Tiyatronun usta ismi Gazanfer Özcan istanbul’da son yolculuğuna uğurlanıyor. Özcan için ilk tören Kadıköy’de Haldun Taner Sahnesi’nde düzenlendi. Törene Özcan’ın ailesi ve sanat dünyasından birçok isim katıldı. 78 yaşındaki Gazanfer Özcan önceki gün, kalp yetmezliği ve beyne giden damarlarda tıkanıklık nedeniyle tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirmişti.
Camide, Özcan’ın eşi Gönül Ülkü Özcan, kızı Fulya Ündüz, torunu Tarık Ündüz ve damadı Gazanfer Ündüz ile Gönül Ülkü’nün önceki eşinden oğlu Kılıç Işılay ve torunu Sinan Işılay taziyeleri kabul etti.
Buradaki törene Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Valisi Muammer Güler, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, DSP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Ahmet Vefik Alp, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ile eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna da katıldı.
Tiyatro sanatçısı Gazanfer Özcan’ı son yolculuğunda, “Avrupa Yakası” dizisi oyuncularından Hasibe Eren, Engin Günaydın, Ata Demirer, Gülse Birsel, Levent Üzümcü, Hale Caneroğlu, Şenay Gürler, Yıldırım Öcek, Binnur Kaya’nın da aralarında bulunduğu çalışma arkadaşları, Rutkay Aziz, Bülent Kayabaş, Ferhan Şensoy, Fatih Erkoç, Kerem Alışık, Atilla Dorsay, Zerrin Özer, Zihni Göktay ve Adnan Şenses’in de aralarında bulunduğu sanatçı dostları yalnız bırakmadı.
Özcan’ın cenazesi, burada öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından alkışlar eşliğinde bir süre eller üzerinde taşınarak cenaze arabasına konuldu. Yoğun katılımın olduğu törenin ardından Özcan, Karacaahmet Mezarlığı’nda defnedildi.
Törene, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da çelenk gönderdiği görüldü.
TİYATRO DÜNYASI BÜYÜK USTAYI SON YOLCULUĞUNA UĞURLADI
Rutkay Aziz: İyi ki Avrupa Yakası’na girmişim, iyi ki onu tanımışım, iyi ki birlikte olmuşum onunla diyorum; bu işin bir yanı. Ama en son Gazanfer Bey’i yitirmemizle birlikte tiyatro sahnelerimizde bir üslup, bir anlayış, bir dönem, perdelerini kapatmıştır. Ama bu perdenin kapanma süresi içinde her ne kadar bir tiyatro sahibi olsa da, ülkemizde bir özel tiyatro sahibi olmak demek öncelikle bir emekçi olmaktan geçer. Ve ülkemin her emekçisinin çektiği acılar gibi Gazanfer Bey de bir tiyatro sanatının bir emekçisi olarak çok ciddi acılar içindeydi, ben bu son üç yılda Avrupa yakasının kulislerinde biraz da tiyatro kökenli olmamız nedeniyle onunla epey bir dertleştik. Düşünsenize iki sene önce bir değerlendirme kurulu maliyeye olan borcu nedeniyle 50 bin lirayı Gazanfer Bey’in tiyatrosuna vermemiştir. Yani bunu anlamakta zorlanıyorsunuz, kim kime neyi vermiyor? O zaman devlet ya da Maliye Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, kimse bilemem, kendilerine gelecekler. Bu ülkede gerçek anlamıyla bir kültür politikasını hayata sokacaklarsa öncelikle böylesine ender, nadir çiçeklerine sahip çıkacaklar, onları koruma altına alacaklar. Bunun acısını ben hala içimde sanki onunla konuşuyormuş gibi taşıyorum. Bütün rollerini güzel oynadı ama bu rolü kötüydü. Ama biz gene de onu alkışlarla ölümsüzlüğe yolcu edeceğiz.
Camide, Özcan’ın eşi Gönül Ülkü Özcan, kızı Fulya Ündüz, torunu Tarık Ündüz ve damadı Gazanfer Ündüz ile Gönül Ülkü’nün önceki eşinden oğlu Kılıç Işılay ve torunu Sinan Işılay taziyeleri kabul etti.
