İlişkili Haberler
Belli genetik özelliklerin yanı sıra, D vitamin eksikliği, virüs enfeksiyonları, aşılar, sigara, stres, aşırı tuz tüketimi Multipl Sklerozun tetikleyici nedenleri arasında yer alıyor.
MS, genç erişkin çağda ortaya çıkması ve erken dönemde tanı konularak tedavi edilmemesi durumunda özürlülüğe neden oluyor.
Özellikle son 10 yılda gelişen yeni tedavi alternatifleriyle tedavide önemli yol kat edildiğini belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Sağduyu Kocaman, “Dünyada 2,3 milyon MS hastası olduğu düşünülüyor. Ülkemizde de yaklaşık 35 bin MS hastası olduğu tahmin ediliyor” dedi.
KADINLARDA DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR
MS, kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 2,5-3 kat daha sık görülüyor. Belirtilerin kendiliğinden geçmesi ise tanıyı geciktiriyor. Bu nedenle hastaların hekime başvurmadığına ve dolayısıyla da tanının gecikebildiğine dikkat çeken Prof. Kocaman, MS hastalarında görülebilecek bulguları şöyle sıralıyor:
“Başlıca belirtileri arasında vücudun çeşitli bölgelerinde özellikle gövdede, yüzde, kollar ya da bacaklarda uyuşukluk, karıncalanma, güçsüzlük, görme keskinliğinin azalması ya da çift görme, baş dönmesi, dengesizlik, beceriksizlik, idrar kaçırma ya da idrar yapamama, dışkılama sorunları ve yorgunluk bulunuyor. Nadiren bellek sorunları, duygu durum değişiklikleri, cinsel işlev bozuklukları, konuşma bozuklukları, baş ağrısı, uyku bozuklukları ya da epileptik nöbetler de gözlenebiliyor.”
MS, genç erişkin çağda ortaya çıkması ve erken dönemde tanı konularak tedavi edilmemesi durumunda özürlülüğe neden oluyor.
Özellikle son 10 yılda gelişen yeni tedavi alternatifleriyle tedavide önemli yol kat edildiğini belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Sağduyu Kocaman, “Dünyada 2,3 milyon MS hastası olduğu düşünülüyor. Ülkemizde de yaklaşık 35 bin MS hastası olduğu tahmin ediliyor” dedi.
KADINLARDA DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR
MS, kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık 2,5-3 kat daha sık görülüyor. Belirtilerin kendiliğinden geçmesi ise tanıyı geciktiriyor. Bu nedenle hastaların hekime başvurmadığına ve dolayısıyla da tanının gecikebildiğine dikkat çeken Prof. Kocaman, MS hastalarında görülebilecek bulguları şöyle sıralıyor:
“Başlıca belirtileri arasında vücudun çeşitli bölgelerinde özellikle gövdede, yüzde, kollar ya da bacaklarda uyuşukluk, karıncalanma, güçsüzlük, görme keskinliğinin azalması ya da çift görme, baş dönmesi, dengesizlik, beceriksizlik, idrar kaçırma ya da idrar yapamama, dışkılama sorunları ve yorgunluk bulunuyor. Nadiren bellek sorunları, duygu durum değişiklikleri, cinsel işlev bozuklukları, konuşma bozuklukları, baş ağrısı, uyku bozuklukları ya da epileptik nöbetler de gözlenebiliyor.”
24 SAATTEN UZUN SÜREN BELİRTİLERE DİKKAT!
Ataklar ve düzelmelerle seyreden yaygın formunda belirti ve bulguların 24 saatten uzun sürdüğü dönemler ‘atak dönemi’ olarak tanımlanıyor. Dr. Kocaman, “Atak dönemlerde gözlenen bulgular kendiliğinden ya da kortizon tedavisiyle tam ya da tama yakın düzeliyor. Ancak hastaların bu belirtileri dikkate almaları ve 24 saatten uzun sürmesi durumunda da mutlaka bir hekime başvurmaları gerekiyor. Çünkü bu dönemde hastalığın seyrini etkileyen tedavilere başlanması ve düzenli kullanılması, yakın doktor izlemi gelecekte özürlülük oluşumunun engellenmesi açısından son derece önemlidir” diyor.
