'Devrimci Karargah Örgütü' davası kapsamında tutuklu bulunduğu sırada 'Ergenekon' soruşturması çerçevesinde de tutuklanan eski Emniyet
Müdürü Hanefi Avcı'nın soruşturma kapsamında tahliye edilmesine ilişkin talebi reddedildi.
İstemi inceleyen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, oy çokluğuyla talebin reddine karar verdi. Bu karara muhalif kalan mahkeme başkanı Şeref Akçay'dan açıklama geldi.
Muhalefet şerhi yazısından:
Avcı'nın 'Ergenekon' soruşturması kapsamında ''terör örgütüne üye olma'' ve ''adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etme'' suçlamasıyla tutuklandığını ve ''Devrimci Karargah Örgütü ve mensuplarına yardım'' gibi suçlar nedeniyle hakkında açılan dava kapsamında tutuklu yargılandığını belirten Akçay, mahkemelerine Nedim Şener ile ilgili 2010/857 numaralı soruşturma dosyasından iki klasör haricinde, aynı soruşturma numarasına sahip ''Zirve Yayınevi'' soruşturmasıyla ilgili 11 klasörün gönderildiğini kaydetti.
Bunun üzerine, daha sağlıklı inceleme için soruşturma dosyasının tüm eklerinin gönderilmesinin istendiğini kaydeden Akçay, resmi olarak cevap yazılmayan mahkemelerine yeniden ''Zirve Yayınevi'' soruşturmasıyla ilgili klasörlerin gönderildiğini ifade etti.
DİĞER KİŞİLERİN İDDİALARI
Şeref Akçay, ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında tutuklanan ve tahliye talebi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilen Nedim Şener'in heyet kararına itiraz başvurusu nedeniyle 3 klasörün daha sonra mahkemeye geldiğini belirterek, bu sayede az da olsa Hanefi Avcı'yı ilgilendiren diğer kişilerin dosyadaki iddialarını inceleme imkanı bulabildiğini kaydetti.
ÖRGÜT EYLEMLERİNİN ÖVÜLMESİ
Şener'e yaptığı gazetecilik faaliyetleri, diğer şahıslarla telefon konuşmaları ve Hanefi Avcı'ya yazdığı kitapta yardım edip etmediğinin sorulduğunu hatırlatan Akçay, terör örgütleriyle ilgili yazılan pek çok kitaptan dolayı özel yetkili mahkemelerde çok sayıda dava açıldığını ve bu kitaplarda örgüt eylemlerinin net olarak övüldüğünü, militanlardan da övgüyle bahsedildiğini bildirdi.
"VERİLMİŞ TEK BİR KARAR YOKTUR"
Akçay, gerek kitaplar gerekse günlük, haftalık veya aylık yayın organlarına açılan davaların hepsinin ''Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 6 ve 7. maddelerine muhalefet etme'' suçundan açıldığını, yayın yoluyla örgüt propagandası yapma suçunun karşılığının TMK'daki yaptırımlar olduğunu belirterek, ''Bugüne kadar hiçbir yayıncı veya yazan kişi hakkında örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle ülkemizde verilmiş tek karar yoktur. Tümü 3713 sayılı TMK'ye muhalefetten ceza almıştır veya beraat etmiştir'' ifadesini kullandı.
"CEZA VERMEK İÇİN..."
Mahkemelerdeki yüzlerce uygulama ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararlarına göre, bir kişiye yasa dışı silahlı terör örgütü üyeliğinden ceza vermek için o kişinin kod adının bulunması, sahte kimliğinin olması ve örgütsel faaliyetlerde bulunması gerektiğini belirten Akçay, anayasanın 25 ve 26. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 9 ve 10. maddelerinde kişilerin düşünce hürriyetlerinin belirlendiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre de kişilerin şiddet ve terör gibi unsurları övmemesi şartı dışında herkesin düşünce ve fikirlerini serbestçe açıklayabileceğini kaydetti.
