ALTERNATİF SESLER
Zaten onlar da tüm reklam çalışmalarını yurtdışı için yapıyorlar, deyimi yerindeyse yerli sahnenin yurt dışına açılan kapısı diyebiliriz Away Days için.
Üyeleri Can Özen ve Sezer Koç Yıldız Teknik Üniversitesi’nde ekonomi öğrencisiyken tanışıyorlar, müzik yapmaya başlıyorlar ve yolları bir daha ayrılmıyor.
Okulu bitiremiyorlar çünkü müzik çalışmalarına başlamalarının ardından ilk albümleri Dreamed at Dawn'ın çıkış parçası ‘World Horizen’ ı yayınladıktan hemen sonra hızlı bir ivme yakalayarak yurt dışında turneye başlıyorlar.
'World Horizon' parçasının prömiyeri İngiltere’nin The Independent gazetesinden yapılıyor, grubun solisti Can Özen henüz 19 yaşında İngiltere’de ilk konserine çıkıyor.
Kendilerini ne doğup büyüdükleri bu topraklara ne Avrupa’ya ne de Amerika topraklarına ait hissedemeyen Away Days ismi de bu ‘ait olamama’ya vurgu yapıyor.
Sezer Koç grubun isminin anlamını kısaca şöyle anlatıyor, "Away Days taraftarın deplasmanda geçirdiği günlere deniyor aslında. Kısaca ‘uzak günler.’ Buraya çok ait hissedemiyoruz kendimizi, genel kültürel doku mu, gelenek görenek mi artık ne dersek diyelim. Hem burada deplasmandayız ama olası bir taşınma durumunda da doğup bu yaşımıza kadar büyüdüğümüz bu yerin uzağında, orada da aslında yine deplasmanda olacağız. Kaçısımız yok yani bu ‘away’ durumundan."
2012 yılında kurulmasından bu yana South by Southwest, The Great Escape, Glimps, United Islands, Newcomers gibi festivallerde sahne alan, Vogue defilelerinde şarkıları çalınan, American Apparel, Topshop gibi markaların mağaza şarkı listelerine giren ilk yerli grup olan Away Days ilk albümleri ‘Dreamed At Dawn’u yayınladıktan uzunca bir süre sonra ‘Designed’ teklisini yayınladı.
DREAM POP, SHOEGAZİNG VEYA DAHA FAZLASI
Peki şarkıları BBC Radio 6, Amazing Radio, XFM, Absolute Radio gibi mecralarda çalan Away Days’in müziğini nasıl tanımlarız?
Yabancı pek çok müzik eleştirmeni ve yazar Away Days'in müziklerini indie, dream pop ve shoegaze olarak tanımlıyor.
Hatta İngiliz Guardian gazetesi, "Türkiye'den çıkma 'shoegaze' büyük bir fenomen olmayabilir. Ama ne kadar yetenekli olduğu düşünülürse, pek yakında olabilir de" diye bahsediyor.
Dinlerken rüyalara kapılmış gibi hissettiğimiz alternatif bir rock türü olan dream pop ya da yine dream pop'un başka bir formu reverb içeren kısık vokalleri, efektleriyle shoegaze Away Days'in müziğinden etkiler taşısa da grup üyeleri müziklerini herhangi bir etikete sığdırmıyorlar, herhangi bir türe ait olsun diye değil içlerinden gelen müziği yaptıklarını söylüyorlar.
Can: Yeni bir albüm, yeni şarkılar, yeni bir dönem için ikimiz de durmadan üretiyoruz. Biz birbirimize bile neler ürettiğimizi henüz dinletmedik. O yüzden çok sürpriz bir süreç bizleri bekliyor. Ama ben özlemişim şahsen en son 2016’da üretmiştik bu şekilde ciddi anlamda. Aradaki 2- 3 sene dolu dolu bazen boş boş geçti. Arada sadece Designed’i yaptık.
Sezer: Designed yeni bir dönemi açmış oldu. Yeni şarkılarımızda Designed etkilerini göreceğiz. Designed’da biraz daha gitar azaldı, synthesizer çoğaldı.
Single, albüm ya da EP ne gelir bilmiyorum. Daha çok üretip kenara atıyoruz şu an. Baya keyifli şeyler gelecek.
Yeni albümde Türkçe parça yer alacak mı?
Sezer: Gelebilir, şu an söz yazmadım. Bizde genelde önce müzikal tüm alt yapı oluşuyor. Ondan sonra söz yazıyoruz.
Can: Evet gelebilir.
Hedefiniz ne, kendinizi nerede ve nasıl görürseniz doyuma ulaştığınızı söylersiniz?
Can: Tek bir şeyle olmuyor, filmlerdeki gibi olmuyor. Sürekli devam etmesi gerekiyor, uzun soluklu bir süreci görmelisin ve onu yapabiliyor olduğunu da görmelisin. Birçok sanatçıya birçok şey vaadediliyor, oluyor ya da olmuyor ama bunun için hedefimiz dünyanın birçok yerinde sık ve sürekli bir şekilde çalabilip aynı zamanda istediğimiz üretimi istediğimiz yerlerde gerçekleştirebilmek. Henüz ona ulaşamadık hala İstanbul’dayız ve tabiki dünyanın sayılı güzel yerlerine gidip çalma şansımız var ama şu an istediğimiz niteliğin çok daha altında sayıları, niteliği. O yüzden yolun daha başındayız.
