İlişkili Haber
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat tarihli duruşmada tutuklu sanık Osman Kavala'nın da aralarında bulunduğu 9 sanığa beraat, Memet Ali Alabora ve Can Dündar'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığa ise "dosyalarının ayrılması" kararı verdiği hükümle ilgili gerekçesini hazırlayıp, taraflara sundu.
Mahkemenin 342 sayfalık gerekçeli kararında, "İddianameye konu tapelerin yasak delil mahiyetinde bulundukları kabul edilmiştir. Yine dosya kapsamında aynı hukuka aykırı yöntemle soruşturma aşamasında verilen CMK 140. madde uyarınca teknik araçla izleme kararlarının da aynı gerekçelerle hukuka aykırı olduğu kabul edilmiştir" denildi.
Kararda, Ayşe Mücella Yapıcı'nın da aralarında bulunduğu 5 sanık hakkında, "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve toplantı gösteri yürüyüşü kanuna muhalefet" suçlarından İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesin'de dava açıldığına dikkat çekilerek, mahkemenin bu sanıklarla ilgili, "eylemlerinin anayasal toplanma ve örgütlenme hakkı ile ifade özgürlüğü boyutunda kaldığı ve Taksim Dayanışması'nın suç örgütü olduğunu gösterir kanıt bulunamadığından" bahisle ayrı ayrı beraat hükmü kurduğu, bu kararın temyiz edilmeksizin 1 Haziran 2015'de kesinleştiği ifade edildi.
Gerekçeli kararda, "hükümete karşı suç" kapsamında olduğu belirtilen Başbakanlık Dolmabahçe Çalışma Ofisi önünde toplananların, ofisi korumakla görevli emniyet güçlerine taşlı, sopalı, molotoflu, ses bombalı, havai fişekli, sapan ve bilyeli saldırıda bulundukları iddialarına ilişkin de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde bir yargılama yapıldığı hatırlatılarak, sanıklarla ilgili, "terör örgütü kurmak, yönetmek, hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs, silahlı terör örgütü üyeliği ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek" suçlarından ayrı ayrı beraat hükümleri verildiği, bir kısmının kesinleştiği, bir kısmının temyiz incelemesinin ise halen sürdüğü kaydedildi.
Osman Kavala'nın Gezi olaylarının finansörü olduğu iddiası üzerine dosya kapsamında MASAK raporunun alındığı belirtilen gerekçeli kararda, şu değerlendirme yapıldı:
''Kavala'nın Gezi eylemlerini finanse ettiği' şeklindeki iddianın soyut ve havada kaldığı, ayrıca iddianamede, 'Kavala'nın Gezi'ye katılan şahısları finanse ettiği, eylemde kullanılacak malzemenin temini için hesap numarası açtırdığı, masa, ses sistemi, yiyecek yardımında bulunduğu, bu hususların tape kayıtlarında tespit edildiği' iddia edilmişse de hukuka aykırı delil olarak kabul ettiğimiz tape görüşmelerinde geçen eylemlere ilişkin hiçbir somut tespit ve belirlemenin de yapılmadığı, açılmış herhangi bir hesabın da tespit edilemediği, bu nesnelerin şiddet eylemlerinde kullanıldığını gösteren bilgi ve belgenin de bulunmadığı anlaşılmıştır."
Tüm sanıkların olaylar kapsamında gelişen eylemlerden sorumlu tutulması gerektiğine dair hukuksal değerlendirmenin de yetersiz deliller nedeniyle yapılmadığı kaydedilen gerekçeli kararda, şu ifade kullanıldı:
"Protestocu kitleyle birlikte, marjinal grupların ve yasa dışı sol örgütlerin önceden planlı şekilde organize edilerek, bunların eylemci halk kitlesi arasında cadde ve meydanlarda planlı hareket etmek üzere kamuflesinin sağlandığı, böylece kamufle olan marjinal grupların ve yasa dışı sol örgütlerin ülkede bir kaos ortamı yaratmak, devlet otoritesini zayıf göstermek ve kanun düzenini bozmak amacıyla vahim nitelikli eylemlerde bulunduğu maddi bir gerçektir."
Memet Ali Alabora ve Can Dündar'ın da aralarında bulunduğu 7 firari sanık yönünden değerlendirme yapılan gerekçeli kararda, "hareket tarzlarıyla sosyal yapıyı analiz ederek toplumu illegal amaçları doğrultusunda oluşturdukları algıyla yönlendirebilen, bu şekliyle mevcut hükümeti zor durumda bırakma ve istifaya zorlama amacını taşır eylemlerinin bulunduğu yönünde hükme esas alınmayan tape kayıtları haricinde kuvvetli suç şüphesini gösterir ciddi delillerin olduğu" ifadesi kullanıldı.
Firari sanıklar hakkında sorgulamaları yapılmadığı için "dosyalarının ayrılması" kararı verildiği aktarılan kararda, bu sanıkların iddianamede isnat edilen, "cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan yakalamalı olarak arandıkları hatırlatıldı.
Dosyaları ayrılan firari sanıkların amaçlarına ulaşmak için, başlangıçta şehir ve çevre duyarlılığıyla ön plana çıkan Taksim Dayanışması'nı kullandıkları, çağrılarda bulundukları, mesajlar yayımladıkları ve belli tarihlerde halkı sürekli yasal olmayan, önceden bildirimsiz yasaya aykırı olarak meydanlara davet eder vaziyette paylaşımlarda bulundukları vurgulanan gerekçeli kararda, diğer suçlarla ilgili de (tehdit, yasa dışı toplantı organizasyonu) şu tespit yapıldı:
"Taksim Platformu üyesi olan sanıklardan Ayşe Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Can Atalay, Mine Özerden'in, Açık Toplum ve Anadolu Kültür AŞ'den Osman Kavala'nın da iştirak etmesi suretiyle, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi ve Çiğdem Mater Utku'nun, halkı kanuna aykırı olarak toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleyerek ve bunları yöneterek güvenlik kuvvetlerine veya toplantı ve yürüyüş safahatının teknik araç ve gereçlerle tespiti için görevlendirilenlere, bu görevlerini yaptıkları sırada tehdit eylemlerinde bulunup, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar edip yasa dışı toplantıyı organize ettikleri hususunda iddianamede yer alan görüntü tespit tutanakları ve video kayıt çözüm tutanakları nedeniyle dosya kapsamında bu suç yönünden kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, bu hususları kovuşturma aşamasında dosya kapsamında öğrenilmesi nedeniyle ve bu yönde de sevk maddesinde bu suç türü belirtilmeyip dava açılmamış olması nedeniyle mahkememizin 18 Şubat 2020 tarihli celsedeki hükmünün 6. maddesi ile bu yönlerden gereğinin takdir ve ifası için ilgili başsavcılığa suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir."
Gerekçeli kararda, kanuni zorunluluk nedeniyle hükme esas alınmayan hukuka aykırı tape delilleri haricinde kalan delillerin değerlendirildiği belirtilerek, "Haklarında hüküm kurulan sanıkların, kamu düzeninin işleyişine karşı vahim nitelikte şiddet ve cebir içeren eylemlerde bulunan marjinal grupları ve yasa dışı sol örgütleri yöneterek, yönlendirerek veya azmettirerek hükümetin icra kabiliyetini engelleyecek düzeyde bir girişimde bulunduklarına dair mahkumiyetlerine yeter derecede, hukuka uygun, somut ve kesin delil elde edilemediği zaruretiyle beraatlerine karar verildi" ifadelerine yer verildi.