Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçime iki gün kala NTV’ye konuk oldu.
Başbakan Erdoğan, Oğuz Haksever, Nermin Yurteri, Nilgün Balkaç ve Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.
Başbakan’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
Oğuz Haksever: Sayın başbakanım hoş geldiniz.
Recep Tayyip Erdoğan: Hoşbulduk.
Oğuz Haksever: Siz yarın İstanbul’la devam ediyorsunuz...
Recep Tayyip Erdoğan: İstanbul’da yarın benim seçim bölgem Tuzla’dan başlayacağız. Maltepe ve Üsküdar’da üç ilçe mitingi ile tamamlayacağız.
Oğuz Haksever: Bir bilanço yapabilir misiniz? Seçim meydanlarının bilançosunu. Sayılarla değil ama sizde bıraktığı izlenimlerle ne dersiniz?
Recep Tayyip Erdoğan: 68 il ve ilçelerle birlikte 89 miting oldu. Gerçekten Hakkari’yi bir kenara koyarsak coşkunun heyecanın tavan yaptığı bir kampanya oldu. Benim dışımda gerek genel başkan yardımcılarım, bakan arkadaşlarım, adaylar, kadın kollarımız, gençlik kollarımız onların da bu arada tüm il ve ilçelerde yoğun çalışmaları oldu. Bu çalışmalar esnasında katılım bazında ilgi alâka gerçekten çok çok iyiydi. 2007 seçimleri aşırı sıcağa geldi kampanya o sıcak içinde çok zordu. Bu defa yağmurlarla birlikte başladı kampanya. İşte son bir hafta 10 gündür sıcaklar bastırdı ve sıcağa rağmen ilgi, alâka çok iyiydi. Ama üzülerek söyleyeyim; ayılanlar, bayılanlar çok çok fazla oldu.
Oğuz Haksever: Bu mitingde şarkı söylediğinize de tanık olduk.
Recep Tayyip Erdoğan: Birkaç tane oldu.
Nermin Yurteri: Geçen seçimlerle bu seçimleri karşılaştırdığınızda nasıl bir tablo görüyorsunuz? Laiklik, asker-sivil ilişkileri üzerinden yürüyen bir seçim kampanyası dönemi olmadı bu defa daha çok projeler konuşuldu.
Recep Tayyip Erdoğan: Aslında projeler dersek dikkat ederseniz diğer liderler yatırım projeleri noktasında bir şeyleri olmadı. Sadece bir iki sosyal proje ileri sürdüler yoksa ülkenin kalkınması noktasında yatırımlara yönelik ne ana muhalefetten ne de MHP’den böyle bir proje duymadım ben. Zaten bağımsızların bu tür proje söyleyecek halleri yok çünkü konumlarını biliyorlar. Biz hem yatırımlara yönelik projeler hem de sosyal ve siyasi projeler öne sürdük. Öncelikle anayasa, ileri demokrasi, temel hak ve özgürlükler bunun üzerinde ısrarla durduk. Sosyal projeler noktasında şu anda uygulamakta olduğumuz sosyal projeleri emeklisinden, özellikle memuruna, işçisine, gençlerimizin geleceğine yönelik atacağımız adımlara varıncaya kadar bunun üzerinde durduk. Üçüncüsü, yatırımlar noktasında projelerimiz ki İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerimizde dev projeler uygulamaya koyacağız bunları açıkladık. Bunların detaylarını da o illerdeki arkadaşlarımız genelde işlediler. Ama şu anda süreç itibari ile yetişemediğimiz ama bitirdiğimiz, yasaklara girdiği içinde maalesef ticari noktada çalıştıramadığımız Konya hızlı trenini bitirdik. Ama sayın Bahçeli’nin seçim beyannamesinde Ankara-Konya hızlı tren projesi var. Fakat bitti. Ben test sürüşünü başlatmıştım şimdi yasaklara girdiği için açılışını yapamadık. İnşallah seçimlerden sonrada resmi açılışı yapılacak.
Nermin Yurteri: Sayın Baykal bu kadar gezmiyordu, sayın Kemal Kılıçdaroğlu daha yoğun bir seçim kampanyası süreci yürüttü. Sayın Bahçeli Diyarbakır’a gitti yani daha yoğun bir kampanya dönemi muhalefet açısından göründü.
Recep Tayyip Erdoğan: Doğru şu anda sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir defa Cumhuriyet Halk Partisi içinde kendini ispatlama durumu söz konusu. Bunu başarması lazım orada belli bir yere oturması gerekiyor. Onun içinde sayın Baykal’ın aldığı oy oranının üstüne çıkması lazım. Zaten bütün hesaplarını onun üzerine yapıyor. Yüzde 40-50’ler üzerinde bir hesap ağzından duymadınız. En son söylediği şu söz çok manidardı; “kimin oylarında eksilme olursa o siyaseti bıraksın.” Ben dedim kim birinci parti olmazsa bu işi bıraksın ama yanaşmadı. Şimdi 20.9’du sayın Baykal’ınki onun üzerine artı 1 koyabilir onun için rahat hareket ediyor ama yüzde 40-50’nin hesabını yapmıyor. Bir defa iddiasız bir siyasettir. Bir lider öncelikle iktidarı yakalamak için oynar siyasette hedef budur. Biz partimizi kurduk 16 ay sonra iktidar olduk. Bunun için tüm Türkiye'yi kucakladık. Ama siz söylemlerinizle her şeyinizle bütün Türkiye'yi kucaklayacak adımı atmanız için inandırıcı olmanız lazım. Olamazsanız benim halkım, milletimde size gereken ilgi alâkayı göstermez. Şu anda da ben inanıyorum ki bu kadar gayret gayet güzel. Özellikle Sivas’ın doğusuna gitmek bu bizim ısrarla söylediğimiz yaklaşım türüydü biz bunu bütün siyasi partilerin yapması gerektiğini, Türkiye'nin normalleşmesi için bunu çok önemsediğimizi anlatmıştık. Bunu gerek sayın Kılıçdaroğlu gerek sayın Bahçeli tarafından yapılmış olması gerçi sayın Bahçeli sadece Diyarbakır’a gitti bildiğim kadarıyla sayın Kılıçdaroğlu daha fazla illeri dolaştı. Bu bence normalleşme sürecine katkısı olacak bir süreçtir diye düşünüyorum bu anlamda memnunum.
'AK PARTİ'LİLERE TEHDİT VAR'
Ruşen Çakır: Daha önceki seçimlerde daha çok muhalefet partileri size yönelik, şahsınıza ve partinize yönelik ideolojik, siyasi argümanları öne çıkarırlardı. Laiklik meselesi, asker-sivil ilişkisi meselesi ve hatta Kürt meselesinde sizi ve partinizi PKK ile işbirliği yapmakla suçlayan da oluyordu. Bu seçimde dikkat çekici bir şekilde özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu tür ideolojik konulara çok girmediğini, MHP de aynı şekilde terör konusuna girmiyor. Muhalefetin bu tür ideolojik meseleleri gündeme taşımamasını olumlu mu buluyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: Burada laiklik konusu bu seçimlerde pek gündeme girmedi. Asker sivil ilişkilerini kısmen gündeme soktular o da yine önceki gibi değildi. Fakat bireyselleşme kişisel noktada maalesef hakaretler çok oldu. Burada da tek hedef iktidar olmamız hasebi ile biz olduk. Bize aynen söylenmiş şeyleri geçmişten bugüne tekrar söylediler. Buna rağmen bence başarılı bir kampanya süreci yaşadık diyebilirim. Tabi Sivas’ın doğusuna gidilmesi ile o ayrı bir manidar süreçti bu konuda da atılan adımların başarılı olduğu kanaatindeyim. Temennim o ki bundan sonraki süreçte de bunu aynı kararlılıkla devam ettirelim ve özellikle teröre karşı sivil hareketlerin, siyasi partilerin, STK’ların yanılmıyorsam dün Diyarbakır’da bir duruşu oldu bu çok önemli bir duruş bunu başarmamız lazım. Özellikle Güneydoğu’da kısmen doğuda terörün yok edilmesi bu bölgenin kalkınmasını bir defa çok ciddi bir katkı sağlayacak. Yatırımcı oraya bundan dolayı gitmiyor. Güvenin olmadığı yere yatırımcı gitmez. Güven ve istikrar varsa yatırımcı gelir. Biz bunu sağlayalım inanın Güneydoğu’da, Doğu’da patlama olur. Yoğun bir ilgi alâka var birçok yönüyle. Bir defa emek orada çok daha ucuz olacak, arazi noktasında bizim desteklerimiz söz konusu. Bunu başardığımız zaman bir defa en önemli sorun olan işsizliği büyük ölçüde bu bölgede aşağı çekmeye başlayacağız. Burada bu defa neyi başlatıyorlar mesela şu anda bağımsız adayların ilanına bakıyorsunuz iki kelime görüyorsunuz demokrasi ve özgürlük. Burada büyük bir çelişki var 12 Eylül demokrasi ve özgürlük için şu anda filanca diyenler 12 Eylül’de sandığın üzerine çarpı işareti koydular. Bu defa bunu koymuyorsun sandığa gidecek olanları tehdit ediyorsun. Yoğun bir şekilde tehdit var benim ilçe başkanlarıma tehdit var il başkanlarıma tehdit var, şu anda milletvekili adayı arkadaşlarıma tehdit var. Bunlar artık bayağı ileri dozda olmaya başladı. Bakıyorsunuz Cizre’de yaşanan Diyarbakır’da yaşanan yani İmam Hatip’teki 13-15 yaşındaki çocukların kaldığı yurtlara molotofların atılması çocukların yüzlerinin vücutlarının yanması bunları neyle izah edeceksiniz. Sadece 150’yi aşkın bizim seçim bürolarına ve araçlara maalesef bu BDP ile ilgisi alâkası olduğuna inandığımız bu ihtimal içinde değerlendirdiğimiz birbirleriyle böyle besleniyorlar bu tür bir anlayış var. Bu yıldırma politikasına karşı da biz duruşumuzu aynen devam ettireceğiz. Demokrasi mücadelesini biz sandıkta çok daha haysiyetli bir şekilde vereceğiz ve ben inanıyorum ki halkında Pazar günü yapılacak seçimde bunun cevabını en güzel şekilde verecektir. Tabi Cumhuriyet Halk Partisi, MHP onlar gibi bu tür şeylerin içine girmediler. Ama BDP maalesef bu konuda asla terör örgütüne karşı tavır koymadığı içinde böyle bir durum ortada. Bu seçimin bence en üzüntü veren yanıdır.
Ruşen Çakır: Tahmin yapmak olmasın ama BDP’nin güçlü bir grupla meclise gireceği yolunda neredeyse ortak bir kanaat oluştu. Gelecek olan isim profillerine baktığımız zaman çok daha deneyimli çok daha farklı özellikleri olan kişiler. Siz çok net şekilde eleştiriyorsunuz. Böyle bir grup gelecek ve sizin başlatmış olduğunuz bir açılım var ve herhalde devam ettireceksiniz. Nasıl olacak bu kişilerle bu sertlikte?
Recep Tayyip Erdoğan: Biz Kürt meselesinin muhatabı olarak sadece bu parlamentoya gelecek olan milletvekillerini mi göreceğiz? Ülkemdeki tüm Kürt kardeşlerim bu meselesinin çözümünde ortak paydada yer aldığımız kardeşlerimiz. Eğer siz parlamentoya gelenlerle bu işi çözeriz derseniz orada aldanırsınız. Onların bir defa Kürt meselesini ve Kürt kardeşlerimin sorunlarını çözmek gibi bir dertleri yok. Eğer olsaydı böyle dertleri bizim Güneydoğu yaptığımız yatırımlar konusunda bizim önümüze engel olmaz yardımcı olurlardı. Bir çok oralarda yatırımlar yapıyoruz ve bu yatırımlara yönelik iş makineleri yakılıyor. Yüksekova’da havaalanının temelini atıyoruz oraya katılım noktasında engeller yapılıyor. Şırnak Cizre’de havaalanı yapacağız aynı şekilde engellemeler yapılıyor. BDP buradan nemalanıyor. Bu tür yatırımlar olmasın ki tüm Kürt halkı Kürt kardeşlerimiz nasıl istismar edilecek. Burada devlet var mı, burada okul var mı, burada hastane var mı, burada duble yollar var mı şu var mı bu var mı? Hatta bakıyorsunuz bu duble yolların filan barajların filan harekat için güvenlik harekatları içinde yapıldığını söyleyenler bile çıkıyor ortaya. Şimdi bizim buradaki yaklaşımımız artık biz Kürt sorununda çok önemli bir aşamaya geldik bu işi büyük ölçüde çözdük biz. İnkar politikaları bu iş bitti. Asimilasyon politikalarını biz büyük ölçüde bitirmiş vaziyetteyiz. Bundan sonraki şey köy boşaltma idi faili meçhullerdi filan yeni olaylar duyuyor muyuz? Şu anda tam aksine terörden zarar görenlere yönelikte çok ciddi ödemeler yaptık. Bundan böyle artık benim Kürt kardeşlerimin sorunları vardır. Türk’ün yok mu, Gürcü’nün yok mu, Laz’ın yok mu, Boşnak’ın, Roman’ın yok mu hepsinin kendilerine göre sorunları bu sorunları da çözeceğiz. Sorumluluk makamında olduğumuza göre hepsinin sorununu çözeceğiz. Güneydoğu’da Arap kardeşlerimiz var bunların da sorunlarını çözeceğiz. Ama burada bir dayanışma içine girmek bir ortak paydada buluşmak veya sadece bir kimlik siyaseti yapmak sureti ile buradan bir şeyler elde etme gayretine girmek bir defa sorunu çözmek değil yeni sorun meydana getirmektir. Bugüne kadar olmayan şeyler şimdi ne yazık ki olmaya başladı. Örneğin BDP sadece benim Kürt kardeşlerimin üzerinden gidiyor onun istismarını yapıyor MHP’de sadece Türklük üzerinden gidiyor onun istismarını yapıyor. Burada bu şekilde giderek bir çözüme ulaşabilir misiniz? Niçin belli bir etnik unsurun partisi oluyor bunlar. Aynı şekilde Cumhuriyet Halk Partisi de kumsalların sahillerin partisi olduğunu söylüyor. Ama biz Türkiye partisiyiz biz siyasetin merkezindeyiz. 780 bin kilometrekarenin partisiyiz 74 milyonun partisiyiz biz hepsine hitap ediyoruz. Bizde dışlama ayrımcılık söz konusu değil. Son günlerde bakın Kürtçe ezan meselesi Cuma namazı meselesi sadece şu Kürtçe ezan meselesi BDP’yi Cumhuriyet Halk Partisi’nin yanına taşıdı. Cumhuriyet Halk Partisi bunu 18 Temmuz 1932’de yaptı Türkçe ezan başlattı. 18 yıl bu ülkede Türkçe ezan okutuldu.Tabi merhum Menderes yasağı kaldırdı ve aslına uygun olarak ezan okunmaya başlandı. Ne oldu bunlara birden bire Kürtçe ezan. Baktılar tepkiler çok fazla gelmeye başladı geri döndüler. Kalkıyorlar bakıyorsun Diyarbakır Ulu Camide Cuma namazı kılıyor onlarda arkada belli bir yerde Cuma namazı kılıyor ayrıca. Söylenen ne devletin memurunun arkasında Cuma namazı kılınmaz. Burada asıl olan ehliyettir, liyakattir. Kendilerinin arkasında namaz kıldığı kişi Diyarbakır belediyesinde bir görevli. Ama Cuma birliktir, beraberliktir. Bu birliğimiz beraberliğimizi bozmaya kimsenin hakkı yok. Bu sorunlar parlamentoya gelecek 20 kişi ile 25 kişi ile 30 kişi bu çözüme bu mantık bu anlayış katkı sağlamaz.
Nilgün Balkaç: Peki efendim farklı bir tablo çıktı aslında bir çok ilk yaşandı bu seçimde sizin de söylediğiniz gibi Sivas’ın öte yanına gidilmesi ve tabi bunun dışında MHP ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin bölgeye gitmesi Diyarbakır’a gitmesi ve burada verilen mesajlar anayasa değişikliklerini gündeme getirmeleri bu tablo yeni bir seçim oluştuğunda hem anayasa hem Kürt sorununun çözülmesi ve diğer başlıklar için size umut veriyor mu? İkincisi de siz bir ile gitmeden önce bir anket yaptırıyorsunuz başbakandan ne bekliyorlar sorunları nedir ne değildir özellikle size Doğu ve Güneydoğu’dan gelen istekler ve talepler nedir? Son olarak sizde kendi metinlerinizi seslendirdiniz vatandaşa direk ulaşmaya çalıştınız reklam filmleri ile hem sahada hem de bu reklam filmlerinin getirdiği sonuç neydi?
