Havaların ısınmaya başlamasıyla varis şikayetlerinin artabileceğini belirten Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cem Arıtürk, varis tedavisindeki cerrahi yöntemlerin sadece, diğer ameliyatsız tedavi yöntemlerine uygun olmayan belirli hastalarda uygulandığını söyledi.
Kalp ve Damar Cerrahı, varis tedavisinde kullanılan ameliyat dışı yöntemlerden de başarılı sonuçlar alındığını belirterek o yöntemler hakkında şu bilgileri verdi:
“Varis hastalığında tedavi yöntemleri; bir iğne aracılığıyla uygun kataterin sorunlu damar içine gönderilmesi ve lazer, radyofrekans enerjisi veya çeşitli biyolojik uyumu olan yapıştırıcılar aracılığıyla damarın kapatılması esasına dayanmaktadır. Bu ‘endovenöz’ tedavi yöntemlerinin hepsinde başarı oranı cerrahi ile aynı iken erken ve geç dönem komplikasyon olasılıkları cerrahiden belirgin derecede düşüktür. Vücutta kesiye sebep olmadıkları için, yara izi kalması, yara iltihaplanması gibi olasılıklar tamamen yok edilmiş olur. Bununla birlikte hastalar işlemin yapıldığı gün hastaneden taburcu edilip ertesi gün işlerine başlayabilmekte ve sosyal hayatlarına dönebilmektedirler.”
Doç. Dr. Cem Arıtürk, termal (ısı oluşturan) ve nontermal (ısı oluşturmayan) yöntemler olarak sınıflandırılan bu işlemlerde uygulama tekniği açısından farklılık olmadığının altını şöyle çizdi:
”Radyofrekans ve lazer ile yapılan işlemlerde, damar içinde ilerletilen kateterler ısı oluşturarak damar duvarlarının yapışmasını ve damarın kapanmasını sağlarken skleroterapi ve yapıştırıcıyla uygulanan işlemlerde, damara verilen ve vücut ile biyolojik olarak uyumlu olan ilaçlar damar kapanmasını sağlamaktadır. Yapıştırıcı ile yapılan işlemlerde ısı oluşmadığı için işlem sonrası ağrı, komplikasyon oranları biraz daha az, iyileşme ve normal hayata dönüş biraz daha hızlıdır.”
Kalp ve Damar Cerrahı, varis tedavisinde kullanılan ameliyat dışı yöntemlerden de başarılı sonuçlar alındığını belirterek o yöntemler hakkında şu bilgileri verdi:
“Varis hastalığında tedavi yöntemleri; bir iğne aracılığıyla uygun kataterin sorunlu damar içine gönderilmesi ve lazer, radyofrekans enerjisi veya çeşitli biyolojik uyumu olan yapıştırıcılar aracılığıyla damarın kapatılması esasına dayanmaktadır. Bu ‘endovenöz’ tedavi yöntemlerinin hepsinde başarı oranı cerrahi ile aynı iken erken ve geç dönem komplikasyon olasılıkları cerrahiden belirgin derecede düşüktür. Vücutta kesiye sebep olmadıkları için, yara izi kalması, yara iltihaplanması gibi olasılıklar tamamen yok edilmiş olur. Bununla birlikte hastalar işlemin yapıldığı gün hastaneden taburcu edilip ertesi gün işlerine başlayabilmekte ve sosyal hayatlarına dönebilmektedirler.”
Doç. Dr. Cem Arıtürk, termal (ısı oluşturan) ve nontermal (ısı oluşturmayan) yöntemler olarak sınıflandırılan bu işlemlerde uygulama tekniği açısından farklılık olmadığının altını şöyle çizdi:
”Radyofrekans ve lazer ile yapılan işlemlerde, damar içinde ilerletilen kateterler ısı oluşturarak damar duvarlarının yapışmasını ve damarın kapanmasını sağlarken skleroterapi ve yapıştırıcıyla uygulanan işlemlerde, damara verilen ve vücut ile biyolojik olarak uyumlu olan ilaçlar damar kapanmasını sağlamaktadır. Yapıştırıcı ile yapılan işlemlerde ısı oluşmadığı için işlem sonrası ağrı, komplikasyon oranları biraz daha az, iyileşme ve normal hayata dönüş biraz daha hızlıdır.”