Gonca Sağnak, Türk edebiyatının önemli isimlerinden Cemal Süreya’nın üvey kızı. 4 evlilik yaptığı belirtilen Şair Süreya’nın ‘Bayan en Nihayet’ diye adlandırdığı Birsen Sağnak’ın kızı olan Gonca Sağnak 60 yaşında.
Cemal Süreya’nın son yıllarında yanında olan Gonca Sağnak, bundan 10 yıl önce yakalandığı kanser nedeniyle 4 kez ameliyat oldu, 34 kür radyoterapi, 39 kür de kemoterapi gördü.
“Hastalığım, aslında güneş ışınlarının sebep olduğu bir tür cilt kanseriymiş ama benim damağımda çıktı” diyor. Damağında beliren kanser, yüzünün bir yarısını alıp götürmüş Gonca Sağnak’tan.
Yaklaşık 8 yıldır yüzünün yarısı olmadan yaşayan Sağnak son günlerde sosyal medyada bir hayli popüler. Nedeni ise Ressam Burcu Cunneen’ın yaptığı ‘canlı modelin resme dönüşmesi’ çalışması.
Cemal Süreya’nın son yıllarında yanında olan Gonca Sağnak, bundan 10 yıl önce yakalandığı kanser nedeniyle 4 kez ameliyat oldu, 34 kür radyoterapi, 39 kür de kemoterapi gördü.
“Hastalığım, aslında güneş ışınlarının sebep olduğu bir tür cilt kanseriymiş ama benim damağımda çıktı” diyor. Damağında beliren kanser, yüzünün bir yarısını alıp götürmüş Gonca Sağnak’tan.
Yaklaşık 8 yıldır yüzünün yarısı olmadan yaşayan Sağnak son günlerde sosyal medyada bir hayli popüler. Nedeni ise Ressam Burcu Cunneen’ın yaptığı ‘canlı modelin resme dönüşmesi’ çalışması.
“AMACIM, İNSANLARI ACINMAKTAN UZAKLAŞTIRMAK”
Daha önce İngiltere’den Hodgkin lenfoma hastası Robert Spenser üzerinde aynı çalışmayı yapan Ressam Cunneen, bu sefer de Gonca Sağnak’ı akrilik boyama tekniğini kullanarak, boyalarla “giydirdi”. Sağnak’ın yaşadıklarını elbisesinde tasvir eden Cunneen, amacının kanser farkındalığını arttırmak olduğunu söyledi:
“Projemin iki amacı var. Birincisi; kansere dikkat çekmek. İkincisi de kanserle savaşmak zaten yorucu bir süreç, buna bir de insanların yadırgayan, acıyan bakışları eklenince her şey çok daha zor oluyor. Hastalık nedeniyle vücutları deforme olmuş insanları acınmaktan uzaklaştırmak amacındayım. Gonca’ya belki acıma duygusu ile bakan insanlar şimdi o resmi görünce hayranlık ve saygıyla bakıyor. Bu duygu müthiş. Gonca’nın yüzündeki o tebessüm paha biçilemez.”
Daha önce İngiltere’den Hodgkin lenfoma hastası Robert Spenser üzerinde aynı çalışmayı yapan Ressam Cunneen, bu sefer de Gonca Sağnak’ı akrilik boyama tekniğini kullanarak, boyalarla “giydirdi”. Sağnak’ın yaşadıklarını elbisesinde tasvir eden Cunneen, amacının kanser farkındalığını arttırmak olduğunu söyledi:
“Projemin iki amacı var. Birincisi; kansere dikkat çekmek. İkincisi de kanserle savaşmak zaten yorucu bir süreç, buna bir de insanların yadırgayan, acıyan bakışları eklenince her şey çok daha zor oluyor. Hastalık nedeniyle vücutları deforme olmuş insanları acınmaktan uzaklaştırmak amacındayım. Gonca’ya belki acıma duygusu ile bakan insanlar şimdi o resmi görünce hayranlık ve saygıyla bakıyor. Bu duygu müthiş. Gonca’nın yüzündeki o tebessüm paha biçilemez.”
