Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç, Mirgün Cabas ve Ruşen Çakır’ın hazırladığı Yazı İşleri programına konuk oldu.
İlişkili Haberler
Kendisi de Mardinli olan Bulaç, Bilge köyündeki katliamı değerlendirdi.
Ali Bulaç, şunları söyledi:
"YA ÇOCUKLAR YA DA DELİLER SUÇ İŞLER"
“Bilge köyü, Mardin’e 10-15 km uzaklıkta bir köy. Oraya ‘Sultan Şehmus’ adını verirler. 13’üncü yüzyıldan beri orada yatır var. Kutsal bir bölge olarak bilinir. Değil cinayet işlemek, hırsızlık yapmak bile büyük bir suçtur. Şöyle derler; ‘Ya çocuklar, ya da deliler ancak suç işler’.
"BU OLAYDA BİR GAREBET VAR"
Burası ayrıca bir mesire yeridir. Diğer bölgelerden de gelirler. Kurban keser, ibadet gerçekleştirir ve piknik düzenlerler. ‘40 Çeşme’ dediğimiz yerde, böyle bir olayın vuku bulmasında bir garebet var. İlk defa böyle bir olay oluyor. Kız meselesi, husumet, arazi meselesi ve kan davası diyorlar. Her 3-4’ü de olabilir. Savcılık, bunu tespit edecek. Ancak öngörülen cezada bir gariplik var. Namaz kılanları toplu olarak ima etmeye yönelik bir ceza sistemi, bölgenin geleniğinde yok. Böyle infaz öngörülmez.
"ŞİDDET YÜKLÜ NİHİLİST BİR KÜLTÜR"
Benim bildiğim, eskiden Atina’ya ihanet edenler, tavuklarına varıncaya kadar toplu olarak imha edilirdi. Burada da böyle bir sistem öngörülmüştür. Saldırı köklerini kazımak için yapılmış. Kan davası, erkekler arasında geçer. Kadın ve çocuklar buna konu olmaz. Bu çok nadir olurdu. Burada farlı bir durum sözkonusu. Bölgede, genel olarak dünyada da, modern toplumun da içinde bulunduğu şiddet yüklü nihilist bir kültür sözkonusu. Almanya’da bir okul baskını oldu, Bakü’de de benzer bir olay oldu. Annesini öldüren üniversiteli kızlara, kız arkadaşının kafasını koparan gençlere de yansıyoruz.
"BEŞERİ COĞRAFYA DA ÇÖKTÜ"
Bizim bölgemizde olunca durum daha da farklılaşıyor. Devlet ile PKK çatışıyor. İki taraf da konseptini diğerini yok etmek için oturtulmuş. 17 bin 500 faili meçhul cinayet işlendi, 3 bin köy boşaltıldı. 3 milyon insan göç etti. Bu, bölgede sadece iktisadi değil, beşeri coğrafyayı da çökertti.
"TOPLU KATİLAMLAR IRAK'TA OLUYOR"
Toplu halde insanları öldürmek yeni bir durum. Irak’ın işgalinden sonra hem Suriye hem de Irak’ta örneklerine rastladığımız olaylar oluyor. Düğüne giden bir konvoylar bombalanıyor. Çoluk-çocuk 25-35 kişi öldürülüyor. Afganistan’da benzer olaylar oluyor, insansız uçaklar sivilleri öldürüyor. Geçen yıl İki bin 100 sivil öldürüldü.
Şiddet kültürü yayılıyor. Ceza verme şeklinin bu olduğunu düşünüyorlar, içlerini de bu şekilde rahatlatıyorlar. Bizim bölgenin feodaliteyle ilgisi yok. Bambaşka bir tarihten geliyoruz. Toprak ağalığı, Cumhuriyet’ten sonra ortaya çıkıyor. Tarihsel bir temeli yok.
"GELENEK VE TÖREYLE AÇIKLANAMAZ"
Bu durum gelenek, töre ve namus cinayetleriyle de açıklanamaz. Burada çok daha derin bir durum söz konusu. Sosyal bilimcilerimizin, akademisyenlerimizin, kanaat önderlerimizin ön yargıdan arınarak buna yoğunlaşması gerekiyor.