Buradaki törene Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Valisi Muammer Güler, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, DSP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Ahmet Vefik Alp, CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy ile eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna da katıldı.
Tiyatro sanatçısı Gazanfer Özcan’ı son yolculuğunda, “Avrupa Yakası” dizisi oyuncularından Hasibe Eren, Engin Günaydın, Ata Demirer, Gülse Birsel, Levent Üzümcü, Hale Caneroğlu, Şenay Gürler, Yıldırım Öcek, Binnur Kaya’nın da aralarında bulunduğu çalışma arkadaşları, Rutkay Aziz, Bülent Kayabaş, Ferhan Şensoy, Fatih Erkoç, Kerem Alışık, Atilla Dorsay, Zerrin Özer, Zihni Göktay ve Adnan Şenses’in de aralarında bulunduğu sanatçı dostları yalnız bırakmadı.
Özcan’ın cenazesi, burada öğle vakti kılınan cenaze namazının ardından alkışlar eşliğinde bir süre eller üzerinde taşınarak cenaze arabasına konuldu. Yoğun katılımın olduğu törenin ardından Özcan, Karacaahmet Mezarlığı’nda defnedildi.
Törene, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da çelenk gönderdiği görüldü.
TİYATRO DÜNYASI BÜYÜK USTAYI SON YOLCULUĞUNA UĞURLADI
Rutkay Aziz: İyi ki Avrupa Yakası’na girmişim, iyi ki onu tanımışım, iyi ki birlikte olmuşum onunla diyorum; bu işin bir yanı. Ama en son Gazanfer Bey’i yitirmemizle birlikte tiyatro sahnelerimizde bir üslup, bir anlayış, bir dönem, perdelerini kapatmıştır. Ama bu perdenin kapanma süresi içinde her ne kadar bir tiyatro sahibi olsa da, ülkemizde bir özel tiyatro sahibi olmak demek öncelikle bir emekçi olmaktan geçer. Ve ülkemin her emekçisinin çektiği acılar gibi Gazanfer Bey de bir tiyatro sanatının bir emekçisi olarak çok ciddi acılar içindeydi, ben bu son üç yılda Avrupa yakasının kulislerinde biraz da tiyatro kökenli olmamız nedeniyle onunla epey bir dertleştik. Düşünsenize iki sene önce bir değerlendirme kurulu maliyeye olan borcu nedeniyle 50 bin lirayı Gazanfer Bey’in tiyatrosuna vermemiştir. Yani bunu anlamakta zorlanıyorsunuz, kim kime neyi vermiyor? O zaman devlet ya da Maliye Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, kimse bilemem, kendilerine gelecekler. Bu ülkede gerçek anlamıyla bir kültür politikasını hayata sokacaklarsa öncelikle böylesine ender, nadir çiçeklerine sahip çıkacaklar, onları koruma altına alacaklar. Bunun acısını ben hala içimde sanki onunla konuşuyormuş gibi taşıyorum. Bütün rollerini güzel oynadı ama bu rolü kötüydü. Ama biz gene de onu alkışlarla ölümsüzlüğe yolcu edeceğiz.
Ata Demirer: Herhalde kibarlık üzerine bir baş yapıttı Gazanfer abi. Siyasetten sokağa kadar kabalığın hakim olduğu bir dönemde bıçakla kesilip ayrılmış gibi başka bir dil konuşur gibiydi. Yani onun kadar hoşgörülü, sabırlı hiçbir zaman ben şahsım adına olamam. Onun kaybı eski bir dilin susuşu gibi bir şey bizim için. Son yılların maalesef talihsiz biçimde sistem yüzünden açılan bir vergi borcu ve bu borcu nasıl öderim gibi kaygılarla geçirdi. Sadece oynarken ve birlikte yaptığımız -yasaktı ona gerçi ama- kahve sigara sohbeti esnasında bunları unuttuğunu ve bunun kendisi için bir rehabilitasyon olduğunu hep şaka yolu söylerdi. Şimdi aramızda yok artık, onun bu serzenişlerini biz de dillendirirsek bundan sonrası için nadide çiçekler üstüne basılmadan son zamanlarını en azından daha mutlu geçirirler.