Recep Tayyip Erdoğan: Gerçek kamuoyu araştırması Pazar günü belli olacak. Ben başarılı olduğu inancındayım. Ve arkadaşlarım gerçekten çok büyük emek sarf etiler. Bizim olay aslında çokta profesyonel değildir. Başından beri profesyonel anlayış ama amatör ruhla bu işi hep yapmışızdır. Bütün bu çalışmalar esnasında yeni bir anayasanın hazırlığı konusunda ben sayın Bahçeli’ye üç kez kendisinden randevu talep etmiş bir başbakanım. Ama hiç birine ben karşılık alamadım. Sayın Baykal’ı yeni genel merkezlerinde ziyaret ettim hayırlı olsuna gittim iadeyi ziyaret olmadı. Kılıçdaroğlu’nu genel başkan seçildi mecliste makamında ziyaret ettim iadeyi ziyaret olmadı. 26 maddelik paket için bir araya gelelim dedik MHP hemen esastan karşı çıktı Cumhuriyet Halk Partisi ise kahve içmeye gelirsiniz dedi buna rağmen arkadaşlarıma yine de gidin filan dedik adeta dalga geçtiler. BDP ile zaten yapılacak olan şey adeta kalmamıştı. Böyle bir süreç içinde mecliste kıran kırana bir 330 mücadelesi verdik. Ve parti kapatılmasından en çok yakınan BDP bile o maddeye de katılmadı. O maddeye katılmış olsaydı şu anda parti kapatılması olayı yine zor aşamaya girdi de çok daha da zor olacaktı. Şimdi yeni anayasa meselesine bu dönemde biz yine aynı teşebbüsü yaparız yeter ki halkım bize 367’nin üzerinde eğer oy veriyorsa milletvekili çıkartma imkanı veriyorsa biz 367’nin üzerine çıkardık diye aramamazlık yapmayız yine bir uzlaşma komisyonu kurmanın yolunu ararız. Evet derlerse birlikte çalışırız STK’larla görüşürüz, hazırlanan zaten taslaklar var bu taslaklardan istifade ederiz. Hatta daha önce yüzde 1 oranını koymuştuk zannediyorum onun üzerinde oy alan parlamentonun dışındaki partilerle de görüşürüz. Bu bütün milleti kuşatacak olan bir anayasa. Olmadı diyelim 330’un üzerinde bir yere geldik biz yine müracaatımızı yaparız. Bu da olmadı yine yaparız olmazsa mevcut neyse onunla yolumuza devam ederiz.
Ruşen Çakır: BDP dediniz ama sizin partinizden fire olmuştu kapatmada.
Recep Tayyip Erdoğan: Oldu işte onlar da yerini buldu şimdi.
Oğuz Haksever: Bugün Ağrı mitingindeki bir cümlenizi not aldım; biz başımız dara düştüğünde millete gidiyoruz karanlık odaklara gitmiyoruz dediniz. Hala böyle bir durum var mı efendim?
Recep Tayyip Erdoğan: Olmaz olur mu bunun siz daha iyi farkında olmanız lazım. Hele hele Ruşen bey bu işleri yakından takip eder. Yeni kitabında da başlığını bugün gördüm başlığı ilginç. Derin karanlık odalar da vardır bu ülke onlardan çok çekti. Biz onları bu ülkeden artık tamamen saf dışı ediyoruz. Temiz siyaset AK Parti ile birlikte ülkemizde yavaş yavaş egemen oluyor. Çünkü nilletimiz yola çıkarken bize bu rotayı çizdi. O zaman kamuoyu araştırmalarını yaptığımız zaman bize ısrarla temiz siyaset dediler, çeteler olmasın dediler, karanlık odalar olmasın dediler, derin devlet olmasın dediler. 42 bin denek üzerinde yapmıştık onu ve bizim partimizin adını biz Adalet ve Kalkınma Partisi koyarken kısaltılmış Ak Parti koyduk. Bunun altında hep bunlar yatıyordu. Bunlar tabi manidardı. Bu şekilde bu süreci başlattık ve böyle de devam ediyor. Neticesi de gayet güzel olacak milletimin talepleri yerine geliyor milletimde hakikatten de karşılığını bulduğu taleplerin cevabını demokratik yoldan demokrasiyi güçlendirmek sureti ile en güzel şekilde verecektir.
Ruşen Çakır: İktidara ilk geldiğiniz zaman şu soru soruluyordu; hükümet oldular ama iktidar olabilecekler mi diye bir soru vardı. Bu soru hükmünü yitirdi mi yitirdiyse ne zaman yitirdi?
Recep Tayyip Erdoğan: Bu soru cevabını bulmuştur herhalde AK Parti hükümet oldu iktidar da oldu. Bir çok yapılanla bizim aslında muktedir oluşumuzun en güzel ifadeleridir.
Nermin Yurteri: Bölgede yaptığınız mitinglerde hep yaptığınız bölgeye götürdünüz hizmetlerden bahsettiniz ve bundan sonraki götürülecek hizmetlerden bahsettiniz. Bölge halkının ruh halini nasıl gördünüz? Kimilerine göre bu Kürt sorunu iş aş sorunu kimilerine göreyse kimlik sorunu. Yani sizin hizmet proje vaatleriniz onları heyecanlandırıyor mu? Partinizin Güneydoğu adaylarını iddiasız bulanlarda oldu. Örneğin PKK’yı terör örgütü olarak görüyor mu bölge halkı buna ilişkin izlenimlerinizi merak ediyorum.
Recep Tayyip Erdoğan: Bugün Ağrı konuşmamı dinlediyseniz orada ben terör örgütüne atıfta bulunduğum zaman BDP’nin terör örgütünden nemalandığını söylediğim zaman kitlenin nasıl tepki verdiğini gördünüz. Bu tepkiyi verdiğine göre terör örgütünün ne olduğunu aslında halkım benim Kürt kardeşlerim çok iyi biliyor. Artık bıktılar artık düşün yakamızdan diyorlar ama korku belasına da tabi bir şey yapamıyorlar. Kalkıp adayın da vatandaşına kadar telefonda filan böyle bir mekanizma çalıştırılırsa vatandaş o zaman bir ikilemin içinde kalıyor. Bir tarafta her an kendisini tehdit eden bir çalışma var öbür tarafta da insanca yaşamanın heyecanı var. Böyle bir durum karşısında biz de bütün tedbirlerimizi bu noktada yoğunlaştırarak alıyoruz. Ama inanın biz buraya ilk geldiğimizde böyle bir akşam saatiydi ne istiyorsunuz dediğimde bana meydanın verdiği cevap; olağanüstü hali kaldırın. İlk yaptığımız olağanüstü hali kaldırmak oldu. Ama bu bölgenin ortak sesiydi aslında. Çekiç gücü kaldırdık. Anadilde kursların açılmasını başardık. Ondan sonra bu dil meselesi TRT yayınları ve o zaman bizler o kadar baskılar vardı ki yarım saati anca koyabildik. Ama daha sonra bunu aştık ve devletin bir kanalını 24 saat yayın yapar hale getirdik. Bunlardan halk çok memnun. Mesela bize diyor ki cezaevinde ben çocuklarımla Kürtçe konuşamıyorum. Ben o ana kadar onu bilmiyordum. Tuttuk ben bir genelge yayınladım bütün bu bölgedeki kardeşlerimiz kendi ana dilinde çocuğuyla annesiyle kardeşiyle neyse konuşabilir hale geldi. Propagandalarda kullanılabilir hale geldi. Olayı sadece iş aş noktasındaki planlama noktasında da bence ideolojik bir yaklaşım var. Bir yol medeniyet, su medeniyettir. Suyunuz yok dereden akan o pis suları içtiğinizi düşünün bu insana değer vermek midir? Şu anda Güneydoğu Anadolu’nun BDP’li belediyelerinin çoğunda su sorunu ne yazık ki çözülmemiştir. Bize aktarılanlar mesela Şırnak’ın su sorununu biz çözdük, Siirt’in biz çözdük. Bunu il ve ilçe belediyeleri kendileri çözmek zorundadır DSİ’nin görevi değildir bu. Aynen büyükşehirlerde baraja kadar büyükşehirlerin kendisi çözmek zorundadır. Ama bakın koskoca bir İzmir belediyesi su sorununu çözememiştir. Biz Gördes barajını süratle bitirdik ve İzmir’de isale hatlarını biz hallettik suyu biz verdik. Bölgede bu sorunları çözerken yol olayını hallederken hedeflerimiz bu kalkınması lazım bölgenin. Kalkınacak ki burada istihdam olsun. Burada halkın arasında dolaştığımız zaman bu memnuniyeti bizzat kendim dinledim. Hakkari merkezde ve Yüksekova’da iki hastane yaptık 150’şer yataklı. Bu hastanelerin olmadığını düşünün o Hakkarili kardeşim Van’a gidecekti. Van’a neyle gidecekti imkanı yoksa parası pulu yoksa, ama bu hastaneler orada yapılınca nasıl bize dualar ediyorlar. Yüksekova’daki hastanenin açılışını engellemeye kalktılar. Orada bir çok bu adımları atarken ısrarla bir şey söylüyoruz; Türk benim dünyamda ne kadar muhabbete yer bulmuşsa Kürt’te, Arap’ta, Laz’da, Çerkez’de, Gürcü’de Roman’ı da hepsi benim dünyama o kadar muhabbeti var. Ben hepsini Allah için seviyorum. Sevmeye de mecburum. Hizmet noktasında da aynen bunu devam ettiriyoruz devam ettireceğiz. Hiçbir imkanı yoksa her ay sosyal yardımlaşmadan 150 lira nakit ediyoruz, çocuklarının okumasını biz üstleniyoruz bunun yanında erzakını, yakıtını veriyoruz. Eğer evde özürlüsü varsa baktığı için asgari ücret ödüyoruz. Özürlü çocuğunun eğitimi ile alâkalı olarak okula götürüp getirme işlemini bizzat biz üstleniyoruz. Zaten her doğan çocuk 18 yaşına kadar genel sağlık sigortasından istifade ediyor ayrıca bir de sosyal güvencesi olmayanlara yeşil kart veriyoruz bunları hesapladığınız zaman rakam çok ciddi boyutlara ulaşıyor. Ama bazı vatandaşlarım hala hakkını bilmiyor. Onlara da diyorum ki gidin kaymakamlıklara valiliklere hiçbir şey yapamıyorsanız gidin teşkilatıma.
Nermin Yurteri: Kürt sorunu konusunda seçim kampanyası boyunca sizin daha muhafazakar ve daha milliyetçi bir dil kullandığınızı söyleyenlerde oldu bununla ilgili görüşünüz nedir?
Recep Tayyip Erdoğan: Bir defa ret politikalarına biz hallettik, inkar politikalarını biz hallettik bu iktidarda böyle bir şey söz konusu değil. Benim şu anda parlamentodaki ekibimin içinde 60’ı aşkın Kürt milletvekilim vardı. Kabinimde 4 bakanım Kürt’tü. Sadece burada BDP ve terör örgütü bunun üzerinden maalesef bir istismar siyaseti yapıyor. Biz hizmet siyaseti yapıyoruz ve bu ülkenin kardeşliğine vurgu yapıyoruz. Bizi diri tutacak olan o. Onun için biz projemizin adını Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi koyduk. Temenni ederim ki birlik beraberlik içinde bu işi de çözeriz.
Ruşen Çakır: Ben sizi İstasyon meydanında 5. kere izledim hepsine gittim Diyarbakır’da. Benim görüşüme göre en son mitingdeki din vurgusu İslamiyet vurgusu hepsinden çok baskındı. Bu öyle denk mi geldi?
Recep Tayyip Erdoğan: Tespitiniz yerinde o son dönemlerdeki Cuma namazları meselesi ezan meselesi filan bunlar çok daha enteresan ismini vereyim mi vermeyeyim mi diye düşünüyorum mesela Ayla Akat’ın “Müslüman Kürtler Hıristiyan olsun” diye bir beyanı var. İmralı’dakinin kendini tanrı ilan etmesi, meydanlarda Apo’nun peygamber ilan etmesi.. Bunlar bizim ortak değerlerimiz bu değerler üzerinde bu tür spekülasyonlara gidilmesi ister istemez bu çağrıyı yapmamızı gerektirmiştir. Bizde dinimiz çok önemli bir çimento görevi görmektedir. Toplumun büyük bir kesiminde bu rolü vardır. Ezanın evrenselliği vardır. Bu evrenselliğe bu terstir. Nereye giderseniz gidin ezan aynı ülkemizde olduğu gibidir ortak çağrıdır bu.
Nilgün Balkaç: Devam eden davalar var bunlarla ilgili siz de dile getirdiniz tutukluluk sürelerinin artık mahkumiyet boyutuna ulaşması bir tartışma yaratıyor. Siz seçimlerden sonra tutukluluk süreleriyle ilgili bir düzenlemeye gidileceğinin mesajını verdiniz bu mesajın altında ne var onu nasıl açabiliriz? Bununla birlikte eğer kazandıkları taktirde Cumhuriyet Halk Partisi’nden ve MHP’den milletvekilleri olacak Ergenekon’dan ve KCK’dan gelmesi muhtemel isimler var. Bu Sebahat Tuncel’le başlamış bir süreç hapishaneden TBMM’ye gelinen süreç. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz bireysel olarak görüşünüz nedir?
Recep Tayyip Erdoğan: Benim bireysel görüşüm olmaz. Partinin genel başkanıyım ülkenin de baş bakanıyım. Burada söyleyeceğim özellikle tutukluluk sürecine yönelik kanaatim ben de bunların süratle bir karara bağlanması, tahliye edilecekse edilsin mahkum edilecekse edilsin.
Nilgün Balkaç: Uygulama da bir sorun var?
Recep Tayyip Erdoğan: Bir yerde bir sorun var. Daha önce mesela dosyaların incelenmesi uzuyor, personel noktasında sıkıntılar var dendi bir çok şey söylendi. Mesela biz bu adımı kolaylaştıralım diye personel alımına hız vermek istedik o zaman önümüze Danıştay kamera olayını getirdi. “Bugüne kadar buralara kamerayla mı alınıyordu personel, şimdi nereden çıkardınız. Madem öyle diyorsunuz biz de almıyoruz” dedik. Şu anda sanıyorum ilk derece mahkemelerine ciddi bir eleman alımı yapılacak ki süratle buradan netice alınsın. Bölge Adliye Mahkemeleri önem arz ediyor. Şu anda ilavelerle 16-17 Bölge Adliye Mahkemeleri kurulacak ki bu temyizin yükünü büyük ölçüde alacak. Özellikle bu ifade ettiğiniz davalarla alâkalı olarak bu işin süratlendirilmesinde çok büyük faydalar olduğunu biz de ifade ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın buna benzer bir ifadesi oldu herhalde daha titiz bu konunun üzerinde duracaklar ya da seçimlerden sonra bir araya gelip oturup, konuşup bu konuyla ilgili ne yapabiliriz, bunların da bir değerlendirmesini yapacağız. Düzenleme gerekirse bunların üzerinde de dururuz.
Ruşen Çakır: Geçenlerde Nedim Şener’i ziyarete gittim kendisi benim yakın arkadaşımdır. Çok güvendiğim kefil olduğum bir arkadaşımdır Ahmet Şık’ta öyle. Sizin Strasbourg’ta yaptığınız kitap bomba benzetmesi kendilerini çok rahatsız etmiş; beni de rahatsız etti. Bunu bir açar mısınız? Kitap yazmak nasıl terör olur?
Recep Tayyip Erdoğan: Daha ilerde inşallah beyefendi ile bir araya gelirsek... Yani öyle kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir.
Oğuz Haksever: Meydanlara epey atışmalar oldu. Davalar açıldı mı? bilmiyorum ama seçimden sonra unutacak mısınız?
