Mozart’ın henüz 12 yaşındayken bestelediği ilk operasını sahneye koyan 10 kişilik ekipten olan operanın kurucusu ve solisti Cihan Ayhan Türkiye’nin ilk oda operası Bastien Und Bastienne’i ntv.com.tr’ye anlattı.
Opera denildiğinde herkesin aklına görkemli bir salon, pahalı kostümler, devasa dekorlar, büyük bir orkestra ve koro geldiğini söyleyen Cihan Ayhan, bu algıyı yok etmek için uğraştıklarını belirterek, “Küçük sahnelerde de opera yapılabileceğini, seyirciyle iç içe olarak onlarla iletişime geçilebileceğini, oyunculuk konusunda tiyatroya daha yakın bir şekilde sahnelenebileceğini göstermek istedik” dedi.
Cihan Ayhan: “Çocukluğumdan beri birçok müzik türünü dinleyerek yetiştim. Babamın bağlama çalması da müziğe olan sevgimi ve merakımı artırıyordu. Bir yandan evde türküler duyarken bir yandan da TRT-3 de yayınlanan Devlet Opera ve Balesi’nin temsillerine aşina olmaya başlamıştım. 2009 yılında ise İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera bölümünü kazanıp, 6 yıllık zorlu lisans eğitimimi bitirip mezun oldum. Bu süreçte Devlet Tiyatrosu’nda çok değerli yönetmenlerle çalıştım. Oyunculuk ve koro şefliği yaptım. Fazıl Say ile çalışma şansı yakaladım ve birlikte birçok konserler yaptık. Borusan Filarmoni Korosu’nun kurulmasında ben de korist olarak katkı sağladım. Şimdi ise Erdal Beşikçioğlu’nun yönettiği “Tüy Kalemler” oyununda yer alıyorum. Birçok sanat merkezinde ve özel tiyatrolarda şan eğitimi veriyorum. Boğaziçi Filarmoni Orkestrası Korosu’nun şefliğini yapmaktayım. Üniversiteye ilk başladığım yıllardan itibaren hayalini kurduğum Türkiye’de bir opera kurma fikrini hayata geçirmekteyim”
Bastien und bastienne operasını anlatır mısınız? Prömiyer ne zaman, hangi şehirlerde oynanacak, ekip kaç kişilik?
"Bu opera Mozart’ın henüz 12 yaşındayken bestelemiş olduğu ilk operası. Eserde yer alan parçalar orijinal dilinde, yani Almanca olarak sahnelenecek. Fakat eserde yer alan konuşmaları Türkçe’ye çevirdik. Bunun sebebi hem seyircinin konuya daha hakim olması, hem de diyaloglardaki komikliklerin seyirciye daha iyi yansıması. 25 Kasım’da 18:00’da Göztepe Oda Tiyatrosu’nda prömiyerimizi yapacağız. Ekip sahne üzerinde 4 kişi; ben dahil 3 solist ve çok değerli piyanistimiz Paolo Villa. Bunun dışında yönetmenimizden, makyözümüze kadar 10 kişiden fazla sayıda bir kadromuz var. Hedefimiz sadece İstanbul ile sınırlı değil, Türkiye’nin her yerindeki insanlara ulaşmak ve onlara operayı tanıtmak istiyoruz. İleride dünya genelinde de planladığımız turnelerimiz olacak."
Türkiye’de sanat, daha dar bir çerçevede ele alırsak Türkiye’de opera ne durumda? Son dönemde sanata ve sanatçılara artan ilgiden söz edebilir miyiz?
"Aslında opera bir kültürdür. Biz bu güzel kültürü günümüze yakın bir şekilde güncelleyerek yaşatma derdindeyiz. Son dönemde sanata ve sanatçılara ilgi çok, fakat imkan yok. Çevremde tanıdığım birçok opera sanatçısı arkadaşım müzik öğretmenliği yapıyor veya para kazanmak için başka sektörlerde çalışıyor. Bizim amaçlarımızdan bir diğeri de ileride devlet desteğiyle veya özel sponsorluklar ile bu değerli opera sanatçısı dostlarımıza bir iş imkanı sunmaktır. Eğer bunu da başarabilirsek ülkemizde opera adına çok daha umut dolu cümleler kurabiliriz"
Operayı nasıl daha popüler hale getirebiliriz? Oda operası bunun bir yolu olabilir mi?
Her sanatta olduğu gibi operada da günümüze uyarlamalar yapılabilir. Bundan sonraki projelerimizde bunu yapmak istiyoruz. Çünkü sanat organiktir ve her zaman doğar, büyür gelişir. Fakat ölebilir de... Biz bu ölümün gerçekleşmemesi için operayı diri tutmanın yollarını arıyoruz. Sosyal medya artık günümüzde çok önemli bir araç. Sosyal medyada bize danışmanlık yapan sevgili Eren Yağmuroğlu ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kendisi Fazıl Say’ın ve dünya genelindeki birçok orkestranın sosyal medya danışmanlığını yapıyor. Aynı yöntemi devlet kurumlarında da görmek istiyoruz. Kendini tekrar eden oluşumlar zamanla yok olmaya mahkumdur.
MOZART'IN SİHİRLİ DÜNYASI