Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Göksun Ayvaz, kronik rahatsızlığı olan ve düzenli ilaç kullanan kişilerin ramazanda oruç tutarken dikkatli olmaları gerektiğini söyledi.
Şeker, tansiyon ve kalp hastalarının, bu süreçte doktorlarının tavsiyelerini göz önünde bulundurmaları gerektiğini vurgulayan Ayvaz, şeker hastalığının kan şekeri yüksekliği ile karakterli bir sorun olduğunu kaydetti.
Göksun Ayvaz, şeker hastalarında, kan basıncı yüksekliği, kan yağlarında bozukluk, kilo fazlalığı ve kalp-damar hastalıklarına da çok sık rastlandığı için tedavinin, sadece kan şekerini düşürmekten ibaret olmadığına dikkati çekti.
Prof. Dr. Ayvaz, şeker hastalarında kan basıncının uygun seviyede tutulmasının çok önemli olduğuna işaret ederek, genç tipi şeker hastalığında (Tip 1) vücutta kandaki şekerin enerji sağlamak amacıyla dokulara girmesini sağlayan insülin hormonunun üretimi olmadığını kaydetti.
Ayvaz, kandaki şekerin dokulara girememesi halinde böbrek ve göz dibinde hasar gelişebildiğini belirterek, bu tipin tedavisi için mutlaka insülinin dışarıdan enjeksiyon yoluyla günde 4 kere cilt altına verilmesi ve beraberinde hastanın günde üç ana, üç de ara öğün olmak üzere, şeker içermeyen ve çabuk şekere dönüşen gıdalardan mümkün olduğunca fakir diyet yapması gerektiğini vurguladı. Ayvaz, ''Gerek günde 4 sefer insülin yapma mecburiyeti, gerekse az ve sık yemek zorunda olması nedeniyle Tip 1 şeker hastalığı olanların kesinlikle oruç tutmamaları önerilmektedir'' dedi.
İnsülinin yeterince salgılanamamasının ve vücutta insüline karşı direnç olmasının erişkin tip şeker hastalığına (Tip 2) yol açtığını dile getiren Ayvaz, hastalığın tedavisinde kilonun kontrol altında tutulması gerektiğine işaret etti.
Tedavi sürecinde kilo verdirici, az ve sık yiyerek düşük kalorili diyet uygulanması ve beraberinde mutlaka her hastanın kendine uygun egzersiz yapması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Ayvaz, ağızdan ilaç tedavisinin de uygulanabildiğini, kimi durumlarda günde bir veya daha fazla insülin yapılabildiğini anlattı.
Göksun Ayvaz, bu hastalarda kan basıncı yüksekliği, damar sertliği ve buna bağlı olarak görülebilen felçler ve kalp-damar hastalıkları gibi olumsuz durumlarla karşılaşılmaması için tedavi programına harfiyen uyulması gerektiğini vurgulayarak, ''Ağızdan alınan ve insülin salgılatan ilaç gruplarını ve insülini kullanan hastaların, oluşabilecek kan şekeri düşmelerine engel olmak amacıyla kesinlikle oruç tutmamalıdır'' diye konuştu.
Bazı şeker hastalarının oruç tutmalarında ise sakınca olmadığını, ancak yine de dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Ayvaz, ''Sadece diyet veya insülin direncini azaltan ilaç gruplarını kullanan hastalarda, kan şekerinde ani düşme ihtimali az olduğundan, oruç tutmalarına engel bir durum yoktur. Ancak bu sefer de az ve sık yenilmesi gereken diyete uyulamayacağı, özellikle yaz dönemine denk gelen ramazanlarda oruç süresinin uzun sürmesine bağlı olarak, günün çok uzun bir bölümünde vücudun susuz kalacak olmasından dolayı oruç tutmak, bu tip şeker hastaları için uygun değildir'' dedi.
Şeker, tansiyon ve kalp hastalarının, bu süreçte doktorlarının tavsiyelerini göz önünde bulundurmaları gerektiğini vurgulayan Ayvaz, şeker hastalığının kan şekeri yüksekliği ile karakterli bir sorun olduğunu kaydetti.
Göksun Ayvaz, şeker hastalarında, kan basıncı yüksekliği, kan yağlarında bozukluk, kilo fazlalığı ve kalp-damar hastalıklarına da çok sık rastlandığı için tedavinin, sadece kan şekerini düşürmekten ibaret olmadığına dikkati çekti.
Prof. Dr. Ayvaz, şeker hastalarında kan basıncının uygun seviyede tutulmasının çok önemli olduğuna işaret ederek, genç tipi şeker hastalığında (Tip 1) vücutta kandaki şekerin enerji sağlamak amacıyla dokulara girmesini sağlayan insülin hormonunun üretimi olmadığını kaydetti.
Ayvaz, kandaki şekerin dokulara girememesi halinde böbrek ve göz dibinde hasar gelişebildiğini belirterek, bu tipin tedavisi için mutlaka insülinin dışarıdan enjeksiyon yoluyla günde 4 kere cilt altına verilmesi ve beraberinde hastanın günde üç ana, üç de ara öğün olmak üzere, şeker içermeyen ve çabuk şekere dönüşen gıdalardan mümkün olduğunca fakir diyet yapması gerektiğini vurguladı. Ayvaz, ''Gerek günde 4 sefer insülin yapma mecburiyeti, gerekse az ve sık yemek zorunda olması nedeniyle Tip 1 şeker hastalığı olanların kesinlikle oruç tutmamaları önerilmektedir'' dedi.
İnsülinin yeterince salgılanamamasının ve vücutta insüline karşı direnç olmasının erişkin tip şeker hastalığına (Tip 2) yol açtığını dile getiren Ayvaz, hastalığın tedavisinde kilonun kontrol altında tutulması gerektiğine işaret etti.
Tedavi sürecinde kilo verdirici, az ve sık yiyerek düşük kalorili diyet uygulanması ve beraberinde mutlaka her hastanın kendine uygun egzersiz yapması gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Ayvaz, ağızdan ilaç tedavisinin de uygulanabildiğini, kimi durumlarda günde bir veya daha fazla insülin yapılabildiğini anlattı.
Göksun Ayvaz, bu hastalarda kan basıncı yüksekliği, damar sertliği ve buna bağlı olarak görülebilen felçler ve kalp-damar hastalıkları gibi olumsuz durumlarla karşılaşılmaması için tedavi programına harfiyen uyulması gerektiğini vurgulayarak, ''Ağızdan alınan ve insülin salgılatan ilaç gruplarını ve insülini kullanan hastaların, oluşabilecek kan şekeri düşmelerine engel olmak amacıyla kesinlikle oruç tutmamalıdır'' diye konuştu.
Bazı şeker hastalarının oruç tutmalarında ise sakınca olmadığını, ancak yine de dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Ayvaz, ''Sadece diyet veya insülin direncini azaltan ilaç gruplarını kullanan hastalarda, kan şekerinde ani düşme ihtimali az olduğundan, oruç tutmalarına engel bir durum yoktur. Ancak bu sefer de az ve sık yenilmesi gereken diyete uyulamayacağı, özellikle yaz dönemine denk gelen ramazanlarda oruç süresinin uzun sürmesine bağlı olarak, günün çok uzun bir bölümünde vücudun susuz kalacak olmasından dolayı oruç tutmak, bu tip şeker hastaları için uygun değildir'' dedi.