Recep Tayyip Erdoğan: Parlamento çalışmaları ayrı bir konu fakat öyle şeyler vardır ki bizde çok ciddi yaralar açmıştır. Ben kelimelerimi çok seçerek konuşurum, bazı şeyler vardır ki söylendiği için karşılığını benden bulmuştur ama bunun dışında asla hakarete varan bir ifadeyi kullanmam. Ama düşünün ki bir genel başkan çıkıyor “ben dişlerini sökeceğim” diyor sayın Kılıçdaroğlu’nun ifadesi. Bir diğeri çok çok terbiyesiz, utanmaz bilmem ne filan, iftiralarla ailelerinize giriyorlar vesaire. Ama biz bu tür şeylerin içine girmedik, hiçbir zaman ben yapmadım. Ama bana karşı namertlik yapana aynı kelimesi ile aynada kendisini görmesini isterim.
Başbakan’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
Nermin Yurteri: Eleştiriden çok hoşlanmadığınız eleştirisi var.
Recep Tayyip Erdoğan: Hakaretten hoşlanmam.
Nermin Yurteri: Muhalefette seçim kampanyalarında da bunu gördük, meydanlarda da dile getirdiler bu seçimlerde siyaseten özgürlükler oylanacak dediler. Bir kesimde de dedi ki “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hizmet hanesi kabarık ama özgürlükler konusunda sorun var.” Siz o kesimi ikna etmek için neler söylersiniz neden en azından bir kesimde böyle bir algı var?
Recep Tayyip Erdoğan: “Özgürlükler noktasında kısıtlama var” ifadesine karşı şu gazetelerin manşetlerini biz mi attırıyoruz? Bu ülkede bir zamanlar manşetler, sürmanşetler attırılıyordu. Siparişle yazılar yazdırılıyordu. Ama şu anda bize köşelerinde istediği gibi saldıran, istediği gibi hakaret eden, manşetleri rahatlıkla atabilen yazılı ve görsel medya var. Medya açısından bunu söylüyorsanız şu anda benimle ilgili hatta hatta cumhurbaşkanımızla ilgili yazılmış çok sayıda 30’u aştığını zannediyorum kitap var ki bu kitapların içinde bizim ne Yahudiliğimiz ne Ermeniliğimiz ne affedersiniz Rumluğumuz hiçbir şeyimiz kalmadı. Adam içerden şu anda cayır cayır kitap yazıyor. Ne yapacaksınız bu adamları tek yolu var yargı. Bizim her şeyimiz belli. Çok merak e diyorsan cinsimizi, cibilliyetimizi araştırabildiğin kadar araştır, getir koy ortaya. Eşimle ilgili aynı şekilde, cumhurbaşkanımızla ilgili aynı şekilde. Bu kadar affedersiniz özgürlük adına bunlar mı yapılır, bu özgürlük mü? Geçen bir televizyon programında söyledim; herkesin özgürlüğüne saygım var ama benim özgürlük alanıma girmeyecek. Sınırsız özgürlük asla yoktur. Ama öyle dönemlerden geçtik ki mesela biz geldik, iktidar olduk ilk işimiz yüksek bir basın şurası yapalım ve bir yasal düzenleme yapalım. Basınla ilgili son yasal düzenlemeyi basının bütün o duayenlerini bir araya getirerek yaptık; hepsi de buna katıldılar. Buna rağmen eğer eksik aksak şeyler varsa bunu da oturalım yapalım.
Nermin Yurteri: İnternet filtresi konusu çok tartışıldı telefon dinlemelerle ilgili konular tartışıldı.
Recep Tayyip Erdoğan: Telefon dinlemesi olayının devletle alakası yok. Devlet bu işi yargı ile yapar yargı dışında bu işe giremez. Fakat artık özel sektör bile telefon dinler. Turkcell telefon dinlemez diyebilir misiniz ve bu işin yüzde yüz kontrolü var mı? Vodafone’dan tut Telekom’una şusuna busuna hepsini bu kadar rahat konuşalım bunu sizler de zaten biliyorsunuz. Ama geçin bir başkasını söylüyorum herhangi bir şahısta alacağı aparatlarla, şunlarla bunlarla bu işi yapar. Teknoloji güzel bir şey ama gelişirken bunun yanında bu tür sıkıntıları da getiriyor. Mesela bu internet olayında biliyorsunuz gayriahlaki yayınlar var. Bütün bu gayriahlaki yayınlara karşı aileler ücretli olarak filtre uygulama yollarını seçiyordu. Biz buna yönelik şubat ayıydı yanılmıyorsam bu düzenleme ile ücreti kaldırdık ücretsiz olarak isteyen aileler filtrasyon talebinde bulunabilir dedik. Olayın aslı bu herkes serbest. Bunu ilgili bakanımda açıkladı, ilgili kurum da açıklama yaptı bakın bugün TİB’e girdiler. Baş ettiler ama bu teknoloji böyle bir teknoloji.
Ruşen Çakır: Özgürlükler konusunda sizin iktidara ilk geldiğiniz yıllardan itibaren batıda Avrupa başta olmak üzere ABD’de de iktidarınıza yönelik özgürlüklerin geliştirilmesi konusunda çok büyük bir ilgi ve destek vardı ama son dönemde çok eleştiri yansıyor. Bu medyaya yansıyanların dışında bizzat bizleri arayan gazeteciler gören diplomatlar vesaire eskiden övgü daha fazla olurdu şahsınıza ve iktidarınıza yönelik. Şimdi eleştirilerin daha öne çıktığını görüyoruz. En son Economist olayında oldu. İşte İsrail lobisi vesaire gibi açıklamalar yapıldı. Gerçekten bu bir organize bir şey mi?
Recep Tayyip Erdoğan: Sen programlar yapıyorsun mesela senin programlarına bizi yerden yere vuranlar var.
Ruşen Çakır: Övenler de var.
Recep Tayyip Erdoğan: Yok. Geçen çıldırttılar hatta senin bırakıp başkasının devraldığı bir programda hatta çıldırttılar ve ondan sonra programı kendi aralarında kestiler. İşin nereden nereye geldiği çok açık ve sizin kanalınızda oldu. Biz mi müdahale ettik. Bak onlar bile tahammülsüz hale geldiler. Ortada çok ciddi bir haksızlık var biz karışmıyoruz. Özgürlüklerin olmadığı bir ülkede bunlar yapılamaz bu ülkede özgürlük var ve batıda bu tür şeylerin arkasında biz kimlerin olduğunu çok iyi biliyoruz. Çok açık söylüyorum Yahudi sermayesi var. Ve batıda kontaklı olduğu yerlerle de bu işi gayet iyi yürütenler olduğu gibi Türkiye'yle de kontaklı olanlar bunu gayet güzel yürütüyorlar. Biz bunların hiç birine kulak asmıyoruz çünkü bizim yanımızda, arkamızda milletimiz var. Batıda bu türler bizimle başa baş oturup konuştukları zaman çok farklı konuşuyorlar. Hatta ben bu son Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne gittiğimde de kendilerine dedim, “Gönderin ilgililerinizi bizzat yerinde incelesinler, gazete haberleri ile bu işi yapmasınlar.” Orada da söyledim bunlar hakikatten Türkiye'ye Fransızlar.
Oğuz Haksever: Reklama 10 dakika var diyor arkadaşlar.
Recep Tayyip Erdoğan: Artık reklam karıştırmayın ya para pul siz de bol nasıl olsa.
Nilgün Balkaç: Suriye konusuna gelirsek oradan gelenler Hatay bölgesine yerleşiyorlar. Sizin bölgedeki ağırlığınızda biliniyor bu noktada Esad’a bir kere daha telkinde bulunur musunuz? Bir başka kaygı da terörist gruplarında bu gruplar arasında gelebileceği uyarısı yapıldı.
Nermin Yurteri: Esad çekilmeli mi?
Recep Tayyip Erdoğan: Maalesef gelişmeler çok endişe verici, kaygı verici gelişmeler. Şu anda son aldığımız 2400’dü ama 3000’i filan aşmıştır şimdi. Bizde yükselmesi ihtimaline karşı tedbirimizi aldık. Hatay, Gaziantep, Mardin olmak üzere böyle bir çalışmayı yaptık. Biz oradan bize göç eden bütün kardeşlerimize kapımızı açacağız. Ama bir kontrol içinde oluyor şu anda. Böyle bir yığma harekat gibi değil. Bunu daha önce Saddam zamanında Cizre’de filan yaşamıştık o çok sıkıntılı olmuştu şimdi aynı şeyleri yaşamak istemiyoruz daha kontrolü bir giriş var. İlkönce bu Altınözü tarafından başlamıştı, Cilvegözü derken şimdi Halep’e doğru yansıyor. Şu seçimleri atlatalım tabloyu bir görelim ondan sonra kendileri ile bu konuları çok daha farklı bir şekilde görüşeceğiz. Şu anda konu BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine geliyor gibi de bir durum var. Oradan ne gibi bir netice çıkar o da düşündürücü. Burada Rusya’nın Çin’in pozisyonu ne olacak bunlarda ayrıca gündemimizde yer alıyor. Artık seçime tam kilitlendik, Silahlı Kuvvetler, Dışişleri bu işe yakın takipteler Kızılay’ımız devrede çalışmaya devam ediyor. Gıda, ilaç, çadır kentler de bir sıkıntımız yok. Allah’tan mevsim olarak yaz olması sebebi ile aleyhte olan şartlar lehte olan şartlara göre daha az. Onun için bu süreci böyle devam ettirip kendileri ile görüşmelerimizi de hemen seçimden sonra inşallah geliştirmek sureti ile bir an önce orada bir neticeye varmanın yollarını arayacağız.
Nilgün Balkaç: Bu terörist gruplar nedeni ile bu kaygılar…
Recep Tayyip Erdoğan: Yoklamalar yapılarak, görüşmeler yapılarak alınıyor derken onu kastettim.
Ruşen Çakır: Libya konusundaki tutum Kaddafi’nin pozisyonları nedeni ile çok iyimser bir şekilde Türkiye orada bir arabuluculuk yapmak istedi. Bayağı etkili de oldu başta ama sonra gelinen noktada muhalefete yardıma kadar gelinen bir pozisyon değişikliği oldu. Suriye konusunda da sizlerin tavrını biliyoruz. Suriye’de de süreç bir Libya gibi gelişme ihtimali olabilir mi?
Recep Tayyip Erdoğan: Suriye Libya’dan çok farklı. Libya kabileler halinde bir yapıya sahip. Kaddafi’nin orada bir lider pozisyonu vardı ama bu son gelişmelerde de o lider pozisyonu geneli üzerinde kaybettik. Biz ilk görüşmelere birinci derecede oradaki vatandaşlarımızı işadamlarımızı kurtaralım istedik. Bunu kurtarmanın yanında da başka ülkelerden de birçok insanı belli bir süre kurtardık. Geçenlerde 800’e yakın insan balıkçı motorları ile kaçarken ne yazık ki kayboldular ve haber yok. Biz kendi gönderdiğimiz gemilerimizle koruma altında onları aldık ve tabi ki güçlü bir yapıda bu işi sürdürdük. Benim 6-7 görüşmem oldu. Bunun dışında özel temsilci gönderdim buna rağmen görüşmelerimizi yaptık fakat hep bir oyalama taktiği gitti. Bizden ateşkes talebinde bulunuyorlar. Hadi adım atın diyorsunuz ertesi gün yine bir yerler bombardıman edilmiş. Ne yapıyorsunuz dediğinizde bizi vurdular onun için yaptık. Halbuki öyle bir şey yok. Mesela bizi suçlama yoluna gittiler “bombardıman edecek misiniz” diye... “Biz böyle bir şeyin içinde yokuz” dedik. NATO’da bile şartlarımızı çok kesin net koyduk. Lojistikte varız hava sahası ile ilgili ambargoda varız ve bir de denizden gelecek silah vesaire bu tür şeylerin kontrolünde yer alacağız dedik ve onu yapıyoruz. Asla uçaklarımızı filan kalkıp Libya’da Kaddafi’nin olduğu bölgelerde uçurmayız dedik. Yardım konusuna gelince... Yardım yine lojistik, nakit para veya silah yardımı yapmıyoruz. Biz gıda, ilaç, hastane vesaire bu tür şeyler yapıyoruz. Bundan sonraki süreç içinde de biz diğer tarafla ilgili de maalesef Kaddafi o zaman anlamadı veya anlamak istemedi. Şu anda ister istemez dünya muhalif olan kesime NATO ile birlikte bu desteği veriyor. Biz de NATO’nun bir mensubuyuz ister istemez oraya biz de belli bir yardımı yapmak durumundayız. O yardımı yaptık ve tabi şu anda gerek Kaddafi gerek çevresinin bu değişim karşısındaki ortaya koydukları tavır ki daha çok oğlu önde görünüyor kendisi çok görünmüyor bunlar tabi hakikatten bu değişime karşı direniyorlar. Ama artık Libya’yı terk etmekten başka kendisine bir güvence vermek sureti ile terk etmekten başka çaresi yok. Kendisine bu güvenceyi de bizler gönderdiğimiz şeylerle verdik. Nereyi istiyorsa oraya gönderilmesi noktasında yardımcı olalım dedik. Ondan biz alacağımız cevaba göre bizde müttefiklerimizle bu konuyu görüşeceğiz ama maalesef kendilerinde bu konuda hala bir cevap almış değiliz.
Oğuz Haksever: Seçim sonuçları açıklanmadan önce kabine yapısını açıkladı diye bir eleştiri vardı onu sormak isterim. Ayrıca da bakan yardımcılıkları çok ilgi çekti. Bunun sebebi ve bakan yardımcılarının kriteri diye sorayım size.
Nermin Yurteri: Siyaseten bir sorumlulukları olacak mı bakan yardımcılarının merak edilen konulardan biri bu bakan yerine imza atacaklar mı? Birde başkanlık sisteminin ön adımı mı diye yorumlarla yapıldı.
Ruşen Çakır: Bakan yardımlarını bakanlar mı seçecek yoksa başbakan mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Tabi canım başbakanın muhakkak onda onayı olacaktır. Hazırlık safhasını bakan başbakan birlikte icabında otururlar konuşurlar ama benim her zaman prensibim şudur; teklif alırım o teklifler üzerinde çalışırım şu uygundur deriz. Genelde aramızda kendisi çalışacağı için kendisinin seçmesini uygun buluruz. Geçen dönemde maalesef Çankaya’yla çok sıkıntılarımız oldu. Kendisi aslında Anayasa Mahkemesi’nin üyesi olduğu zaman bir muhalefet şerhi vardı yerindelik kararının yürütmeye ait olduğuna dair. Ama ne yazık ki cumhurbaşkanı olunca bu konuda biz bir çok kere yerindelik kararını uygulayamadık ve çok sıkıntılar çektik. Bu dönemde tabi sayın cumhurbaşkanımızla böyle bir sıkıntı yaşamıyoruz bu da tabi işi de serileştiriyor. Ve kurumlarımızda vekalet müessesesi diye bir şey neredeyse kalmadı. Yani asaleten herkes görevini yürütüyor. Bu da tabi imzaya güç katıyor. İmzaya güç kattığı gibi idareye de bu arada güç getiriyor. Devlet bakanlıkları olayı gerçekten bir ucubeydi. Bütçesi olmayan bakanlık bunlar. Adeta başbakanın eline bakacak veya eğer devlet bakanlığına, o bakanlıklara bağlı kurumlar varsa o kurumların başındakilerin eline bakacak, biletini o verecek, onunla yurt dışına gidecek. Böyle bir saçmalık olur mu? Devlet protokolünde de başbakandan sonra başbakan yardımcıları arkasından onlar geliyor. Ama bütçeye gelince bütçesi yok. Dedik ki biz niye böyle yapıyoruz bunların hepsini yeniden ele alalım icracı bakanlıklar haline getirelim ve bunların bütçesi olsun. Dolayısıyla kurumsal kimliğe sahip olur ve bu kurumsal kimlikle de temsil kabiliyeti olur. Diğer ülkelerde karşılarında temsil kabiliyeti olan bakanları görmüş olur. İnanıyorum ki bu Türkiye'ye çok ciddi bir sıçrama getirecektir. Yardımcılara gelince asıl reformun en önemli yanı budur. Müsteşarlar idari görevi yapıyor ama siyasi görevi yapamıyorlar. Burada bürokratik oligarşi atanmış seçilmiş olayında çok ciddi kendisini ortaya koyuyor. Mesela milletvekili bir müsteşarla iş görecek değil mi icabında müsteşar o milletvekili umursamıyor bu da milletvekilinin çok ağırına gidiyor haklı olarak. Ben seçilmişim şu anda da iktidarım ve sen benim bakanımın burada müsteşarısın ben bakanı mı meşgul etmeyeyim diye sana geliyorum sen beni oyalıyorsun. Zaman zaman bana çok ağır şikayetlerde bulunan milletvekillerim olmuştur ve haklıdırlar. O milletin talebini getiriyor oraya milletin talebini getirdiği zaman senin de bunu çözmen lazım. Bu tabi süratle çözülmediği zaman ben diyor “kâle alınmadım, oyalandım” vesaire ondan sonra bakanla milletvekili kavgaya başlıyor. Bu ne oluyor bununla biz müsteşarla bakan arasına adeta bir siyasi müsteşar getirmiş oluyoruz. Ama burada bir kabiliyet var. Gerçekten kendini ispatlamış yani dostlar alışverişte görsün diye değil adeta bir istisnai memur gibi daha önce de söylediğim gibi bir başarılı CEO’da olabilir bir başarılı işadamı da olabilir. Onun için burada biz üniversite mezunu kaydını koymadık. Yeter ki kendini ispatlamış başarısı halkla ilişkileri çok çok iyi çünkü hükümetle gelip hükümetle gidecek orada kalıcı olmayacak. Dolayısıyla bu milletin vekilidir ben bunun ihtiyacını gidermem lazım diye bakması lazım. Bakanı da kendisine ne kadar yetki verirse bu yetkiyi kullanabilecek. Ama bakanın kendisine verdiği yetki çerçevesinde. Ama bakanlar kurulu toplantısına filan katılmayacak. Brife edilmek veya kendilerinin brife edilmesi gerektiğinde eğer biz istersek katılabilecekler. Ben bunun da bakanlık çalışmalarını çok çok hızlandıracağını, bakanlarımızın arazide daha da bu konuda yoğunlaşmasına fırsat vereceğine inanıyorum bu bakımdan önemli bir adım olarak görüyorum.
