CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.
Toplantının ardından açıklamada bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, konuşmasına İzmir Tüpraş'ta meydana gelen patlamada hayatlarını kaybeden işçilere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyerek başladı.
Emeğin güvence içerisinde çalışmasının yolunun kapatıldığını ileri süren Tezcan, gereken önlemlerin alınmadığını kaydetti.
Bu yılın 9 ayında iş cinayetlerine kurban verilen emekçi sayısının bin 485 olduğuna dikkati çeken Tezcan, iş cinayetlerinde Türkiye'nin Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü olduğunu savundu. Tezcan, insanca çalışma koşullarının oluşturulması için hükümetin gerekli önlemleri alması gerektiğini söyledi.
İstinaf mahkemesinin bir kumpasın parçası olarak tutuklanan ve hakkında hüküm verilen İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki kararı bozduğunu hatırlatan Tezcan, sevindirici olan bu kararın haklı olduklarını gösterdiğini ifade etti.
İstinaf mahkemesinin, cezayı veren mahkemeye özetle "Enis Berberoğlu casus değildir. Daha önceden açıklanmış bir bilgi sır olmaz. Bir siyasi partinin oylarını azaltarak seçimi kaybetmesine sebep olmak nasıl oluyor da casusluk diye değerlendiriliyor " dediğini aktaran Tezcan, "Bu bize Türkiye'deki yargı sisteminin ne hale geldiğini gösteriyor. Her hafta buna benzer bir ibret vesikasıyla milletimizin karşısına çıkmaya artık sıkılır olduk. Hem iktidardan hem de yargı organlarından Türkiye'yi bir an önce bu ayıptan kurtarmalarını bekliyoruz. Türkiye böyle bir tabloyu haketmiyor" diye konuştu.
"MERAKLIYSANIZ GİDİN İDDİA OYNAYIN"
Tezcan, 9'u tutuklu 11 şüpheli hakkında hazırlanan Büyükada iddianamesini göstererek, "Ne diyorlardı, Büyükada'daki insan hakları aktivistleri için 'Casusluk faaliyeti' diyorlardı. Peki bu iddianamede nerede yazıyor casusluk Hiç bir yerinde yok. Dillerine doladılar, pelesenk oldu. Kimi içeri alsalar 'casusluk' diye bir şey atmaya başladılar" dedi.
Ergenekon duruşmları sırasında FETÖ'cülerin "Bunlar Ergenekoncu, darbeci" yalanını uydurduğunu anımsatan Tezcan, şimdi de "casus bunlar" denilmeye başlandığını kaydetti.
Tezcan, iddianamenin içinde suçun olmadığını, gizli tanık ifadesinin bulunmadığını, yazışmalarda suç oluşturacak bir şeyin yer almadığını savunarak, şöyle konuştu:
"Umuma açık yerde yapılan toplantının notlarını birbirleriyle paylaşmışlar, bunları suç diye yazıyorlar. Hiçbir vicdanlı hukukçu, buradan suç üretemez. Belli ki bir plan dahilinde gözaltı işlemi yaptılar. Arkasından o gözaltı işleminden bir yeni kumpas planlama peşindelerdi ama bula bula bu suç olmayan fiilleri suçmuş gibi anlatma noktasına geldiler. Artık ne yazık ki savcılıkların bu hazırladığı iddianamelere 'iddianame' demek mümkün değil. Bunlar artık bir iddia kuponu, ya tutarsa. Atalım ortaya bir şey, ya tutarsa... Ama bunun mağduru var. İddiaya meraklıysanız, gidin bir yerde iddia oynayın. Vatandaşın hürriyeti üzerinden oyun oynamaya hiç kimsenin hakkı yoktur."
