Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın gündeminde Ermenistan'la ilişkiler, Meclis'teki kavga, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu'nun odasına girmesi, anayasa değişikliği ve Tekel işçileri vardı.
"Ermeni Anayasa Mahkemesi'nin kararı, Ermeni hükümetini de bağlıyor" diyen Baykal, "İmzalanan protokol tam bir fiyasko, gereksiz umut verildi, hiçbir şey elde edilmedi. Azerbaycanla ilişkiler bozuldu, doğalgaz zammı geliyor" diye konuştu.
Baykal, şöyle devam etti:
''Bu da tıkanmıştır, bu da çıkmaza girmiştir“, bağlanan umutlar gerçekleşmemiştir. Bütün bunları niye söylüyorum? 24 Nisan geliyor. Tekrar bu konu ısıtılmaya başlandı, tekrar Türkiye'nin üzerine baskılar gelecek. Tekrar Amerikan Kongresinden soykırım konusunda karar alma girişimleri yapılacak. 'Aman bunları önlemek için siz biraz harekete geçin' denilecek, vesaire... Yani hükümetin bu sıfır ihtilaf konusunda dış politika anlayışının bizi getirdiği en son nokta, Ermenistan konusunda budur. Tam bir fiyaskodur, tam bir perişanlıktır.
Gereksiz yere umutlar verilmiştir ve hiç bir şey elde edilmemiştir. 'Hiç bir şey elde edilmemiştir' diyorum ama 'hiç bir şey kaybedilmemiştir' demiyorum. Çok şey kaybedilmiştir. Ne kaybedildi? Bir defa Azerbaycan'ın dostluğu kaybedildi. Türkiye için telafisi olağanüstü güç... Çok gereksiz, çok anlamsız, çok yanlış bir dış politika sorunu yaratıldı. 'Sıfır ihtilaf' diyordun, Ermenistan'la ihtilafı çözemedin, Azerbaycan'la ihtilaf yarattın. Azerbaycan'la da artık eski ilişki yok. Şimdi Azerbaycan doğalgaza zam yapacağını ilan etti. Şimdi bunun bedelini zannetmeyin ki sadece diplomatlar ödeyecek ya da tarih kitaplarında bu değerlendirme yapılacak. Milletimizin her ay ödeyeceği doğalgaz faturasına AKP iktidarının bu yanlış politikası yansıyacak. Bu güne kadar geciktirdik. Ben 'doğalgaz zammı geliyor, geliyor' dedikçe, 'Baykal söylüyor yapmayacağız' dediler. Yine ben 'geliyor' demeye devam ediyorum. İnşallah bu ay da yapmazlar da kışı geçirtmeyi başarırız vatandaşa, benim de derdim o. Ama geliyor, gelecek. Bilin ki geldiği zaman bunun altında bu yanlış politika yatıyor. Bu iktidarın uyguladığı yanlış Ermenistan politikasının bedelini, benim doğalgaz faturasını ödemekte sıkıntıya düşen vatandaşım sırtlayacak. Bu çok büyük bir yanlıştır.''
KAVGANIN SORUMLUSU BAŞBAKANDIR
Meclis'teki kavgayı ise Baykal şu sözlerle değerlendirdi:
"Uzakdoğu ülkelerinde yaşanan bir tabloyu yaşadık.
Hiçbir şekilde siyasi tartışmanın hedefi siyasetçinin eşi, oğlu, kızı, anası, babası, hısımı, akrabası olmaz. Eğer onlar da doğrudan siyasetin içindeyse o ayrı bir iş. Eğer doğrudan siyasete girmediği halde bir siyasetçinin eşi olduğu için bir vatandaşımızı üzmeye, tartışma konusu yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu bizim ahlakımıza da terbiyemize de siyasetimize de insanlığımıza da yakışmaz.
Eşimizi, ailemizi, yakınlarımızı siyaset zeminine taşımayacağız. Başkaları, rakiplerimiz bizimkileri taşımayacak, biz de işimize yarar diye uygundur diye kendi eşimizi, yakınımızı siyaset sahnesine taşımayacağız. Taşırsak işte o zaman o da saldırıya hedef olmaya başlar, eşine en büyük haksızlığı sen yapmış olursun.
Aile ve eş tartışması kürsüye taşındı ve parti düzeyinde organize bir saldırı düzenlendi."