Ruşen Çakır: Başkanlık sistemine geçiş yorumları tamamen asılsız mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Bakan yardımcılarını bırakın Amerika’da bakanlar zaten kabineden değil. Bizimki bir ülkeden kopyalama alınmış değil bunun patenti tamamen bize aittir.
Oğuz Haksever: Denizciliğin ve Filotilla’nın ne kadar önemli olduğu aslında Libya operasyonunda çok çarpıcı şekilde karşımıza çıktı. Acaba neden bir denizcilik bakanlığı oluşturulmadı yine?
Recep Tayyip Erdoğan: Ulaştırma bakanlığımızın içinde bu var zaten birim olarak. Eğer biz bu tür birimlere girmeye kalkarsak inanın 25 bakanlık yetmez. 50-60-70 bakanlık koymak lazım. Balıkçılık bakanlığı niye koymuyorsunuz diyorlar. Kardeşim gıda, tarım ve hayvancılık dedik. Hayvancılığın içinde balıkçılığı güçlü bir birim olarak orada var o.
Ruşen Çakır: Kadın adı kaldırıldı...
Recep Tayyip Erdoğan: O şimdi Aile ve Sosyal İşler Bakanlığı olarak var onun içinde yine Kadının Statüsü Genel Müdürlük olarak var.
Ruşen Çakır: Bu konuda bir kampanya olduğundan haberiniz vardır değil mi kadın kuruluşlarının kadın bakanlığının kaldırılmaması gerektiği yolunda bir…
Recep Tayyip Erdoğan: Aynı bakanlık.
Ruşen Çakır: Adında kadın olması…
Recep Tayyip Erdoğan: Tabela mı içerik mi? Ailenin esası nedir? Kadın ve erkektir. Biz bunun içinde bir de Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nü koruyoruz o orada zaten aynen var.
Nermin Yurteri: Bu dönem meclisteki benim son dönemim dediniz. Zaten parti tüzüğünüzde üç dönem milletvekili olduktan sonra ara vermek gerekiyor. Herkes aslında sizin bu dönemin sonunda siyasi rotanızı merak ediyor. Acaba cumhurbaşkanı mı olacaksınız, başkanlık sistemi gelecek başkan mı olmak istiyorsunuz bir yol haritası o anlamda yaptınız mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Benim bugüne kadar yol haritamı hep millet çizdi bundan sonrada millet çizecek.
Nermin Yurteri: Sayın Gül’ün görev süresi 5 yıl mı 7 yıl mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Onu da bu dönem içinde arkadaşlarımız hep beraber çalışarak çünkü çok değişik kanaatler var. 5 yıldır diyen var 7 yıldır diyen var mesela bunu parlamentonun belirlemesi lazım diyenler var. Mesela çok güvendiğim inandığım anayasacı hocalarla filanda yaptığımız görüşmelerde baktım onlar bile uyumlu değil. Bu dönemde bunun bir yasal düzenleme ile çözülmesi gerekiyor ki daha önce YSK diyenler vardı daha sonra çok çok inandığım kişiler YSK’yla alakası yok bunun parlamentoda bir yasal düzenleme ile çözülmesi gerekir dediler. Dolayısıyla bunun yasal bir düzenleme ile çözümüne gidilecek.
Oğuz Haksever: Belediyelerde sözleşmeliler, teknisyenler, mühendisler “kız vermiyorlar” diye mesajlar yolluyorlar “kadrolu olalım” diye. Taşeron çalışanlar, maliye denetmenlerinin birleştirilmesi meselesi ve sosyal yardımlaşma ve dayanışmada çalışanların da kadroya alınması yoğunlaşan sorular bunlar üzerineydi.
Recep Tayyip Erdoğan: Bu konuyla ilgili biz kanun hükmünde kararname ile 205 bin 894 4B personel kadrosunda olanları 4A’ya geçirdik. Bu mümkündü çünkü bu kararname ile olabilecek durumdaydı. Bunun içinde işte ağırlıklı olarak öğretmenler vardı yaklaşık 70 bin. Hemşire, ebe yaklaşık 49 bin, sağlık memuru yaklaşık 25 bin, sağlık teknikeri 11 bin civarında, büro personeli, mühendis, kuran kursu öğreticisi, imam hatip, infaz koruma memuru, zabıt katibi, destek personeli, diş tabibi, veteriner, kadastro teknisyeni diğer unvanlar olmak üzere toplamda 205 bin 894. Bunlar tamamen artık 4A personel kadrosuna girdi. Bunun dışında sizlerin söylediği saydığı ki bunun ağırlığını KİT’ler ve belediyeler oluşturuyor burada da 107 bin civarında bir personel var bunlar 4C’de. Bunların da buradan 4B veya 4A’ya alınması bir yasa değişikliği gerektiriyor. Şu andaki kararname ile bu olamıyor. Onun için seçim sonrasında bunun üzerinde de bir çalışmayı yapmak ve bir yasal düzenleme ile bunları çözerek bu olayı da bir temize çıkarmayı hedefliyoruz.
Nilgün Balkaç: Meydanlarda üç lider arasında bu söz düelloları geçti diyebiliriz. Siz hep 2023 hedeflerinizi gündeme getirdiniz rüyalarınızı gündeme getirdiniz şöyle bir şey hayal ediyorum dediniz o hayallerinizi açıkladınız ve o arada da Kemal Kılıçdaroğlu’nu sanal bir lider olarak suçladınız. O da her gece sizin rüyalarınızda sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu gördüğünüzü ve uyandığında tekrar kabus görüp karşısında sizi gördüğünüzü söyledi. Efendim rüyalarınızda Kemal Kılıçdaroğlu nerede yer alıyor?
Recep Tayyip Erdoğan: Rüyalar ne zamandan beri sanal oldu onu bilmiyorum ben. Veya bu hükmü sayın Kılıçdaroğlu ne zamandan beri verme hakkını kendinde buluyor onu da bilmiyorum. Ben sadece şunu iyi biliyorum sayın Kılıçdaroğlu’nun önce lider olması lazım. Henüz o bir sanal genel başkandır sipariş üzerine gelmiştir. Sayın Baykal’ı ziyareti kaset olayında manidardır ve oradan çıktığında yaptığı açıklama manidardır ben aday değilim demiştir. Aday değilim diyen o zat ertesi gün adaylığını açıklamıştır. Bu işin arkasında kimlerin olduğunu ortaya koyuyor. Burada tabi çok manidar olan bir şey de şudur sayın Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde konumunu korumanın sağlamlaştırmanın gayreti içindedir. Recep Tayyip Erdoğan’ın böyle bir sorunu yok. Tayyip Erdoğan 18 yaşından beri siyasetin içindedir. Biz siyasetin içinde çabalayarak geldik tırnaklarımızla eşeleye eşeleye buralara geldik. Şu anda da bakın tüzüğüne böyle bir ilkeyi koyan tek parti biziz. Üç dönem arka arkaya milletvekili olan dördüncü dönem ara vermek zorundadır. Beş dönem arka arakaya genel başkan olan altıcı dönem ara vermek zorundadır. Başka bir partide bu yok. Bir saltanat oluşturalım hedefi yok bizde. Biz istiyoruz ki hücreler kendini sürekli olarak yenilesin gelecek genç kuşaklar sürekli olarak siyasette bir dinamik yapı oluştursun. Şu anda partimizin yaş ortalamasına bakın Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaş ortalamasına bakın MHP’nin yaş ortalamasına bakın. Bu dönem partimizin yaş ortalaması daha da genç olacak. Bayanlarda da biz parlamentoda daha da iyi bir yer alacağız bu seçimde. Bizim partimizin bir okul olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Hiçbir partide bizdeki gibi bir siyaset akademisi yok. Bizim bu siyaset akademisi sürekli çalışır. Ve hamdolsun benim rüyalarım çok doğaldır ve doğal rüyalarımın neticesini de bu ülkede hep aldım. Herhalde Kılıçdaroğlu rüyaları yeni görmeye başlayacak.
Nermin Yurteri: Oyunuzu nerede kullanıyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: İstanbul.
Nermin Yurteri: Akşam mı her zaman olduğu gibi Ankara’ya geçiyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: Sandıklar netleşmeye başlayınca.
Nermin Yurteri: Sonuçlar netleşmeye başlayınca sonra da merakla eğer kazanırsanız herkes balkon konuşmasında vereceğiniz mesajlara kilitlenecek herhalde.
Recep Tayyip Erdoğan: İnşallah.
Ruşen Çakır: Üzerimde bir şey onu sormadan soru değil aslında ben Hopalıyım biliyorsunuz ve hayatını kaybeden Allah rahmet eylesin Metin Lokumcu da benim akrabam. Ben Diyarbakır’dayken Kılıçdaroğlu’nu izlerken bu olay oldu ve çok üzüldük bütün akrabalarım da tanıdıklarım da. Sizin orada tabi olayların etkisi ile tabi ne yaşandığını da arkadaşlarımızdan öğrendim Diyarbakır’da. Ama sonuçta gerçekten iyi bir insan, talihsiz bir şekilde öldü, iyi bir insan Metin Lokumcu sizin memleketinizde yıllarca öğretmenlik yapmış birisidir talihsiz bir şekilde öldü. Sizin ilk günkü tepkinizi gerçekten yadırgadık ben ve ailem, akrabalarım. Aradan geçen zaman içinde herhalde bu konuyu düşünmüşsünüzdür diyeceğiniz bir şey var mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Ben öncelikle sizin akrabanız olması sebebi ile başınız sağ olsun diyeyim. Ama size bazı resimleri inşallah arkadaşlarım ulaştırsınlar bir de ses kasetlerini ulaştırsınlar. O ses kasetlerini dinlediğiniz zaman bir de o resimleri gördüğünüz zaman acaba emekli bir öğretmene bunlar yakışır mı diye herhalde size akrabanızda olsa hakkı teslim etmeniz gerekir diye düşünüyorum.
Ruşen Çakır: Ama öldü efendim.
Recep Tayyip Erdoğan: Bilmem. Ben sadece bunu söylüyorum. Çünkü bu noktada ben böyle bir emekli öğretmene o ifadeleri yakıştırmam ve elinde taşla bir emekli öğretmeni görmem çünkü o taşların karşısında ben varım o taşlar bana atılıyor. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım veya konvoya atılıyor veya orada sivil halka atılıyor. Orada Hopalı insanlar var hemşerilerine atıyor. Herhalde bununda olmaması lazım değil mi? Bugün Kılıçdaroğlu açıklama yapıyor ve diyor ki; polis diyor kendisi düştü diyor. Eline diline dursun ne polis kendi düştü demesi. Polis taşı hedef alıyor o aldığı hedefle polis ondan sonra düşüyor. Şu anda bu polis hala yoğun bakımda yatıyor. Yani ziyaret etmekle de zannediyor işi çözeceğim. Orada bakın isyanlar var aile isyanda baba isyanda aslan gibi bir delikanlı gidiyor bu insan oraya niye geldi başbakanın koruması olarak geldi. Ve otobüste benimle birlikte gidiyor. Bunları da görmemiz lazım. Ben kendisine rabbimden şifalar diliyorum ve tabi bundan sonrada geride ne kalacak bilemiyoruz. Doktorlar elinden gelen müdahaleyi yaptılar ettiler ama ben gazetelerde televizyon programlarında kimsenin Servet’ten bahsettiğini görmedim. Öyle kenara köşeye sıkıştırılıyor. Her zaman polis şamar oğlanı olarak görülüyor. Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı tüm ekip adeta şamar oğlanı. Bunlarla ilgili programlarınızda Ruşen bey ne yaptınız? Acaba ne gibi bir kınama yaptınız? Bizim ne günahımız vardı orada sadece gidip bir miting yapmaktan başka? Sizi buraya sokmayız sizin çocuklarınızı buralar okutmayacağız, eşleriniz buraya gelemeyecek, tek yol sokak, tek yol devrim bu mudur demokrasi bu mudur özgürlük. İşte bizi üzen bu. Bende Rizeliyim sen Hopalısın aramızda çok fazla bir yer yok ama bu olmamalı. Bak benim bakanım Hopa’ya gitti Hopa’da dükkanları ziyaret ediyor maalesef aynı yanlışı ona yaptılar.
Nermin Yurteri: Bazı eylemlerde biber gazı kullanımı biraz abartılmıyor mu?
Recep Tayyip Erdoğan: Şu anda emniyet nerede neyi nasıl kullanacağını en iyi bilen onlar. O taşları atanlara karşı herhalde biber gazı ondan daha tesirli değildir. İşte şuan komada yatıyor.
Nermin Yurteri: Evet o da olmasın o da olmasın.
Recep Tayyip Erdoğan: Olmasın var mı muhakkak olacak yoksa Suriye gibi mi olsun? Suriye’de biber gazı kullanmıyor, kurşun sıkıyor.
Nermin Yurteri: Orantısız güç kullanımı da olmasın elbette taşlar da atılmasın.
Recep Tayyip Erdoğan: Biber gazı orantısız gücün ifadesi değil. Şu anda dünyanın en modern manada bu tür şeyleri yatıştırma da kullandığı biber gazıdır.
Nermin Yurteri: Ölüm sebebi biber gazı olduğu için böyle söyledim.
Recep Tayyip Erdoğan: Yok kalp olayı.
Oğuz Haksever: Seçmene son sözünüzü alıp kapatacağız sayın başbakan.
Recep Tayyip Erdoğan: Her şeyden önce size teşekkür ediyorum finali sizinle yaptık. Özellikle ben sevgili halkıma, milletime bu yeni anayasa noktasında ileri demokrasi noktasında temel hak ve özgürlükler noktasında gerek güçlü ailelerin kurulması noktasında kadınımızın, gençliğimizin geleceğe yönelik olarak inşallah farklı bir Türkiye'nin 2023’e muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacak bir Türkiye'nin miladı olacak bu süreç için halkımdan 367 milletvekilini en azından bize verecek bir destek istiyorum. Ve diyorum ki ekonomi de bir kaide var yatırım rantabıl olan araziye yapılır. Rantabıl olmayan araziye yatırım yapılmaz. Dünü güçlü olana, dünü itibari ile bu ülkeye kazandırdıkları olana gelin destek verin diyorum. Biz dün itibari ile kendini ispatlamış bir iktidarız ama dünü itibari ile kendini ispatlayamamış olan siyasi partilerde ortada. Diyorum ki birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin teminatı barışın inşallah tohumları olacak bir seçim olsun Pazar günü. Sevgi saygıyla selamlıyorum, hayırlı olsun.