Gülse Birsel: Olağanüstü bir oyuncu olduğunu söylememize zaten gerek yok ama olağanüstü bir insandı da. Her olağanüstü sanatçı bu kadar nadide biri olabilir mi bilmiyorum? Benim hayatımda ilk gördüğüm tiyatro oyunu Gazanfer beyin oynadığı bir oyundu. Belki bu işlere başlamamın da temel sebeplerinden biridir. Ne kadar mutlu ki yıllar sonra onunla tanışma ve çalışma şansına eriştim. Büyük bir onurdu, büyük bir şerefti keşke daha uzun sürseydi. Ama bu kadarmış. Bu bahsedilen vergi borcuyla ilgili konuda hakikatten bizi onu tanıdığımızdan beri üzen tatsız bir konudur.
Levent Üzümcü: Uzun bir sanat hayatı vardı, biz onun sanat hayatını artık iyice demlendiği bir zamanda karşısına çıktık. Her oyuncuya o yaşında faal olarak bu kadar büyük bir şöhretle oyunculuk nasip olmaz, ona bu nasip oldu. Yine her oyuncuya kendi cenazesinde böyle mahşeri bir kalabalık da nasip olmaz, bu da ona nasip oldu. Onunla çalışmak da herkese nasip olmadı, o da bize nasip oldu. Onun için kendisine çok teşekkür ediyorum. Fiziksel olarak kendisini kaybettik ama ruhu her zaman bizimle birlikte olacak. Biz ölene kadar bizimle birlikte yaşayacak.
Suna Keskin: İnanılmaz üzüntü içindeyim. Türk tiyatrosu için ve biz dostları için, ailesi için büyük bir kayıp. Yeri doldurulmaz bir oyuncu ve dost... Son üç-dört yıldır Avrupa Yakası’nda birlikte çalışıyorduk. Çok lezzetli, çok tatlı, çok güzel anılarımız var. İnanamıyorum ama bir yerde bunun tesellisi yok. Böyle bir usta bir daha gelmez diye düşünüyorum.
Sarp Apak: Ben de hocayla aynı sahneyi paylaşma şansını elde ettim, çok şey öğrendim. Onu tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum başımız sağolsun.
Yıldırım Öcek: Çocukluğumdan beri büyük bir keyifle izlediğim hayranı olduğum ustayla birlikte oynama onuruna eriştiğim için ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Hepimizin başı sağolsun. Vergi konusuna gelince kültüründe vergisi olur mu diye sormadan geçemiyorum.
Timur Acar: Benim için çok kısa bir dönem oldu Gazanfer Hoca ile çalışmak... Son dönemlerde katıldım diziye. Ama gerçekten de bu mesleğe başlamamızdaki en önemli insanlardan biriydi. Ve onunla kısada olsa çalışmak benim için gerçekten gurur verici bir şey. Gerçekten de oturduğu yerden büyük bir enerjiyle bizimle oynuyordu. Tanıştık ve şimdi de buradayız. Kendisi her zaman bizimle birlikte olacak.
Hakan Yılmaz: Genç kuşak olarak o kadar şanslı hissediyorum ki ben kendimi... Gazanfer Hoca’yla çalışmaktan dolayı. Oturduğu yerden sadece koltukta oturarak büyük oyunculuğuyla hepimizi tokatlıyordu öyle büyük bir oyuncuydu. Kuliste de kahve sigara molasında en büyük derdini anlatırdı vergi borcunu anlatırdı ama hep onu sindirmeye çalışırdı. Yani çok üzgünüm çok fazla bir şey konuşamayacağım.
Bihter Özdemir: Genç ve yeni tiyatrocu olarak yaşayan bir ustayla aynı sahneyi, aynı seti, hatta ayrı iki seti, hem dizi hem sinema filminde oynamaktan çok gurur ve onur duydum. O benim babamdı.