FRANSA LİDERİ DE 'EŞİNİ GETİRME' DEDİ
Başbakan Erdoğan'ın bir televizyon programında eşiyle ilgili bir konuyu hiç icabı yokken gündeme getirdiğini ifade eden Baykal, şunları söyledi:
''Yanlış buradan başlıyor. Türkiye'de kılık kıyafetle ilgili bir konuyu konuşacaksan eşinin üzerinden bunu konuşmayacaksın, yanlış olur. Yanlış yapılmıştır. Eşine yönelik hatıraları anlatarak, üzüntüleri kamuoyuna yansıtarak bir mağduriyet psikolojisi inşa etme, bir merhamet talep talebinde bulunma konumuna gelirsen o zaman siyasi tartışmaya çok yanlış bir boyutu bizzat sen katmış olursun. Ve maalesef olmuştur.
Başbakan o pazar günü bir olayı anlattı ama bizim bildiğimiz fakat şu ana kadar hiç söylemediği bir başka olay, yine Sayın Başbakan'a Fransız Devlet Başkanı'nın lisanı münasiple bir devlet ziyareti sırasında 'eşini buraya getirme' diye mesaj göndermiş olmasıdır. Bu olayı yaşadık. Jacques Chirac, Sayın Başbakan'a sadece kılığı kıyafeti dolayısıyla bu yapacağı devlet ziyaretinde 'eşini getirme' mesajını verdi. Bunu biliyoruz. Bunu bir gün dile getirip, şikayet konusu yaptık mı? Bu bizi de rencide etti, rahatsız etti. Ne suçlama konusu, ne siyasi tartışma konusu yaptık. Şimdi sen ne açıyorsun bu defterleri? Sen ülkenin yönetimden sorumlusun, sen ağlayacak, şikayet edecek, merhamet talep edecek noktada değilsin. Sen sorunları çözecek noktadasın. Çözebildiğini çözersin, çözemediğini istismar etmezsin. Hem çözemem hem istismar ederim bu yakışmaz. Çöz kardeşim, çöz... Ağlayacağına zamanında çöz, çözemiyorsan da sus.
'Peygamber' benzetmesi yapmak, kimin aklından geçebilir? Bu ifadeler himaye edilirse, bir tepkiyi de hakeder.
AK Parti Grubu, Başbakan Erdoğan'ın kürsüye çıkması üzerine harekete geçti. Bu saldırının sorumlusu Başbakan'dır, 'Aile konusunu gündeme getiren sensin, yanlışın başlangıcında sen varsın.'
ARINÇ 'SARHOŞ' DİYEREK AYIP ETTİ
Başbakan Yardımcısı Arınç'ın Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu'nun odasına girmesiyle başlayan tartışma da Baykal'ın gündemindeydi:
"Güldal Mumcu'ya karşı alınan tavır tam bir facia. O odanın sahibi bir kadın, asgari edep gereği oraya izinsiz girilmez.
Başbakan Yardımcısı, Meclis Başkanvekili'ne talimat veriyor. Yürütmenin yasamaya müdahale hakkı var mı?
Arınç, 'İsterse özür dilerim' diyor, sipariş üzerine özür dilenmez. Bülent Arınç, bir milletvekilimiz için 'sarhoş' dedi, ayıp, hiç alakası yok.
Bunlar küçük olaylar değil, bir zihniyetin yansımasıdır."
AKP ARTIK REFERANDUMA GİDEMEZ
Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Anayasa değişikliği konusundaki tespitinin çok önemli olduğunu belirterek şunları söyledi:
''Anayasa değişikliği konusundaki bu tereddütün altında sadece parlamentoda 330'ün üzerinde bir oy toplama konusunda AKP grubunun güçlükle karşılaşacağı, o nedenle bir tereddüt içine girdiği Başbakan tarafından ifade ediliyor. Bana göre, bu geçerli değildir, olay bu değildir. Parlamentoda 330'u bulmaları imkansız değildir ama referanduma gittiklerinde yüzde 50'yi bulmaları imkansızdır. Bu gerçeği kavramaya başlamışlardır. Ve bu olasılığı göze alamamışlardır. Bunun böyle olacağını ben haftalar önce söylemiştim. Şimdi gelişmeler sayın Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle de netlik kazanmıştır. AKP artık herhangi bir konuyu referanduma sürebilir bir noktada olmaktan çıkmıştır.
AKP kadrolarının Anayasa değişikliği konusundaki iddialarının, milletin ihtiyaçlarından çok, kendi sıkıntılarını çözmeye yönelik, kendi dünya görüşlerini Türkiye'ye dayatmaya yönelik bir arayış ile ilgili olduğunu ifade ediyoruz. Hukukun arkasından dolanabilmek için bir Anayasa değişikliği istediklerini biliyoruz. O nedenle Anayasa değişikliği konusunda onlarla bir işbirliğine girmemiz olağanüstü güçtür.''