Sezer: Olay sadece etiket değil Glastonbury'de öğle sıcağında 50 kişiye çalınca o benim için Glastonbury'de çalmak olmuyor. Gerçekten iyi bir festivalde, iyi bir saatte binlerce kişiye çaldığın zaman çalmış oluyorsun. Bunu sürekli bir şeklde yapmak istiyoruz.
Yeni sesler çıkıyor, yeni şeyler deneniyor... Peki siz Türkiye’de müzik piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz, Türkiye’de müzik yapmak zor mu?
Can: Bence oldukça kolay. Doğru şeyi yaparsan çok kolay. Bazen bu nasıl bu kadar duyuldu diyebiliyorsun, duyulmaması lazım mantık olarak. Sektör olarak bayağı açıklar var ve market olarak çok denenmemiş, yapılmamış şeyler var.
Ama kitleye doğru oynamak gerekiyor.
Diğer taraftan da içinden gelen şeyleri yapıyorsun. İçinden gelen şey kitle için uygun değilse patlayabiliyorsun.
Sezer: 2010 – 2011 gibi iki üç tane indie grup vardı. 2015 gibi çoğalmaya başladı. 2010'da şarkı yapıp hala aynı şarkıyı çalan grupları görmektense yeni yeni isimler görmek çok güzel.
Onlar da olsun tabiki de ama yeni isimler de gelsin. Belli kriterlere uymak da lazım patlama yapmak için.
Can: Yeni isimleri görmek bizi her zaman mutlu ediyor. Aynı isimleri görmek bir süre sonra sıkabiliyor. Ama o gruplarında kitle edinmesi gerekiyor, festivaller başka türlü yer vermiyor sana.
Can: Popüler şarkıların pop-caz coverlerını silmek isterdim. Bana göre caz çok geçmişi derinliği olan bir şey ve bir şeyi benzetmeye çalıştığınızda olmuyor.
Sizin için bir anla bütünleştirdiğiniz önemli parçalar var mı?
Can: İlk adam akıllı İngiltere turnemizde Tame Impala’nın ikinci albümünü o yolda dinlemiştim. İlk gerçek turne tecrübem ve orda edindiğim heyecanlı anlar, en saf duygularım Tame Impala’nın Why Won't They Talk To Me şarkısıyla çok bütün geliyor. Geçenlerde tekrar açtığımda tekrar o anları hissettim.
Sezer: Hayatımın akışını çok sert değiştiren şarkı ‘Sakin – Denek Hayatım’. Üniversiteye hazırlık dönemimde yeni radyolar dinliyordum. Bir Türkçe pop radyosunda Sezen Aksu çaldı. Ardından Sakin - Denek Hayatım çaldı. İlk defa çok heyecanlanmıştım, çok yenilikçi gelmişti bana. İndie müziği keşfettim, oradan yabancı grupları dinlemeye başladım. Belki o şarkıyla tanışmasaydım, Can’la da tanışmayacaktım. Away Days olmayacaktı, belki de bankada çalışıyor olacaktım.
Bu sıralar neler dinliyorsunuz, ilham aldığınız gruplar veya şarkıcılar kimler?
Can: Mor-Mor çok dinliyorum son zamanlarda ama son birkaç haftadır bir şey dinlememeye çalışıyorum. Çok ürettiğim için bu aralar müzik değil daha çok doğa sesleri dinliyorum. Bu sesler beni daha soyut bi yere taşıdığı için ve beste yapmak benim için her şeyden kopmak olduğu için iyi geliyor.
Sezer: Friendly Fires çok dinliyorum bu sıralar.
Kalbinizi daha hızlı attıran şey ne?
Can: Yeni ve içime sinen şeyler üretmek. Üretim genellikle şarkı ağırlıklı. Şarkı üretirken yaşadığım hazzı başka bir şeyde alamadım henüz.
Sezer: İlk defa dinlediğim bir şarkının çok iyi bir nakaratı mesela. Kendi ürettiğim şarkılarda da çok heyecanlanıyorum.
Yurt dışında turneler yapıyorsunuz, evrensel dilde müzik yapıyorsunuz? Peki yurt dışına yerleşmeyi düşünmediniz mi?
Can: Away Days’in geleceği yurtdışında daha parlak. Bugüne kadar askerlik v.b nedenlerle hep erteledik. Ama önümüzdeki sene Amerika’ya yerleşme kararı aldık.
Can: Bizi duymuş ve çok merak edip gelmiş insan daha çok yurtdışında. Yurtdışında duyup keşfetmeye gelmiş izleyiciler ağırlıkta, keşfetmeye odaklı olduğu için katılım daha fazla, ilgi de daha fazla oluyor.
Burada o konselere grubu gerçekten seven sıkı fanları geliyor. Onun dışında çok az katılım olur. Merak ederek bir konsere gitme oranı azdır Türkiye’de.
Enerjiyi hissedebiliyorsun yurtdışında insanlar kendi aralarında çok konuşmuyorlar. Burada gerçekten konuşan çok fazla insan var ve bu rahatsız edici, duyuluyor sesleri. Bu da çok normal çünkü konser kültürü de batıya ait bir şey. Bizde genelde fasıllar, dinletiler, gazino kültürü gibi...
Şu an hayal ettiğiniz yerde misiniz?
Can: Çocukluğumdan beri NBA’da oynayacağımı hayal etmiştim. Basketbol oynuyordum Fenerbahçe’de , milli takımda. Olmadı, ondan sonra müzik hayali yeşillendi. Şu an hayal ettiğim yolda ilerliyorum.