"ÜLKENİN CİDDİYETİNDEN HÜKÜMETLER SORUMLUDUR"
ABD'nin vize yaptırımının tartışmalarının hala sürdüğünü anımsatan Tezcan, şunları kaydetti:
"ABD'nin Türkiye'ye yönelik haksız vize yaptırımı kabul edilebilir bir şey değildir. Buna karşı ilk günden itibaren çok açık ve net itirazımı ifade ettik. Yaptırım yanlıştır, yaptırıma karşı misilleme uygulaması doğrudur. Türkiye Cumhuriyeti bir kabile devleti değildir ve hiç kimse keyfe keder Türkiye Cumhuriyeti'ne böyle bir yaptırım uygulama hakkına sahip değildir. Ancak bir başka şeyi de gözardı etmemek gerekir. Uluslararası ilişkilerde ülkenin ciddiyetinden hükümetler sorumludur. Sizin dünya ölçeğinde pozisyonunuzun ne kadar ciddiye alındığından ve size karşı nasıl muamele edilebileceğinden hükümetler sorumludur. Ne yazık ki AK Parti Hükümeti dış politika konusunda iflas etmiştir her noktada iflas ettiği gibi. Bu iflasın neticesinde Türkiye arkası yanlız bir görüntü çizmektedir."
AB ülkeleriyle dünyanın uygar, çağdaş, modern demokrasileriyle kavga ve çatışma içinde olunduğu sürece uluslararası ilişkilerde hak edilen desteğin bulunamayacağını vurgulayan Tezcan, "Bu vize krizinin ekonomiye maliyeti 63 milyar lira. Bizim vatandaşımızın, şirketlerimizin, iş adamımızın, işçimizin, çalışanımızın, emeklimizin sırtındaki yük 63 milyar lira. Dövizdeki değişim, artan borç yükünden kaynaklı kur farklarının tamamını alt alta yazdığınızda rakam çıkıyor" dedi.
"BOZAN DÜZELTEMEZ"
Uluslararası ilişkilerde, hukuku yok edilen, tartışmalı iddianameler düzenlenen, hukukun üstünlüğüne saygılı bir ülke görüntüsünden çıkılan bir tablo çizildiğinde hak edilmeyen muamelelerle karşı karşıya kalınılacağına işaret eden Tezcan, şöyle konuştu:
"Hükümetin dış politikada daha ciddi, Türkiye'nin saygınlığını artıracak, uluslarası ilişkilerde arkasını yanlız bırakmayacak güçlü desteklere sahip olacak bir pozisyon alması şarttır. Sayın Erdoğan dün çıkıp bir büyükelçinin işlemiyle sanki bu vize uygulaması ortaya çıkmış gibi esti kükredi, bir şeyler söyledi. Bugün ABD hükümeti çıktı, 'Bunu biz yaptık' dedi. Bir büyükelçinin böyle bir kararı veremeyeceğini herkes bilir. Böyle bir ciddiyetsiz tutum olmaz. Kaldı ki eğer bir büyükelçinin kararıysa, buna cevap vermek senin büyükelçine düşer. Muhatabı Türkiye'nin Cumhurbaşkanı değildir. Bu kadar ciddiyetsiz pozisyon almanın uluslarası alanda bizi hangi sıkıntılara soktuğunu görüyoruz. Bozan düzeltemez. Bu ilişkileri bu noktaya getiren AK Parti Hükümetidir. Türkiye'yi iflas eden bir dış politika noktasına getiren AK Parti Hükümetidir. Suriye krizinden kaynaklanan bölgedeki Türkiye'nin içine düştüğü sıkıntının sebebi AK Parti Hükümetidir."
Tezcan, Irak'ta yaşananların sebebinin de bu politikalar olduğunu söyledi.
"BU ŞANTAJ NE DEMEK"
Hükümetin, Türkiye'yi bu yangın içerisinde doğru pozisyona koyamadığını savunan Tezcan, şunları kaydetti:
"Emevi camisinde namaz kılma hesabı yapmışlardır, bu telaşa düşmüşlerdir ama Süleymanşah'ta abdestleri bozulmuştur. Şimdi gelinen bu tablo içerisinde bunlar Türkiye'yi dünyada yanlızlaştıran bir hükümet olarak bu işi çözemezler. Bozan çözemez. Çözüm nerededir Bu hükümetin değişmesindedir. AK Parti Hükümeti değişmediği sürece Türkiye bu problemleri sağlıklı ve hakkıyla ne yazık ki çözebilme yeteneğine sahip olamayacaktır."