"BİZE AYKIRI OLABİLİR ANCAK..."
''Bu doğrultuda genel olarak bir fikre, düşünceye bakıldığında, bu fikir bizim düşünce ve fikirlerimize tamamen aykırı olabilir. Toplumun çoğunluğunca da kabul edilmeyebilir. Ancak kişilerin, şiddete çağrı yapmayan düşüncelerinden dolayı cezalandırılmaması gerekir'' ifadesini kullanan Akçay, bugüne kadar devletin istihbaratı dahil çok önemli görevlerde bulunan ve il emniyet müdürlüğü yapan şüpheli Hanefi Avcı'nın her nasılsa terör örgütüyle irtibatlı olduğunun yazdığı kitaptan sonra ortaya çıkarıldığını bildirdi.
"MANTIĞA AYKIRI"
Avcı'nın yazdığı kitap nedeniyle hem ''Devrimci Karargah'' örgütü hem de ''Ergenekon'' örgütüne üyelikten tutuklandığını hatırlatan Akçay, bu konumdaki Avcı'nın bu şekilde tutuklanmasının mantığa aykırı olduğunu, hukuken mümkün olmadığını savundu.
"BAŞKALARINDAN YARDIM ALINABİLİR"
Akçay, ''Yazılan kitabın içeriğini beğenmeyebilirsiniz. 'Doğru değildir, abartılıdır, yalandır' diye düşünülebilir ama sonuçta şüphelinin kendi fikir ve düşünceleridir. İnsanlar bu kitabı yazarken başkalarından da yardım alabilirler. Bu kitapta alınmış mıdır, alınmamış mıdır? Şu anda bir şey söylemek mümkün değildir. Bir an için yardım alındığını kabul etsek sonuç değişir mi, değişmez.
Çünkü bir insanın bir kitabı yazarken araştırma yapması, başka insanlardan yardım alması doğaldır ve herhangi bir suç oluşturmaz. Kaldı ki şüpheli kitabı kendisinin yazdığını açık ve net olarak belirtmekte, yardım ettiği belirtilen Nedim Şener de yardım etmediğini belirtmektedir. Bunun aksine de dosyada herhangi bir şey yoktur. Kaldı ki yardım ettiğini kabul etsek bile ne Nedim Şener ne de
Hanefi Avcı'nın bir terör örgütünün üyesi olduğuna dair mahkemelerden verilmiş herhangi bir mahkumiyet kararı da bulunmamaktadır.
"DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ NEREDE KALMIŞTIR?"
Bir kişinin yazdığı kitaplardan dolayı birden fazla farklı amaç güden terör örgütüne üye olduğu iddia edilir ve hakkında işlem yapılırsa yukarıda belirtilen anayasa ve AİHS maddeleri ne zaman uygulanacaktır? Kitabın içeriği bir bütün olarak, belirtilen maddeler kapsamında incelenip değerlendirilmediği takdirde fikir ve düşünce özgürlüğü nerede kalmıştır?
KİTAPTA YAZILANLARIN DOĞRULUĞU!
Günümüzde 'Ergenekon' soruşturması ve diğer kamuoyuna mal olan soruşturmalarda pek çok isimsiz ihbar mektupları, e-mailler ve CD'lere dayanılarak işlem yapılmaktadır. Ancak soruşturmalarda bu kadar hassas davranan savcılık ve emniyet birimleri bu kitapta yazılan sayfalarca iddianın doğru olup olmadığı konusunda herhangi bir araştırma ve soruşturma yapmamıştır. Savcılığın ve yine buna bağlı emniyet birimlerinin özellikle bu kitabın iddia ettiği konuları ciddi bir şekilde araştırması ve bunun sonuçlarını da kamuoyuna açıklaması gerekmektedir'' dedi.
''YAPILANLAR İNSAN VİCDANINA SIĞAR MI?''