Başbakan Erdoğan, Oğuz Haksever, Nermin Yurteri, Nilgün Balkaç ve Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı.
Başbakan’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
Oğuz Haksever: Sayın başbakanım hoş geldiniz.
Recep Tayyip Erdoğan: Hoşbulduk.
Oğuz Haksever: Siz yarın İstanbul’la devam ediyorsunuz...
Recep Tayyip Erdoğan: İstanbul’da yarın benim seçim bölgem Tuzla’dan başlayacağız. Maltepe ve Üsküdar’da üç ilçe mitingi ile tamamlayacağız.
Oğuz Haksever: Bir bilanço yapabilir misiniz? Seçim meydanlarının bilançosunu. Sayılarla değil ama sizde bıraktığı izlenimlerle ne dersiniz?
Recep Tayyip Erdoğan: 68 il ve ilçelerle birlikte 89 miting oldu. Gerçekten Hakkari’yi bir kenara koyarsak coşkunun heyecanın tavan yaptığı bir kampanya oldu. Benim dışımda gerek genel başkan yardımcılarım, bakan arkadaşlarım, adaylar, kadın kollarımız, gençlik kollarımız onların da bu arada tüm il ve ilçelerde yoğun çalışmaları oldu. Bu çalışmalar esnasında katılım bazında ilgi alâka gerçekten çok çok iyiydi. 2007 seçimleri aşırı sıcağa geldi kampanya o sıcak içinde çok zordu. Bu defa yağmurlarla birlikte başladı kampanya. İşte son bir hafta 10 gündür sıcaklar bastırdı ve sıcağa rağmen ilgi, alâka çok iyiydi. Ama üzülerek söyleyeyim; ayılanlar, bayılanlar çok çok fazla oldu.
Oğuz Haksever: Bu mitingde şarkı söylediğinize de tanık olduk.
Recep Tayyip Erdoğan: Birkaç tane oldu.
Nermin Yurteri: Geçen seçimlerle bu seçimleri karşılaştırdığınızda nasıl bir tablo görüyorsunuz? Laiklik, asker-sivil ilişkileri üzerinden yürüyen bir seçim kampanyası dönemi olmadı bu defa daha çok projeler konuşuldu.
Recep Tayyip Erdoğan: Aslında projeler dersek dikkat ederseniz diğer liderler yatırım projeleri noktasında bir şeyleri olmadı. Sadece bir iki sosyal proje ileri sürdüler yoksa ülkenin kalkınması noktasında yatırımlara yönelik ne ana muhalefetten ne de MHP’den böyle bir proje duymadım ben. Zaten bağımsızların bu tür proje söyleyecek halleri yok çünkü konumlarını biliyorlar. Biz hem yatırımlara yönelik projeler hem de sosyal ve siyasi projeler öne sürdük. Öncelikle anayasa, ileri demokrasi, temel hak ve özgürlükler bunun üzerinde ısrarla durduk. Sosyal projeler noktasında şu anda uygulamakta olduğumuz sosyal projeleri emeklisinden, özellikle memuruna, işçisine, gençlerimizin geleceğine yönelik atacağımız adımlara varıncaya kadar bunun üzerinde durduk. Üçüncüsü, yatırımlar noktasında projelerimiz ki İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerimizde dev projeler uygulamaya koyacağız bunları açıkladık. Bunların detaylarını da o illerdeki arkadaşlarımız genelde işlediler. Ama şu anda süreç itibari ile yetişemediğimiz ama bitirdiğimiz, yasaklara girdiği içinde maalesef ticari noktada çalıştıramadığımız Konya hızlı trenini bitirdik. Ama sayın Bahçeli’nin seçim beyannamesinde Ankara-Konya hızlı tren projesi var. Fakat bitti. Ben test sürüşünü başlatmıştım şimdi yasaklara girdiği için açılışını yapamadık. İnşallah seçimlerden sonrada resmi açılışı yapılacak.
Nermin Yurteri: Sayın Baykal bu kadar gezmiyordu, sayın Kemal Kılıçdaroğlu daha yoğun bir seçim kampanyası süreci yürüttü. Sayın Bahçeli Diyarbakır’a gitti yani daha yoğun bir kampanya dönemi muhalefet açısından göründü.
Recep Tayyip Erdoğan: Doğru şu anda sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir defa Cumhuriyet Halk Partisi içinde kendini ispatlama durumu söz konusu. Bunu başarması lazım orada belli bir yere oturması gerekiyor. Onun içinde sayın Baykal’ın aldığı oy oranının üstüne çıkması lazım. Zaten bütün hesaplarını onun üzerine yapıyor. Yüzde 40-50’ler üzerinde bir hesap ağzından duymadınız. En son söylediği şu söz çok manidardı; “kimin oylarında eksilme olursa o siyaseti bıraksın.” Ben dedim kim birinci parti olmazsa bu işi bıraksın ama yanaşmadı. Şimdi 20.9’du sayın Baykal’ınki onun üzerine artı 1 koyabilir onun için rahat hareket ediyor ama yüzde 40-50’nin hesabını yapmıyor. Bir defa iddiasız bir siyasettir. Bir lider öncelikle iktidarı yakalamak için oynar siyasette hedef budur. Biz partimizi kurduk 16 ay sonra iktidar olduk. Bunun için tüm Türkiye'yi kucakladık. Ama siz söylemlerinizle her şeyinizle bütün Türkiye'yi kucaklayacak adımı atmanız için inandırıcı olmanız lazım. Olamazsanız benim halkım, milletimde size gereken ilgi alâkayı göstermez. Şu anda da ben inanıyorum ki bu kadar gayret gayet güzel. Özellikle Sivas’ın doğusuna gitmek bu bizim ısrarla söylediğimiz yaklaşım türüydü biz bunu bütün siyasi partilerin yapması gerektiğini, Türkiye'nin normalleşmesi için bunu çok önemsediğimizi anlatmıştık. Bunu gerek sayın Kılıçdaroğlu gerek sayın Bahçeli tarafından yapılmış olması gerçi sayın Bahçeli sadece Diyarbakır’a gitti bildiğim kadarıyla sayın Kılıçdaroğlu daha fazla illeri dolaştı. Bu bence normalleşme sürecine katkısı olacak bir süreçtir diye düşünüyorum bu anlamda memnunum.
'AK PARTİ'LİLERE TEHDİT VAR'
Ruşen Çakır: Daha önceki seçimlerde daha çok muhalefet partileri size yönelik, şahsınıza ve partinize yönelik ideolojik, siyasi argümanları öne çıkarırlardı. Laiklik meselesi, asker-sivil ilişkisi meselesi ve hatta Kürt meselesinde sizi ve partinizi PKK ile işbirliği yapmakla suçlayan da oluyordu. Bu seçimde dikkat çekici bir şekilde özellikle Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu tür ideolojik konulara çok girmediğini, MHP de aynı şekilde terör konusuna girmiyor. Muhalefetin bu tür ideolojik meseleleri gündeme taşımamasını olumlu mu buluyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: Burada laiklik konusu bu seçimlerde pek gündeme girmedi. Asker sivil ilişkilerini kısmen gündeme soktular o da yine önceki gibi değildi. Fakat bireyselleşme kişisel noktada maalesef hakaretler çok oldu. Burada da tek hedef iktidar olmamız hasebi ile biz olduk. Bize aynen söylenmiş şeyleri geçmişten bugüne tekrar söylediler. Buna rağmen bence başarılı bir kampanya süreci yaşadık diyebilirim. Tabi Sivas’ın doğusuna gidilmesi ile o ayrı bir manidar süreçti bu konuda da atılan adımların başarılı olduğu kanaatindeyim. Temennim o ki bundan sonraki süreçte de bunu aynı kararlılıkla devam ettirelim ve özellikle teröre karşı sivil hareketlerin, siyasi partilerin, STK’ların yanılmıyorsam dün Diyarbakır’da bir duruşu oldu bu çok önemli bir duruş bunu başarmamız lazım. Özellikle Güneydoğu’da kısmen doğuda terörün yok edilmesi bu bölgenin kalkınmasını bir defa çok ciddi bir katkı sağlayacak. Yatırımcı oraya bundan dolayı gitmiyor. Güvenin olmadığı yere yatırımcı gitmez. Güven ve istikrar varsa yatırımcı gelir. Biz bunu sağlayalım inanın Güneydoğu’da, Doğu’da patlama olur. Yoğun bir ilgi alâka var birçok yönüyle. Bir defa emek orada çok daha ucuz olacak, arazi noktasında bizim desteklerimiz söz konusu. Bunu başardığımız zaman bir defa en önemli sorun olan işsizliği büyük ölçüde bu bölgede aşağı çekmeye başlayacağız. Burada bu defa neyi başlatıyorlar mesela şu anda bağımsız adayların ilanına bakıyorsunuz iki kelime görüyorsunuz demokrasi ve özgürlük. Burada büyük bir çelişki var 12 Eylül demokrasi ve özgürlük için şu anda filanca diyenler 12 Eylül’de sandığın üzerine çarpı işareti koydular. Bu defa bunu koymuyorsun sandığa gidecek olanları tehdit ediyorsun. Yoğun bir şekilde tehdit var benim ilçe başkanlarıma tehdit var il başkanlarıma tehdit var, şu anda milletvekili adayı arkadaşlarıma tehdit var. Bunlar artık bayağı ileri dozda olmaya başladı. Bakıyorsunuz Cizre’de yaşanan Diyarbakır’da yaşanan yani İmam Hatip’teki 13-15 yaşındaki çocukların kaldığı yurtlara molotofların atılması çocukların yüzlerinin vücutlarının yanması bunları neyle izah edeceksiniz. Sadece 150’yi aşkın bizim seçim bürolarına ve araçlara maalesef bu BDP ile ilgisi alâkası olduğuna inandığımız bu ihtimal içinde değerlendirdiğimiz birbirleriyle böyle besleniyorlar bu tür bir anlayış var. Bu yıldırma politikasına karşı da biz duruşumuzu aynen devam ettireceğiz. Demokrasi mücadelesini biz sandıkta çok daha haysiyetli bir şekilde vereceğiz ve ben inanıyorum ki halkında Pazar günü yapılacak seçimde bunun cevabını en güzel şekilde verecektir. Tabi Cumhuriyet Halk Partisi, MHP onlar gibi bu tür şeylerin içine girmediler. Ama BDP maalesef bu konuda asla terör örgütüne karşı tavır koymadığı içinde böyle bir durum ortada. Bu seçimin bence en üzüntü veren yanıdır.
Ruşen Çakır: Tahmin yapmak olmasın ama BDP’nin güçlü bir grupla meclise gireceği yolunda neredeyse ortak bir kanaat oluştu. Gelecek olan isim profillerine baktığımız zaman çok daha deneyimli çok daha farklı özellikleri olan kişiler. Siz çok net şekilde eleştiriyorsunuz. Böyle bir grup gelecek ve sizin başlatmış olduğunuz bir açılım var ve herhalde devam ettireceksiniz. Nasıl olacak bu kişilerle bu sertlikte?
Recep Tayyip Erdoğan: Biz Kürt meselesinin muhatabı olarak sadece bu parlamentoya gelecek olan milletvekillerini mi göreceğiz? Ülkemdeki tüm Kürt kardeşlerim bu meselesinin çözümünde ortak paydada yer aldığımız kardeşlerimiz. Eğer siz parlamentoya gelenlerle bu işi çözeriz derseniz orada aldanırsınız. Onların bir defa Kürt meselesini ve Kürt kardeşlerimin sorunlarını çözmek gibi bir dertleri yok. Eğer olsaydı böyle dertleri bizim Güneydoğu yaptığımız yatırımlar konusunda bizim önümüze engel olmaz yardımcı olurlardı. Bir çok oralarda yatırımlar yapıyoruz ve bu yatırımlara yönelik iş makineleri yakılıyor. Yüksekova’da havaalanının temelini atıyoruz oraya katılım noktasında engeller yapılıyor. Şırnak Cizre’de havaalanı yapacağız aynı şekilde engellemeler yapılıyor. BDP buradan nemalanıyor. Bu tür yatırımlar olmasın ki tüm Kürt halkı Kürt kardeşlerimiz nasıl istismar edilecek. Burada devlet var mı, burada okul var mı, burada hastane var mı, burada duble yollar var mı şu var mı bu var mı? Hatta bakıyorsunuz bu duble yolların filan barajların filan harekat için güvenlik harekatları içinde yapıldığını söyleyenler bile çıkıyor ortaya. Şimdi bizim buradaki yaklaşımımız artık biz Kürt sorununda çok önemli bir aşamaya geldik bu işi büyük ölçüde çözdük biz. İnkar politikaları bu iş bitti. Asimilasyon politikalarını biz büyük ölçüde bitirmiş vaziyetteyiz. Bundan sonraki şey köy boşaltma idi faili meçhullerdi filan yeni olaylar duyuyor muyuz? Şu anda tam aksine terörden zarar görenlere yönelikte çok ciddi ödemeler yaptık. Bundan böyle artık benim Kürt kardeşlerimin sorunları vardır. Türk’ün yok mu, Gürcü’nün yok mu, Laz’ın yok mu, Boşnak’ın, Roman’ın yok mu hepsinin kendilerine göre sorunları bu sorunları da çözeceğiz. Sorumluluk makamında olduğumuza göre hepsinin sorununu çözeceğiz. Güneydoğu’da Arap kardeşlerimiz var bunların da sorunlarını çözeceğiz. Ama burada bir dayanışma içine girmek bir ortak paydada buluşmak veya sadece bir kimlik siyaseti yapmak sureti ile buradan bir şeyler elde etme gayretine girmek bir defa sorunu çözmek değil yeni sorun meydana getirmektir. Bugüne kadar olmayan şeyler şimdi ne yazık ki olmaya başladı. Örneğin BDP sadece benim Kürt kardeşlerimin üzerinden gidiyor onun istismarını yapıyor MHP’de sadece Türklük üzerinden gidiyor onun istismarını yapıyor. Burada bu şekilde giderek bir çözüme ulaşabilir misiniz? Niçin belli bir etnik unsurun partisi oluyor bunlar. Aynı şekilde Cumhuriyet Halk Partisi de kumsalların sahillerin partisi olduğunu söylüyor. Ama biz Türkiye partisiyiz biz siyasetin merkezindeyiz. 780 bin kilometrekarenin partisiyiz 74 milyonun partisiyiz biz hepsine hitap ediyoruz. Bizde dışlama ayrımcılık söz konusu değil. Son günlerde bakın Kürtçe ezan meselesi Cuma namazı meselesi sadece şu Kürtçe ezan meselesi BDP’yi Cumhuriyet Halk Partisi’nin yanına taşıdı. Cumhuriyet Halk Partisi bunu 18 Temmuz 1932’de yaptı Türkçe ezan başlattı. 18 yıl bu ülkede Türkçe ezan okutuldu.Tabi merhum Menderes yasağı kaldırdı ve aslına uygun olarak ezan okunmaya başlandı. Ne oldu bunlara birden bire Kürtçe ezan. Baktılar tepkiler çok fazla gelmeye başladı geri döndüler. Kalkıyorlar bakıyorsun Diyarbakır Ulu Camide Cuma namazı kılıyor onlarda arkada belli bir yerde Cuma namazı kılıyor ayrıca. Söylenen ne devletin memurunun arkasında Cuma namazı kılınmaz. Burada asıl olan ehliyettir, liyakattir. Kendilerinin arkasında namaz kıldığı kişi Diyarbakır belediyesinde bir görevli. Ama Cuma birliktir, beraberliktir. Bu birliğimiz beraberliğimizi bozmaya kimsenin hakkı yok. Bu sorunlar parlamentoya gelecek 20 kişi ile 25 kişi ile 30 kişi bu çözüme bu mantık bu anlayış katkı sağlamaz.
Nilgün Balkaç: Peki efendim farklı bir tablo çıktı aslında bir çok ilk yaşandı bu seçimde sizin de söylediğiniz gibi Sivas’ın öte yanına gidilmesi ve tabi bunun dışında MHP ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin bölgeye gitmesi Diyarbakır’a gitmesi ve burada verilen mesajlar anayasa değişikliklerini gündeme getirmeleri bu tablo yeni bir seçim oluştuğunda hem anayasa hem Kürt sorununun çözülmesi ve diğer başlıklar için size umut veriyor mu? İkincisi de siz bir ile gitmeden önce bir anket yaptırıyorsunuz başbakandan ne bekliyorlar sorunları nedir ne değildir özellikle size Doğu ve Güneydoğu’dan gelen istekler ve talepler nedir? Son olarak sizde kendi metinlerinizi seslendirdiniz vatandaşa direk ulaşmaya çalıştınız reklam filmleri ile hem sahada hem de bu reklam filmlerinin getirdiği sonuç neydi?