AK Partili bazı belediye başkanlarının istifasının istendiğine yönelik iddialara değinen Tezcan, "AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan çıktı, iki tane yol söyledi, 'Ya istifa edersin, ya yargıya gidersin' dedi. Ne demek bu Bu şantaj ne demek Diyor ki 'İstifa etmezse önünde iki tane yol var, ya görevi ihmal ya görevi suistimal suçu.' Bunlar suç. Yani diyor ki 'Benim talimatıma uyup istifa edersen, ben senin suçunu kapatırım, örterim, savcılar senin hakkında soruşturma yapmazlar, mahkemeler de hakimler de seni çağırmazlar, yargılamazlar.' Hani yargı bağımsızdı?" dedi.
Bunun hem belediye başkanlarını hem de yargıyı töhmet altında bırakacağını ifade eden Tezcan, bir yargı mensubunun çıkıp da "Ne oluyor" demediğini söyledi. Tezcan, Türkiye'nin bir kabile devleti düzeyine düşürüldüğünü, hakimlerin, savcıların talimatla hareket ettiğini, bunun tek adam rejiminin fotoğrafı olduğunu ileri sürerek, ilk seçimlerde bu fotoğrafı değiştireceklerini kaydetti.
"TÖHMET ALTINDASINIZ"
TBMM Darbe Komisyonu raporuna değinen Tezcan, AK Parti'nin 15 Temmuz darbesinin arkasındaki gerçekleri ortaya çıkarmak istemediğini, siyasi ayağını sakladığını söyledi.
Komisyon raporuna CHP'nin "çok nitelikli" bir muhalefet şerhi yazdığını ifade eden Tezcan, "Arkasından komisyon korsan rapor düzenledi. CHP'yi, itham eden, yalan ve iftiralarla dolu haksız bir korsan ek yaptı rapora. Buna karşı arkadaşlarımız ek muhalefet şerhi verdiler. Şimdi anlıyoruz ki TBMM Başkanı acz içerisinde. Bunu rapora ekletmek istemiyor, 'Benim yetkim yok' diyormuş. Kimin yetkisi var Sayın İsmail Kahraman Meclis'te çalışan taşeron işçinin mi yetkisi var Yetkin yoksa nasıl Meclis Başkanısın?" diye konuştu.
CHP'nin ek muhalefet şerhinin konmamasının, bu raporun "korsan rapor" olduğunun bizzat komisyon başkanlığı ve Meclis başkanlığı tarafından tescil edilmesi anlamına geleceğini ileri süren Tezcan, "Töhmet altındasınız. Bu töhmetten kurtulmanın yolu bunu rapora eklemektir'' dedi.
"BÖYLE BİR EĞİTİM SİSTEMİ OLUR MU?"
Meclis'te görüşülen Torba Yasa'da tütün üreticiyle ilgili bir ceza hükmü konulduğunu ileri süren Tezcan, zaten sefalet içine sokulan tütün üreticilerine bir yeni darbe daha vurulduğunu ifade etti. Türkiye'de 2002'den bu yana tütün üreten hane sayısının 7.5 kat azaldığına dikkati çeken Tezcan, "Sigara tekellerinin çıkarı için tütün ekimini yok eden AK Parti iktidarı şimdi de o yok olan ailelerinin haklarını, çıkarlarını savunmak yerine Torba Kanun'da yeni bir cezalandırmayla onları cezalandırmanın peşinde" diye konuştu.
Tezcan, Türkiye'de laiklikten, seküler yaşam tarzından sapmaya dönük, sistemli uygulamalarla karşı karşı olunduğunu kaydederek, şunları ifade etti:
"Şunu hükümetin çok iyi bilmesi lazım. Türkiye'nin geleceği orada değil. Katı taassupta Türkiye'nin bir geleceği yok. Laiklikten sapmak akıldan sapmaktır. Eğitimde, yönetimde, idarede katı bir taassubu yerleştirme anlayışı, ne yazık ki sistemli bir şekilde yürüyor. Bütün okulları imam hatip yapmak zorunda mısınız Kimse imam hatip açılmasına itiraz etmiyor ama herkes çocuklarının rızasına aykırı olarak imam hatibe mahkum edilmesine karşı. Bütün öğretmenleri imam yapmak zorunda mısınız? Böyle bir eğitim sistemi olur mu? Herkes sizin arzu ettiğiniz şekilde mi eğitecek çocuklarını?"