Müjdat Gezen: 1960 yılında şehir tiyatrosunda tanıştım Gazanfer Abi’yle. Çok yardımlarını görüm. ‘Güneş reklam’ diye o zamanların bir şirketi vardı, İstanbul radyosuna Nasrettin Hoca programları yapardı. Gazanfer Abi yapardı onları. Ben Nasrettin Hoca’nın oğlu olurdum, Vahi Öz, Nasrettin Hoca olurdu. Gönül Abla’nın ablası, karısı olurdu. Bana para verirdi oradan. Sonra Paydos piyesi başladı, tam o sırada Gazanfer Özcan tiyatrosunu kurdu. Ayrılınca onun rolünü ben oynadım. Sonra birçok filmde birlikte olduk. 1960’tan bu yana, işte 50 yıla yakın bir süre geçmiş. Tabii aile dostuyduk biz, çok yakınlığımız vardı. Böyle zamanlarda ne söylenir çok da iyi bilmiyorum. Zannediyorum ki kaçakçıların vergi borcunu affeden devlet, bu vergiden kalan borcuna da herhalde bir jest yapacaktır. Olmazsa başka bir şey düşünüyoruz zaten.
Zihni Göktay: Kendisini kısa pantolondan yeni kurtulduğum senelerde seyirci olarak izlemeye başlamıştım ki bu da 50 sene oluyor. 50 sene önce seyirci olarak tanıdım, birkaç sene sonra karşılıklı oynamak nasip oldu. 105 bölüm Kuruntu Ailesi’nde karşılıklı oynadık. 26 bölüm Huzursuzlar adlı bir huzurevinde geçen dizide oda arkadaşım oldu. Aile dostluğumuz ise 40 yıldır devam ediyordu. Sahnedeki duruşuyla, özel hayatındaki duruşuyla hepimize örnek oldu. Büyük bir komedyendi. Ben kendisinden çok feyz aldım. Hem ustam, hem arkadaşım, hem de iyi bir dostumdu. Kaybetmekten çok üzüntülüyüm. Çünkü bundan 6 ay 3 hafta öncede Suna Abla’yı kaybettik biliyorsunuz. Onun acısı küllenmeden Gazanfer Ağabey daha beter bir ateş düşürdü içimize. Onun izinde yürümeye gayret edeceğiz.
Levent Üzümcü: Uzun bir sanat hayatı vardı, biz onun sanat hayatını artık iyice demlendiği bir zamanda karşısına çıktık. Her oyuncuya o yaşında faal olarak bu kadar büyük bir şöhretle oyunculuk nasip olmaz, ona bu nasip oldu. Yine her oyuncuya kendi cenazesinde böyle mahşeri bir kalabalık da nasip olmaz, bu da ona nasip oldu. Onunla çalışmak da herkese nasip olmadı, o da bize nasip oldu. Onun için kendisine çok teşekkür ediyorum. Fiziksel olarak kendisini kaybettik ama ruhu her zaman bizimle birlikte olacak. Biz ölene kadar bizimle birlikte yaşayacak.
Suna Keskin: İnanılmaz üzüntü içindeyim. Türk tiyatrosu için ve biz dostları için, ailesi için büyük bir kayıp. Yeri doldurulmaz bir oyuncu ve dost... Son üç-dört yıldır Avrupa Yakası’nda birlikte çalışıyorduk. Çok lezzetli, çok tatlı, çok güzel anılarımız var. İnanamıyorum ama bir yerde bunun tesellisi yok. Böyle bir usta bir daha gelmez diye düşünüyorum.
Sarp Apak: Ben de hocayla aynı sahneyi paylaşma şansını elde ettim, çok şey öğrendim. Onu tanıdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum başımız sağolsun.
Yıldırım Öcek: Çocukluğumdan beri büyük bir keyifle izlediğim hayranı olduğum ustayla birlikte oynama onuruna eriştiğim için ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Hepimizin başı sağolsun. Vergi konusuna gelince kültüründe vergisi olur mu diye sormadan geçemiyorum.
