İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Bilindiği üzere, yeryüzündeki bitkiler, fotosentez yardımıyla, güneş ışınlarını enerjiye dönüştürürler, süreçte atmosfere oksijen bırakırlar. Aynı bitkiler oksijen ile yaşayan hayvanlar tarafından tüketilirler. Aynı hayvanlar enerjilerini başka hayvanlara yem olmak üzere aktarıp, beslenme zincirindeki yerlerini alırlar. Tüm bu sürecin tetikleyicisi güneş enerjisidir. Ancak artık biliyoruz ki, dünyamızda da buna alternatif yaşam oluşumları mevcut.
GÜNEŞTEN BAĞIMSIZ HAYAT
1970’lere kadar, bilim adamları, yeryüzünde yukarıda bahsettiğim yaşam döngüsünden bağımsız bir hayat formu olamayacağını düşünüyorlardı.
Ancak 1977 yılında Galagapos yarığına yapılan bir derin su dalışında, ışığın olmadığı, yaşamı destekleyecek hiç bir unsurun bulunmadığının düşünüldüğü, çok yüksek basınçlı derinliklerde, dev tüp solucanları, deniz tarakları, karidesler ve midyeler keşfedildi. Bilimadamları şaşkına döndüler. Bu derinlikte, ışığın ve enerjinin olmadığı bir ortamda, bu canlıların yaşamlarını nasıl sürdürebildikleri büyük bir tartışma konusu oldu.
Tüm bu yaratıklar, okyanusun tabanında bulunan volkanik bir etkinlik olan hidrotermal bacaların etrafında yaşıyorlardı. Bu bacalar okyanusun içine hidrojen veye hidrojen sülfid gibi reaksyonel kimyasallar salıyorlardı.
Bazı tür bakteriler, bu bacalardan yayılan reaksiyonel kimyasalları enerjiye dönüştürebiliyorlardı! Bu “kimyasalsentez”in anlaşılması biyoloji için bir devrim niteliğindeydi. Güneşten bağımsız yaşam, dünya üzerinde keşfedilmişti.
EUROPA'NIN OKYANUSLARI
Çapı sadece 3.100 km olan Europa, bizim uydumuz “ay”dan biraz daha ufaktır. Bu buzdan dünyanın yüzeyinin altında sıvı bir okyanus olduğu pek çok bilimadamı tarafından olumlanan bir teoridir.
Yüzeyi buzdan oluşan bu küçük dünyanın çekirdeği, Jupiter’in çekim gücüyle sürekli sıkıştırılmakta ve üzerinde ciddi bir baskı oluşmakta. Bu da bize çekirdeğinin sıcak olacağını düşündürüyor.
Eğer sanıldığı gibi Europa’nın çekirdeği sıcak ise, okyanus tabanında bu bacaların etrafında birbirinden yalıtılmış durumdaki ılık vahaların olma olasılığı çok yüksek. Belki de bu bacalardan okyanusa süzülen kaynayan sıvılar, yukarıdan sızan ölümcül soğuğu yok ediyor, deniz dibinde sıcacık bölgeler oluşturuyor. Başka bir deyişle, bildiğimiz anlamda “yaşam”ı destekleyecek tüm unsurlar Europa’da varolabilir.
Eğer Europa’nın balıkları varsa dünya okyanuslarının sakinlerine benzerlik herhalde kaçınılmaz olacaktır. Evrim aynı hareket problemleri için benzer çözümler bulmak zorundadır, tıpkı ; denizlere dönen balina, yunus gibi memelilerin tekrar balığa benzemeleri gibi. Ancak Europa’nın balıklarının kuvvetle ihtimal iki önemli farkları olacaktır: Süzülecek çok fazla oksijen olmayacağı için solungaçları olmayacak, ışık kaynağının pek olmadığını düşünürsek de bildiğimiz anlamda gözleri olmayacaktır. İşte bu tür bir canlıya en çarpıcı örnek, Kör mağara Semenderi.
Europa ve güneş sistemindeki diğer egzotik dünyalar keşfedilmeyi bekliyor. Ben kendi adıma, İnsanlığın bir gün bu dünyaları hatta yıldızları ziyaret edebileceğine inanıyorum.