"İFLASIN İTİRAFI"
Okul kantinlerinin harem selamlık yapılmaya başlandığını savunan Tezcan,"Çocuklarımızı daha küçücük, okul çağlarında birbirine düşman cinsiyetler olarak yerleştirip nasıl bir tablo yaratmak istiyorsunuz, nasıl bir sakat kuşak yaratma peşindesiniz Bu bizim dinimizin özüne aykırıdır. İslam'ın, Peygamber Efendimizin hoşgörüsüne aykırıdır. İslam’da böyle bir anlayış yoktur. Cahiliye anlayışını İslamiyet diye okullara yerleştirmeye kalkan anlayış, Türkiye'nin geleceğini temsil edemez" dedi.
"Laiklikten sapma, 15 Temmuz'a savrulmadır. Laiklikten sapmanın bedelini yaşadık. 250 şehit, 2 bin 193 gazimiz var. Aynı anlayışla devleti ele geçirdiler, şimdi başka cemaatlerle, başka anlayışlarla eğitimden itibaren Türkiye'nin geleceğini ipotek altına almaya çalışıyorsunuz" diyen Tezcan, Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye'nin kurucu kadrosunun çok sağlıklı bir temel bıraktığını, bundan vazgeçerek Türkiye'ye bir gelecek aramanın maceradan başka bir şey olmayacağını söyledi.
Tezcan, konuşmasının ardından "Maliye Bakanı, 'Bütçe açığının 61 milyar lira olacağını, 37 milyar liralık borçlanma limiti için hazineye başvuracaklarını' söyledi. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?" sorusuna, "Bu, iki şeyin itirafı; Bir iflasın itirafı, bir de Türkiye'nin faiz lobisine nasıl teslim edildiğinin itirafı" yanıtını verdi.
Toplantının ardından açıklamada bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, konuşmasına İzmir Tüpraş'ta meydana gelen patlamada hayatlarını kaybeden işçilere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyerek başladı.
Emeğin güvence içerisinde çalışmasının yolunun kapatıldığını ileri süren Tezcan, gereken önlemlerin alınmadığını kaydetti.
Bu yılın 9 ayında iş cinayetlerine kurban verilen emekçi sayısının bin 485 olduğuna dikkati çeken Tezcan, iş cinayetlerinde Türkiye'nin Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü olduğunu savundu. Tezcan, insanca çalışma koşullarının oluşturulması için hükümetin gerekli önlemleri alması gerektiğini söyledi.
İstinaf mahkemesinin bir kumpasın parçası olarak tutuklanan ve hakkında hüküm verilen İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki kararı bozduğunu hatırlatan Tezcan, sevindirici olan bu kararın haklı olduklarını gösterdiğini ifade etti.
İstinaf mahkemesinin, cezayı veren mahkemeye özetle "Enis Berberoğlu casus değildir. Daha önceden açıklanmış bir bilgi sır olmaz. Bir siyasi partinin oylarını azaltarak seçimi kaybetmesine sebep olmak nasıl oluyor da casusluk diye değerlendiriliyor " dediğini aktaran Tezcan, "Bu bize Türkiye'deki yargı sisteminin ne hale geldiğini gösteriyor. Her hafta buna benzer bir ibret vesikasıyla milletimizin karşısına çıkmaya artık sıkılır olduk. Hem iktidardan hem de yargı organlarından Türkiye'yi bir an önce bu ayıptan kurtarmalarını bekliyoruz. Türkiye böyle bir tabloyu haketmiyor" diye konuştu.
"MERAKLIYSANIZ GİDİN İDDİA OYNAYIN"
Tezcan, 9'u tutuklu 11 şüpheli hakkında hazırlanan Büyükada iddianamesini göstererek, "Ne diyorlardı, Büyükada'daki insan hakları aktivistleri için 'Casusluk faaliyeti' diyorlardı. Peki bu iddianamede nerede yazıyor casusluk Hiç bir yerinde yok. Dillerine doladılar, pelesenk oldu. Kimi içeri alsalar 'casusluk' diye bir şey atmaya başladılar" dedi.