Recep Tayyip Erdoğan: Gerçek kamuoyu araştırması Pazar günü belli olacak. Ben başarılı olduğu inancındayım. Ve arkadaşlarım gerçekten çok büyük emek sarf etiler. Bizim olay aslında çokta profesyonel değildir. Başından beri profesyonel anlayış ama amatör ruhla bu işi hep yapmışızdır. Bütün bu çalışmalar esnasında yeni bir anayasanın hazırlığı konusunda ben sayın Bahçeli’ye üç kez kendisinden randevu talep etmiş bir başbakanım. Ama hiç birine ben karşılık alamadım. Sayın Baykal’ı yeni genel merkezlerinde ziyaret ettim hayırlı olsuna gittim iadeyi ziyaret olmadı. Kılıçdaroğlu’nu genel başkan seçildi mecliste makamında ziyaret ettim iadeyi ziyaret olmadı. 26 maddelik paket için bir araya gelelim dedik MHP hemen esastan karşı çıktı Cumhuriyet Halk Partisi ise kahve içmeye gelirsiniz dedi buna rağmen arkadaşlarıma yine de gidin filan dedik adeta dalga geçtiler. BDP ile zaten yapılacak olan şey adeta kalmamıştı. Böyle bir süreç içinde mecliste kıran kırana bir 330 mücadelesi verdik. Ve parti kapatılmasından en çok yakınan BDP bile o maddeye de katılmadı. O maddeye katılmış olsaydı şu anda parti kapatılması olayı yine zor aşamaya girdi de çok daha da zor olacaktı. Şimdi yeni anayasa meselesine bu dönemde biz yine aynı teşebbüsü yaparız yeter ki halkım bize 367’nin üzerinde eğer oy veriyorsa milletvekili çıkartma imkanı veriyorsa biz 367’nin üzerine çıkardık diye aramamazlık yapmayız yine bir uzlaşma komisyonu kurmanın yolunu ararız. Evet derlerse birlikte çalışırız STK’larla görüşürüz, hazırlanan zaten taslaklar var bu taslaklardan istifade ederiz. Hatta daha önce yüzde 1 oranını koymuştuk zannediyorum onun üzerinde oy alan parlamentonun dışındaki partilerle de görüşürüz. Bu bütün milleti kuşatacak olan bir anayasa. Olmadı diyelim 330’un üzerinde bir yere geldik biz yine müracaatımızı yaparız. Bu da olmadı yine yaparız olmazsa mevcut neyse onunla yolumuza devam ederiz.
Ruşen Çakır: BDP dediniz ama sizin partinizden fire olmuştu kapatmada.
Recep Tayyip Erdoğan: Oldu işte onlar da yerini buldu şimdi.
Oğuz Haksever: Bugün Ağrı mitingindeki bir cümlenizi not aldım; biz başımız dara düştüğünde millete gidiyoruz karanlık odaklara gitmiyoruz dediniz. Hala böyle bir durum var mı efendim?
Recep Tayyip Erdoğan: Olmaz olur mu bunun siz daha iyi farkında olmanız lazım. Hele hele Ruşen bey bu işleri yakından takip eder. Yeni kitabında da başlığını bugün gördüm başlığı ilginç. Derin karanlık odalar da vardır bu ülke onlardan çok çekti. Biz onları bu ülkeden artık tamamen saf dışı ediyoruz. Temiz siyaset AK Parti ile birlikte ülkemizde yavaş yavaş egemen oluyor. Çünkü nilletimiz yola çıkarken bize bu rotayı çizdi. O zaman kamuoyu araştırmalarını yaptığımız zaman bize ısrarla temiz siyaset dediler, çeteler olmasın dediler, karanlık odalar olmasın dediler, derin devlet olmasın dediler. 42 bin denek üzerinde yapmıştık onu ve bizim partimizin adını biz Adalet ve Kalkınma Partisi koyarken kısaltılmış Ak Parti koyduk. Bunun altında hep bunlar yatıyordu. Bunlar tabi manidardı. Bu şekilde bu süreci başlattık ve böyle de devam ediyor. Neticesi de gayet güzel olacak milletimin talepleri yerine geliyor milletimde hakikatten de karşılığını bulduğu taleplerin cevabını demokratik yoldan demokrasiyi güçlendirmek sureti ile en güzel şekilde verecektir.
Ruşen Çakır: İktidara ilk geldiğiniz zaman şu soru soruluyordu; hükümet oldular ama iktidar olabilecekler mi diye bir soru vardı. Bu soru hükmünü yitirdi mi yitirdiyse ne zaman yitirdi?
Recep Tayyip Erdoğan: Bu soru cevabını bulmuştur herhalde AK Parti hükümet oldu iktidar da oldu. Bir çok yapılanla bizim aslında muktedir oluşumuzun en güzel ifadeleridir.
Nermin Yurteri: Bölgede yaptığınız mitinglerde hep yaptığınız bölgeye götürdünüz hizmetlerden bahsettiniz ve bundan sonraki götürülecek hizmetlerden bahsettiniz. Bölge halkının ruh halini nasıl gördünüz? Kimilerine göre bu Kürt sorunu iş aş sorunu kimilerine göreyse kimlik sorunu. Yani sizin hizmet proje vaatleriniz onları heyecanlandırıyor mu? Partinizin Güneydoğu adaylarını iddiasız bulanlarda oldu. Örneğin PKK’yı terör örgütü olarak görüyor mu bölge halkı buna ilişkin izlenimlerinizi merak ediyorum.
Recep Tayyip Erdoğan: Bugün Ağrı konuşmamı dinlediyseniz orada ben terör örgütüne atıfta bulunduğum zaman BDP’nin terör örgütünden nemalandığını söylediğim zaman kitlenin nasıl tepki verdiğini gördünüz. Bu tepkiyi verdiğine göre terör örgütünün ne olduğunu aslında halkım benim Kürt kardeşlerim çok iyi biliyor. Artık bıktılar artık düşün yakamızdan diyorlar ama korku belasına da tabi bir şey yapamıyorlar. Kalkıp adayın da vatandaşına kadar telefonda filan böyle bir mekanizma çalıştırılırsa vatandaş o zaman bir ikilemin içinde kalıyor. Bir tarafta her an kendisini tehdit eden bir çalışma var öbür tarafta da insanca yaşamanın heyecanı var. Böyle bir durum karşısında biz de bütün tedbirlerimizi bu noktada yoğunlaştırarak alıyoruz. Ama inanın biz buraya ilk geldiğimizde böyle bir akşam saatiydi ne istiyorsunuz dediğimde bana meydanın verdiği cevap; olağanüstü hali kaldırın. İlk yaptığımız olağanüstü hali kaldırmak oldu. Ama bu bölgenin ortak sesiydi aslında. Çekiç gücü kaldırdık. Anadilde kursların açılmasını başardık. Ondan sonra bu dil meselesi TRT yayınları ve o zaman bizler o kadar baskılar vardı ki yarım saati anca koyabildik. Ama daha sonra bunu aştık ve devletin bir kanalını 24 saat yayın yapar hale getirdik. Bunlardan halk çok memnun. Mesela bize diyor ki cezaevinde ben çocuklarımla Kürtçe konuşamıyorum. Ben o ana kadar onu bilmiyordum. Tuttuk ben bir genelge yayınladım bütün bu bölgedeki kardeşlerimiz kendi ana dilinde çocuğuyla annesiyle kardeşiyle neyse konuşabilir hale geldi. Propagandalarda kullanılabilir hale geldi. Olayı sadece iş aş noktasındaki planlama noktasında da bence ideolojik bir yaklaşım var. Bir yol medeniyet, su medeniyettir. Suyunuz yok dereden akan o pis suları içtiğinizi düşünün bu insana değer vermek midir? Şu anda Güneydoğu Anadolu’nun BDP’li belediyelerinin çoğunda su sorunu ne yazık ki çözülmemiştir. Bize aktarılanlar mesela Şırnak’ın su sorununu biz çözdük, Siirt’in biz çözdük. Bunu il ve ilçe belediyeleri kendileri çözmek zorundadır DSİ’nin görevi değildir bu. Aynen büyükşehirlerde baraja kadar büyükşehirlerin kendisi çözmek zorundadır. Ama bakın koskoca bir İzmir belediyesi su sorununu çözememiştir. Biz Gördes barajını süratle bitirdik ve İzmir’de isale hatlarını biz hallettik suyu biz verdik. Bölgede bu sorunları çözerken yol olayını hallederken hedeflerimiz bu kalkınması lazım bölgenin. Kalkınacak ki burada istihdam olsun. Burada halkın arasında dolaştığımız zaman bu memnuniyeti bizzat kendim dinledim. Hakkari merkezde ve Yüksekova’da iki hastane yaptık 150’şer yataklı. Bu hastanelerin olmadığını düşünün o Hakkarili kardeşim Van’a gidecekti. Van’a neyle gidecekti imkanı yoksa parası pulu yoksa, ama bu hastaneler orada yapılınca nasıl bize dualar ediyorlar. Yüksekova’daki hastanenin açılışını engellemeye kalktılar. Orada bir çok bu adımları atarken ısrarla bir şey söylüyoruz; Türk benim dünyamda ne kadar muhabbete yer bulmuşsa Kürt’te, Arap’ta, Laz’da, Çerkez’de, Gürcü’de Roman’ı da hepsi benim dünyama o kadar muhabbeti var. Ben hepsini Allah için seviyorum. Sevmeye de mecburum. Hizmet noktasında da aynen bunu devam ettiriyoruz devam ettireceğiz. Hiçbir imkanı yoksa her ay sosyal yardımlaşmadan 150 lira nakit ediyoruz, çocuklarının okumasını biz üstleniyoruz bunun yanında erzakını, yakıtını veriyoruz. Eğer evde özürlüsü varsa baktığı için asgari ücret ödüyoruz. Özürlü çocuğunun eğitimi ile alâkalı olarak okula götürüp getirme işlemini bizzat biz üstleniyoruz. Zaten her doğan çocuk 18 yaşına kadar genel sağlık sigortasından istifade ediyor ayrıca bir de sosyal güvencesi olmayanlara yeşil kart veriyoruz bunları hesapladığınız zaman rakam çok ciddi boyutlara ulaşıyor. Ama bazı vatandaşlarım hala hakkını bilmiyor. Onlara da diyorum ki gidin kaymakamlıklara valiliklere hiçbir şey yapamıyorsanız gidin teşkilatıma.
Nermin Yurteri: Kürt sorunu konusunda seçim kampanyası boyunca sizin daha muhafazakar ve daha milliyetçi bir dil kullandığınızı söyleyenlerde oldu bununla ilgili görüşünüz nedir?
Recep Tayyip Erdoğan: Bir defa ret politikalarına biz hallettik, inkar politikalarını biz hallettik bu iktidarda böyle bir şey söz konusu değil. Benim şu anda parlamentodaki ekibimin içinde 60’ı aşkın Kürt milletvekilim vardı. Kabinimde 4 bakanım Kürt’tü. Sadece burada BDP ve terör örgütü bunun üzerinden maalesef bir istismar siyaseti yapıyor. Biz hizmet siyaseti yapıyoruz ve bu ülkenin kardeşliğine vurgu yapıyoruz. Bizi diri tutacak olan o. Onun için biz projemizin adını Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi koyduk. Temenni ederim ki birlik beraberlik içinde bu işi de çözeriz.
Ruşen Çakır: Ben sizi İstasyon meydanında 5. kere izledim hepsine gittim Diyarbakır’da. Benim görüşüme göre en son mitingdeki din vurgusu İslamiyet vurgusu hepsinden çok baskındı. Bu öyle denk mi geldi?
Recep Tayyip Erdoğan: Tespitiniz yerinde o son dönemlerdeki Cuma namazları meselesi ezan meselesi filan bunlar çok daha enteresan ismini vereyim mi vermeyeyim mi diye düşünüyorum mesela Ayla Akat’ın “Müslüman Kürtler Hıristiyan olsun” diye bir beyanı var. İmralı’dakinin kendini tanrı ilan etmesi, meydanlarda Apo’nun peygamber ilan etmesi.. Bunlar bizim ortak değerlerimiz bu değerler üzerinde bu tür spekülasyonlara gidilmesi ister istemez bu çağrıyı yapmamızı gerektirmiştir. Bizde dinimiz çok önemli bir çimento görevi görmektedir. Toplumun büyük bir kesiminde bu rolü vardır. Ezanın evrenselliği vardır. Bu evrenselliğe bu terstir. Nereye giderseniz gidin ezan aynı ülkemizde olduğu gibidir ortak çağrıdır bu.
Nilgün Balkaç: Devam eden davalar var bunlarla ilgili siz de dile getirdiniz tutukluluk sürelerinin artık mahkumiyet boyutuna ulaşması bir tartışma yaratıyor. Siz seçimlerden sonra tutukluluk süreleriyle ilgili bir düzenlemeye gidileceğinin mesajını verdiniz bu mesajın altında ne var onu nasıl açabiliriz? Bununla birlikte eğer kazandıkları taktirde Cumhuriyet Halk Partisi’nden ve MHP’den milletvekilleri olacak Ergenekon’dan ve KCK’dan gelmesi muhtemel isimler var. Bu Sebahat Tuncel’le başlamış bir süreç hapishaneden TBMM’ye gelinen süreç. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz bireysel olarak görüşünüz nedir?
Recep Tayyip Erdoğan: Benim bireysel görüşüm olmaz. Partinin genel başkanıyım ülkenin de baş bakanıyım. Burada söyleyeceğim özellikle tutukluluk sürecine yönelik kanaatim ben de bunların süratle bir karara bağlanması, tahliye edilecekse edilsin mahkum edilecekse edilsin.
Nilgün Balkaç: Uygulama da bir sorun var?
Recep Tayyip Erdoğan: Bir yerde bir sorun var. Daha önce mesela dosyaların incelenmesi uzuyor, personel noktasında sıkıntılar var dendi bir çok şey söylendi. Mesela biz bu adımı kolaylaştıralım diye personel alımına hız vermek istedik o zaman önümüze Danıştay kamera olayını getirdi. “Bugüne kadar buralara kamerayla mı alınıyordu personel, şimdi nereden çıkardınız. Madem öyle diyorsunuz biz de almıyoruz” dedik. Şu anda sanıyorum ilk derece mahkemelerine ciddi bir eleman alımı yapılacak ki süratle buradan netice alınsın. Bölge Adliye Mahkemeleri önem arz ediyor. Şu anda ilavelerle 16-17 Bölge Adliye Mahkemeleri kurulacak ki bu temyizin yükünü büyük ölçüde alacak. Özellikle bu ifade ettiğiniz davalarla alâkalı olarak bu işin süratlendirilmesinde çok büyük faydalar olduğunu biz de ifade ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın buna benzer bir ifadesi oldu herhalde daha titiz bu konunun üzerinde duracaklar ya da seçimlerden sonra bir araya gelip oturup, konuşup bu konuyla ilgili ne yapabiliriz, bunların da bir değerlendirmesini yapacağız. Düzenleme gerekirse bunların üzerinde de dururuz.
Ruşen Çakır: Geçenlerde Nedim Şener’i ziyarete gittim kendisi benim yakın arkadaşımdır. Çok güvendiğim kefil olduğum bir arkadaşımdır Ahmet Şık’ta öyle. Sizin Strasbourg’ta yaptığınız kitap bomba benzetmesi kendilerini çok rahatsız etmiş; beni de rahatsız etti. Bunu bir açar mısınız? Kitap yazmak nasıl terör olur?
Recep Tayyip Erdoğan: Daha ilerde inşallah beyefendi ile bir araya gelirsek... Yani öyle kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir.
Oğuz Haksever: Meydanlara epey atışmalar oldu. Davalar açıldı mı? bilmiyorum ama seçimden sonra unutacak mısınız?