Kitapta yazılan iddialar görmezlikten gelinerek kitabı yazanın terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandığını ifade eden Akçay, ''Pekala bu yapılan işlem adil midir ve insan vicdanına sığar mı?'' diye sordu.
''Adil yargılamayı etkileme'' suçunun özel yetkili mahkemelerin yetkisinde olmadığını, önüne ''Ergenekon'' suçlaması konularak, suçun özel yetkili mahkeme yetkisine dahil edildiğini belirten Akçay, ''Şüphelinin 'Ergenekon' örgütüyle kitap yazmanın dışında ne tür bir bağlantısı vardır? Hangi örgüt üyeleriyle görüşmüş, hangi örgüt üyesinden talimat almış, hangi örgütsel faaliyetlerde bulunmak suretiyle bu örgüte yardım etmiştir ve bu konuda vicdanları rahatlatacak başkaca herhangi bir delil ortaya konulmuş mudur?'' sorusunu yöneltti.
"LEHİNE OLAN DELİLLER DE TOPLANMALI"
İncelediği dosya kapsamına göre şüpheli Avcı'nın tutuklanmasını gerektirecek yeterli delil ve delilleri karartma şüphesi olmadığını savunan Akçay, ''Soruşturma makamlarının sadece şüphelilerin aleyhine değil lehine olan delilleri de toplama görevleri yok mudur? Bu bile lehe olan deliller toplanmadan şüphelinin tutuklanmaya sevk edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlalidir'' görüşünü aktardı.
"ÇOĞUNLUK KARARINA KATILMIYORUM"
Şüpheli hangi ırk, dil, din ve siyasi görüşten olursa olsun bağımsız, tarafsız, adil ve insan vicdanına uygun şekilde soruşturulması ve yargılanması gerektiğini, bunun insanın doğal hakkı olduğunu ifade eden Akçay, soruşturmada belirtilen kıstaslara uyulmadığı ve tutuklama kararının hukuka uygun bulunmaması görüşünde olduğu için mahkeme heyetinin çoğunluğunun kararına katılmadığını kaydetti.
Müdürü Hanefi Avcı'nın soruşturma kapsamında tahliye edilmesine ilişkin talebi reddedildi.
İstemi inceleyen İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, oy çokluğuyla talebin reddine karar verdi. Bu karara muhalif kalan mahkeme başkanı Şeref Akçay'dan açıklama geldi.
Muhalefet şerhi yazısından:
Avcı'nın 'Ergenekon' soruşturması kapsamında ''terör örgütüne üye olma'' ve ''adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etme'' suçlamasıyla tutuklandığını ve ''Devrimci Karargah Örgütü ve mensuplarına yardım'' gibi suçlar nedeniyle hakkında açılan dava kapsamında tutuklu yargılandığını belirten Akçay, mahkemelerine Nedim Şener ile ilgili 2010/857 numaralı soruşturma dosyasından iki klasör haricinde, aynı soruşturma numarasına sahip ''Zirve Yayınevi'' soruşturmasıyla ilgili 11 klasörün gönderildiğini kaydetti.
Bunun üzerine, daha sağlıklı inceleme için soruşturma dosyasının tüm eklerinin gönderilmesinin istendiğini kaydeden Akçay, resmi olarak cevap yazılmayan mahkemelerine yeniden ''Zirve Yayınevi'' soruşturmasıyla ilgili klasörlerin gönderildiğini ifade etti.
DİĞER KİŞİLERİN İDDİALARI
Şeref Akçay, ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında tutuklanan ve tahliye talebi İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince reddedilen Nedim Şener'in heyet kararına itiraz başvurusu nedeniyle 3 klasörün daha sonra mahkemeye geldiğini belirterek, bu sayede az da olsa Hanefi Avcı'yı ilgilendiren diğer kişilerin dosyadaki iddialarını inceleme imkanı bulabildiğini kaydetti.