RİSK ALTINDA OLANLAR DİKKAT
Çok sık viral enfeksiyon geçirenlerde, özellikle Epstein Barr virüs enfeksiyonuna maruz kalanlarda, D vitamin eksikliği olanlarda, aşırı stres altında yaşayanlarda MS gelişme riskinin arttığını söyleyen Prof. Dr. Ayşe Sağduyu Kocaman, “MS kalıtsal bir hastalık değildir ancak ailesel yatkınlık gözlenebilir. Bu nedenle göreceli olarak risk altında olabileceğini düşündüğümüz kişilerde MS gelişim riskini azaltmak için D vitamini eksikliğinden, aşırı stresden kaçınmalarını, sigara içmemelerini, aşırı tuz tüketmemelerini, sağlıklı beslenmelerini, spor yapmalarını öneriyoruz” şeklinde konuşuyor.
İLK 10 YIL HASTALIĞIN SEYRİNİ BELİRLİYOR
MS’nin tanısında hastada ortaya çıkan belirtileri çok iyi dinlemek yani ayrıntılı öykü almak çok büyük önem taşıyor. Tanıyı kesinleştirmek amacıyla da beyin ve omuriliğin kontrast madde vererek Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme ile değerlendirilmesi gerekiyor. Bazı vakalarda, kesin tanı için beyin omurilik sıvısının (BOS) incelenmesi, kan testleri ve elektrofizyolojik çalışmalar da gerekebiliyor. Hastalığın seyrinin nasıl devam edeceğini gösterdiği için tanı konduktan sonraki ilk 10 yıl çok önemli. Çevresel faktörlere bağlı olarak ikinci hatta üçüncü 10 yılda da hastalığın seyrinde değişme ihtimali olsa da yakın hekim izlemi ile hastalık kontrol altında tutulabiliyor.
Ataklar ve düzelmelerle seyreden yaygın formunda belirti ve bulguların 24 saatten uzun sürdüğü dönemler ‘atak dönemi’ olarak tanımlanıyor. Dr. Kocaman, “Atak dönemlerde gözlenen bulgular kendiliğinden ya da kortizon tedavisiyle tam ya da tama yakın düzeliyor. Ancak hastaların bu belirtileri dikkate almaları ve 24 saatten uzun sürmesi durumunda da mutlaka bir hekime başvurmaları gerekiyor. Çünkü bu dönemde hastalığın seyrini etkileyen tedavilere başlanması ve düzenli kullanılması, yakın doktor izlemi gelecekte özürlülük oluşumunun engellenmesi açısından son derece önemlidir” diyor.
RİSK ALTINDA OLANLAR DİKKAT
Çok sık viral enfeksiyon geçirenlerde, özellikle Epstein Barr virüs enfeksiyonuna maruz kalanlarda, D vitamin eksikliği olanlarda, aşırı stres altında yaşayanlarda MS gelişme riskinin arttığını söyleyen Prof. Dr. Ayşe Sağduyu Kocaman, “MS kalıtsal bir hastalık değildir ancak ailesel yatkınlık gözlenebilir. Bu nedenle göreceli olarak risk altında olabileceğini düşündüğümüz kişilerde MS gelişim riskini azaltmak için D vitamini eksikliğinden, aşırı stresden kaçınmalarını, sigara içmemelerini, aşırı tuz tüketmemelerini, sağlıklı beslenmelerini, spor yapmalarını öneriyoruz” şeklinde konuşuyor.