Ergenekon duruşmları sırasında FETÖ'cülerin "Bunlar Ergenekoncu, darbeci" yalanını uydurduğunu anımsatan Tezcan, şimdi de "casus bunlar" denilmeye başlandığını kaydetti.
Tezcan, iddianamenin içinde suçun olmadığını, gizli tanık ifadesinin bulunmadığını, yazışmalarda suç oluşturacak bir şeyin yer almadığını savunarak, şöyle konuştu:
"Umuma açık yerde yapılan toplantının notlarını birbirleriyle paylaşmışlar, bunları suç diye yazıyorlar. Hiçbir vicdanlı hukukçu, buradan suç üretemez. Belli ki bir plan dahilinde gözaltı işlemi yaptılar. Arkasından o gözaltı işleminden bir yeni kumpas planlama peşindelerdi ama bula bula bu suç olmayan fiilleri suçmuş gibi anlatma noktasına geldiler. Artık ne yazık ki savcılıkların bu hazırladığı iddianamelere 'iddianame' demek mümkün değil. Bunlar artık bir iddia kuponu, ya tutarsa. Atalım ortaya bir şey, ya tutarsa... Ama bunun mağduru var. İddiaya meraklıysanız, gidin bir yerde iddia oynayın. Vatandaşın hürriyeti üzerinden oyun oynamaya hiç kimsenin hakkı yoktur."
"ÜLKENİN CİDDİYETİNDEN HÜKÜMETLER SORUMLUDUR"
ABD'nin vize yaptırımının tartışmalarının hala sürdüğünü anımsatan Tezcan, şunları kaydetti:
"ABD'nin Türkiye'ye yönelik haksız vize yaptırımı kabul edilebilir bir şey değildir. Buna karşı ilk günden itibaren çok açık ve net itirazımı ifade ettik. Yaptırım yanlıştır, yaptırıma karşı misilleme uygulaması doğrudur. Türkiye Cumhuriyeti bir kabile devleti değildir ve hiç kimse keyfe keder Türkiye Cumhuriyeti'ne böyle bir yaptırım uygulama hakkına sahip değildir. Ancak bir başka şeyi de gözardı etmemek gerekir. Uluslararası ilişkilerde ülkenin ciddiyetinden hükümetler sorumludur. Sizin dünya ölçeğinde pozisyonunuzun ne kadar ciddiye alındığından ve size karşı nasıl muamele edilebileceğinden hükümetler sorumludur. Ne yazık ki AK Parti Hükümeti dış politika konusunda iflas etmiştir her noktada iflas ettiği gibi. Bu iflasın neticesinde Türkiye arkası yanlız bir görüntü çizmektedir."
AB ülkeleriyle dünyanın uygar, çağdaş, modern demokrasileriyle kavga ve çatışma içinde olunduğu sürece uluslararası ilişkilerde hak edilen desteğin bulunamayacağını vurgulayan Tezcan, "Bu vize krizinin ekonomiye maliyeti 63 milyar lira. Bizim vatandaşımızın, şirketlerimizin, iş adamımızın, işçimizin, çalışanımızın, emeklimizin sırtındaki yük 63 milyar lira. Dövizdeki değişim, artan borç yükünden kaynaklı kur farklarının tamamını alt alta yazdığınızda rakam çıkıyor" dedi.