“ÇOCUKLAR ARKAMDAM 'CANAVAR GELİYOR KAÇIN!' DİYE BAĞIRIYOR”
“Yüzümün yarısını kaybetmem; işimi, eşimi ve sosyal yaşamımın tümünü kaybetmeme yol açtı” diyen Sağnak ise yüzünü kaybettiği ilk yıllarda kendisini sosyal hayattan soyutlamış ama bir süre sonra dışarı çıkmaya karar vermiş. Topluma, “Oyunda ben de varım” diyor ama gördüğü tepkiler canını da bir hayli sıkıyor:
“Sokağa çıktığımda çocuklar arkamdam 'canavar geliyor kaçın!' diye bağırıyor. Çarşıya pazara çıktığımda aynı garip bakışlar... Torunumla pazara çıkıyoruz yine aynı. Bir süre sonra torunum bakışlara tepki vermeye başladı, ben de onu bir kenara çekip; ‘eskiden çok güzeldim, bakarlardı. Şimdi çok çirkinim yine bakıyorlar. Yani fark eden bir şey yok. Ben alışkınım, baksınlar’ dedim.”
“Yüzümün yarısını kaybetmem; işimi, eşimi ve sosyal yaşamımın tümünü kaybetmeme yol açtı” diyen Sağnak ise yüzünü kaybettiği ilk yıllarda kendisini sosyal hayattan soyutlamış ama bir süre sonra dışarı çıkmaya karar vermiş. Topluma, “Oyunda ben de varım” diyor ama gördüğü tepkiler canını da bir hayli sıkıyor:
“Sokağa çıktığımda çocuklar arkamdam 'canavar geliyor kaçın!' diye bağırıyor. Çarşıya pazara çıktığımda aynı garip bakışlar... Torunumla pazara çıkıyoruz yine aynı. Bir süre sonra torunum bakışlara tepki vermeye başladı, ben de onu bir kenara çekip; ‘eskiden çok güzeldim, bakarlardı. Şimdi çok çirkinim yine bakıyorlar. Yani fark eden bir şey yok. Ben alışkınım, baksınlar’ dedim.”
“BEN YİNE ESKİ GONCA’YIM, BEYNİMİ DEĞİL, ÇENEMİ ALDILAR”
Sağnak, bir süre sonra empati yoksunu bakışlara ve sözlere alıştığını söylüyor ama aynalarla hala barışamamış:
“Bir de özellikle eski halimi bilenlerin 'seni böyle görmeye dayanamıyorum' diyerek terk etmelerini içime sindiremiyorum. Bu beni çok kırıyor, hala içimi dağlıyor. Oysa ben yine eski Gonca’yım, beynimi değil, çenemi aldılar. İnsan içine çıkmaktan artık gocunmuyorum ama hala aynalara bakmak istemiyorum. Ya da sabah kalktığımda çevremdekilere dişsiz, çirkin bir suratla 'günaydın' demekten utanıyorum. Onlara böyle bir şey yaşattığım için kahroluyorum.“
Sağnak, bir süre sonra empati yoksunu bakışlara ve sözlere alıştığını söylüyor ama aynalarla hala barışamamış:
“Bir de özellikle eski halimi bilenlerin 'seni böyle görmeye dayanamıyorum' diyerek terk etmelerini içime sindiremiyorum. Bu beni çok kırıyor, hala içimi dağlıyor. Oysa ben yine eski Gonca’yım, beynimi değil, çenemi aldılar. İnsan içine çıkmaktan artık gocunmuyorum ama hala aynalara bakmak istemiyorum. Ya da sabah kalktığımda çevremdekilere dişsiz, çirkin bir suratla 'günaydın' demekten utanıyorum. Onlara böyle bir şey yaşattığım için kahroluyorum.“
8 yıldır yemek yiyemediğini, sıvı bir gıda ürünüyle beslendiğini belirten Sağnak, ”Ama karşımda yemek yiyenlerle veya başkalarına yemek hazırlamakla ilgili sorunları aştım. Tam tersine çevremdekiler yaptığım yemekleri iştahla yediklerinde keyifleniyorum” diyor.