ÖRGÜT EYLEMLERİNİN ÖVÜLMESİ
Şener'e yaptığı gazetecilik faaliyetleri, diğer şahıslarla telefon konuşmaları ve Hanefi Avcı'ya yazdığı kitapta yardım edip etmediğinin sorulduğunu hatırlatan Akçay, terör örgütleriyle ilgili yazılan pek çok kitaptan dolayı özel yetkili mahkemelerde çok sayıda dava açıldığını ve bu kitaplarda örgüt eylemlerinin net olarak övüldüğünü, militanlardan da övgüyle bahsedildiğini bildirdi.
"VERİLMİŞ TEK BİR KARAR YOKTUR"
Akçay, gerek kitaplar gerekse günlük, haftalık veya aylık yayın organlarına açılan davaların hepsinin ''Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 6 ve 7. maddelerine muhalefet etme'' suçundan açıldığını, yayın yoluyla örgüt propagandası yapma suçunun karşılığının TMK'daki yaptırımlar olduğunu belirterek, ''Bugüne kadar hiçbir yayıncı veya yazan kişi hakkında örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle ülkemizde verilmiş tek karar yoktur. Tümü 3713 sayılı TMK'ye muhalefetten ceza almıştır veya beraat etmiştir'' ifadesini kullandı.
"CEZA VERMEK İÇİN..."
Mahkemelerdeki yüzlerce uygulama ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararlarına göre, bir kişiye yasa dışı silahlı terör örgütü üyeliğinden ceza vermek için o kişinin kod adının bulunması, sahte kimliğinin olması ve örgütsel faaliyetlerde bulunması gerektiğini belirten Akçay, anayasanın 25 ve 26. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 9 ve 10. maddelerinde kişilerin düşünce hürriyetlerinin belirlendiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre de kişilerin şiddet ve terör gibi unsurları övmemesi şartı dışında herkesin düşünce ve fikirlerini serbestçe açıklayabileceğini kaydetti.
"BİZE AYKIRI OLABİLİR ANCAK..."
''Bu doğrultuda genel olarak bir fikre, düşünceye bakıldığında, bu fikir bizim düşünce ve fikirlerimize tamamen aykırı olabilir. Toplumun çoğunluğunca da kabul edilmeyebilir. Ancak kişilerin, şiddete çağrı yapmayan düşüncelerinden dolayı cezalandırılmaması gerekir'' ifadesini kullanan Akçay, bugüne kadar devletin istihbaratı dahil çok önemli görevlerde bulunan ve il emniyet müdürlüğü yapan şüpheli Hanefi Avcı'nın her nasılsa terör örgütüyle irtibatlı olduğunun yazdığı kitaptan sonra ortaya çıkarıldığını bildirdi.
"MANTIĞA AYKIRI"
Avcı'nın yazdığı kitap nedeniyle hem ''Devrimci Karargah'' örgütü hem de ''Ergenekon'' örgütüne üyelikten tutuklandığını hatırlatan Akçay, bu konumdaki Avcı'nın bu şekilde tutuklanmasının mantığa aykırı olduğunu, hukuken mümkün olmadığını savundu.
"BAŞKALARINDAN YARDIM ALINABİLİR"
Akçay, ''Yazılan kitabın içeriğini beğenmeyebilirsiniz. 'Doğru değildir, abartılıdır, yalandır' diye düşünülebilir ama sonuçta şüphelinin kendi fikir ve düşünceleridir. İnsanlar bu kitabı yazarken başkalarından da yardım alabilirler. Bu kitapta alınmış mıdır, alınmamış mıdır? Şu anda bir şey söylemek mümkün değildir. Bir an için yardım alındığını kabul etsek sonuç değişir mi, değişmez.
