Bayrampaşa Cezaevi'ndeki ''Hayata Dönüş Operasyonu'' sırasında görev sınırlarını aşarak 12 kişinin ölümüne sebep oldukları, 29 kişiyi öldürmeye teşebbüs ettikleri öne sürülen dönemin 39 jandarma görevlisinin yargılandığı davaya devam ediliyor.
Bugünkü duruşmada söz alan Hazine Vekili Nilgün Güvenç, yapılan operasyon nedeniyle cezaevinin çok büyük hasar gördüğünü belirterek, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı adına davaya katılmak istediğini söyledi.
Müdahil avukatlarından Selçuk Kozaağaçlı da doğan hasarın ileride tazmininin gerektiğini belirterek, Hazine avukatının katılma talebinin uygun olduğunu, katılması gerektiğini söyledi.
Mahkeme heyeti ise, sanıklar hakkında ''adam öldürmek'' ve ''adam öldürmeye teşebbüs'' suçlarından dava açıldığını hatırlatarak, Adalet ve İçişleri bakanlıklarının doğrudan zarar görmesinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verdi.
''Hayata Dönüş Operasyonu'' davasının duruşmasına katılan müştekilerin beyanlarının alınması tamamlandı.
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, şikayeti sorulan müştekilerden Turhan Tarakçı, operasyon sırasında Bayrampaşa C3 Koğuşunda tutuklu bulunduğunu belirterek, 19 Aralık 2000 günü silah sesleriyle uyandığını söyledi.
Çatılardan atılan bombalar nedeniyle nefes alamaz hale geldiklerini savunan Tarakçı, üzerlerindeki kıyafetlerin vücutlarını yakmaya başladığını ifade etti.
Askerlerin açtığı ateş sonucunda duvarlardan seken bir parçanın gözüne geldiğini, daha sonra da omzundan yaralandığını kaydeden Tarakçı, ilerleyen saatlerde ''ölüm orucu'' eylemcilerinin yoğun olarak bulunduğu koğuşlardan dumanların yükseldiğini gördüğünü anlattı.
Tarakçı, koğuşta oluşan sıcaklığın ranza demirlerinin dökülmesine neden olduğunu söyleyerek, bulundukları yer nedeniyle korunmayı başardıklarını söyledi.
Turhan Tarakçı, ''Bizin gördüğümüz askerlerin başlarında kırmızı bereler vardı. 'Bordo Bereliler'di bunlar. Birbirlerine 'binbaşı', 'yüzbaşı' diye hitap ediyorlardı. Ellerindeki silahları ben ömrümde görmedim. Yaralı olduğum için ilk ben çıkarıldım. Sedyede yatırıldım. Burada bile bana tekmeyle vuruyorlardı. Bir ay hastanede kaldım'' dedi.
Hastanede tedavisi tamamlanmadan Edirne F Tipi Cezaevine gönderildiğini, insanlık dışı muamele gördüğünü söyleyen Tarakçı, operasyon sırasında kendi isteğiyle ''ölüm orucu'' eyleminde bulunduğunu ifade etti.
Tarakçı, yaşananlardan dolayı şikayetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini söyledi.
Müşteki Mehmet Güvel de operasyon sırasında korunmak için yemekhanedeki demir masaları kullandıkları, ancak mermilerin masaları bile delip geçtiğini, Murat Ördekçi'nin de burada hayatını kaybettiğini anlattı.
Operasyon ilerleyince havalandırmaya çıkarak halay çekmeye başladıklarını, burada açılan ateş sonucu da Ali Ateş'in öldüğünü kaydeden Güvel, cezaevinden çıkarıldıkları sırada askerlerin kötü muamelesine maruz kaldıklarını ileri sürdü.
Güvel, şöyle konuştu: ''Buradaki kişiler yemdir. Asıl amaç esas sorumluları kurtarmak. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, devletin kendisi sorumludur. Bu kişiler ellerindeki kanla nasıl çocuklarını seviyor anlamış değilim. Şikayetçiyim ve davaya katılmak istiyorum.''
Duruşmada müştekilerin beyanlarının alınmasının ardından mahkeme başkanı dosyaya gelen evrakları okudu.
Buna göre, Ercan Kartal'ın da aralarında bulunduğu cezaevinde olan mağdur ve müştekilerin talimatla ifade vermedikleri, duruşmada beyanda bulunacaklarını söyledikleri belirtildi.
''BİR PLAN VARDI''
Duruşmada söz alan müdahil avukatlardan Fikret İlkiz, cezaevlerine yapılan operasyonun plan dahilinde olduğunu savunarak, ''Soruşturmayı yürüten savcılığın da plan olup olmadığını, sevk ve idarenin nasıl yapıldığını sorduk. Ancak Komutanlık, savcılığa başka bir cevap verdi. Bu planın bu dava dosyasına gelmesi lazım. 15 Aralık 2000 tarihli hazırlanan plan var. Plan ve hareket emirleri dosyada yok. Operasyon hakkındaki tüm bilgilerin, detayların yer aldığı planın dava dosyasına gönderilmesi gerekir'' dedi.
Genelkurmay Hareket Daire Başkanlığı, İstanbul İl Alay Komutanlığı, İstanbul Bölge Jandarma Komutanlığına yazı yazılmasını isteyen İlkiz, söz konusu planın gönderilmesini talep etti.
Duruşma savcısı Doğan Karakoç da duruşmaya gelmeyen sanıklar hakkında yakalama emri çıkarılmasını, duruşmaya katılan sanıkların da duruşmalardan vareste tutulmasını istedi.
Savcı Karakoç, o dönemde görevli olan Hikmet Sami Türk, Saadettin Tantan, eski Kuvvet Komutanı Aytaç Yalman, Ferzan Çitici, cezaevi müdürlerinin de aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında ne gibi bir işlem yapılıp yapılmadığının Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasını istedi.
