İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
10 yıl sürdürdüğü Beydağları Yüzey Araştırmaları kapsamında 2002 yılında Trebenna Antik Kenti’nde de ilk ve tek yüzey araştırmaları yapan ve çalışmaları Trebenna: Tarihi, Arkeolojisi ve Doğası başlıklı Türkçe- İngilizce kitapta toplayan ve çok sayıda makaleyle bilim dünyasına sunan Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nevzat Çevik, 2001 ve 2003 yıllarında yaptıkları çalışmalarla Trebenna’yı ilk kez ortaya çıkarıp bilim dünyasına sunduklarını belirtti. Beydağları Araştırma Projesi kurucu Başkanı Prof. Dr. Çevik, çalışmalar boyunca kentin detaylı haritasını ve tüm yapıların rölevelerini çıkarıp hava ve yersel fotoğraflarla arşivlediklerini söyledi.
Prof. Dr. Çevik, büyük kentler ve anıtsal yapılara gösterilen ilginin uzağında kalan kırsaldaki bu yerleşimleri odağına alan kapsamlı bir projeyi yapma nedenini, “Amacımız asıl üretimi sağlayan kırsaldaki yaygın halk kitlelerinin hayatını öğrenmekti" şeklinde açıkladı. Büyük kentleri var edenin nihayetinde küçük ölçekli, kırsal üretim yerleşimleri olduğunu ifade eden Prof. Dr. Çevik, “Trebenna çevresindeki yüzlerce zeytinyağı ve şarap işliğiyle bu üretimde önemli bir rol üstlendiğini göstermişti. Trebenna’da keşfettiğimiz mimari, kabartma, yazıt gibi çok sayıdaki değerli varlık, özellikle Roma ve Bizans dönemlerindeki hayatı anlatmaya yetmişti. Büyük kentlerde bile bulunmayan 2-3 katlı anıt mezarlar ve hiçbir yerde rastlanmayan yuvarlak kaya ostothekleri gibi özel bulgularıyla da çeşitli bilimsel keşiflere beklenmeyen katkılar vermişti" dedi.
YÜZEY ARAŞTIRMALARI KAZILARDAN ÖNEMLİ
Yüzey araştırmalarının kazılardan önemli olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Çevik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü devletimizin dağlardaki varlıklarının nicelik ve nitelikleri bilimsel olarak saptanmaktadır. Kazılar da bu keşifleri izlemektedir. İlk keşifler çoğunlukla yüzey araştırmalarından gelir. O yıllarda Konyaaltı Belediyesi’nin bu projeye sahip çıkmasını, kazıp, onarıp korunması gerektiğini iletmiştim. Ne yazık ki ilgilenen olmamıştı. Beydağları Yüzey Araştırmalarında keşfettiğimiz yüzlerce yerleşim, Antalya’dan bakınca sadece doğaymış gibi görünen dağlarda, vadilerde ne canlı bir hayatın olduğunu ve Antalya’nın bilinenin çok ötesinde kültürel zenginliğe sahip olduğunu ortaya koymuştuk. O yıllarda henüz çok gençtik ve Beydağları’nın daha önce göze alınmamış zorluklarını hiçe sayıp, bilim heyecanıyla yıllarca dağ yollarına düşmüştük. Çok da iyi yapmışız. Helikopterden fotoğraf çekerken, kayalara tırmanırken, yazarken, çizerken, çıkınımızdan yiyecek paylaşırken ve yeni keşiflerle gözümün parladığı günler dün gibi aklımda. Dağlarımız da bilinir oldu, vadilerimiz de. Üniversitemiz de içinde olduğu kent Antalya’nın yakın çevresine karşı bilimsel sorumluluğunu nihayet yerine getirmiş oldu. Beydağları’nın her taşında kalabalık bilim ekibimin teri ve göz izi vardır.
SEFİRİN KIZI 19. BÖLÜM FRAGMANI