"Ermeni Anayasa Mahkemesi'nin kararı, Ermeni hükümetini de bağlıyor" diyen Baykal, "İmzalanan protokol tam bir fiyasko, gereksiz umut verildi, hiçbir şey elde edilmedi. Azerbaycanla ilişkiler bozuldu, doğalgaz zammı geliyor" diye konuştu.
Baykal, şöyle devam etti:
''Bu da tıkanmıştır, bu da çıkmaza girmiştir“, bağlanan umutlar gerçekleşmemiştir. Bütün bunları niye söylüyorum? 24 Nisan geliyor. Tekrar bu konu ısıtılmaya başlandı, tekrar Türkiye'nin üzerine baskılar gelecek. Tekrar Amerikan Kongresinden soykırım konusunda karar alma girişimleri yapılacak. 'Aman bunları önlemek için siz biraz harekete geçin' denilecek, vesaire... Yani hükümetin bu sıfır ihtilaf konusunda dış politika anlayışının bizi getirdiği en son nokta, Ermenistan konusunda budur. Tam bir fiyaskodur, tam bir perişanlıktır.
Gereksiz yere umutlar verilmiştir ve hiç bir şey elde edilmemiştir. 'Hiç bir şey elde edilmemiştir' diyorum ama 'hiç bir şey kaybedilmemiştir' demiyorum. Çok şey kaybedilmiştir. Ne kaybedildi? Bir defa Azerbaycan'ın dostluğu kaybedildi. Türkiye için telafisi olağanüstü güç... Çok gereksiz, çok anlamsız, çok yanlış bir dış politika sorunu yaratıldı. 'Sıfır ihtilaf' diyordun, Ermenistan'la ihtilafı çözemedin, Azerbaycan'la ihtilaf yarattın. Azerbaycan'la da artık eski ilişki yok. Şimdi Azerbaycan doğalgaza zam yapacağını ilan etti. Şimdi bunun bedelini zannetmeyin ki sadece diplomatlar ödeyecek ya da tarih kitaplarında bu değerlendirme yapılacak. Milletimizin her ay ödeyeceği doğalgaz faturasına AKP iktidarının bu yanlış politikası yansıyacak. Bu güne kadar geciktirdik. Ben 'doğalgaz zammı geliyor, geliyor' dedikçe, 'Baykal söylüyor yapmayacağız' dediler. Yine ben 'geliyor' demeye devam ediyorum. İnşallah bu ay da yapmazlar da kışı geçirtmeyi başarırız vatandaşa, benim de derdim o. Ama geliyor, gelecek. Bilin ki geldiği zaman bunun altında bu yanlış politika yatıyor. Bu iktidarın uyguladığı yanlış Ermenistan politikasının bedelini, benim doğalgaz faturasını ödemekte sıkıntıya düşen vatandaşım sırtlayacak. Bu çok büyük bir yanlıştır.''
KAVGANIN SORUMLUSU BAŞBAKANDIR
Meclis'teki kavgayı ise Baykal şu sözlerle değerlendirdi:
"Uzakdoğu ülkelerinde yaşanan bir tabloyu yaşadık.
Hiçbir şekilde siyasi tartışmanın hedefi siyasetçinin eşi, oğlu, kızı, anası, babası, hısımı, akrabası olmaz. Eğer onlar da doğrudan siyasetin içindeyse o ayrı bir iş. Eğer doğrudan siyasete girmediği halde bir siyasetçinin eşi olduğu için bir vatandaşımızı üzmeye, tartışma konusu yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu bizim ahlakımıza da terbiyemize de siyasetimize de insanlığımıza da yakışmaz.
Eşimizi, ailemizi, yakınlarımızı siyaset zeminine taşımayacağız. Başkaları, rakiplerimiz bizimkileri taşımayacak, biz de işimize yarar diye uygundur diye kendi eşimizi, yakınımızı siyaset sahnesine taşımayacağız. Taşırsak işte o zaman o da saldırıya hedef olmaya başlar, eşine en büyük haksızlığı sen yapmış olursun.
Aile ve eş tartışması kürsüye taşındı ve parti düzeyinde organize bir saldırı düzenlendi."