Timur Acar: Benim için çok kısa bir dönem oldu Gazanfer Hoca ile çalışmak... Son dönemlerde katıldım diziye. Ama gerçekten de bu mesleğe başlamamızdaki en önemli insanlardan biriydi. Ve onunla kısada olsa çalışmak benim için gerçekten gurur verici bir şey. Gerçekten de oturduğu yerden büyük bir enerjiyle bizimle oynuyordu. Tanıştık ve şimdi de buradayız. Kendisi her zaman bizimle birlikte olacak.
Hakan Yılmaz: Genç kuşak olarak o kadar şanslı hissediyorum ki ben kendimi... Gazanfer Hoca’yla çalışmaktan dolayı. Oturduğu yerden sadece koltukta oturarak büyük oyunculuğuyla hepimizi tokatlıyordu öyle büyük bir oyuncuydu. Kuliste de kahve sigara molasında en büyük derdini anlatırdı vergi borcunu anlatırdı ama hep onu sindirmeye çalışırdı. Yani çok üzgünüm çok fazla bir şey konuşamayacağım.
Bihter Özdemir: Genç ve yeni tiyatrocu olarak yaşayan bir ustayla aynı sahneyi, aynı seti, hatta ayrı iki seti, hem dizi hem sinema filminde oynamaktan çok gurur ve onur duydum. O benim babamdı.
Müjdat Gezen: 1960 yılında şehir tiyatrosunda tanıştım Gazanfer Abi’yle. Çok yardımlarını görüm. ‘Güneş reklam’ diye o zamanların bir şirketi vardı, İstanbul radyosuna Nasrettin Hoca programları yapardı. Gazanfer Abi yapardı onları. Ben Nasrettin Hoca’nın oğlu olurdum, Vahi Öz, Nasrettin Hoca olurdu. Gönül Abla’nın ablası, karısı olurdu. Bana para verirdi oradan. Sonra Paydos piyesi başladı, tam o sırada Gazanfer Özcan tiyatrosunu kurdu. Ayrılınca onun rolünü ben oynadım. Sonra birçok filmde birlikte olduk. 1960’tan bu yana, işte 50 yıla yakın bir süre geçmiş. Tabii aile dostuyduk biz, çok yakınlığımız vardı. Böyle zamanlarda ne söylenir çok da iyi bilmiyorum. Zannediyorum ki kaçakçıların vergi borcunu affeden devlet, bu vergiden kalan borcuna da herhalde bir jest yapacaktır. Olmazsa başka bir şey düşünüyoruz zaten.
Zihni Göktay: Kendisini kısa pantolondan yeni kurtulduğum senelerde seyirci olarak izlemeye başlamıştım ki bu da 50 sene oluyor. 50 sene önce seyirci olarak tanıdım, birkaç sene sonra karşılıklı oynamak nasip oldu. 105 bölüm Kuruntu Ailesi’nde karşılıklı oynadık. 26 bölüm Huzursuzlar adlı bir huzurevinde geçen dizide oda arkadaşım oldu. Aile dostluğumuz ise 40 yıldır devam ediyordu. Sahnedeki duruşuyla, özel hayatındaki duruşuyla hepimize örnek oldu. Büyük bir komedyendi. Ben kendisinden çok feyz aldım. Hem ustam, hem arkadaşım, hem de iyi bir dostumdu. Kaybetmekten çok üzüntülüyüm. Çünkü bundan 6 ay 3 hafta öncede Suna Abla’yı kaybettik biliyorsunuz. Onun acısı küllenmeden Gazanfer Ağabey daha beter bir ateş düşürdü içimize. Onun izinde yürümeye gayret edeceğiz.