Recep Tayyip Erdoğan: Parlamento çalışmaları ayrı bir konu fakat öyle şeyler vardır ki bizde çok ciddi yaralar açmıştır. Ben kelimelerimi çok seçerek konuşurum, bazı şeyler vardır ki söylendiği için karşılığını benden bulmuştur ama bunun dışında asla hakarete varan bir ifadeyi kullanmam. Ama düşünün ki bir genel başkan çıkıyor “ben dişlerini sökeceğim” diyor sayın Kılıçdaroğlu’nun ifadesi. Bir diğeri çok çok terbiyesiz, utanmaz bilmem ne filan, iftiralarla ailelerinize giriyorlar vesaire. Ama biz bu tür şeylerin içine girmedik, hiçbir zaman ben yapmadım. Ama bana karşı namertlik yapana aynı kelimesi ile aynada kendisini görmesini isterim.
Başbakan’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
Nermin Yurteri: Eleştiriden çok hoşlanmadığınız eleştirisi var.
Recep Tayyip Erdoğan: Hakaretten hoşlanmam.
Nermin Yurteri: Muhalefette seçim kampanyalarında da bunu gördük, meydanlarda da dile getirdiler bu seçimlerde siyaseten özgürlükler oylanacak dediler. Bir kesimde de dedi ki “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hizmet hanesi kabarık ama özgürlükler konusunda sorun var.” Siz o kesimi ikna etmek için neler söylersiniz neden en azından bir kesimde böyle bir algı var?
Recep Tayyip Erdoğan: “Özgürlükler noktasında kısıtlama var” ifadesine karşı şu gazetelerin manşetlerini biz mi attırıyoruz? Bu ülkede bir zamanlar manşetler, sürmanşetler attırılıyordu. Siparişle yazılar yazdırılıyordu. Ama şu anda bize köşelerinde istediği gibi saldıran, istediği gibi hakaret eden, manşetleri rahatlıkla atabilen yazılı ve görsel medya var. Medya açısından bunu söylüyorsanız şu anda benimle ilgili hatta hatta cumhurbaşkanımızla ilgili yazılmış çok sayıda 30’u aştığını zannediyorum kitap var ki bu kitapların içinde bizim ne Yahudiliğimiz ne Ermeniliğimiz ne affedersiniz Rumluğumuz hiçbir şeyimiz kalmadı. Adam içerden şu anda cayır cayır kitap yazıyor. Ne yapacaksınız bu adamları tek yolu var yargı. Bizim her şeyimiz belli. Çok merak e diyorsan cinsimizi, cibilliyetimizi araştırabildiğin kadar araştır, getir koy ortaya. Eşimle ilgili aynı şekilde, cumhurbaşkanımızla ilgili aynı şekilde. Bu kadar affedersiniz özgürlük adına bunlar mı yapılır, bu özgürlük mü? Geçen bir televizyon programında söyledim; herkesin özgürlüğüne saygım var ama benim özgürlük alanıma girmeyecek. Sınırsız özgürlük asla yoktur. Ama öyle dönemlerden geçtik ki mesela biz geldik, iktidar olduk ilk işimiz yüksek bir basın şurası yapalım ve bir yasal düzenleme yapalım. Basınla ilgili son yasal düzenlemeyi basının bütün o duayenlerini bir araya getirerek yaptık; hepsi de buna katıldılar. Buna rağmen eğer eksik aksak şeyler varsa bunu da oturalım yapalım.
Nermin Yurteri: İnternet filtresi konusu çok tartışıldı telefon dinlemelerle ilgili konular tartışıldı.
Recep Tayyip Erdoğan: Telefon dinlemesi olayının devletle alakası yok. Devlet bu işi yargı ile yapar yargı dışında bu işe giremez. Fakat artık özel sektör bile telefon dinler. Turkcell telefon dinlemez diyebilir misiniz ve bu işin yüzde yüz kontrolü var mı? Vodafone’dan tut Telekom’una şusuna busuna hepsini bu kadar rahat konuşalım bunu sizler de zaten biliyorsunuz. Ama geçin bir başkasını söylüyorum herhangi bir şahısta alacağı aparatlarla, şunlarla bunlarla bu işi yapar. Teknoloji güzel bir şey ama gelişirken bunun yanında bu tür sıkıntıları da getiriyor. Mesela bu internet olayında biliyorsunuz gayriahlaki yayınlar var. Bütün bu gayriahlaki yayınlara karşı aileler ücretli olarak filtre uygulama yollarını seçiyordu. Biz buna yönelik şubat ayıydı yanılmıyorsam bu düzenleme ile ücreti kaldırdık ücretsiz olarak isteyen aileler filtrasyon talebinde bulunabilir dedik. Olayın aslı bu herkes serbest. Bunu ilgili bakanımda açıkladı, ilgili kurum da açıklama yaptı bakın bugün TİB’e girdiler. Baş ettiler ama bu teknoloji böyle bir teknoloji.
Ruşen Çakır: Özgürlükler konusunda sizin iktidara ilk geldiğiniz yıllardan itibaren batıda Avrupa başta olmak üzere ABD’de de iktidarınıza yönelik özgürlüklerin geliştirilmesi konusunda çok büyük bir ilgi ve destek vardı ama son dönemde çok eleştiri yansıyor. Bu medyaya yansıyanların dışında bizzat bizleri arayan gazeteciler gören diplomatlar vesaire eskiden övgü daha fazla olurdu şahsınıza ve iktidarınıza yönelik. Şimdi eleştirilerin daha öne çıktığını görüyoruz. En son Economist olayında oldu. İşte İsrail lobisi vesaire gibi açıklamalar yapıldı. Gerçekten bu bir organize bir şey mi?
Recep Tayyip Erdoğan: Sen programlar yapıyorsun mesela senin programlarına bizi yerden yere vuranlar var.
Ruşen Çakır: Övenler de var.
Recep Tayyip Erdoğan: Yok. Geçen çıldırttılar hatta senin bırakıp başkasının devraldığı bir programda hatta çıldırttılar ve ondan sonra programı kendi aralarında kestiler. İşin nereden nereye geldiği çok açık ve sizin kanalınızda oldu. Biz mi müdahale ettik. Bak onlar bile tahammülsüz hale geldiler. Ortada çok ciddi bir haksızlık var biz karışmıyoruz. Özgürlüklerin olmadığı bir ülkede bunlar yapılamaz bu ülkede özgürlük var ve batıda bu tür şeylerin arkasında biz kimlerin olduğunu çok iyi biliyoruz. Çok açık söylüyorum Yahudi sermayesi var. Ve batıda kontaklı olduğu yerlerle de bu işi gayet iyi yürütenler olduğu gibi Türkiye'yle de kontaklı olanlar bunu gayet güzel yürütüyorlar. Biz bunların hiç birine kulak asmıyoruz çünkü bizim yanımızda, arkamızda milletimiz var. Batıda bu türler bizimle başa baş oturup konuştukları zaman çok farklı konuşuyorlar. Hatta ben bu son Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’ne gittiğimde de kendilerine dedim, “Gönderin ilgililerinizi bizzat yerinde incelesinler, gazete haberleri ile bu işi yapmasınlar.” Orada da söyledim bunlar hakikatten Türkiye'ye Fransızlar.
Oğuz Haksever: Reklama 10 dakika var diyor arkadaşlar.
Recep Tayyip Erdoğan: Artık reklam karıştırmayın ya para pul siz de bol nasıl olsa.
Nilgün Balkaç: Suriye konusuna gelirsek oradan gelenler Hatay bölgesine yerleşiyorlar. Sizin bölgedeki ağırlığınızda biliniyor bu noktada Esad’a bir kere daha telkinde bulunur musunuz? Bir başka kaygı da terörist gruplarında bu gruplar arasında gelebileceği uyarısı yapıldı.
Nermin Yurteri: Esad çekilmeli mi?
Recep Tayyip Erdoğan: Maalesef gelişmeler çok endişe verici, kaygı verici gelişmeler. Şu anda son aldığımız 2400’dü ama 3000’i filan aşmıştır şimdi. Bizde yükselmesi ihtimaline karşı tedbirimizi aldık. Hatay, Gaziantep, Mardin olmak üzere böyle bir çalışmayı yaptık. Biz oradan bize göç eden bütün kardeşlerimize kapımızı açacağız. Ama bir kontrol içinde oluyor şu anda. Böyle bir yığma harekat gibi değil. Bunu daha önce Saddam zamanında Cizre’de filan yaşamıştık o çok sıkıntılı olmuştu şimdi aynı şeyleri yaşamak istemiyoruz daha kontrolü bir giriş var. İlkönce bu Altınözü tarafından başlamıştı, Cilvegözü derken şimdi Halep’e doğru yansıyor. Şu seçimleri atlatalım tabloyu bir görelim ondan sonra kendileri ile bu konuları çok daha farklı bir şekilde görüşeceğiz. Şu anda konu BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine geliyor gibi de bir durum var. Oradan ne gibi bir netice çıkar o da düşündürücü. Burada Rusya’nın Çin’in pozisyonu ne olacak bunlarda ayrıca gündemimizde yer alıyor. Artık seçime tam kilitlendik, Silahlı Kuvvetler, Dışişleri bu işe yakın takipteler Kızılay’ımız devrede çalışmaya devam ediyor. Gıda, ilaç, çadır kentler de bir sıkıntımız yok. Allah’tan mevsim olarak yaz olması sebebi ile aleyhte olan şartlar lehte olan şartlara göre daha az. Onun için bu süreci böyle devam ettirip kendileri ile görüşmelerimizi de hemen seçimden sonra inşallah geliştirmek sureti ile bir an önce orada bir neticeye varmanın yollarını arayacağız.
Nilgün Balkaç: Bu terörist gruplar nedeni ile bu kaygılar…
Recep Tayyip Erdoğan: Yoklamalar yapılarak, görüşmeler yapılarak alınıyor derken onu kastettim.
Ruşen Çakır: Libya konusundaki tutum Kaddafi’nin pozisyonları nedeni ile çok iyimser bir şekilde Türkiye orada bir arabuluculuk yapmak istedi. Bayağı etkili de oldu başta ama sonra gelinen noktada muhalefete yardıma kadar gelinen bir pozisyon değişikliği oldu. Suriye konusunda da sizlerin tavrını biliyoruz. Suriye’de de süreç bir Libya gibi gelişme ihtimali olabilir mi?
Recep Tayyip Erdoğan: Suriye Libya’dan çok farklı. Libya kabileler halinde bir yapıya sahip. Kaddafi’nin orada bir lider pozisyonu vardı ama bu son gelişmelerde de o lider pozisyonu geneli üzerinde kaybettik. Biz ilk görüşmelere birinci derecede oradaki vatandaşlarımızı işadamlarımızı kurtaralım istedik. Bunu kurtarmanın yanında da başka ülkelerden de birçok insanı belli bir süre kurtardık. Geçenlerde 800’e yakın insan balıkçı motorları ile kaçarken ne yazık ki kayboldular ve haber yok. Biz kendi gönderdiğimiz gemilerimizle koruma altında onları aldık ve tabi ki güçlü bir yapıda bu işi sürdürdük. Benim 6-7 görüşmem oldu. Bunun dışında özel temsilci gönderdim buna rağmen görüşmelerimizi yaptık fakat hep bir oyalama taktiği gitti. Bizden ateşkes talebinde bulunuyorlar. Hadi adım atın diyorsunuz ertesi gün yine bir yerler bombardıman edilmiş. Ne yapıyorsunuz dediğinizde bizi vurdular onun için yaptık. Halbuki öyle bir şey yok. Mesela bizi suçlama yoluna gittiler “bombardıman edecek misiniz” diye... “Biz böyle bir şeyin içinde yokuz” dedik. NATO’da bile şartlarımızı çok kesin net koyduk. Lojistikte varız hava sahası ile ilgili ambargoda varız ve bir de denizden gelecek silah vesaire bu tür şeylerin kontrolünde yer alacağız dedik ve onu yapıyoruz. Asla uçaklarımızı filan kalkıp Libya’da Kaddafi’nin olduğu bölgelerde uçurmayız dedik. Yardım konusuna gelince... Yardım yine lojistik, nakit para veya silah yardımı yapmıyoruz. Biz gıda, ilaç, hastane vesaire bu tür şeyler yapıyoruz. Bundan sonraki süreç içinde de biz diğer tarafla ilgili de maalesef Kaddafi o zaman anlamadı veya anlamak istemedi. Şu anda ister istemez dünya muhalif olan kesime NATO ile birlikte bu desteği veriyor. Biz de NATO’nun bir mensubuyuz ister istemez oraya biz de belli bir yardımı yapmak durumundayız. O yardımı yaptık ve tabi şu anda gerek Kaddafi gerek çevresinin bu değişim karşısındaki ortaya koydukları tavır ki daha çok oğlu önde görünüyor kendisi çok görünmüyor bunlar tabi hakikatten bu değişime karşı direniyorlar. Ama artık Libya’yı terk etmekten başka kendisine bir güvence vermek sureti ile terk etmekten başka çaresi yok. Kendisine bu güvenceyi de bizler gönderdiğimiz şeylerle verdik. Nereyi istiyorsa oraya gönderilmesi noktasında yardımcı olalım dedik. Ondan biz alacağımız cevaba göre bizde müttefiklerimizle bu konuyu görüşeceğiz ama maalesef kendilerinde bu konuda hala bir cevap almış değiliz.
Oğuz Haksever: Seçim sonuçları açıklanmadan önce kabine yapısını açıkladı diye bir eleştiri vardı onu sormak isterim. Ayrıca da bakan yardımcılıkları çok ilgi çekti. Bunun sebebi ve bakan yardımcılarının kriteri diye sorayım size.
Nermin Yurteri: Siyaseten bir sorumlulukları olacak mı bakan yardımcılarının merak edilen konulardan biri bu bakan yerine imza atacaklar mı? Birde başkanlık sisteminin ön adımı mı diye yorumlarla yapıldı.
Ruşen Çakır: Bakan yardımlarını bakanlar mı seçecek yoksa başbakan mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Tabi canım başbakanın muhakkak onda onayı olacaktır. Hazırlık safhasını bakan başbakan birlikte icabında otururlar konuşurlar ama benim her zaman prensibim şudur; teklif alırım o teklifler üzerinde çalışırım şu uygundur deriz. Genelde aramızda kendisi çalışacağı için kendisinin seçmesini uygun buluruz. Geçen dönemde maalesef Çankaya’yla çok sıkıntılarımız oldu. Kendisi aslında Anayasa Mahkemesi’nin üyesi olduğu zaman bir muhalefet şerhi vardı yerindelik kararının yürütmeye ait olduğuna dair. Ama ne yazık ki cumhurbaşkanı olunca bu konuda biz bir çok kere yerindelik kararını uygulayamadık ve çok sıkıntılar çektik. Bu dönemde tabi sayın cumhurbaşkanımızla böyle bir sıkıntı yaşamıyoruz bu da tabi işi de serileştiriyor. Ve kurumlarımızda vekalet müessesesi diye bir şey neredeyse kalmadı. Yani asaleten herkes görevini yürütüyor. Bu da tabi imzaya güç katıyor. İmzaya güç kattığı gibi idareye de bu arada güç getiriyor. Devlet bakanlıkları olayı gerçekten bir ucubeydi. Bütçesi olmayan bakanlık bunlar. Adeta başbakanın eline bakacak veya eğer devlet bakanlığına, o bakanlıklara bağlı kurumlar varsa o kurumların başındakilerin eline bakacak, biletini o verecek, onunla yurt dışına gidecek. Böyle bir saçmalık olur mu? Devlet protokolünde de başbakandan sonra başbakan yardımcıları arkasından onlar geliyor. Ama bütçeye gelince bütçesi yok. Dedik ki biz niye böyle yapıyoruz bunların hepsini yeniden ele alalım icracı bakanlıklar haline getirelim ve bunların bütçesi olsun. Dolayısıyla kurumsal kimliğe sahip olur ve bu kurumsal kimlikle de temsil kabiliyeti olur. Diğer ülkelerde karşılarında temsil kabiliyeti olan bakanları görmüş olur. İnanıyorum ki bu Türkiye'ye çok ciddi bir sıçrama getirecektir. Yardımcılara gelince asıl reformun en önemli yanı budur. Müsteşarlar idari görevi yapıyor ama siyasi görevi yapamıyorlar. Burada bürokratik oligarşi atanmış seçilmiş olayında çok ciddi kendisini ortaya koyuyor. Mesela milletvekili bir müsteşarla iş görecek değil mi icabında müsteşar o milletvekili umursamıyor bu da milletvekilinin çok ağırına gidiyor haklı olarak. Ben seçilmişim şu anda da iktidarım ve sen benim bakanımın burada müsteşarısın ben bakanı mı meşgul etmeyeyim diye sana geliyorum sen beni oyalıyorsun. Zaman zaman bana çok ağır şikayetlerde bulunan milletvekillerim olmuştur ve haklıdırlar. O milletin talebini getiriyor oraya milletin talebini getirdiği zaman senin de bunu çözmen lazım. Bu tabi süratle çözülmediği zaman ben diyor “kâle alınmadım, oyalandım” vesaire ondan sonra bakanla milletvekili kavgaya başlıyor. Bu ne oluyor bununla biz müsteşarla bakan arasına adeta bir siyasi müsteşar getirmiş oluyoruz. Ama burada bir kabiliyet var. Gerçekten kendini ispatlamış yani dostlar alışverişte görsün diye değil adeta bir istisnai memur gibi daha önce de söylediğim gibi bir başarılı CEO’da olabilir bir başarılı işadamı da olabilir. Onun için burada biz üniversite mezunu kaydını koymadık. Yeter ki kendini ispatlamış başarısı halkla ilişkileri çok çok iyi çünkü hükümetle gelip hükümetle gidecek orada kalıcı olmayacak. Dolayısıyla bu milletin vekilidir ben bunun ihtiyacını gidermem lazım diye bakması lazım. Bakanı da kendisine ne kadar yetki verirse bu yetkiyi kullanabilecek. Ama bakanın kendisine verdiği yetki çerçevesinde. Ama bakanlar kurulu toplantısına filan katılmayacak. Brife edilmek veya kendilerinin brife edilmesi gerektiğinde eğer biz istersek katılabilecekler. Ben bunun da bakanlık çalışmalarını çok çok hızlandıracağını, bakanlarımızın arazide daha da bu konuda yoğunlaşmasına fırsat vereceğine inanıyorum bu bakımdan önemli bir adım olarak görüyorum.
