Başbakan Binali Yıldırım, 3. Anadolu Medya Ödülleri kapsamında düzenlenen törende konuştu.
Demokrasilerde siyasi partilerin, STK’ların ve medyanın önemli bir yeri olduğunu belirten Yıldırım, “Türkiye’nin gelişim tarihi sadece siyasi sistemin ve partilerin değişimi ile olmamıştır. Aynı zamanda basın, medya ve yayın dünyasının da bu değişime önemli katkıları olmuştur. Bunun en son ispatı 15 Temmuz’dur. 15 Temmuz gecesi basın yayın kuruluşlarına, televizyonlara kimse bir şey demedi. Biz arayıp öyle yayın yapın, darbe karşısında bir duruş sergileyin demedik. Milletini, bayrağını, demokrasisini seven basın ve medya kuruluşları adeta o gece durumdan vazife çıkarıp yayın yaptılar ve bu darbenin bastırılmasında hayati bir görev üstlendiler” ifadelerini kullandı.
Medyanın her geçen gün zenginleştiğini ve iletişim alt yapısının geliştiğini anlatan Yıldırım, “Elinde cep telefonu olan herkes bir medya mensubu gazeteci. Medya patronları da artık işi ucuza getirmenin yolunu arıyorlar, neyi kullanarak? Teknolojiyi kullanarak yapıyorlar” dedi.
Sosyal medyanın, internetin güzel bir platform olduğunu ama antibiyotiğe benzediğini belirten Yıldırım, "Kararı ilaç fazlası zehir. Burada da sosyalleşmeden uzaklaşmamak gerekiyor. Yalnızlaşmamak gerekiyor ve toplum içinde toplumla kaynaşarak yaşayacak şekilde bu mecraları kullanmak gerekiyor. Sosyal medya sorumsuz medya değildir. Sanal dünya yalan dünya da değil. Gerçek hayatta ne suç ise sanal alemde de aynı şey suçtur. Onun için bu mecrayı kullananların bu hassasiyeti gözardı etmemeleri gerek. Aman canım beni kim bulacak, böyle olmuyor. Şimdi artık bu internet iletişiminin uluslararası hukuku da oluştu. Dolayısıyla hangi ülkede, hangi isim altında olursa olsun ona erişmek ve hakkında hukuki işlem yapmak mümkün hale geliyor. Bu alanı kullananların dikkatli olması, daha sorumlu olması lazım. İleride ne kendinin başını belaya sokması, ne de başkalarını mağdur etmemesi gerek” şeklinde konuştu.
Medyanın vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Azı karar, çoğu zarar gibi bir şey. Bazen gazetelere bakarken rahmetli Erdal İnönü’ünün sözü aklıma geliyor, o derdi ki ‘Ben gazetede başkaları hakkında bir haber gördüğüm zaman hemen inanıyorum, kendi hakkımda gördüğüm zaman hiç inanmıyorum.' Doğru arkadaşlar. Onun için burada kanunlarla, kısıtlamalarla, yasaklarla değil, medyanın, basının, kendi etik değerlerinin gelişmesi lazım. Medyaya, basına güveni artırmanın, itibarını yükseltmenin yolu bu. Bu konuda hepimize çok büyük görevler düşüyor” açıklamasında bulundu.
Yıldırım, Türkiye’nin demokrasisini geliştirme adına epey bir çaba sarf ettiklerini belirterek, Anadolu medyasının önemine işaret etti. Demokrasinin en ayırt edici özelliklerinden birisinin ‘çok seslilik’ olduğunu anlatan Yıldırım, en ileri demokratik standartları yakalayana kadar bu değişim sürecini devam ettireceklerini dile getirdi. Basın Kanununun bu amaca yönelik olarak yeni baştan ele alındığını anlatan Yıldırım, radyo ve televizyon kuruluşlarının ticari gelirleri üzerinden RTÜK’e ödenen payın da düşürüldüğünü söyledi. Zamanla yarışan medya çalışanlarının önündeki engelleri de kaldırmaya yönelik çalışma yapıldığını hatırlatan Yıldırım, basın kartı bekleme süresinin de kısaltıldığını kaydetti. Yıldırım, basın alanında yapılan icraatlara değinerek, “Yazılanlar doğru değil mi? Bankada yanlış olur bizde olmaz” dedi.