Erol Günaydın: Gazanfer, ‘perde’ diyerek perdesini kapattı. Birkaç kişi kaldık. Bizler de ‘perde’ deyip kapatacağız perdelerimizi. İşte bu hallere geldik. Bir çağ bitiyor, başka bir çağ başlıyor. Gelip gidiyoruz işte. Gazanfer’i çok severdim, çok üzgünüm. Çok iyi bir dostumdu, çok büyük bir ustaydı. Böyle adamlar bir daha kolay kolay gelmez. Ancak oynadığı filmler ve dizilerde seyredeceğiz. Bundan sonra hayal perdelerinde seyredeceğiz onları.
Haldun Dormen: Gerçekten bir kuşak gidiyor, perde kapanıyor. Suna’dan sonra Gazanfer’in gitmesi... Gazanfer kendisine özgü müthiş bir ustaydı. Ben maalesef onunla sahnede çalışamadım. Birbirimize çok saygı duyardık. O benim oyunlarıma gelirdi, ben onun oyunlarına giderdim. Ama bir televizyon filminde, yıllar önce birlikte çalıştık. Yeri hiçbir zaman doldurulamayacak. Onun komedisi bambaşka bir komedi tarzıydı. Halkın içinden biri gibi konuşur, komedisini öyle yapardı.
Salih Kalyon: İsmet Bozdağ’ın kızı Rumeysa Bozdağ konservatuara girecek, hazırlıklar yapıyor arkadaşıyla birlikte. İsmet Bey Kemal Tahir’e soruyor: “Bu çocuklar tiyatrocu olmak istiyorlar, ne diyorsun? Ankara Devlet Konservatuarı’na mı girsinler, İstanbul Belediye Konservatuarı’na mı?” Kemal Tahir diyor ki, “Eğer tiyatrocu olmak istiyorsanız önce gidin Gazanfer Özcan Tiyatrosu’na girin, bu halkla nasıl diyalog kurulur bunu iyice öğrenin, ondan sonra canınız nereye istiyorsa oraya gidin girin...” Kemal Tahir toplumumuzu çok iyi tanıyan bir yazarımızdı. Gazanfer Ağabey de Türk tiyatrosunda özel bir dili olan tiyatrocumuz... Ama o di lde onunla beraber gitti.
Müşfik Kenter: Çok büyük bir kayıp Türkiye için. Gerçekten büyük sanatçıydı... Onunla çok çalıştık. Genellikle de seslendirmelerde çok ahbaplığımız, dostluğumuz olmuştu. Çok sevdiğim bir insandı. Dünya tatlısı bir insandı. Allah rahmet eylesin, çok üzüldüm.
Lale Belkıs: Gazanfer’i 45 yıldır tanıyorum gerek ailece, gerek özel olarak dostluklarımız oldu Gazanfer bir güldürü, bir tiyatro ekolüydü. En son telefonla konuşmamda hayatın bir oyun olduğunu söyledi. “Nasıl olsa ister boşa koy, ister doluya bu perde kapanacak” dedi. Tabii perde kapanacak ama güzel şeyler bırakmak en güzel şey. Gazanfer bize unutamayacağımız şeyler bıraktı. Huzur içinde yatsın, dostlarının kalbinde her zaman yaşayacak.
Erol Evgin: Gazanfer Ağabeyimizin kaybı Türk gösteri sanatları için çok büyük bir kayıp. Ben müzikal oynadığım yıllarda tanımıştım. 80’li yıllardan bu yana süren dostluğumuz, bir ağabey kardeş ilişkimiz vardı. Sahnede izlemekten çok büyük zevk aldığım bir sanatçıydı, bir halk sanatçısı, müthiş ölçülü oynayan bir sanatçıydı. Genç sanatçılara öğüdüm onun dizilerdeki oyunlarını izlemeleri. O kahve fincanını kullanışını, ölçüsünü, dozunu izleyin, çok şey öğreneceksiniz. Zamanlaması çok iyi bir sanatçıydı. Nurlar içinde olsun. Aynı zamanda muhteşem bir İstanbul beyefendisiydi. Çok zarif, olgun bir beyefendiydi.