Ruşen Çakır: Başkanlık sistemine geçiş yorumları tamamen asılsız mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Bakan yardımcılarını bırakın Amerika’da bakanlar zaten kabineden değil. Bizimki bir ülkeden kopyalama alınmış değil bunun patenti tamamen bize aittir.
Oğuz Haksever: Denizciliğin ve Filotilla’nın ne kadar önemli olduğu aslında Libya operasyonunda çok çarpıcı şekilde karşımıza çıktı. Acaba neden bir denizcilik bakanlığı oluşturulmadı yine?
Recep Tayyip Erdoğan: Ulaştırma bakanlığımızın içinde bu var zaten birim olarak. Eğer biz bu tür birimlere girmeye kalkarsak inanın 25 bakanlık yetmez. 50-60-70 bakanlık koymak lazım. Balıkçılık bakanlığı niye koymuyorsunuz diyorlar. Kardeşim gıda, tarım ve hayvancılık dedik. Hayvancılığın içinde balıkçılığı güçlü bir birim olarak orada var o.
Ruşen Çakır: Kadın adı kaldırıldı...
Recep Tayyip Erdoğan: O şimdi Aile ve Sosyal İşler Bakanlığı olarak var onun içinde yine Kadının Statüsü Genel Müdürlük olarak var.
Ruşen Çakır: Bu konuda bir kampanya olduğundan haberiniz vardır değil mi kadın kuruluşlarının kadın bakanlığının kaldırılmaması gerektiği yolunda bir…
Recep Tayyip Erdoğan: Aynı bakanlık.
Ruşen Çakır: Adında kadın olması…
Recep Tayyip Erdoğan: Tabela mı içerik mi? Ailenin esası nedir? Kadın ve erkektir. Biz bunun içinde bir de Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nü koruyoruz o orada zaten aynen var.
Nermin Yurteri: Bu dönem meclisteki benim son dönemim dediniz. Zaten parti tüzüğünüzde üç dönem milletvekili olduktan sonra ara vermek gerekiyor. Herkes aslında sizin bu dönemin sonunda siyasi rotanızı merak ediyor. Acaba cumhurbaşkanı mı olacaksınız, başkanlık sistemi gelecek başkan mı olmak istiyorsunuz bir yol haritası o anlamda yaptınız mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Benim bugüne kadar yol haritamı hep millet çizdi bundan sonrada millet çizecek.
Nermin Yurteri: Sayın Gül’ün görev süresi 5 yıl mı 7 yıl mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Onu da bu dönem içinde arkadaşlarımız hep beraber çalışarak çünkü çok değişik kanaatler var. 5 yıldır diyen var 7 yıldır diyen var mesela bunu parlamentonun belirlemesi lazım diyenler var. Mesela çok güvendiğim inandığım anayasacı hocalarla filanda yaptığımız görüşmelerde baktım onlar bile uyumlu değil. Bu dönemde bunun bir yasal düzenleme ile çözülmesi gerekiyor ki daha önce YSK diyenler vardı daha sonra çok çok inandığım kişiler YSK’yla alakası yok bunun parlamentoda bir yasal düzenleme ile çözülmesi gerekir dediler. Dolayısıyla bunun yasal bir düzenleme ile çözümüne gidilecek.
Oğuz Haksever: Belediyelerde sözleşmeliler, teknisyenler, mühendisler “kız vermiyorlar” diye mesajlar yolluyorlar “kadrolu olalım” diye. Taşeron çalışanlar, maliye denetmenlerinin birleştirilmesi meselesi ve sosyal yardımlaşma ve dayanışmada çalışanların da kadroya alınması yoğunlaşan sorular bunlar üzerineydi.
Recep Tayyip Erdoğan: Bu konuyla ilgili biz kanun hükmünde kararname ile 205 bin 894 4B personel kadrosunda olanları 4A’ya geçirdik. Bu mümkündü çünkü bu kararname ile olabilecek durumdaydı. Bunun içinde işte ağırlıklı olarak öğretmenler vardı yaklaşık 70 bin. Hemşire, ebe yaklaşık 49 bin, sağlık memuru yaklaşık 25 bin, sağlık teknikeri 11 bin civarında, büro personeli, mühendis, kuran kursu öğreticisi, imam hatip, infaz koruma memuru, zabıt katibi, destek personeli, diş tabibi, veteriner, kadastro teknisyeni diğer unvanlar olmak üzere toplamda 205 bin 894. Bunlar tamamen artık 4A personel kadrosuna girdi. Bunun dışında sizlerin söylediği saydığı ki bunun ağırlığını KİT’ler ve belediyeler oluşturuyor burada da 107 bin civarında bir personel var bunlar 4C’de. Bunların da buradan 4B veya 4A’ya alınması bir yasa değişikliği gerektiriyor. Şu andaki kararname ile bu olamıyor. Onun için seçim sonrasında bunun üzerinde de bir çalışmayı yapmak ve bir yasal düzenleme ile bunları çözerek bu olayı da bir temize çıkarmayı hedefliyoruz.
Nilgün Balkaç: Meydanlarda üç lider arasında bu söz düelloları geçti diyebiliriz. Siz hep 2023 hedeflerinizi gündeme getirdiniz rüyalarınızı gündeme getirdiniz şöyle bir şey hayal ediyorum dediniz o hayallerinizi açıkladınız ve o arada da Kemal Kılıçdaroğlu’nu sanal bir lider olarak suçladınız. O da her gece sizin rüyalarınızda sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu gördüğünüzü ve uyandığında tekrar kabus görüp karşısında sizi gördüğünüzü söyledi. Efendim rüyalarınızda Kemal Kılıçdaroğlu nerede yer alıyor?
Recep Tayyip Erdoğan: Rüyalar ne zamandan beri sanal oldu onu bilmiyorum ben. Veya bu hükmü sayın Kılıçdaroğlu ne zamandan beri verme hakkını kendinde buluyor onu da bilmiyorum. Ben sadece şunu iyi biliyorum sayın Kılıçdaroğlu’nun önce lider olması lazım. Henüz o bir sanal genel başkandır sipariş üzerine gelmiştir. Sayın Baykal’ı ziyareti kaset olayında manidardır ve oradan çıktığında yaptığı açıklama manidardır ben aday değilim demiştir. Aday değilim diyen o zat ertesi gün adaylığını açıklamıştır. Bu işin arkasında kimlerin olduğunu ortaya koyuyor. Burada tabi çok manidar olan bir şey de şudur sayın Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde konumunu korumanın sağlamlaştırmanın gayreti içindedir. Recep Tayyip Erdoğan’ın böyle bir sorunu yok. Tayyip Erdoğan 18 yaşından beri siyasetin içindedir. Biz siyasetin içinde çabalayarak geldik tırnaklarımızla eşeleye eşeleye buralara geldik. Şu anda da bakın tüzüğüne böyle bir ilkeyi koyan tek parti biziz. Üç dönem arka arkaya milletvekili olan dördüncü dönem ara vermek zorundadır. Beş dönem arka arakaya genel başkan olan altıcı dönem ara vermek zorundadır. Başka bir partide bu yok. Bir saltanat oluşturalım hedefi yok bizde. Biz istiyoruz ki hücreler kendini sürekli olarak yenilesin gelecek genç kuşaklar sürekli olarak siyasette bir dinamik yapı oluştursun. Şu anda partimizin yaş ortalamasına bakın Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaş ortalamasına bakın MHP’nin yaş ortalamasına bakın. Bu dönem partimizin yaş ortalaması daha da genç olacak. Bayanlarda da biz parlamentoda daha da iyi bir yer alacağız bu seçimde. Bizim partimizin bir okul olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Hiçbir partide bizdeki gibi bir siyaset akademisi yok. Bizim bu siyaset akademisi sürekli çalışır. Ve hamdolsun benim rüyalarım çok doğaldır ve doğal rüyalarımın neticesini de bu ülkede hep aldım. Herhalde Kılıçdaroğlu rüyaları yeni görmeye başlayacak.
Nermin Yurteri: Oyunuzu nerede kullanıyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: İstanbul.
Nermin Yurteri: Akşam mı her zaman olduğu gibi Ankara’ya geçiyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: Sandıklar netleşmeye başlayınca.
Nermin Yurteri: Sonuçlar netleşmeye başlayınca sonra da merakla eğer kazanırsanız herkes balkon konuşmasında vereceğiniz mesajlara kilitlenecek herhalde.
Recep Tayyip Erdoğan: İnşallah.
Ruşen Çakır: Üzerimde bir şey onu sormadan soru değil aslında ben Hopalıyım biliyorsunuz ve hayatını kaybeden Allah rahmet eylesin Metin Lokumcu da benim akrabam. Ben Diyarbakır’dayken Kılıçdaroğlu’nu izlerken bu olay oldu ve çok üzüldük bütün akrabalarım da tanıdıklarım da. Sizin orada tabi olayların etkisi ile tabi ne yaşandığını da arkadaşlarımızdan öğrendim Diyarbakır’da. Ama sonuçta gerçekten iyi bir insan, talihsiz bir şekilde öldü, iyi bir insan Metin Lokumcu sizin memleketinizde yıllarca öğretmenlik yapmış birisidir talihsiz bir şekilde öldü. Sizin ilk günkü tepkinizi gerçekten yadırgadık ben ve ailem, akrabalarım. Aradan geçen zaman içinde herhalde bu konuyu düşünmüşsünüzdür diyeceğiniz bir şey var mı?
Recep Tayyip Erdoğan: Ben öncelikle sizin akrabanız olması sebebi ile başınız sağ olsun diyeyim. Ama size bazı resimleri inşallah arkadaşlarım ulaştırsınlar bir de ses kasetlerini ulaştırsınlar. O ses kasetlerini dinlediğiniz zaman bir de o resimleri gördüğünüz zaman acaba emekli bir öğretmene bunlar yakışır mı diye herhalde size akrabanızda olsa hakkı teslim etmeniz gerekir diye düşünüyorum.
Ruşen Çakır: Ama öldü efendim.
Recep Tayyip Erdoğan: Bilmem. Ben sadece bunu söylüyorum. Çünkü bu noktada ben böyle bir emekli öğretmene o ifadeleri yakıştırmam ve elinde taşla bir emekli öğretmeni görmem çünkü o taşların karşısında ben varım o taşlar bana atılıyor. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım veya konvoya atılıyor veya orada sivil halka atılıyor. Orada Hopalı insanlar var hemşerilerine atıyor. Herhalde bununda olmaması lazım değil mi? Bugün Kılıçdaroğlu açıklama yapıyor ve diyor ki; polis diyor kendisi düştü diyor. Eline diline dursun ne polis kendi düştü demesi. Polis taşı hedef alıyor o aldığı hedefle polis ondan sonra düşüyor. Şu anda bu polis hala yoğun bakımda yatıyor. Yani ziyaret etmekle de zannediyor işi çözeceğim. Orada bakın isyanlar var aile isyanda baba isyanda aslan gibi bir delikanlı gidiyor bu insan oraya niye geldi başbakanın koruması olarak geldi. Ve otobüste benimle birlikte gidiyor. Bunları da görmemiz lazım. Ben kendisine rabbimden şifalar diliyorum ve tabi bundan sonrada geride ne kalacak bilemiyoruz. Doktorlar elinden gelen müdahaleyi yaptılar ettiler ama ben gazetelerde televizyon programlarında kimsenin Servet’ten bahsettiğini görmedim. Öyle kenara köşeye sıkıştırılıyor. Her zaman polis şamar oğlanı olarak görülüyor. Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı tüm ekip adeta şamar oğlanı. Bunlarla ilgili programlarınızda Ruşen bey ne yaptınız? Acaba ne gibi bir kınama yaptınız? Bizim ne günahımız vardı orada sadece gidip bir miting yapmaktan başka? Sizi buraya sokmayız sizin çocuklarınızı buralar okutmayacağız, eşleriniz buraya gelemeyecek, tek yol sokak, tek yol devrim bu mudur demokrasi bu mudur özgürlük. İşte bizi üzen bu. Bende Rizeliyim sen Hopalısın aramızda çok fazla bir yer yok ama bu olmamalı. Bak benim bakanım Hopa’ya gitti Hopa’da dükkanları ziyaret ediyor maalesef aynı yanlışı ona yaptılar.
Nermin Yurteri: Bazı eylemlerde biber gazı kullanımı biraz abartılmıyor mu?
Recep Tayyip Erdoğan: Şu anda emniyet nerede neyi nasıl kullanacağını en iyi bilen onlar. O taşları atanlara karşı herhalde biber gazı ondan daha tesirli değildir. İşte şuan komada yatıyor.
Nermin Yurteri: Evet o da olmasın o da olmasın.
Recep Tayyip Erdoğan: Olmasın var mı muhakkak olacak yoksa Suriye gibi mi olsun? Suriye’de biber gazı kullanmıyor, kurşun sıkıyor.
Nermin Yurteri: Orantısız güç kullanımı da olmasın elbette taşlar da atılmasın.
Recep Tayyip Erdoğan: Biber gazı orantısız gücün ifadesi değil. Şu anda dünyanın en modern manada bu tür şeyleri yatıştırma da kullandığı biber gazıdır.
Nermin Yurteri: Ölüm sebebi biber gazı olduğu için böyle söyledim.
Recep Tayyip Erdoğan: Yok kalp olayı.
Oğuz Haksever: Seçmene son sözünüzü alıp kapatacağız sayın başbakan.
Recep Tayyip Erdoğan: Her şeyden önce size teşekkür ediyorum finali sizinle yaptık. Özellikle ben sevgili halkıma, milletime bu yeni anayasa noktasında ileri demokrasi noktasında temel hak ve özgürlükler noktasında gerek güçlü ailelerin kurulması noktasında kadınımızın, gençliğimizin geleceğe yönelik olarak inşallah farklı bir Türkiye'nin 2023’e muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkacak bir Türkiye'nin miladı olacak bu süreç için halkımdan 367 milletvekilini en azından bize verecek bir destek istiyorum. Ve diyorum ki ekonomi de bir kaide var yatırım rantabıl olan araziye yapılır. Rantabıl olmayan araziye yatırım yapılmaz. Dünü güçlü olana, dünü itibari ile bu ülkeye kazandırdıkları olana gelin destek verin diyorum. Biz dün itibari ile kendini ispatlamış bir iktidarız ama dünü itibari ile kendini ispatlayamamış olan siyasi partilerde ortada. Diyorum ki birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin teminatı barışın inşallah tohumları olacak bir seçim olsun Pazar günü. Sevgi saygıyla selamlıyorum, hayırlı olsun.