FRANSA LİDERİ DE 'EŞİNİ GETİRME' DEDİ
Başbakan Erdoğan'ın bir televizyon programında eşiyle ilgili bir konuyu hiç icabı yokken gündeme getirdiğini ifade eden Baykal, şunları söyledi:
''Yanlış buradan başlıyor. Türkiye'de kılık kıyafetle ilgili bir konuyu konuşacaksan eşinin üzerinden bunu konuşmayacaksın, yanlış olur. Yanlış yapılmıştır. Eşine yönelik hatıraları anlatarak, üzüntüleri kamuoyuna yansıtarak bir mağduriyet psikolojisi inşa etme, bir merhamet talep talebinde bulunma konumuna gelirsen o zaman siyasi tartışmaya çok yanlış bir boyutu bizzat sen katmış olursun. Ve maalesef olmuştur.
Başbakan o pazar günü bir olayı anlattı ama bizim bildiğimiz fakat şu ana kadar hiç söylemediği bir başka olay, yine Sayın Başbakan'a Fransız Devlet Başkanı'nın lisanı münasiple bir devlet ziyareti sırasında 'eşini buraya getirme' diye mesaj göndermiş olmasıdır. Bu olayı yaşadık. Jacques Chirac, Sayın Başbakan'a sadece kılığı kıyafeti dolayısıyla bu yapacağı devlet ziyaretinde 'eşini getirme' mesajını verdi. Bunu biliyoruz. Bunu bir gün dile getirip, şikayet konusu yaptık mı? Bu bizi de rencide etti, rahatsız etti. Ne suçlama konusu, ne siyasi tartışma konusu yaptık. Şimdi sen ne açıyorsun bu defterleri? Sen ülkenin yönetimden sorumlusun, sen ağlayacak, şikayet edecek, merhamet talep edecek noktada değilsin. Sen sorunları çözecek noktadasın. Çözebildiğini çözersin, çözemediğini istismar etmezsin. Hem çözemem hem istismar ederim bu yakışmaz. Çöz kardeşim, çöz... Ağlayacağına zamanında çöz, çözemiyorsan da sus.
'Peygamber' benzetmesi yapmak, kimin aklından geçebilir? Bu ifadeler himaye edilirse, bir tepkiyi de hakeder.
AK Parti Grubu, Başbakan Erdoğan'ın kürsüye çıkması üzerine harekete geçti. Bu saldırının sorumlusu Başbakan'dır, 'Aile konusunu gündeme getiren sensin, yanlışın başlangıcında sen varsın.'
ARINÇ 'SARHOŞ' DİYEREK AYIP ETTİ
Başbakan Yardımcısı Arınç'ın Meclis Başkanvekili Güldal Mumcu'nun odasına girmesiyle başlayan tartışma da Baykal'ın gündemindeydi:
"Güldal Mumcu'ya karşı alınan tavır tam bir facia. O odanın sahibi bir kadın, asgari edep gereği oraya izinsiz girilmez.
Başbakan Yardımcısı, Meclis Başkanvekili'ne talimat veriyor. Yürütmenin yasamaya müdahale hakkı var mı?
Arınç, 'İsterse özür dilerim' diyor, sipariş üzerine özür dilenmez. Bülent Arınç, bir milletvekilimiz için 'sarhoş' dedi, ayıp, hiç alakası yok.
Bunlar küçük olaylar değil, bir zihniyetin yansımasıdır."
AKP ARTIK REFERANDUMA GİDEMEZ
Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Anayasa değişikliği konusundaki tespitinin çok önemli olduğunu belirterek şunları söyledi:
''Anayasa değişikliği konusundaki bu tereddütün altında sadece parlamentoda 330'ün üzerinde bir oy toplama konusunda AKP grubunun güçlükle karşılaşacağı, o nedenle bir tereddüt içine girdiği Başbakan tarafından ifade ediliyor. Bana göre, bu geçerli değildir, olay bu değildir. Parlamentoda 330'u bulmaları imkansız değildir ama referanduma gittiklerinde yüzde 50'yi bulmaları imkansızdır. Bu gerçeği kavramaya başlamışlardır. Ve bu olasılığı göze alamamışlardır. Bunun böyle olacağını ben haftalar önce söylemiştim. Şimdi gelişmeler sayın Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle de netlik kazanmıştır. AKP artık herhangi bir konuyu referanduma sürebilir bir noktada olmaktan çıkmıştır.
AKP kadrolarının Anayasa değişikliği konusundaki iddialarının, milletin ihtiyaçlarından çok, kendi sıkıntılarını çözmeye yönelik, kendi dünya görüşlerini Türkiye'ye dayatmaya yönelik bir arayış ile ilgili olduğunu ifade ediyoruz. Hukukun arkasından dolanabilmek için bir Anayasa değişikliği istediklerini biliyoruz. O nedenle Anayasa değişikliği konusunda onlarla bir işbirliğine girmemiz olağanüstü güçtür.''