Fatih Erkoç: Tüm Türkiye’nin başı sağolsun Gazanfer Özcan gibi çok değerli bir tiyatro sanatçısını kaybetmekten dolayı... Tabii ki tüm Türk insanı gibi ben de çok üzüntülüyüm. Allah’tan rahmet, geride kalan yakınlarına da sabır diliyorum. Oyunlarını izlemekten en çok haz ve zevk aldığım tiyatro sanatçısıydı. Umuyorum bütün gençlere örnek olmuştur. Ben de bir sanatçı olarak bunu söylemek zorunda hissediyorum kendimi. Vergi borcu... Bu çok gücüme gidiyor. Böyle değerli sanatçının bu durumda olmaması gerektiğini düşünüyorum. Devletin bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum. Allah’tan rahmet diliyorum.
Tarık Papuççuoğlu: Şimdi onu tanıyanların hepsinin vurguladığı; Gazanfer abinin önemli bir tiyatro duayeni olduğu, hayatını ailesiyle tiyatroya adadığı. Bunların hepsi
doğru şeyler. Söyleyeceğim tek şey, tiyatronun bir disiplin işi olduğu. Komedi tarzını benimsemiş bir tiyatro grubunun ne kadar disiplinli hareket etmesi gerektiğini bize öğreten ustamızdı. Onun duruşu, Türk tiyatrosuna katkıları bana bunu öğretti. Benim bu anlamda ustam oldu. Ömrümü, yaşama biçimimi tiyatroya vakfetmiş bir insan olarak, çok önemli bir ustamı, ağabeyimi kaybettim. Huzur içinde yatsın.
“BU USTA DA BİZE CIZ ETTİ”
Şemsi İnkaya: Gazanfer abiyle ne zaman karşılaşsak, ‘seninle bir daha beraber çalışamadık Şemsi’ derdi bana. ‘Hocam inşallah bir gün çalışırız’ derdim. Haberi duyunca, birden bire hepsi film şeridi gibi gözümün önünden geçti. O ustanın seyirciye büyük bir saygısı vardı. Kadrosuna, seyirciye saygısı olmayan oyuncuyu kabul etmezdi. Çok doğru bir prensipti bu. Biz ondan çok şey öğrendik. Türk tiyatrosunun müthiş ustalarından biri daha gitti. Peş peşe gidiyorlar. Böyle duyduğu zaman insanın içi gidiyor, cız ediyor. Bu usta da bize cız etti ve gitti.
Sümer Tilmaç: Benim ustam sayılır. Yıllarca komedi dalında tiyatro yapmış, gerçek anlamda bir tiyatro sanatçısıydı. Çok üzgünüm. Büyük bir ustayı kaybettik. Başımız sağ olsun.
Salih Kalyon: İsmet Bozdağ’ın kızı Rumeysa Bozdağ konservatuara girecek, hazırlıklar yapıyor arkadaşıyla birlikte. İsmet Bey Kemal Tahir’e soruyor: “Bu çocuklar tiyatrocu olmak istiyorlar, ne diyorsun? Ankara Devlet Konservatuarı’na mı girsinler, İstanbul Belediye Konservatuarı’na mı?” Kemal Tahir diyor ki, “Eğer tiyatrocu olmak istiyorsanız önce gidin Gazanfer Özcan Tiyatrosu’na girin, bu halkla nasıl diyalog kurulur bunu iyice öğrenin, ondan sonra canınız nereye istiyorsa oraya gidin girin...” Kemal Tahir toplumumuzu çok iyi tanıyan bir yazarımızdı. Gazanfer Ağabey de Türk tiyatrosunda özel bir dili olan tiyatrocumuz... Ama o di lde onunla beraber gitti.
Müşfik Kenter: Çok büyük bir kayıp Türkiye için. Gerçekten büyük sanatçıydı... Onunla çok çalıştık. Genellikle de seslendirmelerde çok ahbaplığımız, dostluğumuz olmuştu. Çok sevdiğim bir insandı. Dünya tatlısı bir insandı. Allah rahmet eylesin, çok üzüldüm.