Aynı zamanda resim öğretmeni olan Burcu Cunneen da 8 yaşındaki kardeşini beyin tümörü nedeniyle kaybetmiş, yani kanseri başka bir acıyla yaşamış. Cunneen, yaptığı çalışmalarla kanser hastalarının sesi olduğunu söylüyor:
“KANSER HASTALARI YAŞADIKLARINI RENKLERLE HAYKIRIYOR”
“Resimlerimle kanser hastaları yaşadıklarını, bu toplumun içinde olduklarını renklerle haykırıyor ve ben onların sesi olmaktan mutluyum. Hastaların yüzlerindeki bir tebessümün mimarı olabilmek bana yetiyor. Bu resme kimisi vücut boyama diyor. Ben sadece vücut boyamıyorum, gerçekliği resme dönüştürüyorum. Benim modellerim resme ruh veriyor, onların yaşamı ve yaşanmışlıkları resme anlam katıyor. Bunlara ‘vücut bulan resimler’ demek daha doğru olur sanırım.”
Aynı zamanda resim öğretmeni olan Burcu Cunneen da 8 yaşındaki kardeşini beyin tümörü nedeniyle kaybetmiş, yani kanseri başka bir acıyla yaşamış. Cunneen, yaptığı çalışmalarla kanser hastalarının sesi olduğunu söylüyor:
“KANSER HASTALARI YAŞADIKLARINI RENKLERLE HAYKIRIYOR”
“Resimlerimle kanser hastaları yaşadıklarını, bu toplumun içinde olduklarını renklerle haykırıyor ve ben onların sesi olmaktan mutluyum. Hastaların yüzlerindeki bir tebessümün mimarı olabilmek bana yetiyor. Bu resme kimisi vücut boyama diyor. Ben sadece vücut boyamıyorum, gerçekliği resme dönüştürüyorum. Benim modellerim resme ruh veriyor, onların yaşamı ve yaşanmışlıkları resme anlam katıyor. Bunlara ‘vücut bulan resimler’ demek daha doğru olur sanırım.”
“İNSANLARA YEMEK YİYEBİLMENİN KIYMETİNİ HATIRLATMAK İSTEDİM”
Bu projeye, kanser hastalarının yaşadığı sorunlara dikkat çekmek amacıyla dahil olduğunu aktaran Sağnak ise “Her şart altında yaşanılasıdır bu hayat!” diyor ve ekliyor:
“Bu projeyle; saatlerce aynanın karşısında, burnunun ucundaki sivilceyle uğraşanlara, kilolarından utananlara, ufacık fiziksel özelliklerinden rahatsız olanlara, ‘oram ağırdı, buramda bir şey çıktı’ diyerek kendine ve çevresindekilere hayatı zehir edenlere hayatın ne kadar değerli olduğunu hatırlatmak istedim. Bir de önündeki yemeği beğenmeyip burun kıvıranların, 8 sene hiçbir şeyin tadını, kokusunu alamamanın ne demek olduğunu düşünmelerini istedim. Aynı yemek sofraya 2 kere geldi diye kıyameti koparanlara, yemek yiyebilmenin kıymetini hatırlatmak istedim.”
Bu projeye, kanser hastalarının yaşadığı sorunlara dikkat çekmek amacıyla dahil olduğunu aktaran Sağnak ise “Her şart altında yaşanılasıdır bu hayat!” diyor ve ekliyor:
“Bu projeyle; saatlerce aynanın karşısında, burnunun ucundaki sivilceyle uğraşanlara, kilolarından utananlara, ufacık fiziksel özelliklerinden rahatsız olanlara, ‘oram ağırdı, buramda bir şey çıktı’ diyerek kendine ve çevresindekilere hayatı zehir edenlere hayatın ne kadar değerli olduğunu hatırlatmak istedim. Bir de önündeki yemeği beğenmeyip burun kıvıranların, 8 sene hiçbir şeyin tadını, kokusunu alamamanın ne demek olduğunu düşünmelerini istedim. Aynı yemek sofraya 2 kere geldi diye kıyameti koparanlara, yemek yiyebilmenin kıymetini hatırlatmak istedim.”