Çünkü bir insanın bir kitabı yazarken araştırma yapması, başka insanlardan yardım alması doğaldır ve herhangi bir suç oluşturmaz. Kaldı ki şüpheli kitabı kendisinin yazdığını açık ve net olarak belirtmekte, yardım ettiği belirtilen Nedim Şener de yardım etmediğini belirtmektedir. Bunun aksine de dosyada herhangi bir şey yoktur. Kaldı ki yardım ettiğini kabul etsek bile ne Nedim Şener ne de
Hanefi Avcı'nın bir terör örgütünün üyesi olduğuna dair mahkemelerden verilmiş herhangi bir mahkumiyet kararı da bulunmamaktadır.
"DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ NEREDE KALMIŞTIR?"
Bir kişinin yazdığı kitaplardan dolayı birden fazla farklı amaç güden terör örgütüne üye olduğu iddia edilir ve hakkında işlem yapılırsa yukarıda belirtilen anayasa ve AİHS maddeleri ne zaman uygulanacaktır? Kitabın içeriği bir bütün olarak, belirtilen maddeler kapsamında incelenip değerlendirilmediği takdirde fikir ve düşünce özgürlüğü nerede kalmıştır?
KİTAPTA YAZILANLARIN DOĞRULUĞU!
Günümüzde 'Ergenekon' soruşturması ve diğer kamuoyuna mal olan soruşturmalarda pek çok isimsiz ihbar mektupları, e-mailler ve CD'lere dayanılarak işlem yapılmaktadır. Ancak soruşturmalarda bu kadar hassas davranan savcılık ve emniyet birimleri bu kitapta yazılan sayfalarca iddianın doğru olup olmadığı konusunda herhangi bir araştırma ve soruşturma yapmamıştır. Savcılığın ve yine buna bağlı emniyet birimlerinin özellikle bu kitabın iddia ettiği konuları ciddi bir şekilde araştırması ve bunun sonuçlarını da kamuoyuna açıklaması gerekmektedir'' dedi.
''YAPILANLAR İNSAN VİCDANINA SIĞAR MI?''
Kitapta yazılan iddialar görmezlikten gelinerek kitabı yazanın terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandığını ifade eden Akçay, ''Pekala bu yapılan işlem adil midir ve insan vicdanına sığar mı?'' diye sordu.
''Adil yargılamayı etkileme'' suçunun özel yetkili mahkemelerin yetkisinde olmadığını, önüne ''Ergenekon'' suçlaması konularak, suçun özel yetkili mahkeme yetkisine dahil edildiğini belirten Akçay, ''Şüphelinin 'Ergenekon' örgütüyle kitap yazmanın dışında ne tür bir bağlantısı vardır? Hangi örgüt üyeleriyle görüşmüş, hangi örgüt üyesinden talimat almış, hangi örgütsel faaliyetlerde bulunmak suretiyle bu örgüte yardım etmiştir ve bu konuda vicdanları rahatlatacak başkaca herhangi bir delil ortaya konulmuş mudur?'' sorusunu yöneltti.
"LEHİNE OLAN DELİLLER DE TOPLANMALI"
İncelediği dosya kapsamına göre şüpheli Avcı'nın tutuklanmasını gerektirecek yeterli delil ve delilleri karartma şüphesi olmadığını savunan Akçay, ''Soruşturma makamlarının sadece şüphelilerin aleyhine değil lehine olan delilleri de toplama görevleri yok mudur? Bu bile lehe olan deliller toplanmadan şüphelinin tutuklanmaya sevk edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlalidir'' görüşünü aktardı.
"ÇOĞUNLUK KARARINA KATILMIYORUM"
Şüpheli hangi ırk, dil, din ve siyasi görüşten olursa olsun bağımsız, tarafsız, adil ve insan vicdanına uygun şekilde soruşturulması ve yargılanması gerektiğini, bunun insanın doğal hakkı olduğunu ifade eden Akçay, soruşturmada belirtilen kıstaslara uyulmadığı ve tutuklama kararının hukuka uygun bulunmaması görüşünde olduğu için mahkeme heyetinin çoğunluğunun kararına katılmadığını kaydetti.