"BOZAN DÜZELTEMEZ"
Uluslararası ilişkilerde, hukuku yok edilen, tartışmalı iddianameler düzenlenen, hukukun üstünlüğüne saygılı bir ülke görüntüsünden çıkılan bir tablo çizildiğinde hak edilmeyen muamelelerle karşı karşıya kalınılacağına işaret eden Tezcan, şöyle konuştu:
"Hükümetin dış politikada daha ciddi, Türkiye'nin saygınlığını artıracak, uluslarası ilişkilerde arkasını yanlız bırakmayacak güçlü desteklere sahip olacak bir pozisyon alması şarttır. Sayın Erdoğan dün çıkıp bir büyükelçinin işlemiyle sanki bu vize uygulaması ortaya çıkmış gibi esti kükredi, bir şeyler söyledi. Bugün ABD hükümeti çıktı, 'Bunu biz yaptık' dedi. Bir büyükelçinin böyle bir kararı veremeyeceğini herkes bilir. Böyle bir ciddiyetsiz tutum olmaz. Kaldı ki eğer bir büyükelçinin kararıysa, buna cevap vermek senin büyükelçine düşer. Muhatabı Türkiye'nin Cumhurbaşkanı değildir. Bu kadar ciddiyetsiz pozisyon almanın uluslarası alanda bizi hangi sıkıntılara soktuğunu görüyoruz. Bozan düzeltemez. Bu ilişkileri bu noktaya getiren AK Parti Hükümetidir. Türkiye'yi iflas eden bir dış politika noktasına getiren AK Parti Hükümetidir. Suriye krizinden kaynaklanan bölgedeki Türkiye'nin içine düştüğü sıkıntının sebebi AK Parti Hükümetidir."
Tezcan, Irak'ta yaşananların sebebinin de bu politikalar olduğunu söyledi.
"BU ŞANTAJ NE DEMEK"
Hükümetin, Türkiye'yi bu yangın içerisinde doğru pozisyona koyamadığını savunan Tezcan, şunları kaydetti:
"Emevi camisinde namaz kılma hesabı yapmışlardır, bu telaşa düşmüşlerdir ama Süleymanşah'ta abdestleri bozulmuştur. Şimdi gelinen bu tablo içerisinde bunlar Türkiye'yi dünyada yanlızlaştıran bir hükümet olarak bu işi çözemezler. Bozan çözemez. Çözüm nerededir Bu hükümetin değişmesindedir. AK Parti Hükümeti değişmediği sürece Türkiye bu problemleri sağlıklı ve hakkıyla ne yazık ki çözebilme yeteneğine sahip olamayacaktır."
AK Partili bazı belediye başkanlarının istifasının istendiğine yönelik iddialara değinen Tezcan, "AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan çıktı, iki tane yol söyledi, 'Ya istifa edersin, ya yargıya gidersin' dedi. Ne demek bu Bu şantaj ne demek Diyor ki 'İstifa etmezse önünde iki tane yol var, ya görevi ihmal ya görevi suistimal suçu.' Bunlar suç. Yani diyor ki 'Benim talimatıma uyup istifa edersen, ben senin suçunu kapatırım, örterim, savcılar senin hakkında soruşturma yapmazlar, mahkemeler de hakimler de seni çağırmazlar, yargılamazlar.' Hani yargı bağımsızdı?" dedi.
Bunun hem belediye başkanlarını hem de yargıyı töhmet altında bırakacağını ifade eden Tezcan, bir yargı mensubunun çıkıp da "Ne oluyor" demediğini söyledi. Tezcan, Türkiye'nin bir kabile devleti düzeyine düşürüldüğünü, hakimlerin, savcıların talimatla hareket ettiğini, bunun tek adam rejiminin fotoğrafı olduğunu ileri sürerek, ilk seçimlerde bu fotoğrafı değiştireceklerini kaydetti.
"TÖHMET ALTINDASINIZ"
TBMM Darbe Komisyonu raporuna değinen Tezcan, AK Parti'nin 15 Temmuz darbesinin arkasındaki gerçekleri ortaya çıkarmak istemediğini, siyasi ayağını sakladığını söyledi.
Komisyon raporuna CHP'nin "çok nitelikli" bir muhalefet şerhi yazdığını ifade eden Tezcan, "Arkasından komisyon korsan rapor düzenledi. CHP'yi, itham eden, yalan ve iftiralarla dolu haksız bir korsan ek yaptı rapora. Buna karşı arkadaşlarımız ek muhalefet şerhi verdiler. Şimdi anlıyoruz ki TBMM Başkanı acz içerisinde. Bunu rapora ekletmek istemiyor, 'Benim yetkim yok' diyormuş. Kimin yetkisi var Sayın İsmail Kahraman Meclis'te çalışan taşeron işçinin mi yetkisi var Yetkin yoksa nasıl Meclis Başkanısın?" diye konuştu.