Türksat’ın frekans ücretlerinin pahalı olduğu yönünde bir şikayetin olduğunu belirten Yıldırım, “Bu konuda da Ulaştırma Bakanımıza söyledik, o da bir çalışma yaptı Türksat’la beraber. Burada ciddi bir indirime gidiyoruz. 2 grup, tabii frekansın, bandın genişliğine göre, daha dar bir bant genişliğinde 7 bin 200 dolar artı KDV, daha geniş bant olunca 12 bin 500 artı KDV. Yani yüzde 40 ile 60 arasında bir indirimden bahsediyoruz. Burada sorun ne? Frekans yer değişikliği olursa kalite bozulur mu, rahatımız kaçar mı? Bu, 3 oda bir salon daire Kavaklıdere’den kalkıyor Oran’a gidiyor. Değişen bir şey yok. Aynı daire aynı manzara aynı kalite. Bunu test edecekler. Yarın Türksat'ta gösterecekler. Onun için burada endişe edecek bir konu yok. Geçtiğimiz senelerde bir iyileştirme daha yaptık. Dolardaki, kurdaki oynaklığın yansımaması için yıl boyunca kuru sabit tuttuk. Uplink ücretlerinde 12 bin 500 dolardan aynı bant genişliğinde 7 bin 250 dolara düşürüyoruz. Bu, ciddi bir indirim. Artık sürümden kazanacaklar, daha fazla kayıt yapacaklar” diye konuştu.
Gazetecilerin yıpranma payı konusunda talebi olduğunu anlatan Yıldırım, “Yıpranma payı fena bir talep değil. Bizim de işimize yarıyor. Bunun peşini bırakmamak lazım” dedi.
Siyasette yereli ihmal edenin başarılı olamayacağını söyleyen Yıldırım, “Basında da böyledir, aynısı geçerlidir. Size güveniyoruz, sizin emeğinize saygı duyuyoruz. Son zamanlarda toplumsal psikolojiyi bozan haberleri medyada daha çok görüyoruz. Medyamız şiddet ve nefret kültürüne karşı çok ama çok özenli bir yayın geliştirmesi lazım. Her türlü şiddet, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Medyamız, iyiye güzele, merhamete, adalete vurgu yapan bir dil tercih etmelidir. Bunu kullanmalıdır. Bugünlerde milli ve yerli her türlü çıkışa ihtiyaç var, savunma sanayinde böyle, ekonomide böyle. Siyasette de yerli ve milli çıkışa ihtiyaç var. Niye, etrafa bakıyorsunuz, her gün yeni bir plan, yeni bir tezgah” şeklinde konuştu.
“Suriye’de Irak’ta işleri yoluna koyalım derken dost bildiğimiz bazı ülkeler, hem de NATO içinde bizimle beraber aynı masa etrafında oturanlar, bize karşı alenen terör faaliyeti yürütenlerle bir olup bir ordu kuruyorlar” diyen Yıldırım, “NATO’nun sınırları Türkiye’nin güney sınırlarıdır. NATO’nun sınırlarını korumak terör gruplarına mı kaldı? Biz kendi sınırlarımızı koruruz. Bugünlerde gerçek dost, gerçek dost olmayanlar belli oluyorlar. Emperyalist özlemler bölgede yeni planlamalar peşindeler. Yeni planlama, Türkiye’nin bölgedeki teminat gücünü zayıflatmaya yönelik planlamalardır. Biz, müttefiklerimize açık bir çağrı yapıyoruz, niyetinizi açıkça ortaya koyun. Siz, tabi olduğunuz müttefikliğe, NATO üyeliğinin getirdiği vecibelere uygun olarak hareket edecek misiniz, yoksa Türkiye’nin içeride ve dışarıda başını ağrıtan çapulcularla iş tutmaya devam edecek misiniz? Bu kararın verilmesi bizim için hayati önem taşıyor. Bugüne kadar egemenlik haklarımızdan zerre kadar taviz vermedik. Bundan sonra da hiçbir güç ayyıldızlı bayrağı indiremez, bu ezanları dindiremez, bu milleti bölemez, ayrıştıramaz” açıklamasında bulundu.