayıs 2011’de UUİ’ye monte edilmiş ve faaliyete geçmişti.
Adını ışıkla etkileşime geçmemesinden alan karanlık maddenin tespiti için on yıllardır çalışan bilim insanları, AMS’nin elde ettiği verilerle ilk kez Evren’deki en büyük sırlardan birini keşfetmeye bir adım yaklaşmış olabileceklerini ifade etti.
Karanlık maddenin tespiti için çalışan uluslararası ekibin başında yer alan ABD’nin Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) araştırmalar yapan astrofizikçi Dr. Sam Ting, “Birkaç ay içinde daha net sonuçlar alacağız... Bu sorunu çözeceğimizden eminim” dedi.
KARANLIKRA ENERJİ İZLERİ
AMS ekibi, doğrudan görünmeyen parçacıkları aramak yerine, bu parçacıkların yüksek enerji ortaya çıkaran çarpışmaların ardından geride bıraktıkları izleri tespit etmeye çalıştı. Bu yöntem, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda (LHC) görev yapan Atlas ekibinin Higgs Bozonu’nu bulmak için kullandığı yönteme benzerlik gösteriyor.
Guardian gazetesinin haberine göre, yapılan gözlemlerde, bilim insanları pozitron (pozitif yüklü elektron) miktarında olağandışı bir artış tespit etti. Pozitronlar, anti-elektron, yani karanlık maddede elektronların karşıt parçacığı olarak kabul ediliyor. Bulgular, karanlık madde parçacıkları çarpıştıkları zaman, birbirlerini yok ettiklerini ve ortaya pozitron çıkardıklarını öne sürdü.
Ting, dün CERN’de yaptığı açıklamada, elde edilen bulguların karanlık madde çarpışmalarına işaret ediyor olabileceğini, bu çarpışmaların ise bir ‘pulsar’ yani ritimler halinde Uzay’a radyasyon yayan, bir nötron yıldızından kaynaklabileceğini ifade etti.
Ting, “Bulgular karanlık maddenin varlığını destekliyor ancak başka bir kaynak olabileceğini de göz önünde bulundurmalıyız” dedi.
UZAY’IN KARANLIK ÖRTÜSÜ
ABD’nin Chicago Üniversitesi’nden Profesör Michael Turner, karanlık maddenin iki büyük delili olduğunu ve bunları, ‘pozitron sayısında ani bir azalma ve tüm yönlerden aynı parçacıkların akışı’ olarak ifade etti. Turner, ‘AMS bulgularının karanlık madde izlerini ortaya koyduğunu ancak en gerekli yerde verilerin’ sona erdiğini belirtti.
ABD Enerji Bakanlığı’ndan Michale Solomon ise “Bir karanlık madde denizinde yaşadığımızı biliyoruz... Yakın gelecekte çok ilginç bir keşif yapacağımıza inanıyorum” dedi.
NASA’nın 2005 yılında iptal etmesiyle sonlanma aşamasına gelen karanlık madde aramaları, bugün 16 ülkenin verdiği destekle devam ediyor. Bilim dünyasının en büyük sırlarından biri olan karanlık maddenin, Evren’in yaklaşık yüzde 26.8’ini oluşturduğuna inanılıyor. Evren’in sadece yüzde 4’ünün ‘normal maddeden’ oluştuğu, geriye kalan yüzde 70’inin ise bir diğer gizemli kozmik madde olan karanlık enerjiden meydana geldiği kabul ediliyor.
NASA ve CERN bilim insanlarının dün ABD ve İsviçre’de düzenlediği uluslararası basın toplantısında, UUİ’de bulunan 2 milyar dolarlık parça detektörünün sunduğu veriler değerlendirildi. Alfa Manyetik Spektrometresi (AMS) olarak adlandırılan yaklaşık 7 ton ağırlığındaki detektör, Mayıs 2011’de UUİ’ye monte edilmiş ve faaliyete geçmişti.
Adını ışıkla etkileşime geçmemesinden alan karanlık maddenin tespiti için on yıllardır çalışan bilim insanları, AMS’nin elde ettiği verilerle ilk kez Evren’deki en büyük sırlardan birini keşfetmeye bir adım yaklaşmış olabileceklerini ifade etti.
Karanlık maddenin tespiti için çalışan uluslararası ekibin başında yer alan ABD’nin Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) araştırmalar yapan astrofizikçi Dr. Sam Ting, “Birkaç ay içinde daha net sonuçlar alacağız... Bu sorunu çözeceğimizden eminim” dedi.
KARANLIKRA ENERJİ İZLERİ
AMS ekibi, doğrudan görünmeyen parçacıkları aramak yerine, bu parçacıkların yüksek enerji ortaya çıkaran çarpışmaların ardından geride bıraktıkları izleri tespit etmeye çalıştı. Bu yöntem, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda (LHC) görev yapan Atlas ekibinin Higgs Bozonu’nu bulmak için kullandığı yönteme benzerlik gösteriyor.
Guardian gazetesinin haberine göre, yapılan gözlemlerde, bilim insanları pozitron (pozitif yüklü elektron) miktarında olağandışı bir artış tespit etti. Pozitronlar, anti-elektron, yani karanlık maddede elektronların karşıt parçacığı olarak kabul ediliyor. Bulgular, karanlık madde parçacıkları çarpıştıkları zaman, birbirlerini yok ettiklerini ve ortaya pozitron çıkardıklarını öne sürdü.
Ting, dün CERN’de yaptığı açıklamada, elde edilen bulguların karanlık madde çarpışmalarına işaret ediyor olabileceğini, bu çarpışmaların ise bir ‘pulsar’ yani ritimler halinde Uzay’a radyasyon yayan, bir nötron yıldızından kaynaklabileceğini ifade etti.
Ting, “Bulgular karanlık maddenin varlığını destekliyor ancak başka bir kaynak olabileceğini de göz önünde bulundurmalıyız” dedi.
UZAY’IN KARANLIK ÖRTÜSÜ
ABD’nin Chicago Üniversitesi’nden Profesör Michael Turner, karanlık maddenin iki büyük delili olduğunu ve bunları, ‘pozitron sayısında ani bir azalma ve tüm yönlerden aynı parçacıkların akışı’ olarak ifade etti. Turner, ‘AMS bulgularının karanlık madde izlerini ortaya koyduğunu ancak en gerekli yerde verilerin’ sona erdiğini belirtti.
ABD Enerji Bakanlığı’ndan Michale Solomon ise “Bir karanlık madde denizinde yaşadığımızı biliyoruz... Yakın gelecekte çok ilginç bir keşif yapacağımıza inanıyorum” dedi.
NASA’nın 2005 yılında iptal etmesiyle sonlanma aşamasına gelen karanlık madde aramaları, bugün 16 ülkenin verdiği destekle devam ediyor. Bilim dünyasının en büyük sırlarından biri olan karanlık maddenin, Evren’in yaklaşık yüzde 26.8’ini oluşturduğuna inanılıyor. Evren’in sadece yüzde 4’ünün ‘normal maddeden’ oluştuğu, geriye kalan yüzde 70’inin ise bir diğer gizemli kozmik madde olan karanlık enerjiden meydana geldiği kabul ediliyor.