CHP'nin ek muhalefet şerhinin konmamasının, bu raporun "korsan rapor" olduğunun bizzat komisyon başkanlığı ve Meclis başkanlığı tarafından tescil edilmesi anlamına geleceğini ileri süren Tezcan, "Töhmet altındasınız. Bu töhmetten kurtulmanın yolu bunu rapora eklemektir'' dedi.
"BÖYLE BİR EĞİTİM SİSTEMİ OLUR MU?"
Meclis'te görüşülen Torba Yasa'da tütün üreticiyle ilgili bir ceza hükmü konulduğunu ileri süren Tezcan, zaten sefalet içine sokulan tütün üreticilerine bir yeni darbe daha vurulduğunu ifade etti. Türkiye'de 2002'den bu yana tütün üreten hane sayısının 7.5 kat azaldığına dikkati çeken Tezcan, "Sigara tekellerinin çıkarı için tütün ekimini yok eden AK Parti iktidarı şimdi de o yok olan ailelerinin haklarını, çıkarlarını savunmak yerine Torba Kanun'da yeni bir cezalandırmayla onları cezalandırmanın peşinde" diye konuştu.
Tezcan, Türkiye'de laiklikten, seküler yaşam tarzından sapmaya dönük, sistemli uygulamalarla karşı karşı olunduğunu kaydederek, şunları ifade etti:
"Şunu hükümetin çok iyi bilmesi lazım. Türkiye'nin geleceği orada değil. Katı taassupta Türkiye'nin bir geleceği yok. Laiklikten sapmak akıldan sapmaktır. Eğitimde, yönetimde, idarede katı bir taassubu yerleştirme anlayışı, ne yazık ki sistemli bir şekilde yürüyor. Bütün okulları imam hatip yapmak zorunda mısınız Kimse imam hatip açılmasına itiraz etmiyor ama herkes çocuklarının rızasına aykırı olarak imam hatibe mahkum edilmesine karşı. Bütün öğretmenleri imam yapmak zorunda mısınız? Böyle bir eğitim sistemi olur mu? Herkes sizin arzu ettiğiniz şekilde mi eğitecek çocuklarını?"
"İFLASIN İTİRAFI"
Okul kantinlerinin harem selamlık yapılmaya başlandığını savunan Tezcan,"Çocuklarımızı daha küçücük, okul çağlarında birbirine düşman cinsiyetler olarak yerleştirip nasıl bir tablo yaratmak istiyorsunuz, nasıl bir sakat kuşak yaratma peşindesiniz Bu bizim dinimizin özüne aykırıdır. İslam'ın, Peygamber Efendimizin hoşgörüsüne aykırıdır. İslam’da böyle bir anlayış yoktur. Cahiliye anlayışını İslamiyet diye okullara yerleştirmeye kalkan anlayış, Türkiye'nin geleceğini temsil edemez" dedi.
"Laiklikten sapma, 15 Temmuz'a savrulmadır. Laiklikten sapmanın bedelini yaşadık. 250 şehit, 2 bin 193 gazimiz var. Aynı anlayışla devleti ele geçirdiler, şimdi başka cemaatlerle, başka anlayışlarla eğitimden itibaren Türkiye'nin geleceğini ipotek altına almaya çalışıyorsunuz" diyen Tezcan, Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye'nin kurucu kadrosunun çok sağlıklı bir temel bıraktığını, bundan vazgeçerek Türkiye'ye bir gelecek aramanın maceradan başka bir şey olmayacağını söyledi.
Tezcan, konuşmasının ardından "Maliye Bakanı, 'Bütçe açığının 61 milyar lira olacağını, 37 milyar liralık borçlanma limiti için hazineye başvuracaklarını' söyledi. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?" sorusuna, "Bu, iki şeyin itirafı; Bir iflasın itirafı, bir de Türkiye'nin faiz lobisine nasıl teslim edildiğinin itirafı" yanıtını verdi.