Lale Belkıs: Gazanfer’i 45 yıldır tanıyorum gerek ailece, gerek özel olarak dostluklarımız oldu Gazanfer bir güldürü, bir tiyatro ekolüydü. En son telefonla konuşmamda hayatın bir oyun olduğunu söyledi. “Nasıl olsa ister boşa koy, ister doluya bu perde kapanacak” dedi. Tabii perde kapanacak ama güzel şeyler bırakmak en güzel şey. Gazanfer bize unutamayacağımız şeyler bıraktı. Huzur içinde yatsın, dostlarının kalbinde her zaman yaşayacak.
Erol Evgin: Gazanfer Ağabeyimizin kaybı Türk gösteri sanatları için çok büyük bir kayıp. Ben müzikal oynadığım yıllarda tanımıştım. 80’li yıllardan bu yana süren dostluğumuz, bir ağabey kardeş ilişkimiz vardı. Sahnede izlemekten çok büyük zevk aldığım bir sanatçıydı, bir halk sanatçısı, müthiş ölçülü oynayan bir sanatçıydı. Genç sanatçılara öğüdüm onun dizilerdeki oyunlarını izlemeleri. O kahve fincanını kullanışını, ölçüsünü, dozunu izleyin, çok şey öğreneceksiniz. Zamanlaması çok iyi bir sanatçıydı. Nurlar içinde olsun. Aynı zamanda muhteşem bir İstanbul beyefendisiydi. Çok zarif, olgun bir beyefendiydi.
Fatih Erkoç: Tüm Türkiye’nin başı sağolsun Gazanfer Özcan gibi çok değerli bir tiyatro sanatçısını kaybetmekten dolayı... Tabii ki tüm Türk insanı gibi ben de çok üzüntülüyüm. Allah’tan rahmet, geride kalan yakınlarına da sabır diliyorum. Oyunlarını izlemekten en çok haz ve zevk aldığım tiyatro sanatçısıydı. Umuyorum bütün gençlere örnek olmuştur. Ben de bir sanatçı olarak bunu söylemek zorunda hissediyorum kendimi. Vergi borcu... Bu çok gücüme gidiyor. Böyle değerli sanatçının bu durumda olmaması gerektiğini düşünüyorum. Devletin bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum. Allah’tan rahmet diliyorum.
Tarık Papuççuoğlu: Şimdi onu tanıyanların hepsinin vurguladığı; Gazanfer abinin önemli bir tiyatro duayeni olduğu, hayatını ailesiyle tiyatroya adadığı. Bunların hepsi
doğru şeyler. Söyleyeceğim tek şey, tiyatronun bir disiplin işi olduğu. Komedi tarzını benimsemiş bir tiyatro grubunun ne kadar disiplinli hareket etmesi gerektiğini bize öğreten ustamızdı. Onun duruşu, Türk tiyatrosuna katkıları bana bunu öğretti. Benim bu anlamda ustam oldu. Ömrümü, yaşama biçimimi tiyatroya vakfetmiş bir insan olarak, çok önemli bir ustamı, ağabeyimi kaybettim. Huzur içinde yatsın.
“BU USTA DA BİZE CIZ ETTİ”
Şemsi İnkaya: Gazanfer abiyle ne zaman karşılaşsak, ‘seninle bir daha beraber çalışamadık Şemsi’ derdi bana. ‘Hocam inşallah bir gün çalışırız’ derdim. Haberi duyunca, birden bire hepsi film şeridi gibi gözümün önünden geçti. O ustanın seyirciye büyük bir saygısı vardı. Kadrosuna, seyirciye saygısı olmayan oyuncuyu kabul etmezdi. Çok doğru bir prensipti bu. Biz ondan çok şey öğrendik. Türk tiyatrosunun müthiş ustalarından biri daha gitti. Peş peşe gidiyorlar. Böyle duyduğu zaman insanın içi gidiyor, cız ediyor. Bu usta da bize cız etti ve gitti.
Sümer Tilmaç: Benim ustam sayılır. Yıllarca komedi dalında tiyatro yapmış, gerçek anlamda bir tiyatro sanatçısıydı. Çok üzgünüm. Büyük bir ustayı kaybettik. Başımız sağ olsun.