Mahkeme heyeti, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.
Bugünkü duruşmada söz alan Hazine Vekili Nilgün Güvenç, yapılan operasyon nedeniyle cezaevinin çok büyük hasar gördüğünü belirterek, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı adına davaya katılmak istediğini söyledi.
Müdahil avukatlarından Selçuk Kozaağaçlı da doğan hasarın ileride tazmininin gerektiğini belirterek, Hazine avukatının katılma talebinin uygun olduğunu, katılması gerektiğini söyledi.
Mahkeme heyeti ise, sanıklar hakkında ''adam öldürmek'' ve ''adam öldürmeye teşebbüs'' suçlarından dava açıldığını hatırlatarak, Adalet ve İçişleri bakanlıklarının doğrudan zarar görmesinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verdi.
''Hayata Dönüş Operasyonu'' davasının duruşmasına katılan müştekilerin beyanlarının alınması tamamlandı.
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, şikayeti sorulan müştekilerden Turhan Tarakçı, operasyon sırasında Bayrampaşa C3 Koğuşunda tutuklu bulunduğunu belirterek, 19 Aralık 2000 günü silah sesleriyle uyandığını söyledi.
Çatılardan atılan bombalar nedeniyle nefes alamaz hale geldiklerini savunan Tarakçı, üzerlerindeki kıyafetlerin vücutlarını yakmaya başladığını ifade etti.
Askerlerin açtığı ateş sonucunda duvarlardan seken bir parçanın gözüne geldiğini, daha sonra da omzundan yaralandığını kaydeden Tarakçı, ilerleyen saatlerde ''ölüm orucu'' eylemcilerinin yoğun olarak bulunduğu koğuşlardan dumanların yükseldiğini gördüğünü anlattı.
Tarakçı, koğuşta oluşan sıcaklığın ranza demirlerinin dökülmesine neden olduğunu söyleyerek, bulundukları yer nedeniyle korunmayı başardıklarını söyledi.
Turhan Tarakçı, ''Bizin gördüğümüz askerlerin başlarında kırmızı bereler vardı. 'Bordo Bereliler'di bunlar. Birbirlerine 'binbaşı', 'yüzbaşı' diye hitap ediyorlardı. Ellerindeki silahları ben ömrümde görmedim. Yaralı olduğum için ilk ben çıkarıldım. Sedyede yatırıldım. Burada bile bana tekmeyle vuruyorlardı. Bir ay hastanede kaldım'' dedi.
Hastanede tedavisi tamamlanmadan Edirne F Tipi Cezaevine gönderildiğini, insanlık dışı muamele gördüğünü söyleyen Tarakçı, operasyon sırasında kendi isteğiyle ''ölüm orucu'' eyleminde bulunduğunu ifade etti.
Tarakçı, yaşananlardan dolayı şikayetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini söyledi.
Müşteki Mehmet Güvel de operasyon sırasında korunmak için yemekhanedeki demir masaları kullandıkları, ancak mermilerin masaları bile delip geçtiğini, Murat Ördekçi'nin de burada hayatını kaybettiğini anlattı.
Operasyon ilerleyince havalandırmaya çıkarak halay çekmeye başladıklarını, burada açılan ateş sonucu da Ali Ateş'in öldüğünü kaydeden Güvel, cezaevinden çıkarıldıkları sırada askerlerin kötü muamelesine maruz kaldıklarını ileri sürdü.
Güvel, şöyle konuştu: ''Buradaki kişiler yemdir. Asıl amaç esas sorumluları kurtarmak. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, devletin kendisi sorumludur. Bu kişiler ellerindeki kanla nasıl çocuklarını seviyor anlamış değilim. Şikayetçiyim ve davaya katılmak istiyorum.''
Duruşmada müştekilerin beyanlarının alınmasının ardından mahkeme başkanı dosyaya gelen evrakları okudu.
Buna göre, Ercan Kartal'ın da aralarında bulunduğu cezaevinde olan mağdur ve müştekilerin talimatla ifade vermedikleri, duruşmada beyanda bulunacaklarını söyledikleri belirtildi.
''BİR PLAN VARDI''
Duruşmada söz alan müdahil avukatlardan Fikret İlkiz, cezaevlerine yapılan operasyonun plan dahilinde olduğunu savunarak, ''Soruşturmayı yürüten savcılığın da plan olup olmadığını, sevk ve idarenin nasıl yapıldığını sorduk. Ancak Komutanlık, savcılığa başka bir cevap verdi. Bu planın bu dava dosyasına gelmesi lazım. 15 Aralık 2000 tarihli hazırlanan plan var. Plan ve hareket emirleri dosyada yok. Operasyon hakkındaki tüm bilgilerin, detayların yer aldığı planın dava dosyasına gönderilmesi gerekir'' dedi.
Genelkurmay Hareket Daire Başkanlığı, İstanbul İl Alay Komutanlığı, İstanbul Bölge Jandarma Komutanlığına yazı yazılmasını isteyen İlkiz, söz konusu planın gönderilmesini talep etti.
Duruşma savcısı Doğan Karakoç da duruşmaya gelmeyen sanıklar hakkında yakalama emri çıkarılmasını, duruşmaya katılan sanıkların da duruşmalardan vareste tutulmasını istedi.
Savcı Karakoç, o dönemde görevli olan Hikmet Sami Türk, Saadettin Tantan, eski Kuvvet Komutanı Aytaç Yalman, Ferzan Çitici, cezaevi müdürlerinin de aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında ne gibi bir işlem yapılıp yapılmadığının Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasını istedi.
Mahkeme heyeti, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.