"14 YIL ÖNCE DE 8 KİŞİ ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ"
Yerel kaynaklardan öğrendiğime göre; 1995 yılında bu aileden 8 kişi öldürülmüş. Cinayet maske takarak işlemişler. Daha sonra 8 kişinin PKK tarafından öldürüldüğünü yaymışlar. 8 kişiyi öldürenler daha sonra toplu halde korucu olmuşlar. Öbür taraf da koruculuğa geçmiş. Bu olayda da maskeliler var, uzun namlulu silahlar var. Olayı PKK yapmış gibi göstermek istiyorlar.
"KORUCULUK SOSYAL BİR PROBLEM"
Koruculuk sisteminde malesef çok suistimaller oluyor. Korucular sadece PKK’yla savaşmıyor, kendi hasımlarıyla da mücadele ediyorlar. Silahları kendi menfaatleri için de kullanıyorlar. Haksız yere arazi gaspedip, bazı köylere saldırıyorlar. Koruculuk sistemi sosyal bir problem halini almaya başladı. Geçen seneye kadar 60 bin kadro vardı, 50 bin korucu kadrosu daha verilecekti. 100 binin üzerinde bir korucudan bahsediyoruz. Bunların her zaman kontrol altında olduklarını düşünmek mümkün değil.
'Hamidiye Alayları’nın bir devamı gibi şu anda davranıyorlar. Silahları, statüleri ve maaşları var. Kendilerini devlet tarafından korunuyormuş gibi hissediyorlar. Bazen kendi kanun ve hukuklarını dikte ettiyorlar. Bu olayda, korucu olmalarının onlara sağladığı bir avantaj olarak düşünebiliriz. Olayın temelinde bölgenin nihilist bir şiddete doğru gittiğini görmemiz gerekiyor.
"AMCA OĞLUYLA EVLENDİRİLİRLER"
Bölgede bir kız evlendirileceği zaman, öncelik amcasının oğlunundur. Onunla evlendirilir. Eğer kızın istemezse ya kaçırılır ya da kızın babası öldürülür. Ancak burada bir gariplik var, olayın bu garip yönünü düşünmek gerekiyor.
"BENZER KATLİAMLAR YAŞANABİLİR"
Araştırmalar şunu gösteriyor; intihar ve belli cinayetler medyada ne kadar çok yer alırsa, benzer olaylarda artış olur. Bu tür vahşi katliam ve cinayetlerin başka yerlerde de tekrar edilebileceğini düşünüyorum. Bundan da endişe ediyorum. Olayın sadece hukuki yanıyla değil, sosyal, psikolojik, tarihi ve demogafik yönü üzerinde de durmamız gerekiyor.”
Koruculuk sisteminde malesef çok suistimaller oluyor. Korucular sadece PKK’yla savaşmıyor, kendi hasımlarıyla da mücadele ediyorlar. Silahları kendi menfaatleri için de kullanıyorlar. Haksız yere arazi gaspedip, bazı köylere saldırıyorlar. Koruculuk sistemi sosyal bir problem halini almaya başladı. Geçen seneye kadar 60 bin kadro vardı, 50 bin korucu kadrosu daha verilecekti. 100 binin üzerinde bir korucudan bahsediyoruz. Bunların her zaman kontrol altında olduklarını düşünmek mümkün değil.
'Hamidiye Alayları’nın bir devamı gibi şu anda davranıyorlar. Silahları, statüleri ve maaşları var. Kendilerini devlet tarafından korunuyormuş gibi hissediyorlar. Bazen kendi kanun ve hukuklarını dikte ettiyorlar. Bu olayda, korucu olmalarının onlara sağladığı bir avantaj olarak düşünebiliriz. Olayın temelinde bölgenin nihilist bir şiddete doğru gittiğini görmemiz gerekiyor.
"AMCA OĞLUYLA EVLENDİRİLİRLER"
Bölgede bir kız evlendirileceği zaman, öncelik amcasının oğlunundur. Onunla evlendirilir. Eğer kızın istemezse ya kaçırılır ya da kızın babası öldürülür. Ancak burada bir gariplik var, olayın bu garip yönünü düşünmek gerekiyor.
"BENZER KATLİAMLAR YAŞANABİLİR"
Araştırmalar şunu gösteriyor; intihar ve belli cinayetler medyada ne kadar çok yer alırsa, benzer olaylarda artış olur. Bu tür vahşi katliam ve cinayetlerin başka yerlerde de tekrar edilebileceğini düşünüyorum. Bundan da endişe ediyorum. Olayın sadece hukuki yanıyla değil, sosyal, psikolojik, tarihi ve demogafik yönü üzerinde de durmamız gerekiyor.”