İLK 10 YIL HASTALIĞIN SEYRİNİ BELİRLİYOR
MS’nin tanısında hastada ortaya çıkan belirtileri çok iyi dinlemek yani ayrıntılı öykü almak çok büyük önem taşıyor. Tanıyı kesinleştirmek amacıyla da beyin ve omuriliğin kontrast madde vererek Manyetik Rezonans (MR) görüntüleme ile değerlendirilmesi gerekiyor. Bazı vakalarda, kesin tanı için beyin omurilik sıvısının (BOS) incelenmesi, kan testleri ve elektrofizyolojik çalışmalar da gerekebiliyor. Hastalığın seyrinin nasıl devam edeceğini gösterdiği için tanı konduktan sonraki ilk 10 yıl çok önemli. Çevresel faktörlere bağlı olarak ikinci hatta üçüncü 10 yılda da hastalığın seyrinde değişme ihtimali olsa da yakın hekim izlemi ile hastalık kontrol altında tutulabiliyor.
MS TEDAVİSİ, SABIR VE KARARLILIK GEREKTİRİYOR
MS tedavisinde, hastalığın aktivitesini mümkün olan en erken dönemde kontrol altına almak, atakların önüne geçmek ve özürlülüğü engellemek amaçlanıyor. Geçtiğimiz son 10 yılda çıkan yeni ilaçlarla bu konuda önemli yol kat edildiğine işaret eden Prof. Kocaman, tedavi başarısında, tanının erken evrede konması ve hastaların tedaviye uyumunun çok önemli olduğuna işaret ederek şöyle konuşuyor:
“Günümüzde tedavi açısından pek çok seçeneğe sahibiz. Her hasta için, hasta özelinde karar verilerek uzun dönem kullanılması gereken tedaviye başlanabiliyor. Özellikle erken dönemlerde atak geçirilip, belirtilerin ortadan kalkmasıyla hastalar rahatladıkları için tedavilerini aksatabiliyor ya da bırakabiliyor. Ancak, gelecekte özürlülük oluşmaması için bu dönemde tedavilerini sürdürmelerinin son derece önemli olduğunun unutulmaması gerekiyor.”
DÜZENLİ VE SAĞLIKLI YAŞAM ATAKLARIN ÖNÜNE GEÇİYOR
MS ataklarını kontrol etmenin en önemli yolunun atakları öneyici tedavilerin düzenli olarak uygulanması olduğuna işaret eden Kocaman, “Ayrıca düzenli uyumak, Akdeniz tipi beslenmek, egzersizin yapmak, yorgunluk, stres ve sık viral enfeksiyonlardan kaçınmak, sigara içmemek ve hekime danışmadan canlı virüs aşısı yaptırmamak da ataklardan korunmada önem taşıyor” diyor.
MS tedavisinde, hastalığın aktivitesini mümkün olan en erken dönemde kontrol altına almak, atakların önüne geçmek ve özürlülüğü engellemek amaçlanıyor. Geçtiğimiz son 10 yılda çıkan yeni ilaçlarla bu konuda önemli yol kat edildiğine işaret eden Prof. Kocaman, tedavi başarısında, tanının erken evrede konması ve hastaların tedaviye uyumunun çok önemli olduğuna işaret ederek şöyle konuşuyor:
“Günümüzde tedavi açısından pek çok seçeneğe sahibiz. Her hasta için, hasta özelinde karar verilerek uzun dönem kullanılması gereken tedaviye başlanabiliyor. Özellikle erken dönemlerde atak geçirilip, belirtilerin ortadan kalkmasıyla hastalar rahatladıkları için tedavilerini aksatabiliyor ya da bırakabiliyor. Ancak, gelecekte özürlülük oluşmaması için bu dönemde tedavilerini sürdürmelerinin son derece önemli olduğunun unutulmaması gerekiyor.”
DÜZENLİ VE SAĞLIKLI YAŞAM ATAKLARIN ÖNÜNE GEÇİYOR
MS ataklarını kontrol etmenin en önemli yolunun atakları öneyici tedavilerin düzenli olarak uygulanması olduğuna işaret eden Kocaman, “Ayrıca düzenli uyumak, Akdeniz tipi beslenmek, egzersizin yapmak, yorgunluk, stres ve sık viral enfeksiyonlardan kaçınmak, sigara içmemek ve hekime danışmadan canlı virüs aşısı yaptırmamak da ataklardan korunmada önem taşıyor” diyor.